Bursa’da düzenlenen 10. Yılında Türk Ticaret Kanunu Sempozyumu’nun açılış programına katılan Bakan Bozdağ, son 20 yılda hukuk alanında yapılan yeniliklerle ilgili bilgi verdi. Adaletin zamanında tecelli etmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Bakan Bozdağ, yargılamalarda hedef sürelerin yakından takip edildiğini ve bakanlık olarak uzun süren davalar hususunda düzenleme yapmak için çalışma başlatıldığını kaydetti. Anayasa değişiklik teklifinin önümüzdeki hafta Meclis’e sunulabileceğini ifade eden Bakan Bozdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şu şekilde:

HUKUK ALANINDA BÜYÜK DEĞİŞİMİ, DÖNÜŞÜMÜ HEP BERABER YAŞADIK

Bugün Bursa'da açılışını yapmakta olduğumuz 10.Yılında Ticaret Kanunu Çalıştayı’mızın hayırlı olmasını başarılı geçmesini Cenab-ı Hak'tan temenni ediyorum. Zaman zaman temel yasaların uygulanmasını değerlendirmek, varsa aksaklıklarını tespit etmek, çözüm önerilerini tartışmak nihayetinde de ortak akıl ürünü, yeni çözüm önerilerini hayata geçirmek için adımlar atmak, hukukumuzun gelişmesine katkıda bulunduğu gibi sorunların çözülmesine de büyük katkılar sağlamaktadır. Türkiye’miz hamdolsun büyük değişimleri yaşayan bir ülke. Son 20 yıl içerisinde Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına doğru yürürken ülkemizin her alanda altyapısı, üst yapısı değiştirilirken hukuk alanında da büyük bir değişimi, dönüşümü hep beraber yaşadık. Sizlerin katkılarıyla bu değişim hayata geçti. Bir yandan Anayasamızda köklü reformlar yaptık.

HUKUK DEVLETİNE AYKIRI PEK ÇOK KISITLAMAYI DA ORTADAN KALDIRDI

Anayasamızın içerisinde yer alan temel hak ve hürriyetlere ilişkin kısımlarda temel hak ve hürriyetleri koruyucu, kollayıcı, güvence altına alıcı, daha ileriye taşıyıcı pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. Bir yandan kadınlar lehine pozitif ayrımcılığı Anayasamıza temel bir ilke olarak koyarken, öte yandan kişisel verileri koruma altına alarak her bir insanımızın onur ve haysiyetinin kişisel verilerini de korumak her türlü tehlike ve saldırıya karşı Anayasal güvence ve yasal güvence altına almak için de tarihi bir adım attık. Esasında kişisel veriler hukukunu ve kişisel verilerin korunması insanlarımızın hak ve hürriyetlerinin saygın bir birey olarak yaşama hakkının da farklı bir koruma yöntemidir. Vatandaşlarımızın seyahat hürriyetleri idari kararlarla birtakım ödevleri, görevleri yerine getirmedik düşüncesiyle yahut da hakkında herhangi bir soruşturma var diyerek idari bir tasarrufla seyahat hakkı engellenirken artık Türkiye'de sadece suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle ve ancak hakim kararıyla vatandaşlarımızın seyahat hakkına kısıtlama getirilmektedir. Seyahat hürriyetinin özgürce kullanılması, yurt içinde ve yurt dışında vatandaşlarımızın bu haktan en üst düzeyde istifade etmesi son derece önemli ve bunun üzerindeki hukuk devletine aykırı pek çok kısıtlamayı da ortadan kaldırdı.

ANAYASA VE YASALARIN TEMİNATI ALTINDA BİLGİ EDİNME HAKKI ÖZGÜRCE KULLANILIYOR

Çocuk haklarını Anayasamıza taşıdık. İdarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri denetlemek üzere Kamu Denetçiliği’ni kurduk. Yani diğer bir ifadeyle o ombudsmanlığı hayata geçirdik. Bilgi edinmeyi bir hak olarak düzenledik ve Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulunu kurduk. Vatandaş denetimine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurum ve kuruluşlarıyla adeta sonuna kadar açtık. Her bir vatandaşımız kendi ve kamuyla ilgili bir konuda bilgi edinme ihtiyacı duyduğu zaman Anayasa’nın teminatı ve yasalarımızın teminatı altında bu hakkını özgürce kullanabilmekte, dilediği bilgiye ulaşma imkanını elde etmiş bulunmaktadır.

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU HAKKI GETİRDİK

Anayasamızın 90’ıncı maddesine insan hak ve hürriyetleriyle ilgili Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşme hükümleriyle iç hukukun çatışması halinde, uluslararası hukuka üstünlük tanıyarak adeta uluslararası insan haklarına ilişkin taraf olduğumuz her bir sözleşmeyi iç hukukumuzun bir parçası hatta onun da ilerisinde bir noktaya taşıdık. Ve Anayasa Mahkememize, bireysel başvuru hakkı getirmek suretiyle vatandaşlarımızın Anayasa’da ve Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerdeki hak ve hürriyetleri, kamu gücü tarafından ihlal edilmesi halinde Anayasa Mahkememize bireysel başvuru hakkı getirdik. Pek çok başkaca da Anayasal düzeyde adımlar attık, atmaya da devam ettik. En önemlilerinden birisi de hiç kuşkusuz hükümet sistemini değiştiren, parlamenter hükümet sisteminden, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişi öngören cumhuriyet dönemimizin en önemli Anayasa reformlarından birini hayata geçirdik. Bir yandan anayasal düzeyde hukuk devletiyle bağdaşmayan pek çok şeyi Anayasa’mızdan çıkarırken yeni pek çok hukuk müessesini Anayasa düzeyinde ihdas edip vatandaşlarımızın aziz milletimizin hizmetine sunarken öte yandan temel yasalarla ilgili de çok ciddi reformlara imza attık. Geriye baktığımızda Türkiye son yirmi yıl içerisinde Türk Medeni Kanunu'nu yeniden yazan bir ülke. Kendi meclisinde, kendi akademisyenlerinin, kendi yargı mensuplarının, kendi hukukçularının alın teri ve tecrübesiyle Türk Medeni kanunumuzu yeniledik yani yeniden yaptık, biz yaptık, bize ait bir medeni kanun olarak yaptık. Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Hukuk Muhakemesi Kanunu, Borçlar Kanunu ve bugün çalıştayını yapmakta olduğumuz Türk Ticaret Kanunu gibi temel yasaların tamamı bu milletin evlatları kendi iyiliği birikimiyle, kendi tecrübesiyle, kendi kazanımlarıyla hazırladığı Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu kazanımları değerlendirerek bu yasaları bir bir kabul ederek milletimizin hizmetine sundu.

YARGIMIZA DÖNÜK NİCE HAKSIZ ELEŞTİRİLER YAPILDI

Bunlar kolay işler gibi gözükse de çok zor işlerdir. Çünkü başlangıçta tercüme yoluyla alınan pek çok kanun oldu, kanunlarımıza dönük ilim insanlarımıza dönük, hukukçularımıza dönük, yargımıza dönük nice haksız eleştiriler yapıldı. Bunlar bunu yapabilirler mi? Yapamazlar mı tartışmasını dahi yapacak akademisyenlerin, hukukçuların olduğu bir Türkiye'de Ticaret Kanunu’nu Türk vatandaşlarının, Türk ilim insanlarının, Türk hukukçularının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yapması ve uygulamaya koyması son derece büyük bir başarıdır. Bazen ortaya konan eserleri kıymetiyle takdir edemiyoruz. Ama çok net söylüyorum. Bir ülke düşünün, Ceza Kanunu tercüme, Medeni Kanunu tercüme, Ticaret Kanunu tercüme veya alıntılarla dolu. Sormazlar mı siz neredesiniz? Nerede siz kendi kanunlarınızı yapamıyor musunuz? Son 20 yıl içerisinde Cumhuriyetimizin, ülkemize kazandırdığı kazanımların içerisine onurla ve gururla koyacağımız en büyük başarı hikayelerinin başında hiç şüpheniz olmasın. Hem Anayasa’mızda hem de temel yasalarımızda yaptığımız yenileşmeler, değişiklikler ve dönüşümlerle beraber yasalarımızı yeniden bizim kendimizin yazması, müzakere etmesi meclisimizde kabul edip uygulamaya koymasıdır. O yüzden son yirmi yıl içerisinde bu temel yasalarla ilişkin reformlar esasında Türkiye'nin geliştiğinin, kalkındığının, dönüştüğünün ve büyük Türkiye yolunda güçlü adımlarla, hukuk alanında da ilerlediğinin en somut gösterge bir tanesidir. Tabii burada çok değerli hocalarım var. Ünal Hocam var. Bir sürü hocam var isimleri de burada aldım. Birini sayar, öbürünü saymazsam mahcup olurum diye düşünüyorum. Ama hepsine şahsım ve milletim adına ayrı ayrı saygılarımı sunuyorum.

GEÇMİŞTEN BUGÜNE ALDIĞIMIZ MESAFEYİ TAKDİR ETMEK GEREKİR

Çünkü değerli hocalarımızın katkılarıyla onların yetiştirdiği öğrenciler, hukukçular ve onların rehberliğinde ve onların himayesinde Türkiye'nin temel yasalarını yazan, hayata geçiren ve dünyaya da Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Hukuk Mahkemesi, Ceza Muhakemesi Kanunu nasıl yapılır diye uzman gönderen bir Türkiye'ye geldik. Çok net söylüyorum, belki herkesin haberi yok ama pek çok ülke temel yasalarını değiştirirken siz yasalarınızı değiştirdiniz yenisini kendi elinizle yaptığınız bize yardımcı olun diyen nice ülke var ve uzman gönderdiğimiz nice ülke var. Bunu düşünürken geçmişten bugüne aldığımız mesafe ile beraber değerlendirmekte fayda var. Gelinen noktayı takdir etmek için fayda var. O yüzden de kıymetli ticaret hukukumuzun akademisyenlerine tabii Yargıtay’ımızın çok değerli Hukuk Genel Kurulu Başkanı, Daire Başkanı ve üyelerine İlk Derece Mahkemeleri’ndeki hakimlerimize, başkanlarımıza, ticaret hukuku alanında emek veren her bir insanımıza ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.

TÜRKİYE’NİN HUKUK ALANINDA DA BAŞKA ÜLKELERE REHBERLİK ETTİĞİNİ GURURLA ANLATIYORUM

Bugün bir Adalet Bakanı olarak Türkiye'nin hukuk alanında da ihraç yaptığını ve başka ülkelere rehberlik ettiğini, destek verdiğini gururla anlatırken bu gururu bize yaşatanlar elbette ki bu alanda çalışan, alın teri döken siz değerli hukukçularımızdır. Çalıştay içerisinde ben eminim ki pek çok konu enine boyuna tartışılacak, istediğimiz de bu, konu tartışılsın, sorunlar görüşülsün, yasadan kaynaklı ya da uygulamadan kaynaklı problemler varsa tespit edilsin. Bunları nasıl çözeceğimize dair formüller ortak akılla üretilsin. Teknolojinin bu kadar etkin olduğu, artık ticari hayatın da teknolojiyle at başı gittiği bir dönemde, Ticaret Hukuku’nun bu hızla gelişen teknolojiyle at başı yürümesi nasıl olacak? Onun üzerinde de bizim enine boyuna durmamız da çok çok büyük fayda var. Ticaretin mahiyeti de pek çok usul de hızla değişiyor. Bizim kontrolümüz dışında değişiyor. Kontrol içinde değişenler bakımından sorun yok ama kontrol dışı da çok büyük değişiklikleri yaşıyor ve biz de bu değişiklikleri yakından takip ediyoruz. Elbette ki Türkiye'nin ticari alanda bütün dünyayla güçlü bir biçimde rekabet edebilmesi için hukuk alt yapımızın da bu rekabete uygun olması, sorun yaratan değil, sorun çözen vatandaşları mahkeme kapılarında bayıltan değil, iyi ki mahkeme var dedirten bir uygulamayla bizim yol almamıza büyük ihtiyaç vardır. Büyük Türkiye'yi sadece altyapı üst yapıyla inşa edemeyiz. Aynı zamanda hukukla inşa edeceğiz. Hukukun gücüyle, hukukun temelleri üzerinde inşa edeceğiz. O yüzden de Ticaret Hukuku alanındaki çalışmalara bakanlık olarak çok büyük önem verdiğimizi buradan bir kez daha ifade etmek isterim. 2002’de 35 milyar ihracatı olan bir Türkiye'den 2022’de 250 milyar doların üzerinde ihracata olan 208 civarında ülkeye ihracat yapan büyük bir Türkiye'ye geldik.

TÜRKİYE TAKİP EDEN DEĞİL, TAKİP EDİLEN ÜLKEDİR 

Biz sadece üretimle gelmedik buraya, hukukla da buraya geldik. Hukuk uygulamalarımızda da buraya geldik. O yüzden yeni dönemde de Türkiye'nin takip eden ülke değil, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle takip edilen ülkelerden biri olması için bizim Ticaret Hukuku alanında ve pek çok alanda öncü rol oynamaya devam etmemiz gerekiyor. Bunun yolu da çok çalışmak. Bunun yolu da vazgeçmeden çalışarak yola devam etmekten geçiyor. Biz de bu açıdan bu çalışmaların her birini ayrı ayrı desteklemeye organize etmeye ve yeni dönemde de yeni adımları atmaya gayret edeceğiz.

MAKUL SÜREDE YARGILAMA DOĞRU OLANDIR

Önleyici hukuk uygulamaları kapsamında hukukçuların istihdamı ihtilaf çıktıktan mahkemeye düştükten sonra değil, daha işin başında yaparsak başımız fazlaca ağrımaz. İşimiz de sıhhatli usul ve kurallarına göre sağlıklı bir biçimde işler diye düşünüyorum. Türkiye'de adaletin vaktinde tecelli etmesi hepimizin ortak arzusudur. Geciken adaletin adalet olmadığı herkesin yüksek sesle söylediği bir şeydir. Her iş vaktinde olursa güzel olur. Ama buradan şunu da görmemek lazım. Her suçun soruşturmasıyla her davanın yargılaması aynı süreyi gerektirir. Aynı sürede olur dersek çok büyük bir yanlışa düşeriz. Hızlandırarak soruşturma, hızlandırarak yargılama yaparsak o zaman adaletin terazisi bozulma tehdidiyle de karşı karşıya kalabilir. Yetersiz deliller ya da eksik delillerle hakkın doğru tespiti doğru sahibine teslimi konusunda da daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz. Onun için makul sürede yargılama yapmak, makul sürede soruşturmayı tamamlamak doğru olandır.

UZUN SÜREN DAVALARLA İLGİLİ BAKANLIK OLARAK DÜZENLEME YAPACAĞIZ

Makulün dışına çıktığımızda biz sıkıntıya düşeriz. Onun için de bakanlık olarak makul sürede soruşturmaların tamamlanması ve makul sürede yargılamaların tamamlanabilmesi için hedef süreler konusunda uyguladığımız süreleri sürekli gözden geçiriyor ve bunun üzerinde ayrı ayrı duruyoruz ve elli yıldır, altmış yıldır devam eden kimi davalar var bazı illerimizde. Buradan Türkiye'ye de ilan ediyorum. Bu süren uzun süren davalarla ilgili bakanlık olarak özel bazı düzenlemeler yapacağız. Elli sene, altmış sene bir davanın sürdüğü bir Türkiye olmaktan ülkemizi çıkaracağız. Bununla ilgili bakanlığımızın bazı hazırlıkları olduğunu ve önümüzdeki zaman içerisinde bu hazırlıkları somuta dönüştürerek dededen, dedenin babasından, onun dedesinden kalan davaların tamamını kısa bir süre sonra Türkiye'nin gündeminden tasfiye edecek adımları atacağımızı buradan ifade etmek isterim. Hızlandırarak değil. Hızlı yaparak değil. Zaten elli yıldır devam ediyor. Bunun artık hızlandırılması, hızlandırılmaması diye bir şey olabilir mi? Bu bizim ülkemiz için de yargımız için de hukuk devletimiz için de büyük bir ayıptır. Bu ayıptan ben Adalet Bakanı olarak buradan hicap duyduğumu ifade etmek isterim. Hepimizin burada kusuru var. Onun için de ben yargı görevi yapan hakim ve savcılarımıza buradan vatandaşlarımızın hak arayışları konusunda açtıkları davaların veya yaptıkları şikayetlerin makul süre içerisinde sonuçlandırılması yargıya güveni de, adalete güveni de yükseltecek önemli adımlardan bir tanesidir. Ama bazıları içinden çıkılmaz hale gelmiş. Onun için yasayla biz bu konuda bu işin içinde, daha doğrusu içinden çıkılmaz hale gelen ve ihtilafları karara bağlamaktan çekinen arkadaşlarımız nedeniyle bir adım atacağız ve bunları milletimiz gözü önünde makul ve adil bir şekilde sonuçlandıracak yasal düzenlemeleri hayata geçireceğimizi buradan ifade etmek isterim.

KADINLAR, KIYAFETLERİNE GÖRE AYRIMCILIĞA TABİ TUTULMASIN İSTİYORUZ

Türkiye’de artık bu ülkenin kadınları kıyafetlerine göre ayrı ayrı muameleye, ayrımcılığa tabi tutulmasın istiyoruz. Onun için de diyoruz ki; temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasıyla kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılmasından hiçbir kadının başı açık ve örtülü olması şartı aranmaz aramaz. Kötü bir şey mi bu? Başı örten, başı açan kadınları eşit koruma altına alan hakları ayrıca sunulan hizmetlerden yararlanmasını anayasal güvenceye kavuşturan son derece önemli, demokratik hukuk devletine ve laik devlet anlayışına uygun önemli bir değişiklik. Dini inancı sebebiyle başını örten ve kıyafet tercihinde bulunan kadınların da haklarını en üst düzeyde güvence altına alıyor.

BİZ BU MİLLETİN TAMAMININ ÜZERİNDE MÜTTEFİK OLDUĞU BİR KURALI ANAYASA’YA TAŞIYORUZ

Öte yandan aileyle ilgili de bir başka adımı bu kapsa içerisinde atıyoruz. Anayasamızın 41. Maddesinde biz ‘Aile Türk toplumunun temelidir’ ifadesinden sonra gelmek üzere evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulduğunu ve eşler arasında eşitliğe dayandığını tartışmasız bir şekilde ifade eden bir adım atmak istiyoruz. Karşı çıkarım diyenler var. Ben şimdi soruyorum. Evlilik kimle kimin arasında kurulur? Bir Türk vatandaşına göre bizim kültürümüze göre, bizim medeniyetimize göre, bizim hukukumuza göre evlilik kadın ile erkek arasında evlilik birliği kurulmaz mı? Bunun aksini iddia eden kimse var mı? Yok. O zaman biz bu milletin tamamının üzerinde müttefik olduğu bir kuralı Anayasaya taşıyoruz. Neden taşıyoruz? Çünkü aile yapısı ve evlilik birliği bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok kirli hedeflerin, kirli, daha doğrusu kampanyaların hedefinde. Büyük saldırı altında. Bugün Meksika'da, Polonya'da, Macaristan'da, Bulgaristan'da anayasal düzeyde aileyi koruyan düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Başka ülkelerde de yine aileyi koruyan yasal düzenlemeler yapıldığını bazılarında da idari tedbirler alındığını görüyoruz. Türkiye'yi yönetenler, bu ülkenin yönetimini emanet ettiği kişiler olarak aileyi korumak milletimizin temeli olan ailenin tehdit altına girmesine engellemek herhangi bir saldırıya muhatap olduğunda onun karşısında korumak anayasanın bize verdiği temel görevlerden bir tanesidir.

TEKLİFİ KABUL ETMEMEK İÇİN BAHANE BULUNA MİLLET İNANMAYACAKTIR

Ben inanıyorum ki bu teklifle ortaya çıktığında Meclis’te grubu bulunan partiler bu teklif üzerinde eğer samimiyse karşı çıkmak için bahane dahi bulamayacaklardır. Bahane bulana da bu aziz milletin evlatları inanmayacaktır, böyle bahane olmaz diyecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle bir samimiyet testidir, bir turnusol kağıdıdır. Bir önceki gün siyasi partilerimizin meclisteki gruplarını ziyaret ettik. Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, HDP ve İYİ Parti gruplarını ziyaret ettik. Orada CHP dışındaki partiler, bu konuda olumlu görüşler ifade ettiler. MHP tam desteğini söyledi. Zaten beraber hazırladık onlarla. HDP başörtüsü konusunda biz zaten desteğiz kanaatimiz o aileyle ilgili konuda da biz neler olabileceğini anlattığımızda onlar olumlu baktıklarını ifade ettiler. Ama referandum olmasın. İYİ Parti ‘Biz bunu yetkili kurullarımıza götüreceğiz. Orada değerlendireceğiz’ dediler. Ama karşı bir duruş ortaya koymadılar. Cumhuriyet Halk Partisi ‘Biz hazırlık aşamasına destek vermeyiz. Biz referanduma gitmesine karşıyız. Biz seçime şu kadar zaman kalmışken Anayasa değişikliği yapılmasını da doğru bulmuyoruz.’ Esasında bir karşı duruş koydular. Ama arkasından da şunu ilave ettiler. Sayın genel başkanla biz bu konuyu ayrıca müzakere edeceğiz. Tekliften sonra da bir değerlendirme yapabileceklerini de ifade ettiler. Ben umuyor ve diliyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi'mizde grubu bulunan siyasi partilerimizin böylesine insani bir konuda milletimizin ve devletimizin hayrına ve yararına olan bir konuda ittifak edeceklerine birlikte hareket edeceklerine olan inancımı buradan ifade etmek istiyorum. Umarım hayal kırıklığına uğramayız.

BUNDAN SONRA KİMSE BU KONUDAN HESAP YAPAMAYACAK

Çünkü burada herhangi bir siyasi hesap yok. Eğer birileri hesap yapıyorsa bundan sonra bu hesabı kimse kullanamayacak. Bundan sonra bu konu Türkiye'nin gündeminin dışına düşecek ve önümüze bakacağız, enerjimizi başka işlere harcayacağız. Umarım ki önümüzdeki hafta teklif açıklandıktan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulduktan sonra da siyasi partilerimiz görüşlerini değerlendirirler. Bu noktada olumlu milletimizin takdirini kazanan yaklaşımları ortaya koyarlar ve Türkiye hem toplumun temeli olan aileyi koruyan hem de din ve vicdan hürriyetinin üzerindeki muhtemel her türlü gölgeyi kaldıran tarihi bir reforma daha imza atmış olur.