“Balmumcu olayı”nın vehametini anlamak için öncelikle “baro pulu”nu anlamamız gerekir.

2 Mayıs 2001 tarihinde düzenlenerek hayatımıza giren “baro pulu”, Avukatlık Kanunu m. 27/2’nin ilk cümlesine  göre stajyerlere staj boyunca ödenecek kredinin kaynağını finanse etmek için düzenlenmiştir.

Aldığımız her pulun yarısı TBB Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonuna, kalan yarısı ise staj kredisi hesabına aktarılmakta ve bu hesap her sene fazla vermektedir.

Bu fazlanın ise %25’i TBB’nin fon dışı bütçesine aktarılmakta kalan %75’i ise Barolara dağıtılmaktadır. Üye sayısı çok olan Baro ise bu fondan daha fazla pay almaktadır.

İşte bu pul paralarımızla TBB, Ekim 2012’de İstanbul Balmumcu’da yer alan yaklaşık 1000 metrekare büyüklüğündeki lokanta ruhsatlı işyerini 10.836.000 TL’ye o günkü kur ile 6.000.000 $ (altımilyonamerikandoları) fiyata satın almış, 25.01.2013 tarihinde İstanbul Barosuna 3 sayfalık bir protokol ile tahsis etmiştir. (TBB’nin 21.08.2020 tarihli Bilgi Edinme Cevabı)

Protokolün imzacıları ise dönemin TBB Başkanı Av. Vedat Ahsen COŞAR ve dönemin İstanbul Barosu başkanı, halihazırda Baro Delegesi olan Av. Ümit KOCASAKAL’dır (Şimdiki başkan Av. Mehmet DURAKOĞLU ise o dönem başkan yardımcısı görevindeydi).

3 sayfalık tahsis protokolünün Madde 3-A-3.1 maddesine göre; TBB burayı İstanbul Barosuna, “mesleki, sosyal ve kültürel faaliyetlerde avukatların dayanışmasını temin amacı ile” bedelsiz olarak tahsis ve teslim etmiştir.

Aynı maddenin B bendinde ise İstanbul Barosu, söz konusu protokole ve mevzuata uygun olarak burayı kullanmayı/işletmeyi ve en önemlisi TBB’nin onayı olmaksızın kısmen veya tamamen 3. kişiye devredemeyeceğini ve kiraya veremeyeceğini taahhüt etmiştir.

Taşınmaz tahsis edildikten sonra İstanbul Barosu tadilat işlemlerine başlamış ancak tadilat sırasında imara aykırı yapılaşmalar olması nedeniyle Beşiktaş Belediyesi tarafından tesis mühürlenmiştir. Daha sonra Baro, imara aykırı kısımları yıkmak zorunda kalmıştır.

Tahsis edildiği 2013’ten 2020 yılına kadar, 7 sene boyunca TBB müteaddit kereler taşınmazda yapılacak tadilatlarda ve mevzuata uygun kullanımı konusunda sorumluluğun İstanbul Barosu’na ait olduğunu belirtmesine ve bilgi istemesine rağmen İstanbul Barosu türlü bahaneler ile TBB’yi geçiştirmiştir.

İstanbul Barosu tarafından, 2016 yılında kendi internet sitesinde ve Hürriyet gazetesinde bu mekanın işletilmesi için bir ilan yayınlanmış ancak İstanbul Barosu’nun beyanına göre 3 başvuran ile de anlaşılamamıştır. 

Aradan 4 sene geçtikten sonra yani 2020 senesinde bu taşınmaz aylık 25.000 TL bedele, aşağıda anlatacağım Ocak ayında kurulmuş bir şirkete hiçbir ihale yapılmaksızın, büyük ihtimalle pazarlık usulü kiraya verilmiştir.

Şirket söz konusu tesisi, daha kurulmadan, Kasım ayında devralmış ve Şubat ayında açarak (Instagram hesabındaki tanıma göre) “yeni nesil meyhane” formatında işletmeye ve ruhsatı olmamasına rağmen içki satışı yapmaya başlamış ve Haziran ayında iki kez polis memurları tarafından bu durum zabıtaya tespit ettirilerek ve tutanak tutulmuştur.

Yazının bundan sonraki kısmında 12.08.2020 tarihinde İstanbul Barosu internet sitesinde yayınlanan “Zorunlu Açıklama”daki “gerçeğe aykırı” ve “manipülatif” kısımları açıklayacağım.

1. Baronun zorunlu açıklamasına göre bu taşınmaz 5.5 milyon Dolar, TBB’ye göre ise 6 milyon Dolar fiyata alınmıştır.

2. Yapılan açıklamada “şeffaflık sağlamak adına” ilan verildiğinden ve “anlaşma olanağı olmaması nedeniyle sürecinden uzadığından” bahsedilse de söz konusu ilan 05.12.2016 tarihinde Hürriyet Gazetesinde, 12.12.2016 tarihinde ise baronun internet sitesinde yayınlanmıştır. Bunun dışında 4 sene boyunca başka hiçbir ilan yayınlanmamıştır.

3. Yapılan zorunlu açıklamada ihale ilanı verdikleri zamanda ülkemizde ve dünyada kriz olduğu ve en çok da yiyecek/içecek sektörünün bundan etkilendiği söylenmiştir ancak 2016 yılının sonlarında aklımda kalan iki olaydan biri Rus Büyükelçisine suikast, diğeri de Reina Saldırısı olaylarıdır. Bu iki olayın yiyecek/içecek sektörünü nasıl etkilemediği ise sizlerin takdirindedir.

4. Yine aynı açıklamada; önceden “Ortaköy Spor Kulübü”nü işletmekte olan şimdiki işletmeci ile anlaşıldığı ve bu şirketin bu işletme için 4 milyon TL civarında yatırım yaptığı söylenmiştir. Oysa bu bilgi de doğru olmaktan uzaktır. 

a. İşletmeyi devrelan şirket 29.01.2020 tarihinde tek ortaklı bir limited şirket olarak 100.000 TL sermayeli olarak kurulmuştur. TTK’da 2018 yılında yapılan değişiklik sayesinde de kuruluş sermayesi için 1 TL dahi ödememiştir.

b. İşin enteresan kısmı da bu şirket, mülkiyeti TBB’de olan yani işletmenin olduğu adresi şirket merkezi olarak göstermiştir. Bağımsız bir merkezi yoktur.(Şirkete ait bilgiler İstanbul Ticaret Odası sitesinde ve Ticaret Sicil Gazetesinde kamuya açıktır)

c. Baro yöneticileri ise 100 bin TL sermayeyi ödemekten dahi imtina edecek bu şirketin 4 milyon TL değerinde bir yatırım yapacağını öngörmüştür.

ç. Ocak ayında kurulan şirketin Instagram paylaşımlarında Kasım 2019’dan itibaren Baro tesisinin reklamı yapılmaya, yakında açılacağı söylenmeye başlanılmış, Şubat ayında da açılmıştır.

d. Baro yönetiminin yaptığı bu basiretli ticaret konusundaki takdiri de size bırakıyor, susma hakkımı kullanıyorum.

5. Açıklamada, söz konusu mekanın orta katında dekorasyonun hala sürdüğü, tamamlanmış olan üst katın ise sadece avukatlara tahsisli olacağı söylenmiştir. Oysa protokole göre alt kat/üst kat ayrımı yoktur. TBB bu tesisi, tamamının avukatlara tahsisli olması kaydıyla bila bedel İstanbul Barosuna tahsis etmiştir.

6. Yine açıklamada “tesisin konsepti herkes için tartışma konusu olabilir.” şeklinde bir cümle ile batakhaneden hallice bir gece kulübü koskoca Baro tarafından savunulmaya çalışılmıştır. Gözümle görmesem, inanacağım.

7. Yine açıklamada “bu tesis için bütçeden çıkan bir harcama yoktur” dense de maalesef bu bilgi de doğru değildir.

a. 2013’ten bu yana tesisin; elektrik, su, personel, bina bakım, güvenlik, tadilat, emlak vergisi, çevre ve temizlik vergisi gibi sayısız harcaması İstanbul Barosu’nun bütçesinden yapılmıştır. Bu miktar da yaklaşık 1 milyon TL’dir.

b. Sadece 2017 senesinde 75.303 TL personel gideri, 6.690 TL Bina Bakım gideri, 17.487 TL Güvenlik hizmet gideri ve diğer giderler altında 3.992 TL, toplamda 103.402 TL harcanmıştır.

c. Bunun yanı sıra İstanbul Barosunun 2016-2018 çalışma raporunun 685. sayfasında yapılmakta olan yatırımlar altında Balmumcu Tesisi için İstanbul Barosu tarafından 1.297.168,10 TL (birmilyon ikiyüz doksan yedi bin yüz altmış sekiz türklirası on kuruş) bütçe ayrıldığı da kolaylıkla görülmektedir.

8. Baro, tesisi 25.000 TL ile kiraya  vermiştir. Bu yazının yazıldığı 23.08.2020 itibari ile asgari değeri 43.980.000 TL (6 milyon Dolar) değerinde olan söz konusu tesisin aylık 25.000 TL ile kiraya verilmesini ise sizlerin takdirine bırakıyorum.

9. Son olarak, açıklamada yer alan Avukatlara özel sözde indirim ise, bu tesis sosyal medyaya düşüp olaylar basına yansıdıktan sonra apar topar icat edilmiş gibi görünüyor.

İşte İstanbul Barosunun meslektaşlarına ve kamuoyuna verdiği “gerçeğe aykırı” beyanlar özetle bunlar.

Dönelim en başa. Balmumcu kimin parası ile alındı?

Sunduğumuz her vekaletname suretine yapıştırmak zorunda olduğumuz ve Yargıtay’ın yargılama giderleri arasında kabul etmediği, bedeli doğrudan cebimizden çıkan “baro pulları” ile alındı.

Yani biz avukatların paraları ile...

23.08.2020 itibari ile dolar kuru 7.33 TL, bir Baro Pulu ise 12.30 TL.

Alındığı tarih itibariyle 6 milyon Amerikan Doları değerindeki bu taşınmaz şu an 3,5 milyon adet baro puluna tekabül ediyor. Aylık kirası ise 2 bin adet baro pulu.

Kabahat çok büyük...

O nedenle siz bakmayın Baro Başkanı’nın Show Haber’e verdiği demeçte “O gün bir kutlama varmış, ışıklı gösteriyi gece kulübü sanmışlar” demesine...

Gözümle gördüm ve Başkan doğruları söylemiyor.

Olayı küçümsediğine de bakmayın. Küçümseyen kişi, basına demeç vermeden önce bizzat Beşiktaş Belediyesine giderek söz konusu işletmenin dosyasını inceler miydi?

Veya inanmayın o Başkanın, bu işi sorgulayanları “ikinci baro” sevdalısı olarak göstermeye çalıştığına. Olayın ikinci baro veya yaklaşan Baro seçimle ilgisinin olmadığını kendisi de çok iyi biliyor.

Avukat gibi değil siyasetçi gibi davranıyor. Bu nedenle inanmayın.

Geldiğimiz noktada ise ortada iki seçenek bulunuyor.

Ya ben yalan söylüyorum ya da İstanbul Barosu yöneticileri yalan söylüyor.

Hepsi yılların hukukçusu. Yaşım kadar avukatlık yapanlar var aralarında.

Herhalde “iftira suçu”nun maddi ve manevi unsurlarını biliyorlardır.

Bu durumda ya benim gibi bir müfteriyi(!) gecikmeksizin şikayet etmeleri ya da gerçekleri meslektaşlarına bir an evvel anlatmaları gerekir.

Bu evrakları incelediğim sırada aklıma Av. Mehmet DURAKOĞLU’nun 2016 Baro seçimleri öncesi (21.10. 2016 tarihinde) Cnn Türk'te katıldığı bir açık oturumda söylediği "itiraf etmeliyiz ki biz başaramadık" cümlesi geldi.

Belki de 3,5 saatlik programda söylediği en anlamlı söz buydu.

2020 yılında bile anlamını koruyor.

Av. Erdost BALCI