Bilirkişi raporu geldikten sonra, verilecek karar beraat, yeniden mahkumiyet veya bir kısım sanıklara mahkumiyet bir kısmına beraat şeklinde olabilir. Hukuken tüm seçenekler masada demektir. Yargıdan beklenen, kamuoyunun beklentilerine cevap vermek değil, adil bir karar vermektir.

Özel Yetkili İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinin yargılayıp sonuçlandırdığı, 365 sanıklı Balyoz Davası yeniden yargılama süreciyle gündemde.

2003 yılında, İstanbul 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde hazırlandığı iddia olunan Balyoz Darbe Planı ile darbeye teşebbüs suçundan yargılanan 365 sanıktan 36’sına beraat kararı verilirken, 325 sanığa 13 ile 20 yıl arasında değişen mahkumiyet verilmişti.

21 Eylül 2012 tarihinde verilen bu karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesinde yapılan temyiz incelemesi sonucunda 36 sanığın beraat kararı onanmış, 88 sanık hakkında verilen mahkumiyet kararları bozulmuş, 237 sanığa verilen mahkumiyet kararları ise onanmıştı.

Yargıtay kararı ile cezaları onanan sanıklar yönünden olağan kanun yolları tükendiği için, tutukluluk hükümlülüğe dönüşmüş, diğer deyişle cezalarının infazına başlanmıştı.
Mahkumiyet kararları bozulan sanıklar yönünden ise, yargılamaya devam olunacaktı.
 
Anayasa Mahkemesinin “HAK İHLALİ” kararı.
 
Olağan yargılama süreci devam ederken sanıkların savunma haklarının ve adil yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurular, Anayasa Mahkemesince kabul edilince mahkumiyetleri kesinleşen 237 sanık hakkında yeniden yargılama süreci başlamış oldu.
 
Şimdi Balyoz sanıklarının yargılandığı iki dava var. Mahkumiyet kararları Yargıtay’da bozulan 88 sanığın yargılandığı dava ile, hak ihlali yapılması nedeniyle 237 sanık için İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanan yeniden yargılama.
 
Anayasa Mahkemesi, tanık olarak dinletilmesi istenilen dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve KKK Aytaç Yalman’ın dinlenmemesi ve 5 numaralı harddiskle ilgili savunmanın itirazları dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmamasını adil yargılama hakkının ihlali olarak gördüğü için, mahkeme ihlallerin ortadan kaldırılmasını teminen Özkök ve Yalman’ı tanık olarak dinledi.
 
Önceden basına yansıyan açıklamalarının aksine, ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum, haberim yoktu’ mealindeki tanıklıklarının tespitinden sonra, duruşma savcısı 10, 11, 16, 17 nolu cdler, 5 nolu harddisk ve Eskişehir'de sanık Hakan Büyük’ün evinde bulunan flaş diskin mahkeme heyeti tarafından tayin edilecek üçlü bilirkişi heyetine ayrıntılı olarak incelettirilmesi talebinin kabul edilmesi yönünde görüş bildirdi.
Talebi değerlendirmek için duruşmayı erteleyen Mahkeme, muhtemelen bugün talep doğrultusunda karar vererek üç kişilik bilirkişi heyetine görev verecek.
 
Bilirkişi raporu geldikten sonra, verilecek karar beraat, yeniden mahkumiyet veya bir kısım sanıklara mahkumiyet bir kısmına beraat şeklinde olabilir. Hukuken tüm seçenekler masada demektir.
 
 
Mahkum olan sanıklar yeniden yargılama sürecinin başlamasıyla Balyoz Davasının çöktüğünü, bu davanın tümden uydurma ve üretilme delillerle açıldığını, yargılamayı yapan hakimler ile Yargıtay ilgili dairesinin Cemaat mensubu hakimlerden oluştuğunu, kurulan kumpasın şimdi anlaşıldığını bu nedenle tüm sanıklar hakkında beraat kararı beklediklerini ifade ediyorlar. AYM kararını gerekçe olarak gösteriyorlar.
 
Anayasa Mahkemesi ihlal kararına baktığımızda, ihlalin usule ilişkin olduğu, sanıkların beraatı veya mahkumiyeti yönünde bir düşünce içermediği açık.
Ceza yargılamasında sanıkların lehinde ve aleyhinde olan tüm delillerin toplanması, değerlendirilmesi, hangi delillere itibar edildiği, hangilerine niçin itibar edilmediği gerekçeleriyle ortaya konularak hüküm verilmesi gerekiyor.
 
Bu bağlamda savunmanın talep ettiği bazı tanıkların dinlenmemesi usul ve kanuna açıkça aykırı. Diğer yandan hakimin hukuk bilgisiyle bilemeyeceği, ancak uzmanların raporlarıyla aydınlatılması gereken dijital deliller konusunda, soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporu dışında, yapılan itirazları karşılayacak şekilde yeni bilirkişi incelemesi yaptırılmaması da usule aykırı.
 
Şimdi mahkemenin yaptığı bu usul eksiklerinin giderilmesi. Yeni bilirkişi raporu ile dosyada mevcut bilirkişi uzmanlık raporlarının çelişmesi halinde, bu çelişkiyi gidermek amacıyla üçüncü kez uzmanlarından rapor alınması da gündeme gelebilecektir.
 
Bu arada, dijital delillerle ilgili ilk raporu veren TÜBİTAK’ta görevli bilirkişilerin görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla haklarında yapılan şikayet ve soruşturma sonucu, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini hatırlatalım.
 
Ayrıca, suç ve cezaların şahsiliği prensibi içinde, yargılanan tüm sanıklar hakkında toptancı bir yaklaşımın doğru olmadığını, delillerin Özkök ve Yalman’ın tanıklığından ve dijital delillerden ibaret olmadığını söylemeliyiz. Haklarında dijital delil dışında, darbe teşebbüsü suçuna iştirak ettiklerine dair, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemeyen sanıkların, şüphe ile mahkum edilmeleri elbette kabul edilemez. Ancak hukuka uygun olarak elde edilmiş ses kayıtları, Gölcük’te ele geçirilen belgeler, savunmalar birlikte değerlendirilerek yeniden hüküm verilecektir. Yargıdan beklenen, kamuoyunun beklentilerine cevap vermek değil, adil bir karar vermektir.