Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin sekizincisi Prof. Dr. Cezmi Eraslan’ın verdiği “Ebediyete İntikalinin 101. Yılında Sultan II. Abdülhamid’i Anlamak” adlı konferansla gerçekleştirildi.

Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin sekizincisi “Ebediyete İntikalinin 101. Yılında Sultan II. Abdülhamid’i Anlamak” konulu konferansla gerçekleştirildi. Bartın Üniversitesi Ağdacı Kampüsü Konferans Salonunda düzenlenen konferansı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cezmi Eraslan verdi.

“Osmanlı’da Cumhuriyet’te birbirinin devamı olan yapılanmalardır”

Konuşmasında II. Abdülhamid’i anlamanın önemine vurgu yapan Eraslan, “II. Abdülhamid’in ebediyete intikalinin 101’inci yılındayız. Günümüzde, Abdülhamid’i anlamak yerine onunla ilgili bilgileri kabul etmek üzerinden bir değerlendirme yapıyoruz. Bu bizde bir takım kamplaşmalara yol açıyor. Cumhuriyet’e bakışınız müspet ise Osmanlı’ya şaşı bakmanız; Osmanlı’ya doğru dürüst bir bakış açınız varsa Cumhuriyet’e ters bakmanız bekleniyor. Aslında son zamanlarda Cumhurbaşkanımız da ifade etti. Osmanlı’da Cumhuriyet’te birbirinin devamı olan yapılanmalardır.” dedi.

Eraslan, Osmanlı’nın da Cumhuriyet’in de Türk Milletinin ortak değerleri olduğu aktararak “Bugün Osmanlı’da Cumhuriyet’te tüm yöneticilerimiz bizim ortak değerimiz. Bulundukları şartlar ve elindeki imkânlar gereği bu memlekette taş üstüne taş koymaya çalışmışlardır. Dolaysıyla Osmanlı’nın son döneminin en önemli isimi olan Abdülhamid’i sevmek hakkımız. Bu Cumhuriyet’i sevmemize engel değildir. Bu gibi tavırlar bizim için çok değerli olan enerjimizin heba olması anlamına gelmektedir. Şuna da dikkat etmek gerekmektedir: ‘Sevmekte ve yermekte aşırıya gitmememiz lazım.’ Ancak ne yazık ki biz çoğu zaman severken çok seviyoruz; yererken çok yeriyoruz. Bu da enerjimizi boşa harcamamız anlamına geldiği gibi sevmiş olsak da sevdiğimiz kişiye zarar verdiğimiz anlamına geliyor.” diye konuştu.

“II. Abdülhamid, Cumhuriyet’e giden yolun kesme taşlarını dizen kişidir”

Klasik Dönem’den bu yana devam eden modernleşme çalışmaları üzerine bilgiler de veren Eraslan, “II. Abdülhamid, Osmanlı’nın son dönemdeki en önemli adamıdır. Osmanlı modernleşmesinin yani Klasik Dönem’den bu yana 300 yıldır devam eden Osmanlı modernleşmesinin zirve ismidir. II. Abdülhamid, Cumhuriyet’e giden yolun kesme taşlarını dizen kişi olduğu için modernleşmenin zirve ismidir. Osmanlı’nın son dönemi bir beka mücadelesidir. Klasik Dönem sonrası askeri, idari ve siyasi anlamda Osmanlı çağın gerisinde kalmıştır. Geride kalınarak açılan arayı kapatabilmek adına da istikameti Batı olan bir yenileşme çabası içerisine girilmiştir. Buradaki istikamet Tanzimat’tan bu yana çok nettir. Bu süreç içerisinde de devletin en fazla modernleşen kişisi de hiç şüpheniz olmasın hanedanlardır.” şeklinde konuştu.

“Modernleşme çabaları Osmanlı’nın devamıdır”

Osmanlı hanedanlarının başarılı kişiler olduğuna da değinen Eraslan, bu dönemde yapılan yenilenme çalışmaların bir şekilde engellendiğini söyleyerek, konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşundan bu tarafa yenilik adına ne yapıldıysa bunların hepsi Osmanlı Dönemi’nde ortaya çıkan, görüşülen ve tartışılan ama sonuç alıcı bir şekilde gerçekleştirilemeyen işlerdir. Klasik Döneme baktığımızda 300 yıldır devam eden ancak bir türlü hayata geçirilemeyen bir yenilik çabası var. Oldukça başarılı olan Osmanlı hanedanları benim düşünceme göre yenilik çabalarını nihayetlendirecek kararları almakta çekinmişlerdir, becerememek demek yanlış olur. II. Osman’dan bu tarafa kadar Osmanlı’da pek çok şey yapılmıştır. Ancak yapılan her yeniliği engelleyen bir yeniçeri ve ulema iş birliği vardır. III. Selim gibi şair, yazar, bestekâr, Mevlevi ayini besteleyecek kadar hassas bir padişah da bir isyanda canını kaybetmiştir.”

“II. Abdülhamid anlaşılması gereken, yalnız bir isimdir”

Eraslan, II. Abdülhamid Dönemi’nde yaşanan bazı gelişmeleri de aktararak, yenileşme çabalarının önüne konulan engellerden bahsetti. Bu dönemin milletin geleceği açısından önemli ilkleri de barındırdığını da kaydeden Eraslan, “Bir tarafta hayatta kalmak için yenileşme mecburiyeti var. Diğer tarafta ise geleneği muhafaza ettiğini zanneden kesimlerin muhalefeti var. Bu nedenle o dönemde idarecilerimiz mevcudu olduğu gibi bırakmışlardır. Onun yerine yeni müesseseler koymuşlardır. Yani medrese bir tarafta ama mektep, rüştüyle falan onun hemen yanında. Yani ikili bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu ikili yapının bize şimdi mirası temel değerlere bakarken iki farklı sonuç ortaya çıkarmak ve eskiyi seviyorsan yeniyi; yeniyi seviyorsan eskiyi reddetmektir. Bu süreç içerisinde II. Abdülhamid müstesna bir yere sahiptir. Bu nedenle anlaşılması gereken bir isimdir. Yalnız bir isimdir. Aynen Cumhuriyet Dönemi’nin kurucusu gibi. 1876 Ağustos’unda II. Abdülhamid tahta çıktığında iflas etmiş bir devlet ekonomisiyle karşılaştı. Hatta cülus bahşişini kendi cebinden ödeyen bir isimdir. Eğitimi toplumun geneline yayma anlayışını ve bu noktada okullaşma çabalarının zirvesi II. Abdülhamid’dir. İlk defa onun döneminde üniversite eğitim hayatımızda yer tutmaya başladı. Bunun dışında II. Abdülhamid’in tahta çıktıktan sonra devleti tanıyana kadar geçen sürede toprak kayıplarımız da oldu.” ifadelerini kullandı.

Etkinlik karşılıklı soru ve cevapların alınmasının ardından, Bartın Belediye Başkan Vekili Erol Demirkoparanoğlu ve Bartın Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Sedat Yazıcı’nın Eraslan’a teşekkür belgesini vermesiyle son buldu.