Nasıl ki basının eleştiri yapması bir hak ve görev ise, izleyici ve okuyucunun da basını eleştirmemiz hoş görülmelidir.

Türkiye’de yazılı ve görsel basının görevini tam olarak yaptığı söylenemez. Özellikle görsel basın olarak tanımlanan televizyon yayınları çok sayıda olmasına rağmen birkaç kategoriye ayrılabilir.

Ortanın solu, demokratik ve laik olarak tanımlanabilecek yayınlar dar bir sayıdadır. Çok etkili oldukları da söylenemez. Haber programları tek bir kişinin anlatımına dayanmaktadır. Konu ile ilgili görseller yok denecek kadar azdır. Ekran karşısına geçen kişi, kendisine göre anlatımlar, yorumlar yapmaktadır. Hele bir de, izleyicinin hiç anlama ve yorum becerisi yokmuş gibi  “Şimdi ben bu haberden çıkacak sonuçları size anlatayım, bakın bu haber ne anlama geliyor” demez mi, insanın içini bayıltıyor.

İktidar yanlısı olan yayınlar çeşitli versiyonlara ayrılmaktadır. Haberleri çok sayıda ve ilgili görselleri vererek yapılmaktadır. Tek noksan olan şey; gizli reklamları içeren film ve yayınlarda “Bu haber reklam içermektedir” şeklinde bir yazının yer alması gibi bir ibareye yer verilmemesidir. Çünkü yurt içi ve yurt dışı ve hatta uzaya  ilişkin haberlerde bile iktidarın bir propagandası gizlidir.

Boş zamanlarında, tek bir kanala bağlı olmayarak ve sürekli olarak kanal değiştiren izleyicilerin en fazla görecekleri şey “dini yayın’lardır.” Açık olarak söylemek gerekir ki en etkili yayın yapan kaynaklar da bunlardır. Bunların çoğunda bütün katılımcılar cübbe ve derviş sarığı şeklinde bir başlık kullanmaktadırlar. Tamamına yakınında bıyık olmasa bile sakal vardır. Programları tam bir eğitim şeklindedir. Katılımcılar, bazı kelimelerde hafif bir arapçaya kaçan vurgu yapmakta iseler de, çok temiz ve anlaşılır bir şekilde konuşmaktadırlar. Programları birer okul, eğitim ve ders gibidir.

Bunların birinde “STK’lar Yarışıyor” diye bir dizi program izledim. Programın katılımcılarını, onlarca din ağırlıklı dernek oluşturmakta idi. Açık olarak söylemek isterim ki, bu sayıda çağdaş, demokratik, laik dernek ve vakıf yoktur. Bu kadar etkili de değillerdir. Her programa birkaç dernek-vakıf temsilcisi katılıyor ve belli bir konu hakkında, ağırlıklı bir çalışmaya dayalı, açık ve net bir konuşma yapıyorlardı. Program sonunda katılımcılara ufak hediyeler veriliyor ve bir sonraki bölüme, geçiliyordu. Son bölümde, kazanan genç konuşmacının söylediği şu sözler, amacı tam olarak ortaya koyuyordu: “Çocuklarınızı 7 yaşına kadar bize, medreselere getirin. Biz onu eğitiriz. Bir insan 7 yaşında ne ise, 70’inde odur.” Yani daha küçük yaşdan aldıkları çocukları; okula başlayacak 7 yaşına gelinceye kadar, geri dönülemez şekilde dini temellere dayalı, etkili ve bağnaz bir şekilde yetiştirdiklerini ifade ve kabul etmiş oluyordu. Bir an düşünelim; bunun bir benzerini demokratik, laik, çağdaş eğitim veren bir okulda görüyor muyuz. Belki “Köy Enstitüleri” vardı ama onlar da bir hatıra olarak kaldı.

Bütün yayınların altında, ekranın büyük bir kısmını kapsayan yazılar, resimler ve reklam içerikli yazılar yüzünden asıl haberi izleyemiyoruz ve göremiyoruz. Bazı malların reklam ve satışını yapan kanallar ise ayrı bir alem. Arı kovanı balından seks gücünü artıran haplara kadar her şeyi bulabilirsiniz. 

Konuya girmişken, bazı sunucuların konuşma ve kıyafetlerine de kısa bir şekilde değinmek isteriz. Bayanların kıyafetleri, sanki kumaş yetmemiş gibi bel kısmında oldukça dar ve üst kısma doğru iki yana açılıyor. Bir de konuşmacılar haberi acele ve telaşlı bir şekilde anlattıktan sonra “…diyelim ve sözü size bırakalım” demezler mi, evlere şenlik.

Bir çok katılımcı ve konuşmacı da sanki “kadrolu personel” gibi, hiç değişmiyor. Acaba bu kadroyu alabilmenin koşulları neler, çok merak ediyoruz. Daha görünce, ne diyeceğini anlıyor ve bir başka kanalar geçiyoruz.

En çok şaşırdığımız konulardan biri ise, hiç tanımadığımız, görmediğimiz bir kişinin resminin altına “… Milletvekili”ve hatta “… Bakan” diye yazması oluyor. Seçim yapılalı seneler oldu, hatta yeni bir seçim dönemi geldi ama vekillerimizi ve hatta bakanlarımızı halen tanımadığımız gibi, facebook veya twitter’de yazan arkadaşlar kadar etkili olamadıklarına üzülüyoruz.

Basının eleştiri yapmasının bir hak ve görev olması gibi, izleyicinin de yaptığı eleştiri ve değerlendirmeleri hoş karşılayacağınızı ümid ediyor ve sözü size bırakıyoruz.

Avukat Ahmet Erdem AKYÜZ