Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçu Nedir ? Yargıtay Kararları ve Örnekler Işığında TCK 268’e Bakış

Başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçu;, işlediği suç sebebiyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik (ehliyet, nüfuz cüzdanı vb.) veya kimlik bilgilerini kullanması ile oluşur. Başkasının kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçu, iftira suçunun özel bir görünüm biçimidir.[1]

Örneğin; bir işyerinden hırsızlık yaparken yakalanan sanığın kolluk kuvvetlerine kendi kimliği yerine gerçek bir kişi olan kardeşinin kimlik bilgilerini vermesi durumunda kardeşi hakkında soruşturma yapılacak ve sanık da kendisi hakkında yapılacak olan soruşturmadan kurtulacaktır. Örnekten de açıkça anlaşılacağı üzere fail işlediği bir suçtan kurtulmak için kardeşinin adını vererek kardeşine iftira atmışcasına hakkında soruşturma yapılmasına neden olmaktadır.[2]

İftira suçuna yaptırım bakımından yapılan göndermenin amacı, failin başkasına ait kimlik bilgilerini kullanarak, kendi adına yürütülen soruşturma veya kovuşturmadan kurtulup, bunun sorumluluğunu kimliğin gerçek sahibi üzerinde hukuki sonuç doğurmasına neden olacak şekilde o kimseye yüklemektir.[3]

Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçunun Cezası (TCK 267-268)

Suçun unsurlarını düzenleyen TCK m.267’nin yaptırım konusunda TCK m.268’deki iftira suçuna atıf yapması nedeniyle başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun cezası ile iftira suçunun cezası ile cezalandırılır:

- Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

- Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır.

- Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.

- Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

- Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

- İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.

- Basın ve yayın yoluyla işlenen iftira suçundan dolayı verilen mahkûmiyet kararı, aynı veya eşdeğerde basın ve yayın organıyla ilan olunur. İlan masrafı, hükümlüden tahsil edilir.

Suçla Korunan Hukuki Değer

Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitabı’nın, “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı İkinci Bölümünde “Adliyeye Karşı Suçlar” kısmında 268 inci maddesinde düzenlenmiştir. Ceza Kanunu’nda, bazı suçlar niteliği itibariyle birden fazla hukuki değeri korumaya özgülenmiştir. TCK’nun Adliyeye Karşı Suçlar bölümünde yer alan suçların çoğu bu niteliktedir.[4]

Bizim de katıldığımız görüşe göre bu suçla korunan değer adliyenin ve adli makamların korunmak istenmesidir.Soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki işlemler sağlıklı şekilde yürütülecektir.[5]

Suçun Unsurları

Maddi Unsurlar

a) Fiii

Suç şüphesi nedeniyle başlatılan soruşturma veya kovuşturma evrelerinde şüphe altında bulunan kimsenin, muhakeme sürecini yürüten yetkili makamlara başkasının kimliğini veya kimlik bilgilerini kendi bilgileriymiş gibi vermesi durumunda suçun fiil unsuru gerçekleşmiş olur. Kullanmayla kastedilen kimlik veya kimlik bilgilerinin fiziki anlamda kullanılması olmayıp, hukuki anlamda sonuç doğuracak nitelikte olmasıdır. Bir aracı çalan kişinin hakkında soruşturma yapılmasını engellemek amacıyla aracı bırakırken içine masum olan üçüncü bir kimsenin kimliğini bırakması buna örnek olarak gösterilebilir.[6]

Kullanmanın ne şekilde olması gerektiğine dair bir açıklama bulunmadığından suçserbest hareketli bir suçtur. Suçun oluşabilmesi için, daha önce işlenmiş bir suçun varlığı gerekmektedir.

b) Fail

Bu suçun faili, kendisi hakkında işlediği bir suç nedeniyle soruşturma yürütülen ve şüpheli konumunda olan bir kimse veya hakkında kovuşturmayürütülen ve sanık konumunda bulunan bir kimsedir. Özgü bir suç olmadığı için herkes tarafından işlenebilecek bir suçtur. Özel bir düzenleme bulunmadığından ve yasada ‘kimse’ terimi kullanıldığı için tüzel kişiler bu
suçun faili olamazlar.[7]

c) Konu

TCK m. 268’de yer alan suçun konusunu “başkasına ait kimlik veya kimliknbilgileri” oluşturmaktadır. Başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçu niteliği itibariyle tehlike suçudur. Suçun ortaya çıkması için ayrıca bir zararın varlığına ihtiyaç duyulmaz59. Failin başkasına ait kimlik bilgilerini kullanmasıyla birlikte suç tamamlanmış olur. Ayrıca bir neticenin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur.[8]

d) Mağdur[9]

İnceleme konusu suç tipinde suçun mağduru kimliği veya kimlik bilgileri kullanılan gerçek kişidir. Fakat bu kimsenin gerçek ve yaşamakta olan bir kimse olması ve hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılabilecek durumda olması gerekmektedir Suçtan zarar gören ise adli makamlar olup, fail adli makamların işlerini yavaşlatmakta ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasına engel olmaktadır.

Manevi Unsurlar[10]

Bu suçun soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla işlenmesi gerektiğinden failde genel kastın yanı sıra özel kastın da bulunması gerekir. Bu itibarla, failin böyle bir özel kastla suçu işlediğinin sübutu aranacaktır. Bu suçun manevi unsuru özel kast olduğu ve failin eylemini yukarıda anlatılan amaçla bilip isteyerek gerçekleştirmesi gerektiği için bu suç olası kast ya da taksirle işlenemez. Başkasına ait kimlik bilgisini veya kimliği kullanma fiilinin hata ile olması halinde fail kasten hareket etmiş olmayacağından suç oluşmaz.

Benzer Suçlardan Farkı

1) Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçunun Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçundan Farkı[11]

TCK m. 206’da, “bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi…cezalandırılır.” hükmüne yer verilmiştir. Madde kapsamında ne suretle olursa olsun resmi bir belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak cezalandırmayı gerektirir. Oysa başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunda kişi işlediği suç nedeniyle hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik bilgilerini kullanmaktadır. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunda kişi, başkasına ait kimlik bilgileri dışında kendi kimliği üzerinden de bu suçu işleyebilir.

Dikkat edilmesi gereken bu bilgilerin hayali bir kimseye ait olmaması gerektiğidir.

2) İftira Suçundan Farkı

İftira; yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı fiil isnat etmek etmek veyahut böyle bir fiilin maddi eser ve delillerini uydurmak
şeklinde tanımlanmıştır. İftira, sadece kişilere yapılan suç isnatlarını değil, aynı zamanda idari yaptırım uygulanmasını gerektiren hukuka aykırı fiilleri de kapsamaktadır.[12]

Bu suçun unsurları İftira suçunun unsurları ile uyuşmamaktadır.Aralarında bir benzerlik vardır.Ancak bu benzerlik aynı hükümlerin uygulanmasını gerektirecek derecede değildir.[13]

Örnek[14]: Aynı caddede işyeri bulunan Mehmet’in gerçeğe aykırı olduğunu bildiği halde komşu işyeri sahibi Ahmet’in eşya koymak suretiyle kaldırımı işgal ettiğini ihbar etmesi halinde iftira suçu oluşur. Ancak, Mehmet bir kimseyi sokakta kavga sırasında yaraladıktan sonra olayı araştıran polis memurlarına Ahmet’e ait kimliği ibraz ettiğinde başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu oluşur.

3) Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçunun Suç Uydurma Suçundan Farkı[15]

Suç uydurma suçunda kişi, işlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar etmekte ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurmaktadır.

Görüldüğü gibi suç uydurma suçunda ihbar ya da delillerin uydurulması söz konusu olmaktadır. Kişi burada suçun gerçekleşmemiş olduğunu bilmektedir. İnceleme konumuz olan suç tipinde ise fail, olmayan bir suçu uydurmamakta, işlediği iddia olunan suçun soruşturma veya kovuşturmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik bilgisini kullanmaktadır.

4) Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçunun Suç Üstlenme Suçundan Farkı[16]

Suç üstlenme suçunda kişi, yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suç işlediğini veya suça katıldığını bildirmektedir. Bu hüküm kişinin kendisini adli makamlara ihbar etmesi şeklinde değerlendirilebilir. Suç üstlenme suçunda kişi, kendisini işlemediği bir suçun faili ya da şeriki olarak itham ederek, kendisine suç teşkil eden bir eylemi isnat etmektedir19. Oysa başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunda kişi kendisi hakkında bir soruşturma veya kovuşturma yapılmasını engellemek istemektedir.

Daha Ağır Cezayı Gerektiren Nitelikli Unsurlar

Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunda iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılmasından bahsedildiği için TCK’nın 269. maddesinde yer alan nitelikli unsurların inceleme konumuz olan suç tipine de uygulanacaktır.

Bizim de katıldığımız görüşe göre bu maddede yapılan atıf doğrundan TCK.nın 267/1’inci maddesinde yer alan iftira suçuna yapılmaktadır. Bu nedenle 268’inci maddeye uyan eylemlerin varlığı halinde fail TCK.nın İftira hükümlerine göre cezalandırılacaktır. Yargıtay da bu görüştedir.[17]

Suçun Özel Görünüş Şekilleri

1. Teşebbüs

Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçu sırf hareket suçu niteliğinde bir suçtur. Dolayısıyla başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılmasıyla suç tamamlanır. Fakat icra hareketleri henüz tamamlanmamışsa suça teşebbüs mümkündür. Örneğin kişi, hakkında devam eden soruşturmayı engellemek amacıyla, yapmış olduğu kazanın ardından başkasına ait kimlik bilgilerini kullanacakken eşi ona müdahale etse ve “Bu söylediğin adam da kim? Senin ismin şu değil mi?” dese burada suçun teşebbüs aşamasında kaldığı söylenebilir.[18]

2. İştirak[19]

İştirak bakımından bu suç tipi bir özellik arz etmez ve iştirake ilişkin genel hükümler uygulanır. Dolayısıyla bu suç tipine yönelik müşterek faillik, dolaylı faillik, azmettirme veya yardım etmeye ilişkin iştirak halleri uygulanabilir.

Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçuna bizzat kimlik sahibi olan kimsenin azmettirmesi de söz konusu olabilir. O halde kişi suça azmettirmeden sorumlu tutulur. Eğer fail başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanarak, mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olursa kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulacaktır.

3. İçtima[20]

İnceleme konusu suç tipinde suçların içtimaı yönünden zincirleme suç hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilir. Fail başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini bir fiilin icrası kapsamında birden fazla kullanırsa zincirleme suç hükümleri gereğince tek cezaya hükmedilir. Yani fail işlemiş olduğu bir suçun soruşturma ve kovuşturmasını engellemek amacıyla, başkalarına ait kimlikleri veya kimlik bilgilerini kullanırsa zincirleme suç hükümleri doğrultusunda tek cezaya hükmedilir. Fakat cezasında dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırım yapılır. Eğer kişi işlemiş olduğu birden fazla suçtan ötürü hakkında yürütülen her soruşturma bakımından aynı kişinin kimlik bilgilerini kullanırsa burada da zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekir.

Cezayı Kaldıran veya Azaltan Şahsi Sebep Olarak Etkin Pişmanlık

TCK’nun 268. maddesinde failin iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Buradan çıkan sonuçla iftira suçuna özgü bir yapıya sahip olan etkin pişmanlık hükümlerinin 268. madde bakımından da uygulanması gerektiği söylenebilir. Fakat doktrinde sadece yaptırım konusunda bir atfın söz konusu olduğu ve tıpkı daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerde olduğu gibi etkin pişmanlık hükümlerinde de iftira suçu için öngörülmüş olan hükümlere gitmenin yerinde olmayacağı belirtilmektedir.[21]

Bizim de katıldığımız görüşe göre iftira suçu için öngörülmüş olan ve ayrıntılı bir düzenlemeye sahip 269. maddede yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçu bakımından da uygulanması gerekir. Çünkü 268. maddede yer verilen göndermede iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırma yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bu cezalandırmanın kapsamına 269. Maddede düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri de dâhildir.[22]

Yargıtayın kararları bu doğrultudadır.

- İftira edenin, mağdur hakkında adlî veya idari soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi halinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir.

- Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönme halinde, iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir.

- Etkin pişmanlığın;

a) Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi,

b) Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın yarısı,

c) Hükmolunan cezanın infazına başlanması halinde, verilecek cezanın üçte biri,

indirilebilir.

- İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla;

a) İdari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın yarısı,

b) İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın üçte biri,

indirilebilir.

- Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir.

Yargıtay Kararları

Ceza Genel Kurulu

2013/609 E. , 2015/290 K.

Mahkemesi : ... Asliye Ceza

Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan sanık ..'un 5237 sayılı TCK'nun 268/1. maddesi delaletiyle aynı kanunun 267/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise ... gün ve 137135 sayı ile;

“Başkasına ait kimliğin veya bilgilerin kullanılması, soruşturma veya kovuşturma makam ve görevlileri nezdinde gerçekleşmelidir. Çünkü, soruşturma veya kovuşturmayı önleme amacıyla başkasına ait kimliğin kullanılması fiili yalnızca görevlilere karşı işlenebilir. Bu bakımdan, fail olay yerine başkasının kimlik belgesini bırakarak kaçmışsa, gerek maddi öğe ve gerekse manevi öğe bakımından bu suçun değil, 267/2. maddedeki, maddi iftira suçunun oluştuğu düşünülmelidir. Fakat bu görevlilerin mutlaka suç yeri ve dosyasıyla yetkili kimseler olması zorunlu değildir. (O.Yaşar, H.T.Gökcan, M.Artuç Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Sayfa 7883) Fail, hakkında işlediği bir suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yürütülürken kendi kimliği veya kimlik bilgileri yerine, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini veren kimsedir. Diğer bir anlatımla şüpheli ya da sanık statüsünde bulunan bir kimsedir. Şüpheli veya sanık ifade verirken, kimliği ile ilgili doğruyu söylemek zorundadır. (5271 sayılı CMK. M. 147/1-a). Soruşturma ve kovuşturma makamları önünde kimliği konusunda yalan söyleyen şüpheli ya da sanık 5237 sayılı TCK'nun 206. maddesi uyarınca cezalandırılır. Şayet şüheli ya da sanık, bu yalan beyan sırasında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini verirse, artık uygulanacak hüküm 268 ve dolayısıyle 267'dir. Bu son ihtimalde fikri içtima hali de dikkate alınmalıdır (206 ile 268 arasında). (M.E.Artuk, A.Gökcen, A.C.Yenidünya Ceza Hukuku Özel Hükümler 6. Bası Sayfa751) Bilimsel kaynaklar da, 5237 sayılı TCK'nun 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun, soruşturma veya kovuşturma yapmaya yetkili makam ve görevlilerine karşı işlenilebilecek türden bir suç olduğunu vurgulamaktadır.

Somut olayda, sanık ... 12.06.2009 tarihinde, şikayetçi ...’a oğlu ...'in arkadaşı olduğu ve ...'e borcu bulunduğunu bildirip, ödeyeceğini söyleyerek bir arkadaşını arama bahanesiyle masa üzerinde bulunan şikayetçiye ait cep telefonunu alıp konuşuyor gibi yaparak olay yerinden uzaklaştığı; sanığın hırsızlık yoluyla elde ettiği cep telefonunu aynı gün diğer şikayetçi ...’e ait ... isimli ikinci el cep telefonu alıp satılan işyerine götürerek, üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ... isimli gerçek kişi adına düzenlenen sürücü belgesi fotokopisini ibraz ederek satması biçiminde gerçekleşen eylemde, kendisine karşı suç işlenen, başkasına ait sürücü belgesi fotokopisi ile telefon satılan şikayetçi ..., soruşturma ve kovuşturma yapmaya yetkili birisi değildir, dolayısıyle sanığın eylemi 5237 sayılı TCK'nun 268. maddesinde düzenlenen suçu oluşturmayacağı kabul edilmelidir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur

5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.06.2013 gün ve 4541-8395 sayı ile; itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın ...’a ait cep telefonunu, oğlunun arkadaşı olduğundan bahsederek bir yeri aramak amacıyla aldığı ve bir daha da iade etmediği, telefonu aynı gün ikinci el cep telefonu alım satım işiyle uğraşan tanık ...’e satmak için götürdüğü, işyeri sahibi tanığın faturası olmayan cep telefonunu almak için kimlik istemesi üzerine sanığın yanında bulunan kimlik bilgileri müşteki ...'a ait üzerinde kendi fotoğrafı yapıştırılı ehliyet fotokopisini vererek cep telefonunu sattığı,

Müşteki ...; ehliyet fotokopisindeki kimlik bilgilerinin kendisine, ancak üzerindeki fotoğrafın evine gidip gelen arkadaşı sanık ...’a ait olduğunu beyan ettiği,

Sanık ise; iddianamedeki olayın doğru olduğunu, telefonu satmaya gittiği sırada üzerinde müşteki ...'ın ehliyet fotokopisi olduğunu, kendi fotoğrafını üzerine koyup fotokopisini çektiğini ve bu fotokopiyi telefoncuya verdiğini, telefoncunun "ben bunu ancak bir kimlik ile satın alabilirim" demesi üzerine bu yola başvurduğunu, suçunu gizlemek için yapmadığını, ayrıca asker kaçağı da olduğunu savunduğu,

Anlaşılmaktadır.

Adliyeye karşı suçlar bölümünde düzenlenen 5237 sayılı TCK’nun “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı 268. maddesi; “İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, madde gerekçesinde bu suçun iftira suçunun özel bir işleniş şekli olduğu ifade edilmiştir.

Kanuni düzenlemeye göre, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması yaptırıma bağlanmıştır. Buna göre, failin işlediği suç nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma veya kovuşturmada, kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, bu suçla ilgili muhakeme sürecini yürüten yetkili makamlara gerçekte var olan bir başkasının kimliğini veya kimlik bilgilerini kendi bilgileriymiş gibi vermesi halinde suç oluşacaktır. Başka bir anlatımla suçun oluşabilmesi için eylemin adli soruşturma ve kovuşturmayı yürütmekle görevli yetkili mercilere yönelik olarak yapılması gerekmektedir.

Öte yandan, suçun oluşumu için, daha önce işlenmiş bir suçun varlığı da şarttır. Fail işlemiş olduğu suç nedeniyle ve suçu işledikten sonra soruşturma ve kovuşturmanın kendisine yönelmesini engellemek için kimliğini gizleme gayreti içine girmeli ve başkasına ait olduğunu bildiği kimlik veya kimlik bilgilerini yetkili mercilere vermelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın çaldığı cep telefonunu müşteki ...’a ait üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ehliyet fotokopisini vererek sattığı olayda, başkasına ait kimlik bilgilerinin soruşturma veya kovuşturma yapmaya yetkili adli makamlara verilmemesi nedeniyle başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun unsurları itibariyle oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
 

8. Ceza Dairesi

2017/13345 E. , 2019/15900 K.


MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
HÜKÜM : Mahkumiyet

Gereği görüşülüp düşünüldü:

5237 sayılı TCK.nın 268/1. maddesinde düzenlenen başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun oluşabilmesi için işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılarak soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin kimlik bilgileri verilen mağdur hakkında yapılmasına neden olunması gerekir. Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK.nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur.

Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, Suşehri Sulh Ceza Mahkemesinden alınan önleme arama kararına istinaden kolluk görevlilerinin durdurarak kimlik sorması üzerine, sanığın kimliğinin yanında olmadığını söyleyerek adını ... olarak beyan ettikten sonra gerçek kimliğinin kolluk görevlileri tarafından tespit edildiği, tutanakların ve tüm adli işlemlerin sanığın gerçek kimlik bilgilerine göre tanzim edildiği anlaşılan somut olayda, başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği, 5237 sayılı TCK.nın 268. maddesinde düzenlenen "başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" suçunun unsurlarının oluşmadığı, tutanakları gerçek kimlik bilgileri ile imzalayan sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatlar Kanununun 40/1. madde ve fıkrasında düzenlenen "kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak" kabahatini oluşturduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulmasına …
 

BAŞKASINA AİT KİMLİK BİLGİLERİNİN KULLANILMASI - SUÇTA TEKERRÜR[23]

148 Promil Alkollü Olduğu Halde Araç Kullanırken Yakalanan Sanığın Kendisini Mağdurun Kimlik Bilgileri İle Görevlilere Tanıtarak Hakkında Trafik Suç Tutanağı Düzenlenmesine Neden Olduğu/Sanığın Mağdurun Kimlik Bilgilerini Beyan Etmesinin TCK'nın 268. Maddesinde Düzenlenen Suçu Oluşturduğu Gözetilmeden Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu

T.C.
YARGITAY
21. CEZA DAİRESİ
E. 2015/11077
K. 2017/1478
T. 22.3.2017


BAŞKASINA AİT KİMLİK VEYA KİMLİK BİLGİLERİNİN KULLANILMASI ( 148 Promil Alkollü Olduğu Halde Araç Kullanırken Yakalanan Sanığın Kendisini Mağdurun Kimlik Bilgileri İle Görevlilere Tanıtarak Hakkında Trafik Suç Tutanağı Düzenlenmesine Neden Olduğu/Sanığın Mağdurun Kimlik Bilgilerini Beyan Etmesinin TCK'nın 268. Maddesinde Düzenlenen Suçu Oluşturduğu Gözetilmeden Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

SUÇUN NİTELİĞİNİN DEĞİŞMESİ ( Sanık Hakkında Savunma Hakkı Verilmeden İddianamede Gösterilmeyen TCK'nun 206/1. Maddesinden Hüküm Kurulmak Suretiyle CMK'nun 226. Maddesine Aykırı Davranılmasının Bozmayı Gerektirdiği )

SUÇTA TEKERRÜR ( Birden Fazla Tekerrüre Esas Alınabilecek Hükümlülüğün Bulunması Halinde Bunlardan En Ağırının Esas Alınması Gerektiği )

ADLİ EMANET ( Suça Konu Belgenin Akıbeti Hakkında Bir Karar Verilmemesinin İsabetsiz Olduğu )

5237/m.179/3, 206/1, 267, 268

5271/m.226

ÖZET : Dava, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçuna ilişkindir.

148 promil alkollü olduğu halde araç kullanırken yakalanan sanığın, kendisini mağdurun kimlik bilgileri ile görevlilere tanıtarak hakkında trafik suç tutanağı düzenlenmesine neden olmaktan ibaret eylemi, 5237 Sayılı TCK'nun 179/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğundan; sanığın bu suçtan hakkında soruşturma yapılmasını engellemek amacıyla mağdurun kimlik bilgilerini beyan etmesinin 267. maddede düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden karar verilmesi,

Sanık hakkında, savunma hakkı verilmeden iddianamede gösterilmeyen 5237 Sayılı TCK'nun 206/1. maddesinden hüküm kurulmak suretiyle 5271 Sayılı CMK'nun 226. maddesine aykırı davranılması,

Birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi,

Suça konu belgenin akıbeti hakkında bir karar verilmemesi isabetsizdir.

DAVA : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1-) 148 promil alkollü olduğu halde araç kullanırken yakalanan sanığın, kendisini mağdurun kimlik bilgileri ile görevlilere tanıtarak hakkında trafik suç tutanağı düzenlenmesine neden olmaktan ibaret oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eyleminin, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre güvenli şekilde alkollü araç kullanma sınırının 100 promil olarak kabul edilmesi nedeniyle, eylemin 5237 Sayılı TCK'nun 179/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğundan, sanığın bu suçtan hakkında soruşturma yapılmasını engellemek amacıyla mağdurun kimlik bilgilerini beyan etmesinin TCK'nun 268. maddesi delaletiyle 267. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabul ve uygulamaya göre de;

2-)Sanık hakkında, savunma hakkı verilmeden iddianamede gösterilmeyen 5237 Sayılı TCK'nun 206/1. maddesinden hüküm kurulmak suretiyle 5271 Sayılı CMK'nun 226. maddesine aykırı davranılması;

3-)Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün 2013/8-151/304 Sayılı ilamında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması gerektiği cihetle İpsala Asliye Ceza Mahkemesi'nin 09.11.2010 gün ve 2008/238 Esas ve 2010/380 Karar sayılı ilamın, tekerrüre esas alınan İpsala Asliye Ceza Mahkemesi'nin 02.11.2010 gün ve 2008/321 Esas ve 2010/379 Karar sayılı ilamından daha ağır hükümlülük içerdiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

4-)... Adliyesi Adli Emanetinin 2013/305 sırasında kayıtlı suça konu belgenin akıbeti hakkında bir karar verilmemesi,

Yasaya aykırı;

5-)T.C. Anayasa Mahkemesi'nin, TCK'nın 53. maddesine dair olan, 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,

T.C.

YARGITAY

9. CEZA DAİRESİ[24]

E. 2013/186

K. 2013/5781

T. 9.4.2013

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI İLE İPTAL EDİLEN HÜKÜMLERİN YERİNE YENİ DÜZENLEME YAPILMAMASI ( İptal Edilen Hükümler Uyarınca Sanığa Ceza Verilemeyeceği )

BAŞKASINA AİT KİMLİK BİLGİLERİNİ KULLANMA ( Kendisi Hakkında Soruşturma ve Kovuşturma Yapılmasını Engellemek Amacıyla - 5237 S.K. Md.267/7'nin İptal Edildiği Ancak Yeni Düzenleme Yapılmadığı/Eylemin 5237 S.K. Md.267/1 Kapsamında Kaldığı )

İFTİRA ( Kendisi Hakkında Soruşturma ve Kovuşturma Yapılmasını Engellemek Amacıyla Başkasına Ait Kimlik Bilgilerini Kullanmak - Eylemin 5237 S.K. Md.267/1 Kapsamında Kaldığı )

5237/m.267, 268

ÖZET : 5237 sayılı TCK'nın 267/7. maddesinin hükümden sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip yerine yeni bir yasal düzenleme getirilmemesi nedeniyle sanığın işlediği iddia olunan kaçakçılık suçundan kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, şikayetçiye ait kimlik bilgilerini kullanmaktan ibaret eyleminin TCK'nın 268. maddesi ( Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması ) delaletiyle 267/1. maddesi ( İftira ) kapsamında kaldığı gözetilmelidir.

DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanık hakkında uygulanan TCK'nın 267/7. maddesinin hükümden sonra Anayasa Mahkemesinin 17.11.2011 tarih ve 2010/115 esas, 2011/154 sayılı kararı ile iptal edildiği ve yasal düzenlemede bir boşluk doğmaması bakımından iptal hükmünün kararın yayımından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesinin kararlaştırıldığı ve söz konusu kararın 17.03.2012 tarih ve 28236 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmasına karşın yürürlüğe girdiği 17.03.2013 tarihine kadar yeni bir yasal düzenleme gerçekleştirilmemesi karşısında anılan madde ve fıkra uyarınca sanığa ceza verilemeyeceği, ancak; işlediği iddia olunan kaçakçılık suçu nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, şikayetçiye ait kimlik bilgilerini kullanan sanığın eyleminin TCK'nın 268. maddesi delaletiyle 267/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilerek hukuki durumunun buna göre takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), 09.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ 483/1089 18.02.1992[25]

“…Sanığın mücevherlerini koyduğu yerde bulamayınca, iki gün süreyle evde çalışan boyacıların almış olabileceği şüphesiyle ilgili gerçek bir olayın soruşturulması amacıyla yaptığı şikayette … müştekinin suçsuz olduğunu bilerek suç yüklediğine dair kanıtlar gösterilip açıklanmadan … hükümlülüğüne karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.”

BAŞKASINA AİT KİMLİK VEYA KİMLİK BİLGİLERİNİN KULLANILMASI ETKİ