Belirsiz Alacak Davası ve Kısmi Alacak Davası konu bakımından birbirlerine benzer olup zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli ve belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi alacak davası açılması mümkündür.

Kısmi Alacak Davası Nedir?

Kısmi dava alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için HMK m.109 kanununca;

 “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı dava yoluyla ileri sürülebilir.

 (2) Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. (Ki bu fıkra temyiz aşamasında kaldırılmıştır. 11.04.2015 tarihinde resmî gazetede yayımlanan 6644 sayılı kanun ile)

 (3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.”

Dava dilekçesinde açılan davanın kısmi alacak davası olduğunun açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğunun anlaşılması için istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesi”, kural olarak yeterlidir. Talep edilmeyen meblağ için zamanaşımının kesilmesi söz konusu olmaz.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda açıkça kısmi dava düzenlenmediği halde, söz konusu kanunun yürürlükte olduğu dönemde de kısmi dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü, alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktaydı. Kısmi dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 109. Maddesinde ise, ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarı ile bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 01.04.2015 tarih ve 6644 sayılı Kanunun 4. Maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlamıştır.

Belirsiz Alacak Davası Nedir?

Belirsiz alacak davasına gelince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 107. Maddesiyle mülga 1086 belirsiz sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.

Maddeye göre;

 “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açılabilir.

(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtilmiş olduğu talebini artırabilir.

(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.”

Maddenin gerekçesine baktığımızda ise; bu davanın kabul edilmesinin  “Türk hukukunda artık salt hukuki korumanın ötesine geçilerek  “etkin hukuki koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği açıklandıktan sonra  “bilinmeyen bir alacak için dava açmaya zorlamak gibi, hak aramanın özüyle izah edilemeyecek bir yol ve aslında tarafın kendi ihmali ya da kusuru olmadığı halde bir yasakla karşılaşması gibi de bir engel olduğu söz konusu olduğu, oysa, hak arama özgürlüğünün, böyle bir sınırlamaya ve gerçek dışı davranmaya zorlamaya değil, gerçekten hakkı ihlal edilen veya ihlal tehlikesi altında olan kişiyi, mümkün olduğunca geniş şekilde yorumlamayı amaçladığı, belirsiz alacak davası veya tespit davası açılması halinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukuki ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgari miktarı göstermek durumunda olduğu, belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hale gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilmesi benimsendiği, miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin var olduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edildiği, alacaklının, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu ” belirtilmiştir.

Belirtmek gerekir ki belirsiz alacak ve tespit davası, madde ve gerekçesi dikkate alındığında üç şekilde açılabilecektir:

1. Eda (tahsil talebi ile) davası niteliğinde belirsiz alacak davası,

2. Tespit niteliğinde belirsiz alacağı tespit davası (fıkra 3)

3. Kısmi eda ve külli tespit davası (Ancak maddenin gerekçesinde bu davanın aynı zamanda kısmi eda ve külli tespit davası olarak açılabileceği belirtilmiştir. Bu, aynı kanunun 109. maddesinde belirtilen kısmi dava türü gibidir. Ancak zamanaşımı bakımından sonuçları farklı kabul edilebilir).

Davacı tahsil amaçlı belirsiz alacak davası açtığında, davanın başında belirleyebildiği miktarı belirterek dava açmak zorundadır. Bu dava eda davası olmakla birlikte yargılama sırasında belirlenecek kalan miktar için tespit niteliğindedir. Yargılama sırasında davacı belirlenen bakiye miktarı davanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına tabi olmadan harcını tamamlayarak hüküm altına alınmasını talep edebilecektir. Bu durumda alacağın tamamı hüküm altına alınacağından ilama dayalı icra takibi yapılabilecektir.

Kısmi eda ve külli tespit davası olarak açıldığında, davacının başlangıçta belirleyebildiği miktarı dava dilekçesinde belirtmesine gerek yoktur. Kısmi davada olduğu gibi istediği miktarda açabilir ve alacağın belirleyemediği kalan kısmının da tespitini isteyecektir. Bu durumda mahkeme ıslah yapılmadığı sürece kısmi olarak talep edileni tahsil, kalan kısmı ise tespit hükmü olarak hüküm altına alacaktır.

Ancak belirsiz alacak tespit davası niteliğinde açıldığında, sadece tespit hükmü kurulacak ve tespit kararı ile alacak tespit edilecektir. Bu karar tespit hükmü olduğundan ilamlı icraya konu olamayacaktır.

Bir Alacağın Belirlenebilir Olup Olması

Madde içeriğinden, en önemli kriterin davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenememesinin olduğu anlaşılmaktadır. Alacağın miktarının ya da değerinin tespitinin yapılamaması ancak;

a. Davacının kendisinden beklenememesi (gerçekten belirleyememeli),

b. Tespitin objektif olarak olanaksız olması,

sübjektif ve objektif şartları ile kabul edilir.

Bunun yanı sıra dava konusu alacak miktarının veya değerinin belirlenmesinin yargılama sırasında başka bir olgunun (ki bu işçilik alacakların çalışma olgusu, tazminat ve alacaklara esas süre ve ücret yönünden kendini gösterir) tespitini gerektirdiği durumlarda alacak belirsiz ve tartışmalı kabul edilmelidir.

Belirsiz Alacak Davasının Etkin Koruma Olarak Getirdikleri

- Maddi hukuk tarafından öngörülen sübjektif hakların gerçekleşmesini sağlar.

- Hak arama özgürlüğüne hizmet eder.

- Usul ekonomisine hizmet eder.

- Davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma riskini azaltır.

- Ve en önemlisi belirsiz alacak davası ile karşılaşmak istemeyen işvereni kayıt tutmaya zorlar.

Hukuki Yarar Şartı Tamamlanabilir Dava Şartıdır:

6100 sayılı HMK.’ un 114. Maddesinde davacının dava açmakta hukuki yararın bulunması, dava şartı olarak belirtilmiştir. Belirsiz alacak ve tespit davasında, kanun açıkça alacak miktarının veya değerinin belirlenememesi veya olanaksız olması halinde, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının varsayılacağını öngörmüştür. Kısaca dava açıldığında alacak belirli değil veya tartışmalı ise, belirsiz alacak ve tespit davası açılması için hukuki yarar vardır. Takip eden 115/2 maddedeki kurala göre ise; “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” Düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise, hâkim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. (Y. 19. HD. 16.01.2014 gün ve 2013./17366 Esas, 2014/1329 Karar., Y. 9. HD. 27.02.2012 gün ve 2012/1757 Esas 2012/5742 Karar) 

Belirsiz Alacak Davası ile Kısmi Alacak Davası Arasındaki Farklar

a. Alacaklının talep edeceği miktar tam ve kesin olarak belirlenebilir nitelikte değilse, HMK, belirsiz alacak davası yolunu öngörmüştür; kısmi dava ile de talep edeceği alacak miktarının tamamını bilen veya belirleyebilen alacaklıya, bu alacağın bir kısmını talep edebilme imkânı vermiştir. Bu bağlamda; alacaklının dava konusunun belirsiz olması halinde, HMK 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak ve tespit davasının açılması gerekmektedir.

b. Belirsiz alacak davasının açılmasıyla, alacaklının alacağının tamamı için hak düşürücü süre ve zamanaşımı kesilecektir. Diğer bir deyişle bu dava, hak düşürücü süre ve zamanaşımı bakımından, davacıyı koruyucu bir nitelik taşımaktadır. Alacaklının kısmi dava açmış olması halinde ise sadece kısmi olarak talep edilen alacak için hak düşürücü süre ve zamanaşımı kesilecektir. Daha sonra ıslah ile artırılan alacak miktarı bakımından ise bu süreler işlemeye devam edecek ve borçlu tarafından ileri sürülen zamanaşımı iddiası dikkate alınabilecektir.

c. Belirsiz alacak davasının açılmış olması halinde; alacaklı, iddianın genişletilmesi yasağına takılmaksızın ve ıslaha başvurmasına gerek olmaksızın dava açtığı sırada belirttiği talebini bir dilekçe ile artırabilir. Bu artırdığı meblağa işleyecek faizin başlangıç tarihi ise borçlunun temerrüt tarihidir. Ancak kısmi davada alacaklının başlangıçta ileri sürdüğü talebini artırabilmesi için ıslah yoluna başvurması gerekir. Islah ile artırılan meblağa işleyecek faizin başlangıç tarihi ise ıslah tarihidir.

d. Belirsiz alacak davası sadece para alacakları için söz konusu olabilirken kısmi davada böyle bir şart yoktur.

e. Kısmi dava açılabilmesi için, bütün alacağın aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bölünebilir nitelikte olması gerekmektedir.

...

Av. Begüm GÜREL (L.L.M)

(Hukuk Fakültesi Öğrencisi Kübra GÜLKAN)

...

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)