Öncelikle belirtmeliyim ki; bir hukukçu olarak, Hukuki Haber’e açık siyasi eleştiriler yazmamaya özen gösteriyorum, zira sitenin konusu hukuk. Fakat, bu ülkede fikirlerinizi, gerek yazı ile, gerek sanatın türlü dalları ile yahut başkaca yollarla insan haklarını savunan, özgürlükçü, eşitlikçi ve demokratik bir şekilde ifade ettiğinizde, zaten ister istemez muhalif bir saf tutmuş oluyorsunuz ve siyasi algılanıyorsunuz.

Lakin, son aldığımız bir habere ilişkin olarak, yapılan eylemin artık siyasetin ötesinde, koruyucu sınırları çoktan yırtarak, hukukun ve yargının mahrem alanına daldığını düşündüğümden, bu konuda burada yorum yapma hakkını bir hukukçu olarak kendimde görüyorum.

Evet..

Birkaç gün önce Can Dündar ve Erdem Gül’ün Anayasa Mahkemesi’ne yapmış oldukları bireysel başvuru neticesinde, tutukluluk kararının hak ihlali olduğu yönündeki kararı, adalet arayan bizleri bir hayli mutlu etti.

Bu haber üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sarfettiği sözler ise bizleri son derece şaşırttı diyeceğim; fakat ne yazık ki şaşırtmadı:

Sayın Cumhurbaşkanı, Batı Afrika gezisi öncesi Atatürk Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesine ilişkin Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına ilişkin kendisine yöneltilen soruyu “AYM kararına sadece sessiz kalırım o kadar oma onu kabul etmek durumunda değilim.  Verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum” şeklinde cevapladı.

Şimdi, Erdoğan’ın bu sözlerinin demokratik sistem, mevcut hukuk normları ve bağımsız yargı çerçevesinde değerlendirildiğinde, hangi hukuk insanı çıkıp bu sözlerin kabul edilebilir olduğunu söyleyebilir?

Demokrasiyle yönetilen bir ülkede, “Cumhurbaşkanı” tarafsız olmak, üç temel erkten biri olan “Yargı” ise bağımsız olmak zorundadır. Oysa Cumhurbaşkanı, bu beyanı ile açıkça fikir belirtmiş, taraf tutmuştur.

Bugün Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri, koskoca T.C. Anayasası’nın koskoca ilk dört maddesinden biri olan “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Madde der ki;

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

TC Anayasası’nın 104. Maddesine göre “devletin başı” olarak nitelendirilen Cumhurbaşkanı ise, Anayasa Mahkemesinin kararına saygı duymadığını ayan beyan dile getirmiştir.

Somut durumda, Can Dündar ve Erden Gül’ün yargılamasına bakmakta olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM kararının üzerine yapılan tahliye talebi neticesinde “AYM kararlarının bağlayıcı olduğu” gerekçesiyle tahliye kararı vermiştir.

Yerel Mahkeme dahi söz konusu AYM kararının bağlayıcı olduğunu belirtmekte ve karar uymak durumunda iken, demokratik bir ülkenin tarafsız olmak zorunda olan Cumhurbaşkanı nasıl olur da çıkıp, “Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” diyebilir? Cumhurbaşkanı verilen yargı kararları hakkında yorum yapmaktan kaçınmalıdır, kaçınmak zorundadır. Cumhurbaşkanı “Yürütme” erkinin başıdır, yürütmenin sınırlarını aşmamalıdır, aşamaz. Diğer erkleri denetleyen Yargıya müdahale niteliğinde fikirler beyan etmemelidir, edemez. Hele ki verilen karar kesinleşmemişse ve önümüzdeki hafta karara yapılan itiraz görüşülecekse! Aksi halde Yargının varlık amacı ortadan kalkar.

Cumhurbaşkanı’nın “yargıya ilişkin” görev ve yetkileri Anayasa’nın 104. Maddesinde açıkça belirtilmiştir:
c) Yargı ile ilgili olanlar: Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.

Bu kadar.

Kaldı ki, Cumhurbaşkanı geçmişte, hukuk kurallarının bağlayıcı olduğunu ve herkesçe uyulması gerektiğini de belirtmiştir. Bu çelişki niyedir, nasıl bir yaman çelişkidir?

Yukarıdaki maddeye bakıldığında, Anayasa Mahkemesi üyelerini zaten Cumhurbaşkanı seçmemiş midir?

Bir ülkede Cumhurbaşkanı, bir yargı kararına – üstelik Anayasa Mahkemesi kararına- saygı duymadığını belirtirse, sokaktaki vatandaş nasıl saygı duyacaktır?

Zaten bağımsızlığı meçhul olan yargı sistemimizde, Yerel Mahkeme’nin böylesi açık bir fikir beyanı karşısında objektif olması mümkün müdür?

Onca mesele, makale var iken, biz buralara böyle yazılar yazıyor isek, bu işte bir tuhaflık yok mudur? 



(Bu köşe yazısı, sayın Av. Tuba TORUN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)