Türkiye’de son yıllarda yaşanan ve en büyük dolandırıcılık fiillerinden birinin faili olduğu iddia edilen Mehmet Aydın’ın teslim olarak ülkeye dönmesiyle “Çiftlik Bank” olayı yeniden gündeme gelmiştir. Bu kapsamda, çoğu zaman aynı anlamda kullanılan ancak yapısal yönleri ve hukuki sonuçları itibarıyla oldukça farklı olan “Ponzi Şeması/Oyunu/Sistemi” ve “Piramit Sistemi” ya da “Saadet Zinciri” kavramlarını hukuki boyutuyla kısa bir değerlendirmeye tabi tutmanın yararlı olacağı düşünülmüştür.

TCK md. 157-158’de düzenlenen “Dolandırıcılık Suçu”nun işleniş yöntemleri arasında -açıkça zikredilememekle birlikte- bu kapsamda değerlendirilebilecek olan Ponzi Şeması ve Piramit Sistemi, her ne kadar birbirinden bazı farklı özellikler gösterse de temelde az sermaye ile yüksek kâr elde edebileceğine yönelik oluşturulan algı sayesinde yatırımcıların sisteme çekilmesi prensibine dayanmaktadır.

İsmini ilk kez Charles Ponzi tarafından 1920 yılında gerçekleştirilen dolandırıcılık yönteminden alan Ponzi Şeması, sisteme katılan yatırımcıların paralarının kendilerinden daha sonra katılanların yatırdığı paralarla ödenmesi, bu sayede asıl yatırımcının para harcamadan kazanç sağlaması yöntemine dayalı olarak gerçekleşmektedir. Bu sistemde yatırımcılarda, ortada çok kârlı bir iş olduğu yanılsaması oluşturularak sisteme katılmaya teşvik edilir. Halbuki ilk katılan yatırımcıların kâr adı altında elde ettiği kazanç ortadaki işten elde edilen bir kâr değil, kendilerinden sonra sisteme dâhil edilenlerden alınan paralar olup ortada gerçek bir iş veyahut değer bulunmamaktadır. Belirtelim ki Ponzi Şeması, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (TKHK)’un 80. maddesinde düzenlenmiş olan “Piramit Satış Sistemleri”nin aksine mevzuatta açık şekilde vazedilmemiştir. Bu durumun hak ihlallerine yol açması olasılığı göz önüne alınarak mevzuatta yeni bir düzenlemeye gidilmesi gerektiği görüşündeyiz.

Halk arasında Saadet Zinciri olarak da bilinen Piramit Sistemi 6502 Sayılı TKHK md. 77/17 ve 80’de şu şekilde düzenlenmiştir:

Madde 80- (1) Piramit satış; katılımcılarına bir miktar para veya malvarlığı ortaya koymak karşılığında, sisteme aynı şartlar altında başka katılımcılar bulma koşuluyla bir para veya malvarlığı kazancı olanağı ümidi veren ve malvarlığı kazancının elde edilmesini tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koşullara uygun davranmasına bağlı kılan, gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemidir. (2) Piramit satış sisteminin kurulması, yayılması veya tavsiye edilmesi yasaktır. (3) Bakanlık, piramit satış sistemleri ile ilgili gerekli incelemeleri yapmaya ve varsa elektronik sistemin ülkemizde durdurulması dâhil ilgili kamu kurum veya kuruluşlarıyla iş birliği içinde gerekli önlemleri almaya yetkilidir.

Madde 77/-(17) Bu Kanunun 80 inci maddesine aykırı olarak piramit satış sistemini başlatan, düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını sağlamaya elverişli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir şekilde yayılmasını ticari amaçlarla destekleyenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.    

Maddelerden de anlaşılacağı üzere piramit sisteminde, asıl dolandırıcı kendinden sonraki yatırımcıları, onlar da kendilerinden sonraki yatırımcıları bulmakta ve her yatırımcı sisteme dâhil olabilmek için kendisini bulan/sisteme dahil eden yatırımcıya bir ödeme yapmak zorundadır.

Bu sistemde suçun oluşumunda ve  cezanın belirlenmesinde önemli olan hususların başında “mağdurun tespiti, fiilin tekliği ve bunlarla bağlantılı olarak  müteselsil suç veya gerçek içtimaın uygulamasıyla ortaya çıkacak olan durumlardır. Önemle ifade edelim ki, burada her bir yatırımcının mağdur olarak kabul edilmesi halinde gerçek içtima, olayın hukuki anlamda tek bir fiil olarak nitelendirilmesi halinde ise tek bir dolandırıcılık cezasının verilmesi ihtimal dâhilinde olacaktır.