İfade özgürlüğünün önemli bir uzantısıolan iletişim özgürlüğü, bireylerin en temel haklarıarasında yer almakla birlikte Georg Jellinek’in haklar tasnifinde birinci kuşak haklara dahildir. Negatif statühaklarıdiye de adlandırılan bu grubun en belirleyici özelliği, devlet karşısında bireye dokunulmaz bir alan tahsis etmişolmasıdır. Devlet bu alandaki haklarıanlamsız kılmayacak hukuki düzenlemeleri ancak kanunlar aracılığıile yapabilir.
 
Düşünce ve düşündüğünüifade edebilme özgürlüğü, bireyin sosyal hayatta var olabilmesinin, onu diğer canlılardan daha değerli kılan akledebilme meziyetinin bir gereğidir. Zihin dünyasındaki düşüncelerin ifade edilebiliyor oluşu, düşünce özgürlüğünün varlığına bir karinedir. Özgürce düşünebilmek, düşüncelerini etkin mekanizmalar aracılığıile ifade ederek diğer insanlara aktarabilmek, ancak iletişim özgürlüğünün varlığıhalinde gerçekleşebilir. İletişim özgürlüğüise bir kaçboyuttan oluşmaktadır. Bunlardan biri medya organlarının habere ulaşarak yayma özgürlüğüiken diğeri, bireylerin iletişim araçlarınıkullanarak bilgiye özgürce ulaşmasınıkapsamaktadır.
 
İletişim özgürlüğü, birey ve medya olmak üzere iki açıdan ele alınacak olursa, günümüzde dünya genelinde iletişimin özgürce sağlandığınısöylemek oldukça zordur. İletişim teknolojisinin sürekli gelişmesi neticesinde iletişim kanallarının çeşitlenmesi, bu alandaki özgürlük derecesini artırmışolsa da bu çeşitlilik, birçok ek sorunu da beraberinde getirmiştir. Şöyle ki, medya organlarıaçısından haber değeri taşıyan her türlübilginin ilk kaynağından öğrenilmesi bazıakreditasyon engellemeleri neticesinde kısıtlanabilmektedir. Uluslararasıbir çok özel kurum ve devlet organizasyonu, medya mensuplarıiçin akreditasyon uygulamasıyapmakta olup, bu kurumlardan bazılarıakreditasyon vermemek suretiyle bireylerin tarafsız bilgi alma özgürlüğünüortadan kaldıracak nitelikte medya kuruluşlarınıengellemektedir. Bireylerin bilgiye ulaşma özgürlüğüaçısından ise durum daha vahim görünmektedir. Medya organlarının kurulma ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri yüksek maliyetler gerektirmektedir ve finansal nedenlerle dünya genelinde zengin medya patronlarına bağlıgerçek bir kartel oluştuğu söylenebilir. Aynıbakışaçısına sahip birden fazla medya kanalından yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalan toplumun iletişim özgürlüğüihlal edilmektedir. Medya farkındalığıolarak nitelenen ve halkın bilinçli bir şekilde ekran karşısına geçmesi, gazete yazılarınıokumasıve interneti kullanmasıile aşılabilecek bu durumun aksi ise, iradesi yönlendirilmişbireylerin tercihleridir. Söz konusu yönlendirme faaliyeti, devlet yönetiminde temel role sahip olan yasama, yürütme ve yargıgüçmerkezlerinin yanında dördüncübir güçolarak medyanın yer almasına yol açmıştır.
 
İfade ve iletişim özgürlüğübağlamında bir diğer boyut ise özel hayatta bireyler arasındaki iletişimin ve birey ile devlet kurumlarıarasındaki iletişimin özgür bir şekilde gerçekleşmesi gereğidir. Telefon görüşmelerinin hukuka aykırıolarak dinlenilmesi bu noktada dünya genelinde en büyük sorun olarak karşımıza çıkmakta, bazıülkelerin istihbarat teşkilatlarıdiğer ülkeleri dinlerken, yetkili isimler ‘‘dostlar arasında dinleme olmaz’’şeklinde beyanat verebilmektedir. Kanuna uygun ancak hukuka aykırıtelefon dinlemeleri de bu kapsamda bireylerin düşünce, ifade ve iletişim özgürlüklerini ortadan kaldırmaktadır. Elektronik ortamdaki yazışmaların takip ediliyor oluşu, iletişim özgürlüğünün darbe aldığıbir diğer noktadır. Uluslararasıveritabanlarında yedeklenen ve taranan elektronik posta ve sosyal medya aracılığıile paylaşılan gönderiler, toplumda izleniyor olma hissini doğurmakta ve düşüncelerini özgürce ifade etmeye çalışan bireylerde oluşan bu algı, görünmez bir otokontrol mekanizmasının işlemesine sebep olmaktadır.

Demokratik seçimlerin bireylerin yönetime katılmasınoktasında önemli bir araçolduklarıkabul edilir. Halkın iradesinin bir izdüşümüolan seçimlerin formaliteden öteye geçmesi ise bu iradenin sağlıklıoluşumu ile mümkün olabilecektir. İşte tam bu nokta, bireylerin temel haklarından olan devlet yönetimine katılma hakkıile ifade ve iletişim özgürlüğünün kesiştiği alandır. Dördüncügüçhaline gelen medya organlarının yayınlarıile oluşan atmosfer içerisinde ifade ve iletişim özgürlüğüzedelenmekte, seçimlerde oy kullanacak bireylerin iradelerinin yönlendirilmesi de kolaylaşmaktadır.
 
Bireylerin iradelerinin yönlendirilmesinin önüne geçmek, ifade özgürlüğüve demokratik bir sistemin işlerliği açısından oldukça önemlidir. Devlet yönetimi sürecine nitelikli katılımısağlamanın önemli bir argümanıolarak ifade ve iletişim özgürlüğüsayesinde, bireyler siyasal hayata yön verebilir, devletin işleyişini ilgilendiren konularda zihinlerindeki fikirleri özgürce ifade etme olanağına kavuşabilirler.
 
Sonuç olarak, insanın en temel haklarıarasında bulunan düşünce, düşünceyi ifade ve iletişim özgürlüğü, demokratik bir yönetimin demokrasi seviyesini belirleyen önemli göstergelerdir. Bir çok hürriyet gibi sınırsız ve mutlak bir şekilde ifade ve iletişim özgürlüğünün tanınmasımümkün gözükmese de, halkın iradesine dayanan devlet ağacının köklerinin, birey eksenli bu özgürlüklerden güçaldığıunutulmamalıdır.
                                                                                            
                                                                      
Akif TÖGEL
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi