Bilindiği üzere borçlunun alacaklıya karşı yerine getirmekle yükümlüğü olduğu ifa borcunu yerine getirmemesi durumunda alacaklı icra takip yoluna başvurmaktadır. Alacaklının icra takip yoluna başvurması “ihkak-ı hak” yani kişilerin kendiliğinden hak almaya çalışmalarının önüne geçerek alacaklının alacağına devlet kanalıyla  ulaşmasını sağlamaktadır. Bu anlamda icra takip işlemleri, borçlunun borcunu ödememesi halinde borçluyu devlet aracılığıyla ifaya zorlayan işlemlerdir.

Takip işlemleri, taraf takip işlemleri ve icra takip işlemleri olarak ikiye ayrılır. Takip işlemleri taraflarca cebri icra işlemleri için yapılan, takibe yön ve hareket veren işlemlerdir. Örnek verecek olursak takip talebi, borçlunun mal varlıkları üzerine haciz işlenmesi talebi, satış talebi, taraf takip işlemlerinden olup icra müdürlüklerinin yapacakları işlemleri sağlamaya yöneliktir. Bununla birlikte icra takip işlemleri ise, icra organlarınca yapılan cebri icranın ilerlemesini sağlamaya yönelik; ödeme emrinin tebliğe çıkarılması, haciz ve satış gibi işlemlerin yapılmasıdır.

Taraf takip ve icra takip işlemleri neticesinde alacaklının alacağına kavuşma yollarından bir tanesi de İcra ve İflas Kanunu’nun 78.maddesinde düzenlenmiştir. İşbu madde mülkiyet hakkına yapılan yasal müdahele olarak da görülebilir. Zira mülkiyet hakkı, kişilerin hak sahibi oldukları mallar üzerinde sahip olma, kullanma, semerelerinden yararlanma ve devredebilme gibi sahibine en geniş yetkiler veren mutlak ve ayni hak olarak tanımlanırken, İİK 78.maddesi borçlunun tasarruf yetkisini kısıtlayarak alacaklılar tarafından borçlunun üçüncü kişiler nezdindeki henüz doğmamış ancak doğması muhtemel olan alacaklarına haciz konulabilmesini sağlayan bir kanun maddesidir.

Ancak pektabii alacaklının borçlunun üçünçü kişideki doğması muhtemel alacakların haczi için gereken bir takım şartların varlığı mevcuttur. Öncelikle, borçlu ile üçüncü şahıs arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığı şarttır. Bu durumu üçüncü şahısla borçlu arasında bir temel ilişkinin şart olması olarak da değerlendirebiliriz. Bununla birlikte haczi istenen alacağın cinsinin de belli olması gereklidir. Ancak belirtmek gerekir ki Yargıtay kararları uyarınca, gerek alacağın miktarının belli olması gerekse de haczi talep edilen alacağın doğmayacağı ihtimali önem arz etmemektedir.

Muhtemel alacakların haczi ile ilgili Yargıtay kararlarına konu olmuş kararlardan birkaç örnek vermek gerekirse,

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ 2015/23378 Esas 2016/205 Karar sayılı 11.1.2016 Tarihli kararındaYönetici, yasadan aldığı temsil yetkisine dayanarak çeşitli sözleşmeler kurabilir. İşte bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda yönetici dava (ve takip) açabileceği gibi, yöneticiye karşı da dava (ve takip) açılabilir. Şu husus da belirtilmelidir ki yönetici, vekaletname ile tayin edilen bir vekil gibi değildir. Yasal bir temsilci olup, yetkisini yasadan almaktadır. Bu sıfatla yaptığı sözleşmeden dolayı kendisine husumet yöneltilebilir (HGK. 23.12.1992 gün ve 1992/13-643 E.,1992/749 K.).

Somut olayda, kat malikleri yerine apartman yöneticisi aleyhine icra takiplerine girişildiği görülmektedir. Apartman yöneticisine husumet yöneltilmesi mümkün olduğu gibi, apartman yöneticiliğinin gelirlerinden olan apartman aidatlarına haciz konulması için kat malikleri ve kiracılara (İİK.nun 78. maddesi bağlamında) haciz müzekkeresi gönderilmesinde de hukuka aykırılık bulunmamaktadır.şeklinde belirtmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi T. 2011/30702 Esas, 2012/17260 karar sayılı 16.05.2012 Tarihli kararında;

“Somut olayda alacaklının 26.10.2010 tarihli talebi doğrultusunda, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'na yazılan haciz yazısı ile borçlunun doğmuş ve doğacak her türlü hak, alacak, istihkak, hak ediş, ücret, ödenek ve serbest kalan nakit veya teminat mektuplarının alacağa yeter miktarları üzerine haciz konulduğunun bildirildiği, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın 28.01.2011 tarihli cevabı yazısında, adı geçen borçlunun idarenin yüklenicisi olduğu, haciz müzekkeresinin intikal ettiği tarih itibarı ile adı geçen yüklenicinin idare nezdinde tahakkuk eden istihkak alacağı bulunmadığı, ancak söz konusu firmanın idare nezdinde yüklenicisi olduğu işinden dolayı ileride doğacak muhtemel istihkak alacaklarından ödenmek üzere, borcun, haciz yazısının intikal tarihi dikkate alınarak takipli borçlar sıralama tablosuna alındığı, diğer taraftan borçlu firmanın anılan işle ilgili idare uhdesindeki teminatlarının, yüklenicinin idareye karşı taahhütleri öncelikli olmak üzere SSK., vergi ve benzeri kamu yükümlülüklerinin yerine getirilmesine karşılık idarede tutulmakta olduğu, bunun dışındaki talepler için kullanılamayacağından, teminata yönelik talebin değerlendirmeye alınmadığı bildirilmiş. borçlunun yüklenici olarak iş yaptığı kurumdaki müstakbel (beklenen)

istihkakına (alacaklarına) haciz konması yönündeki işlem yerindedir. O halde mahkemece 3. şahıs tarafından teminat üzerine konulması talep edilen haczin değerlendirme dışında tutulduğunun bildirilmiş olduğu da göz önünde bulundurularak şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile haciz yazısındaki doğacak alacaklara ilişkin kısmın iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

Yargıtay istikrar kazanmış diğer kararlarında İİK.nun 78. maddesi uyarınca gönderilen haciz yazısı ile, iş kanunu ve diğer kanunlardan doğan/ doğacak alacaklarının tamamı üzerine (iş akdinin feshi ve emeklilik halinde borçluya ödenecek kıdem ve ihbar tazminatları  ile izin alacaklarına, İşçiler ve memurların işveren nezdinde işleyecek ücret alacaklarına), İSKİ Genel Müdürlüğü nezdinde henüz doğmamış hak ediş alacaklarına, TOKİ nezdinde henüz doğmamış hak ediş alacaklarına haciz konulabileceğini belirtmiştir.

Makaleye konu İİK 78.maddesi; boçlunun 3.şahıslardaki alacakları ile ilgili olan İİK 89.maddesinden farklılık arz etmektedir. İİK m.78 uyarınca 3.kişilere gönderilen haciz müzekkeresinin mahiyeti, mezkur kanunun 89.maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesinden farklı olarak 3.kişinin borçluya ait hak ve alacak var ise haciz gereği işlem yapmak, yok ise haczedilecek mal ve hak bulunmadığını icra dairesine bildirmekten ibarettir. Üçüncü kişinin haciz müzekkeresini cevapsız bırakması halinde ise tarafına kesinleşen bir haciz şerhi işlenmemektedir. Buna karşılık İİK 89. maddesi ile 3.kişiye gönderilen haciz ihbarnamesinde üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Görüldüğü üzere İİK 78 uyarınca gönderilen haciz müzekkeresine cevap verilmediği taktirde, İİK 89.maddesinde yer alan üçüncü kişi nezdinde haczin kesinleşmesi sonucu doğmayacaktır.

İİK m.78 ile m.89 farklarından bir diğeri de, madde 89’a dayalı üçüncü kişiye gönderilecek haciz ihbarnamesi ile üçüncü şahsın sorumluluğu konusundadır. İİK m.89 gereği 3.kişinin sorumluluğu haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut (fiili) durumla sınırlıyken mezkur kanunun 78.maddesi ile üçüncü kişiye gönderilecek haciz müzekkeresi sayesinde gelecekte doğması muhtemel alacakların da haczi mümkündür.

Yargıtay her ne kadar birçok kararında muhtemel alacakların haczinin sadece İİK 78.maddesi ile talep edilebileceğini belirtse de;  bazı kararlarında İİK.’nun 89. maddesine göre de talep edilebileceğini belirtmiştir. (12. HD. 24.03.2014 T. 6338/8380)

YARGITAY 12. HD. 16.03.2015 T. E:2728, K:5969 kararında;

Kaldı ki, şikayete konu yazının 89/1 haciz ihbarnamesi olması halinde dahi, üçüncü kişiye, doğacak alacakların haczi yönünden gönderilen haciz ihbarnamesi, haciz müzekkeresinin sonuçlarını doğurur ve bu nedenle 3. kişinin, haciz müzekkeresinin gereğini yerine getirerek daha sonra doğacak paraların icra dosyasına gönderilmesinde yasal bir engel de yoktur. (23. HD. 05.07.2013 T. 2564/4685; 24.06.2013 T. 3365/4320; 03.06.2013 T. 3647/3733; 19.02.2013 T. 4799/909)

Yüksek  mahkeme İİK’nın 78. maddesi uyarınca borçlunun doğacak her türlü hak ve alacakları üzerine haciz konulması talebinde üçüncü kişinin banka olduğu durumlarda,  bankalara gönderilen haciz müzekkeresiyle ilgili ağırlıklı olarak banka nezdinde henüz mevcut olmayan bir paranın haczedilemeyeceğini, sadece haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinde mevcut hesap bakiyesine haciz uygulanması gerektiğini belirtmişken; daha önceki içtihatlarında 3. kişiye ‘doğacak alacakların haczi’ yönünden gönderilen haciz ihbarnamesinin, ‘haciz müzekkeresi’ sonuçlarını doğuracağını, 3. kişinin haciz müzekkeresinin gereğini yerine getirerek, daha sonra doğacak paraları icra dosyasına göndermesinde yasal bir engel bulunmadığını belirtmiştir.

Belirtilen ikinci duruma ilişkin Yargıtay 12. HD. 27.06.2012 T. E: 5507, K: 22694 kararında “Şikayetçinin, ileride doğacak alacaklara haciz konulamayacağını ileri sürerek 12.09.2011 tarihli haciz müzekkeresinin iptalini istediği, mahkemece, şikayetçi bankanın, haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki fiili duruma göre borçlunun hesabındaki hakkı haczedebileceği, haciz müzekkeresinin gönderilmesinden sonra borçlunun hesabında doğacak haklar yönünden şikayetçi bankanın hesabı takip yükümlülüğünün bulunmadığı gerekçesi ile  şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.Somut olayda, alacaklı tarafından şikayetçi bankaya İİK.nun 78. maddesi uyarınca gönderilen haciz müzekkeresi ile borçlunun doğacak her türlü hak ve alacakları üzerine haciz konulduğu görülmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere doğacak alacakların bu şekilde haczi mümkün olduğundan yasaya aykırılık yoktur. şeklinde karar vermiştir.

Netice olarak üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişki nedeniyle borçluya ödenecek, devamlılık arzeden ve alacağın cinsinin belli olduğu durumlarda borçlunun üçüncü kişiler nezdindeki mevcut olan bir hukuki ilişkiye (temele) dayanan, henüz doğmamış olmakla birlikte ilerde doğması muhtemel bulunan alacaklarına haciz konulabilmektedir.