Anayasa Mahkemesi, geçtiğimiz günlerde yaptığı değerlendirme ile çocuğuna kendi soyadını vermek isteyen annenin talebini haklı bularak bu konuda emsal niteliğinde bir karara imza attı. Böylece boşanan kadınların, çocuklarına kendi soyadlarını verebilmesinin önündeki engeller de kaldırılmış oldu.

·  Soyadı neden önemli?


Soyadı, kişinin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsur olması bir yana devredilemez, vazgeçilemez niteliktedir. Bu yönüyle soyadı, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır ve yasalarımızla özel olarak korunmaktadır.

Ne var ki bu mutlak hak, ülkemizde kadınlar bakımından “yumuşatılarak” uygulanmaktadır. Zira ülkemizde kadınlar, evlendikleri anda kocalarının soyadını almak zorundadır. Esasen yapılan son değişikliklerle kadınların evlilik öncesi soyadlarını kullanabilmesinin önü açılmıştır. Ancak bunun için yine de kocanın soyadını taşımak şarttır.

·   Boşandıktan sonra kadının soyadı


Kadının, soyadı konusunda yaşadığı sorunlar boşandıktan sonra ise başka bir boyuta taşınmaktadır. Zira kadın; evlilik süresince kullandığı, sosyal çevresine, iş çevresine ve hatta kendisine kabul ettirdiği soyadını bırakarak, evlilik öncesi soyadını boşanma ile birlikte tekrar alır. Ancak kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu, bunun da kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa hâkim tarafında kadının evli iken aldığı soyadının kullanılmasına izin verilebilir.


·   
Velayet hakkı, soyadı değişikliği hakkını da kapsar mı?

Tarafların boşanması ile birlikte çocukların velayet hakkının kadına verilme ihtimali yüksektir. Velayet hakkı, çocuğun eğitimi, temsili, menfaatlerinin yönetimi, mallarının korunması gibi haklar tanımaktadır. Ne var ki, velayeti kendisine verilen kadın, tüm bu konularda tasarrufta bulunabilmesine rağmen çocuğunun soyadında hiçbir tasarruf hakkında sahip değil idi. Bu durum ise annenin kendi çocuğundan ayrı bir soyadı taşımasına neden olmakta idi.


Çocuğu ile farklı soyadı taşıyan kadın, velayeti kendisine bırakılmış olsa dahi çevresine çocuğunun annesi olduğunu ispatlamaya adeta mahkûm edilmekte idi. Zira boşanan kadının çocuğunu bir hastaneye götürmesi, bir okula kaydettirmesi ya da başkaca bir idari işlem yapabilmesi için annesi olduğunu ispatlaması aranmaktadır. Bu durum ise çoğu zaman kadının boşanma kararını “çantasında taşımak zorunda kalmasına” neden olmaktadır.


Bu durumun önüne geçilmesi için velayet hakkı kendisinde bulunan anneler tarafından, çocuklarının soyadı değişikliğine dair davalar açılmakta idi. Ne var ki bu davalarda Yargıtay, evlilik birliği içerisinde doğan çocuklarda çocuğun babanın soyadını aldığını, sadece boşanma ve velayet hakkının anneye verilmiş olmasının çocuğun soyadının değiştirilmesi için dava hakkı vermediği görüşündedir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu konu hakkında 13.03.2015 tarihinde yapmış olduğu değerlendirmede, boşanmadan sonra çocuğun hem babasının hem de annesinin soyadını taşıması talebini dahi kabul etmemiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/18-1755, K. 2015/1039 T. 13.3.2015)


·   Anayasa Mahkemesi hak ihlali olduğunu tespit etmiştir.


Yargıtay içtihatları sonrası velayeti kendisinde olan çocuklarına kendi soyadlarını veremeyen anneler bakımından, Anayasa Mahkemesi 02.10.2015 tarihinde verdiği karar ile önemli bir değerlendirmede bulunmuştur. Üstelik bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş ilk karar da değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesi bu konuda ilk olarak 2011 yılında emsal nitelikte bir değerlendirmede bulunmuş idi. Anayasa Mahkemesi tarafından 02.10.2015 tarihli değerlendirme sonrasında ise bu konudaki kararların değişeceği ve emsal niteliğindeki kararların çoğalacağı anlaşılmaktadır.


Nitekim Anayasa Mahkemesi, çocuğun soyadına ilişkin olarak 02.10.2015 tarihli değerlendirmesinde;


“Boşanma sonrası velayeti anneye verilen çocuğun soyadının değiştirilmesi hususunda açık bir düzenlemenin bulunmaması ve farklı yargı kararları verildiği dikkate alındığında, başvuruya konu müdahalenin dayanağı olarak gösterilen kuralın, başvurucunun velayeti altındaki çocuğun soyadının değiştirilmesi talebinin reddedilmesi şeklindeki müdahale bağlamında belirlilik şartını sağlamadığı ve bu yönüyle müdahalenin kanunilik unsurunu taşımadığı belirtilerek Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.” Demektedir. (Bkz. http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/basin/kararlarailiskinbasinduyurulari/bireyselbasvuru/detay/31.html)


Bu karar ile birlikte Anayasa Mahkemesi öncelikle çocuğun soyadına ilişkin düzenlemelerin kişinin “aile hayatına saygı” hakkına dayandığını ifade etmektedir. Bu temel hak ve hürriyetin sınırlandırılması için ise açıkça kanuni bir düzenlemenin bulunması gerektiğini belirterek, böyle bir yasal düzenlemenin de bulunmadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla çocuğunun soyadını değiştirilmesi talebinin, temel hak ve hürriyetlere müdahale niteliğinde olduğunu belirten Anayasa Mahkemesi, bu müdahalenin de kanuni olmadığını açıkça ortaya koymuştur.


Tüm bu gelişmeler sonrasında Yargıtay içtihatları ve bu konuda açılacak davalardaki kararların değişeceğini söylemek mümkündür. Zira özellikle Anayasa Mahkemesi’nin 02.10.2015 tarihli son kararı boşandıktan sonra velayet hakkı kendisine verilen annenin, kendi soyadını çocuğuna verebilmesinin önünü açmıştır. 


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Yaşar ÖKSÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)