Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 38'de ''Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.'' ve 6100 sayılı HMK madde 189/2'de ''Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.'' denilmektedir. Bu düzenlemelere yer verilmesindeki amaç; müddeinin iddiasını ispat hakkını kullanırken; aleyhine iddiada bulunulan tarafın özel hayatının gizliliğinin ihlal edilmesini engellemektir. Bu sebeple de hukuk sistemimizde bu hususta “Fruit of the poisonous tree.” diğer bir deyişle; “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir.” ilkesi kabul edilmektedir.

Yargılama esnasında sunulan bir delilin hukuka uygun delil olarak kabul edilip edilmeyeceği sorunu ile genellikle boşanma davalarında karşılaşılmaktadır. Zira aile hayatını ilgilendiren işbu davalarda; boşanma sebebi olarak ileri sürülen zina, kötü muamele, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi ispatı oldukça güç konularda kimi zaman taraflar iddialarını yalnızca ses ve görüntü kayıtları, sosyal medya paylaşımları, Whatsapp yazışmaları ve benzeri deliller ile ispat edebilmekte ve bu husus da aleyhine delil sunulmuş olan eşin özel hayat sınırlarının ihlal edilip edilmediği sorusunu gündeme getirmektedir.

Yargıtay tarafından bu hususta uygulamada geliştirilen kurallar çerçevesinde; boşanma davaları açısından bazı istisnalar getirilerek; sunulan delilin hukuka uygunluğunun belirlenmesi için birtakım kriterler öngörülmüş ve planlı bir şekilde delil oluşturmak maksadıyla hareket edilip edilmediğinin tespitinin gerektiği belirlenerek, bir yandan özel hayatın gizliliği korunurken diğer yandan işbu koruma sebebiyle hak kaybı yaşanmaması adına başkaca bir delille ispat edilemeyen ve plansız bir şekilde gelişen durumlarda ortaya çıkan delillerin; olağan şartlarda hukuka aykırı olsa dahi sayılan şartları taşıması koşuluyla; boşanma davalarında hukuka uygun delil olarak kabul edilebilmesi ve hükme esas alınabilmesinin yolu açılmıştır. Pratikte böyle bir uygulamanın kabul edilmesinin sebebi ise boşanma davalarının nitelik itibariyle aile hayatını yakından ilgilendiren bir dava türü olması ve eşlerin evlilik birliğine aykırı davranması hususunun evlilik birliğini ilgilendirmesidir. Dolayısıyla mezkur şartları taşıması koşulu ile ses kaydı, görüntü kaydı, mesaj kayıtları ve benzeri nitelikteki deliller hukuka uygun kabul edilerek hükme esas alınabilmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2007/17220 Esas sayılı, 2008/13614 Karar sayılı ve 20.10.2008 Tarihli Kararında; ''Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur.(TMK.m.185/3) O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir.'' diyerek; sunulan delilin hukuka uygun kabul edilerek hükme esas alınabilmesi için taşıması gereken nitelikleri belirlenmiş ve 2. Hukuk Dairesi 2018/1268 Esas 2019/3978 Karar Sayılı Kararında “Davalı kadına yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış fiilinin ispatında kullanılan ve dedektif tarafından çekilen fotoğrafların hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle kusur belirlemesinde esas alınamayacağı...” diyerek; eşlerin iddialarını ispat saikiyle dedektif tutma, diğer eşin telefonuna casus programı yükleme ve benzeri davranışlarla elde ettikleri delilleri hukuka aykırı kabul etmiştir.

Bu anlamda günümüzde kullanımı oldukça yaygın olan sosyal medya platformlarında, eşlerin yapmış olduğu paylaşımların delil niteliğinin bulunup bulunmadığı sorusu da gündeme gelmektedir. Burada da sosyal medya kayıtlarının delil olarak kabul edilebilmesi için söz konusu delilin elde ediliş biçimi önem taşımaktadır. Dolayısıyla sosyal medya kayıtlarına, aleyhine delil sunulacak eşin bilgisi dışında (örneğin, hesap şifresinin ele geçirilmesi ile) erişim sağlanması halinde, delilin hukuka uygunluğundan söz edilemeyecektir.

Açıklanan tüm kriterleri taşıyan ve hukuka uygun kabul edilen bir delilin hükme esas alınması noktasında Yargıtay 2. HD 2016/17151 E. 2018/5463 K. Sayılı Kararı'nda ''Boşanma davalarında, elektronik ortamda; fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler, diğer delillerle desteklendikleri takdire delil olarak hükme esas alınabilir.'' denildiği üzere; söz konusu delillerin başkaca delillerle desteklenmesi gerektiği ve tek başına hükme esas alınamayacakları görüşü benimsenmiştir.

Sonuç olarak; boşanma davalarında eşlerin iddialarını ispat ederken elde ettikleri hukuka aykırı delillerin hükme esas alınabilmesi için söz konusu delillerin planlı bir şekilde; başka bir deyişle, önceden delil elde etme amacıyla hazırlık yapılarak elde edilmemesi ve başkaca delillerle desteklenmesi gerekmektedir.