Velayet sorunu, çocuk sahibi çiftler için boşanmalarda en ciddi ve önemli sorun. Bu konuda sıkça çeşitli sorular geliyor. En başlıcalarını burada kısaca açıklayarak yol gösterici olmaya çalışalım:

1- Velayeti kim alır?

Velayet konusunda çok temel bir kıstas vardır: Çocuğun üstün menfaati. Çocuk hangi ebeyninin yanında daha iyi şartlarda yaşayacaksa, velayeti o alır. Genellikle küçük ve bakıma muhtaç çocuklarda eğer anne ve baba bakımından sosyo-ekonomik durum aşağı yukarı aynı ise velayetin anneye verilmesi söz konusudur. Fakat bu elbette bu bir kural/kaide değildir. Örneğin, boşanmak isteyen bir çift düşünün, velayet konusunda anlaşamıyorlar ve çocuğun yaşı pek küçük. Anne hasta, çocuğun bakımını tam olarak yapabilecek durumda değil. Babanın ise şartları daha iyi, çocuğun ayrı bir odası var, baba işteyken babaannesi bakabilecek. O zaman velayetin babaya verilme ihtimali gündeme gelebilir. Ya da örneğin çocuk lisede ve kendine bakabilecek bir yaşta. Baba alkolik yahut çocuklara şiddet uygulayan biri; fakat şartları anneye kıyasla daha iyi. Bu durumda annenin yanında daha iyi ve güvende olacaksa yine anneye verilir.

Özetle; çocuğa hem maddi hem manevi anlamda kim daha iyi bakabilecekse şartlar kıyaslanır ve ona göre velayet belirlenir.

2- Çocuğun velayeti babasında. Dava açsam alabilir miyim?

Boşanma ile çocuğun velayetini bir taraf almışsa ve diğer taraf bir süre sonra velayeti almak isterse, bunun gerçekleşebilmesi için bir “durum değişikliği” gündeme gelmesi gerekiyor. Şöyle ki; örneğin anne ile baba anlaşmalı (çekişmeli de olabilir farketmez) şekilde boşanmışlar ve velayet babaya verilmesi kararlaştırılmış. Aradan 2 yıl geçmiş anne velayeti almak istiyor. Eğer annenin ve babanın yaşam şartlarında herhangi bir değişiklik olmamışsa velayetin değişmesi mümkün değil. Fakat farzedelim ki baba bir başkasıyla evlenmiş ve bu kişi çocuğa kötü muamele ediyor. İşte o zaman bir durum değişikliği var demektir ve velayet değişikliği gündeme gelebilir.

3- Mahkeme çocuğa fikrini soracak mı?

Yakın zamanda verilen bir Yargıtay kararına göre, çocuk 8 yaşından büyük ise, Mahkeme’nin çocuğa kimde kalmak istediğine dair fikrini sorması gerekir.

Söz konusu kararda, "Velayet düzenlemesinde asıl olan çocukların yararıdır ve bu düzenlemede ana ve babanın yararı ile çocuğun yararı çatıştığı takdirde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gerekir. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi de mümkündür. Bu nedenle, müşterek çocuğun velayeti konusunda mahkemece görüşünün alınması, bu görüşün değerlendirilmesi ve gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir" denildi. Yani, çocuğa fikri sorulmadan karar verildiği için Mahkemenin kararını bozdu.

Fakat daha küçük çocuklarda Mahkeme fikir sormuyor. Bazı durumlarda bir pedogog raporu aldırabiliyor ve çocuk orada fikirlerini söylüyor. Ya da sosyal hizmetler uzmanı bazen dava esnasında tarafların yaşam şartlarına ilişkin rapor düzenlemek üzere ev ziyareti yaptığında küçük çocuğa da bazı sorular sorabiliyor ve cevapları rapora yorumlayarak aksettirebiliyor.

Ayrıca, uluslararası sözleşmeler olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nde de, "idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesi" öngörülmektedir.

4- Eşim/eski eşim beni aldattı. Çocuğun velayetini alabilir mi?

Eşin sadakatsizliği velayeti etkileyen bir durum olarak kabul edilmiyor. Sadakat yükümlülüğü, boşanmaya ilişkin bir etken olarak değerlendiriliyor. Yine, yakın zamanda Yargıtay, "annenin evli olduğu halde eşine karşı sadakate aykırı davranışlar sergilediği, bu şekildeki yaşam tarzı ve davranışları ile çocukların anne ile kalmalarının bedeni, fikri ve ahlaki gelişmeleri bakımından ciddi risk teşkil edeceği" gerekçesiyle ortak çocukların velayetlerini babaya yerel mahkeme kararını bozdu. Bozma gerekçesinde ise “çocuğun üstün yararı” ilkesini vurgulayarak "Bu duruma göre, ortak çocukların velayetlerinin anneye bırakılmasına karar vermek gerekirken, annenin boşanmaya sebep olan kusurlu davranışı dikkate alınarak hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir" dedi. Boşanmada dikkate alınacak bir sebebin velayeti belirlemede etken olmadığını belirtti.

5- Ortak velayet mümkün mü?

Ortak velayet, eşlerin bu hususta anlaşması halinde elbette mümkün. Fakat mümkün olup olmadığından ziyade uygulanabilir olup olmadığına bakmak gerekli. Şöyle ki; ortak velayet, uygulaması oldukça zor bir seçenek. Zira, çocuğa ilişkin her türlü kararda ebeveynler eşit söz hakkına sahip demek. Bu da pratikte zor durumlarla ve tartışmalarla sıkça karşı karşıya gelmek demek. Örneğin, baba çocuğu yurtdışına götürmek istiyor, anne istemiyor; çocuğun yurtdışına çıkamayacak olması anlamına gelir ve bu durum babayı öfkelendirip tartışmalara sebep olabilir. Ya da çocuk okula gidecek; annenin çocuğu göndermek istediği okula baba onay vermiyor, bu da büyük bir sorun haline gelebiliyor. Kısacası, çocukla ilgili her türlü karar bir sorun teşkil edebiliyor. Bununla birlikte; ortak velayet, boşanmış olan çiftlerin çok sık bir araya gelmesi ve irtibatta kalması demek. Bu da anne ve baba için boşanmaya rağmen özgürleşememe, bir nevi “ayrılsak da beraberiz” durumu demek. Ayrıca, boşanmış eşlerin daha sonraki ilişkileri bakımından da olumsuz bir etken olabiliyor.

Bu sebeplerle, tarafların ortak velayet konusunda iyice düşünüp karar vermelerinde fayda var.

6- Çocuğumu görme sıklığım nasıl olacak?

Bu sıklık somut duruma göre değişecektir. Velayet bir tarafa verildikten sonra diğer tarafla çocuk arasında belirli gün ve saatle çerçevesinde bir kişisel ilişki tesis edilir. Buna Mahkeme karar verecektir. Eğer anne ile baba arasında çocuğu görme konusunda ciddi bir anlaşmazlık yok ise; genellikle velayeti alamayan tarafla çocuk arasında 2 haftada bir sabahtan akşama kadar görüşmesine karar verilir. Bu kişisel ilişki genellikle prosedür gereğidir. Yani, taraflar belirlenen gün ve saatler dışında da çocukla görüşme sağlayabilir.

Uygulamada kişisel ilişki zamanları arasındaki aralığın 2 haftada 1 olmasının altında yatan mantık, velayet sahibi ebeveynin de çocuğuyla hafta sonu vakit geçirebilmesini sağlamaktır.

Peki anne ve baba farklı şehirlerde yaşıyorlarsa nasıl olacaktır? Bu durumda, günü birlik görüşme zor olacağı için çocukla velayeti sahibi olmayan taraf arasında yatılı şekilde kişisel ilişki kurulabileceğine ilişkin Yargıtay kararları vardır.

Velayet oldukça geniş ve detaylı bir konudur. Bu konuda, insanlardan sıkça gelen “Çocuğumu alıp geri getirmezse ne yapacağım?”, “Eski eşim uyuşturucu/alkol bağımlısı yahut çok dikkatsiz, çocuğum annesiyle/babasıyla görüşürken tedirgin oluyorum, ne yapabilirim?”, “Çocuğumu bana göstermiyor ne yapabilirim?” gibi sorular da sıkça geliyor. Bu kısmı bir başka yazı konusu yapmak üzere yazımızı şimdilik sonlandıralım.