Ramazan’ın son günlerinde, “azınlık vakıfları” bir iftar yemeği veriyor.

         Bizde adettir, davete boş elle gidilmez, bir “hediye” götürülür.

         İftara davetli olan devlet ve hükümet büyüklerimiz de, dini azınlık vakıflarının bu yemeğine, müjdeli bir haber olarak, ellerindeki “Kanun Hükmünde Kararname” ile gidiyorlar.

 

         İftar yemeğinden bir gün önce Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren bu kararnamenin adı “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname”.

 

         “Ne alakası var, Patrikhane tarım mı yapacak, hayvan mı besleyecek ?” demeyin. Zira bu kararnamede, azınlık vakıflarının kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri veya edecekleri; arsalar, tarlalar, hanlar, hamamlar, mezarlıklar, çeşmeler, evler, binalar geri verilecek deniyor.

         Yetmedi mi ?

         Eğer bu mallar satıldı ise, Devlet bu malların bu günkü değerini para olarak kendilerine ödeyecek deniyor.

 

         TORBA KANUN, ÇORBA KARARNAME

 

         Görüldüğü üzere, bu yasal düzenlemenin yer aldığı metin, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” ile ilgili. Birkaç gün önce “Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri” ile ilgili olarak çıkarılan kararnamede de, TSK Personel Kanunu, öğretim üyeleri ve doktorların tam gün yasası ile ilgili hükümler bulunuyordu.

Elimize ne geçerse içine atılan “Torba Kanun” sözüne alışmıştık. Bu uygulama ile yasal prosedürümüz yeni bir terime daha kavuşmuş oldu : “Çorba Kararname”. Bu haliyle Kararname daha önce örneğine sıkça rastladığımız “Torba Kanun” benzeri, “Çorba Kararname” haline dönüşmüş oluyor.

 

HAKSIZ ZENGİNLEŞME

 

İade edilecek mallar, azınlık vakıflarının yaklaşık olarak 100 sene önce 1936 yılında verdikleri ve “hiçbir temele dayanmayan” beyannamelerine göre yapılacakmış.

Dini azınlık vakıfları 1936 yılında verdikleri beyannamelere, kendilerine ait olmayan; hristiyan Türk Vatandaşlarına ait olan ve hatta sahipsiz olan malları da eklemişlerdi. Doğruluğu belirlenmeyen ve kanıtlanmayan böyle bir beyannamede yer aldığı iddia edilen malların iade edilecek olması tamamen yanlış bir karar olduğu gibi tüzel kişiliğe sahip olmayan azınlık toplulukları adına tapu verilecek olması tüm yasalara göre mümkün olmayan bir husustur.

Üstelik daha önce satışı yapılan malların, rayiç değerlerinin nakit olarak tekrar ödenecek olması, mükerrer ödeme ve haksız zenginleşmeye yol açacaktır ki “binlerce” olduğu iddia edilen bu malların, sayısı, yeri ve değeri de tam olarak bilinmektedir.

 

MÜTEKABİLİYET İLKESİ VE ŞÜKÜRLER OLSUN

 

Diğer ülkelerdeki Osmanlı ve Türk mallarına ilişkin olarak bir iade kararı alınmamışken, tek yanlı bu tür bir uygulamanın yapılması, uluslararası hukukda ‘mütekabiliyet - karşılıklılık prensibi’ olarak kabul edilen uygulamaya da aykırıdır.

Balkanlarda, Avrupa’da ve hatta Asya’da tek bir Türk, Osmanlı eseri bırakılmamıştır. Atina’da hala cami yapılmasına izin verilmemekte, Bayram Namazları için, bir çöplük yakınındaki arazide yer gösterilmektedir.

Bütün bunlara rağmen Türkiye “gaza getirilerek” mal ve mülkümüze el konulmaktadır.

Gene de “şükretmek gerekir” ya kararnamenin başlangıç tarihi olarak “İstanbul’un Fethi olan 1453” alınsaydı, ne yapacaktık ?

 

ATATÜRK VAKIFLARI

 

Atatürk’ün kurduğu ve vefatından önce yaptığı vasiyetname ile bütün mal varlığını bıraktığı; “Türk Dil Kurumu”, “Türk Tarih Kurumu”, daha sonra yapılan kanun değişiklikleri ile bu konumlarını yitirmişlerdir.

Bir bataklık olan ve kendi eliyle çiftlik haline getirilen “Atatürk Orman Çiftliği”, kısım kısım parsellenmiştir.

Hazırlanmakta olan bir başka ve ilgisiz “Çorba Kararnameler” ile bu büyük Atatürk Vakıflarının, tüzel kişiliklerini yitirerek daha başka “bilinmezlere sürüklenmesi” de olasıdır.

Bu durumda, “Azınlık mallarına ve vakıflarına”, Atatürk’ün kurduğu ve vasiyetnamesi ile “Türk Milletine bıraktığı mal ve vakıflardan” daha fazla özen gösterildiğini düşünmemek mümkün değildir.

Ama bir gün gelecek bu haksızlıklar giderilecektir. Yeni yapılan bu “yasa dışı” yasal düzenlemelerin ve çıkarılan kararnamelerin, ileride iptal edilmesi kaçınılmazdır.

 

 

Av.A.Erdem Akyüz

Hukukun Egemenliği Derneği

Genel Başkanı