Anayasa Mahkemesi, Ergenekon Davası kapsamında tutuklu bulunan ve tutuklu bulunduğu sırada yapılan seçimlerde milletvekili seçilen iki vekilin başvurusu üzerine aldığı kararda; tutukluluğun makul süreyi aştığını, seçilme hakkının ihlal edildiğini kabul ederek 5.000 lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
   
Aklımıza takılan birinci soru; tutukluğun makul süreyi aşması yalnızca başvurucu hakkında mı geçerlidir ?. Onunla yakın tarihte tutuklanan her sanık için, tutukluluğun makul süreyi aştığını kabul etmek zorunlu değil midir. Bunun sonucu da tahliye edilmelerinin gerektiği değil midir ?
   
İkinci sorumuz; tutukluluğun makul süreyi aşması halinde mağduriyetin yalnızca seçilme hakkına mı ilişkin olduğudur ? Yani bu mağduriyet yalnızca milletvekili olarak seçilmiş olanlar için midir. Diğer bir çok alanda olduğu gibi, yargıda da milletvekili imtiyazı, ayrıcalığı mı vardır. Uzun tutukluluk ve mağduriyet neden yalnızca vekiller için gündeme getirilmektedir.
   
Bu 5.000 lira tazminatı kim ödeyecektir ? Tazminatı, neden tazmine konu olayı yapanlar değil de devlet ödeyecektir. Yani anlaşılamayan husus, bu paranın tüm vatandaşların cebinden çıkacak olmasıdır.
   
Anayasa Mahkemesinde de, bu yargılamanın uzun sürdüğü ve tazminatı gerektirdiği iddiası karşısında ne yapılacaktır ? Bir davanın uzun sürmesinden mağduriyet doğduğuna göre, Anayasa Mahkemesinde de bu davanın hangi süreci kapsadığına bakmak gerekmeyecek midir.
   
Bir mahkemenin yargılama süreci ve vereceği kararları denetleyecek üst kurul ve organlar varken, Anayasa Mahkemesi gibi görev alanı başka olan bir mahkeme tarafından verilecek kararların niteliği ve boyutları nasıl belirlenecektir ? Bir yerde hasıl olan boşluğun birileri tarafından doldurulmasının kaçınılmaz olduğu şeklinde mi kabul edilecektir.
   
Anayasa Mahkemesi hangi tarihteki tutukluluk süresini, uzun ve kabul edilemez bulmuştur. Bir dava, açıldığı tarihteki koşullar nazara alınarak karara bağlanacağına göre, davanın Anayasa Mahkemesinde açıldığı tarihteki yani bundan en az bir sene önceki tutukluluk süresi uzun bulunmuştur. Bunun üstüne geçen süre nasıl açıklanacaktır.
   
Bu kadar uzun bir süre devam eden tutukluluk gibi ağır bir karar karşısında takdir edilen 5.000 liranın ölçütü nedir. Tutukluğun dört sene sürdüğünü kabul edersek, 1.460 gün etmekte ve bir gün hapiste kalmanın karşılığı 1 lira olmaktadır.
   
Mağduriyet, yalnızca davası tutuklu olanlar için mi söz konusudur ? Tutuklu olmadığı halde davaları senelerce süren ve mahkeme kapılarında sürünen insanlar mağdur olmamakta mıdır.
Bu kararın silahlı terör örgütü üyelerine, bölücü eylemlere katılanlara da uygulanması halinde kaybeden kim olacaktır.
   
Bu ve benzeri davalarda suç olan nedir ? Örneğin açılan bir diğer davada suç konusu olarak “irtica ile mücadele eylem belgesi” gibi bir deyim kullanılmaktadır. Doğrusu insanın aklı karışıyor : Suç olan “irtica” mıdır, yoksa “irtica ile mücadele” etmek midir.
   
Özel bir aracın ön yüzüne, görüşe engel olmayacak şekilde Atatürk posteri yapıştıran sürücüye ceza yazılması, bir futbol karşılaşmasına göğüslerinde “Yüce Atatürk” yazılı olarak çıkan Fethiyespor kulübünün cezalandırılmak için disiplin kuruna verilmesine karşın; İl ve İlçe isimlerinin yabancı sözcük ve kelimelerle değiştirilmesi yolundaki kanun tekliflerine; Diyarbakır, Mardin, Hakkari’de polise ateş edilmesine, Lice’de dört askerin kaçırılmasına ne denecektir.
   
Sorular, sorular, sorular…
   
Bunlara; onlarca, yüzlerce, binlerce soru ekleyebilirsiniz.
   
Cevabını arayan soruların çokluğu, toplumun tehlike içinde ve çaresiz kaldığının göstergesidir.


(Bu köşe yazısı, sayın Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)