Ceza Muhakemesi Kanunu m.237 ila 243’de kamu davasına katılma (müdahale) müessesesi düzenlenmiştir. Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar; ilk derece mahkemesinde görülen kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirmek suretiyle kamu davasına katılabilecekleri halde, “kanun yolu muhakemesi” olarak kabul edilen istinaf ve temyiz kanun yollarında davaya katılma isteğinde bulunamazlar, ancak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp de reddedilen veya karara bağlanmayan katılma talepleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanırlar.

CMK m.237’de yer alan bu hüküm; bir suçun mağduruna, suçtan maddi veya manevi olarak doğrudan zarar gören gerçek veya tüzel kişi ile failin yol açtığı zararlardan malen sorumlu olan kişiye, iddialarını ortaya koyabilmesi ve haklarını koruyabilmesi için davaya aktif olarak katılma hakkını tanımıştır. Kanun koyucu, bu hakkı kullanabilmesi için ilgilisine mahkeme tarafından katılma hakkını bildirilmesi veya hatırlatılması zorunluluğu öngörmemiştir. Ancak uygulamada, şikayetçi olan kişiye kamu davasına katılma hakkının olduğunun bildirildiği veya hatırlatıldığı görülmektedir. Konu ile ilgili CMK m.237/1 dikkate alındığında; hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduğunu bildiren kişinin kamu davasına katılabileceği belirtilmekle birlikte, mahkemenin bu hak sahibine katılma hakkı olduğuna dair bir bildirimde veya hatırlatmada bulunma zorunluluğu hükümde yer almamaktadır. Ayrıca bu konuda, “Mağdur ile şikayetçinin hakları” başlıklı CMK m.234/1-b’de de hüküm olmadığı ve mahkemeye şikayetçi olduğunu bildirene katılma hakkının olduğunu hatırlatma zorunluluğunun öngörülmediği anlaşılmaktadır.

Karşı görüş; mahkemenin taraf teşkilini sağlaması gerektiği, bu nedenle de şikayetini bildiren kişiye katılma hakkına sahip olduğunu, kamu davasına katılmak isteyip istemeyeceğini sorması gerektiği iddia edilse de, kanun koyucu katılanı bir kamu davasının görülmesinde taraf teşkilinin zorunluluğu kapsamında göstermemiştir.

Ancak CMK m.238/2’de; duruşma sırasında şikayeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulacağı düzenlenmiştir. CMK m.238/2, mahkeme tarafından ilgili kişiye katılma hakkının bildirilmesi veya hatırlatılması zorunluluğu olarak kabul edilmemelidir. Çünkü hüküm; suçtan zarar gören kişiye davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulmasını, sadece duruşma sırasında şikayetin belirtilmesi halinde öngörmüştür. Bir başka ifadeyle; kanun koyucu bu hükümde, mağdur veya müştekinin kendisinin veya avukatının davaya katılma isteğini belirten şikayet ve beyanını yeterli görmemiş, mahkemenin ayrıca duruşma sırasında, bu şikayeti dile getiren beyan üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması şartını düzenlemiştir. Bu hüküm, asilin katılmayıp da avukatının bulunduğu ve şikayeti dile getirdiği durumda, katılma talebinin avukat tarafından dile getirilmesini kapsar mı? Kanunun lafzının buna izin vermediği ileri sürülse de, şikayetçiyi temsil eden avukatın CMK m.238/2’den kaynaklanan katılma talebinde bulunabileceği, dolayısıyla mahkeme tarafından aynı hatırlatmanın şikayetçinin avukatına da yapılması gerektiği fikri ileri sürülebilir.

Tüzel kişilerin bir soruşturmada veya kovuşturmada temsilini düzenleyen CMK m.249, benzerlik gösterse de CMK m.237 ila m.243’de düzenlenen kamu davasına katılmadan farklı bir müessesedir. Kamu davasına katılma sanığa karşı iddiacı konumunu ifade ederken, tüzel kişinin temsili ise bir tüzel kişinin faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturmada ve kovuşturmada tüzel kişinin organının veya temsilcisinin, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilmesini öngörür. Tüzel kişinin temsilinde de katılan yanında duruşmaya kabul edilme olduğu halde, kanun koyucu tüzel kişinin temsilini CMK m.237’den ayrı düzenleyerek ve savunma makamının, yani sanığın yanında duruşmaya dahil olmayı mümkün kılarak, CMK m.249’da farklı bir müesseseye işaret etmiştir. CMK m.249/2’ye göre, tüzel kişinin organ veya temsilcisi katılanın veya sanığın haklarından yararlanacaktır.

Bununla birlikte CMK m.249/3’e göre; sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması halinde, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suçtan dolayı yargılamada katılan veya savunma makamı yanında yer alması mümkün değildir, çünkü sanık zaten tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşımaktadır. Tüzel kişinin temsili; soruşturma aşamasında “katılma” müessesesi olmadığından, katılan yönünden kovuşturmada anlam ifade edecek, tüzel kişi soruşturma aşamasında şikayet yanında soruşturmaya katılamayacak, CMK m.234/1-a’da sayılan hakları kullanamayacak, ancak şüpheli yönünden kısıtlama olmadığı için soruşturmaya savunma makamı yanında iştirak etmesinde bir engel bulunmayacaktır.

CMK m.237/2’de geçen “kanun yolu” kapsamına itiraz kanun yolunun girmeyeceği, çünkü bu aşamada ilk derece mahkemesinde kovuşturmanın devam ettiği ileri sürülse de, katılma hakkına sahip olduğunu ileri süren kişinin bu hakkı kullanacağı zaman dosyanın itiraz merciinden mahkemesine döndüğü aşama olacağını, bu nedenle dosyanın itiraz kanun yolunda olduğu sırada katılma talebinin kabul görmeyeceğini ifade etmek isteriz.

Katılma talebinde bulunma ve bu talebin mahkemece değerlendirilme zamanının, CMK m.191/3’de düzenlenen sanığın sorgusundan sonra başlayacağına dair bir tespit isabetli olmayacaktır. Bu konu tartışmalı olsa da ve kanun koyucunun katılmanın zamanına ilişkin açık hüküm öngörmediği; bu sebeple katılma talebinin sanığın sorgusundan önce alınsa bile mahkemece sorgudan sonra değerlendirilip karara bağlanacağına dair bir tespite katılmadığımızı, CMK m.238’e göre kamu davasının açılmasından sonra katılma talebinin alınabileceğini ve duruşmanın başlangıcında da bu talebin red veya kabul olarak karara bağlanabileceğini belirtmek isteriz. Katılma talebinin sanığın sorgusundan önce karara bağlanmasında isabet olduğunu düşünmekteyiz, çünkü bu yolla katılma talebi kabul görüp kamu davasında “katılan/müdahil” sıfatını alan kişinin CMK m.201’e göre sanığa soru sorma hakkı bulunacak, eğer katılma talebi karara bağlanmamışsa da, bu yönde talepte bulunanın talebi karara bağlanmadıkça sanığa soru sorma hakkı olmayacağı gibi, duruşmaya aktif olarak iştirak edemeyecektir.

Katılma hakkına sahip olduğunu iddia eden tarafından katılma isteğinin mahkemeye açıkça bildirilmesi gerekir ki, bu talebin yazılı veya duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle sözlü de yapılması mümkündür (CMK m.238/1). CMK Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunma yasağı, CMK m.237/1’in ilk cümlesinde net olarak ifade edilmiştir. Bununla birlikte; ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddedilen veya karara bağlanmayan katılma istekleri, ancak kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse, itiraz, istinaf veya temyiz kanun yolu mercii tarafından incelenip karara bağlanabilir.

Katılma isteğinde bulunup da reddedilen veya talebi karara bağlanmayan kişi; kanun yolu dilekçesinde, yerel mahkemeden katılma isteğinde bulunduğunu, fakat bu talebinin hukuk aykırı olarak reddedildiğini veya talebi konusunda bir karar verilmediğini, katılma isteğinin kabulünün gerektiğini belirtmedikçe kanun yolu mercii, sırf ilgilinin yerel mahkemede bulunduğu katılma isteğinden veya davaya katılma şartlarını taşıdığından hareketle, dilekçe içeriğinde bu yönde bir talebi olmadığı halde, kanun yolu başvurusunu esas almak suretiyle katılma talebi hakkında inceleme yapıp karar veremez.

Dolayısıyla; kanun yolu başvurusunda bulunan şikayetçi veya ilgili, katılma talebini ilk derece mahkemesinde yazılı veya duruşma geçirilmesi kaydıyla sözlü bildirmedikçe, bu talebinin reddine veya talebin reddine dair karara veya talebi hakkında karar verilmemesi hakkında kanun yoluna gidemez, ancak ilk derece mahkemesinde katılma talebinde bulunan ilgili, bu talebi reddedildiğinde veya karara bağlanmadığında, katılma isteğini kanun yolu başvurusunda açıkça göstermek kaydıyla kanun yolu mercii tarafından bu talebin incelenip karara bağlanabilir. Bu şartlar gerçekleşmedikçe, ilk derece mahkemesinde reddedilmiş veya karara bağlanmamış bir katılma isteğinin kanun yolu aşamasında incelenip karara bağlanması mümkün değildir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)