Geleceğin yetişkinleri olarak nitelendirebileceğimiz ve korunması gereken varlıklar olan çocuklar ulusal ve uluslararası metinlerde yetişkinlerden farklı hükümlere tabi tutulmuşlardır. Hukukumuzda çocuklara ilişkin düzenlemeler, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ve çocuklara ilişkin özel kanun olan 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda yer almaktadır. Her ne kadar TCK’da, ÇKK’da çocuk tanımı yapılmış ve çocuklara ilişkin hükümler düzenlenmiş olsa da CMK’da çocuk kavramı tanımlanmamış; fiilen şüpheli veya sanık konumunda olan çocuklara, mağdur olan çocuklara ve tanık olan çocuklara ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Çocuğun suç işlemesine neden olan sebeplerin varlığı ve bu sebepler karşısında gelişimlerini henüz tamamlamadıklarından iradesini tam olarak kullanamamış olmasının kabul edilmesi görüşü kabul edildiğinden, 5395 Sayılı ÇKK’da kullanılan “suça sürüklenen çocuk” tabiri kullanılacaktır.[1] 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda ve Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin ilgili suça sürüklenen çocukların yakalanmaları ve gözaltına alınmalarına ilişkin ayrı düzenlemeler bulunmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun verilerine göre 2019 yılında ülkemizde 511 bin 247 çocuk suça sürüklenmiştir.[2] Ülkemizde suç mağduru olan çocukların yakalanması ve gözaltına alınmasına ilişkin düzenlemelerin irdelenmesinin korunması gereken varlıklar olan çocuklar açısından önem arz ettiği düşüncesindeyiz.

1. Çocuk Ve Suça Süreklenen Çocuk Kavramı

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin çocuk tanımını yapan 1. maddesi; “Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” şeklindedir. Türk Ceza Kanunu’nda, henüz 18 yaşını doldurmamış kişinin çocuk olduğu düzenlenmektedir.[3] Ceza Kanunumuzda ifade edilen çocuk, her ne kadar tanımda belirtilmese de fiilin gerçekleştirildiği esnada henüz 18 yaşını doldurmamış kişi olarak anlaşılmalıdır. Bu kapsamda da fiili işlediği esnada kişinin 18 yaşını doldurmamış olması şartıyla ceza hukuku müesseselerinin uygulanmasında çocuk olarak kabul edilecek ve hakkında kanunlarda düzenlenen özel hükümler uygulanacaktır. Çocuk Koruma Kanunu uyarınca da daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişi çocuk sayılmaktadır.[4] Çocuk Koruma Kanunu ve Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğine; fiili işledikleri anda 18 yaşından küçük olanların evlenme ya da mahkeme kararıyla reşit olup olmadıklarına ve ceza yargılaması esnasındaki yaşlarına bakılmaksızın çocuk olarak kabul edilmeleri gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununda ise çocuk kavramı tanımlanmamakla birlikte kanundaki düzenlemelerin bazılarında “çocuk”, “15 yaşını doldurmamış”, 18 yaşını doldurmamış” kavramları kullanılmıştır.

Çocuk yargılamasında cezalandırıcı değil onarıcı adalet ilkelerine göre hareket edildiği kanaatindeyiz. Çocuklar henüz bedensel ve ruhsal gelişimlerini tamamlamadıklarından karıştıkları suçların çoğunun iştirak halinde işlendiği söylenebilir. Bu nedenle de çocukların şüpheli/sanık yerine suça sürüklenen çocuk olarak nitelendirilmesi kanaatimizce daha doğrudur. Nitekim 5395 Sayılı ÇKK’nun 3. Maddesinde de kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğa suça sürüklenen çocuk deneceği düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nda 18 yaşına kadar dönem içerisinde; 12 yaşının tamamlanmasına kadar olan dönem, 12 yaşın tamamlanmasından 15 yaşın tamamlanmasına kadar olan dönem ve 15 yaşın tamamlanmasından 18 yaşın tamamlanmasına kadar olan dönem olmak üzere 3 çeşit yaş küçüklüğünü kabul etmiştir.[5] TCK’nun 31. Maddesi uyarınca fiili işlediği sırada 12 yaşını tamamlamamış olan çocukların gerçekleştirdikleri eylemleri ve neticelerini algılama kabiliyetlerinin yeterince gelişmemiş olması nazara alınarak cezai ehliyeti olmadığı kabul edilmektedir. Ancak yine Kanunun 31. maddesi uyarınca; 12-15 ve 15-18 yaş grubunda bulunan çocukların algılama gücüne ve hareketlerini bu algılar çerçevesinde yönlendirme iradesine sahip olup olmadığı ile ilgili olarak cezai ehliyetleri değerlendirilebilecektir.

2. Ceza Muhakemesinde Yakalama Ve Göz Altına Alma Koruma Tedbirinin Tanımı

Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin yürütülmesini sağlamaya, yapılan muhakeme sonucunda maddi olaya uygun bir karar vermeye ve verilen kararın infazını gerçekleştirebilmeye yönelik tedbirler olarak nitelendirilebilir.[6] 5271 Sayılı CMK’nu gereği koruma tedbirleri maddi gerçeğin elde edilmesine ve bir cezai uyuşmazlığın çözümüne yardımcı olurken aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri de kısıtlayan bir işleve sahiptir. Koruma tedbirleri genel olarak durdurma, yakalama, gözaltına alma, tutuklama, arama, elkoyma, iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, teknik araçlarla izleme gibi tedbirlerden oluşmakla birlikte konumuz kapsamında yalnızca yakalama ve gözaltına alma koruma tedbirleri irdelenecektir.

Yakalama koruma tedbirinin amacı şüphelinin ifadesi alınmak üzere gözaltına alınmasını ve tutuklanmasını mümkün kılmak için başvurulan bir koruma tedbiridir. Yakalama koruma tedbiri; Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımlanmıştır.[7] Düzenlemede hem idari, hem de adli yakalamaya yer verilmiş olmakla birlikte konumuz itibariyle adli yakalama üzerinde durulacaktır. Anayasanın 19. Maddesinin 3. Fıkrasında, yakalamanın ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabileceği belirtilmiş, CMK’nun 90. maddesine göre ise, yakalama, suçüstü halinde ve ayrıca tutuklama kararının verilmesini veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir.[8] Yakalama koruma tedbiri; şüphelinin Cumhuriyet savcısı tarafından serbest bırakılması veya gözaltına alınması olarak iki şekilde sona erebilir.

CMK’nun 90. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kolluk görevlileri yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi vererek Cumhuriyet Savcısının emri doğrultusunda işlem yaparlar. CMK’nun 91. Maddesine göre ise yakalanan şüpheli Cumhuriyet Savcılığınca serbest bırakılmaz ise soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı sürecinde kişilerin temel hak ve özgürlükleri ihlal edildiğinden; haklar arasındaki dengenin kurulması amacıyla kanunun 91. Maddesinde gözaltı süreleri öngörülmüştür. Dolayısıyla şüpheliler Kanunda belirtilen sürelere riayet edilerek gözaltında tutulabileceklerdir.

3. Çocukların Yakalanması Ve Gözaltına Alınması

Yakalama ve gözaltına alınma tedbirlerine ilişkin hükümler her ne kadar CMK ve PVSK’nda düzenlenmiş olsa da koruma tedbiri niteliğinde çocukların yakalanmasına ve gözaltına alınmasına ilişkin özel bir kanuni düzenleme bulunmadığı görülmektedir.

Çocukların yakalanmasına ilişkin düzenlemelere baktığımızda; Çocuk Koruma Kanununda suça sürüklenen çocuklara zincir, kelepçe takılamayacağına ilişkin düzenleme 18. maddede yer almakta ancak yakalama işlemi ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. PVSK’nın 13. maddesinin 1. fıkrasının g bendinde haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar verilen küçüklerin yakalanacağı öngörülmektedir. Yakalama, İfade Alma ve Gözaltına Alma Yönetmeliği’nin 19. Maddesinde çocuklara ilişkin olarak hem yakalamaya hem de gözaltına almaya ilişkin hüküm bulunmaktadır.

Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 19. maddesinde, 12 yaşından küçükler ile 12 yaşını tamamlamış olanlar bakımından farklı belirlemeler yapılmıştır. Düzenlemeye göre, fiili işlediği zaman 12 yaşını doldurmamış olan çocuklar suç nedeni ile yakalanamayacak ve hiçbir suretle suç tespitinde kullanılamayacak olup yakalanmaları ancak kimlik ve suç tespiti amacıyla yapılabilecek ve kimlik tespitinden hemen sonra serbest bırakılacaktır. Söz konusu düzenleme açık bir şekilde kaleme alınmamıştır.[9] Çünkü düzenlemede çocuğun hem suç tespitinde kullanılamayacağı hem de suç tespiti amacıyla yakalanabileceği ifade edilmektedir. 12 yaşını doldurmamış olan çocukların cezai ehliyetleri olmadığı da gözönünde bulundurulduğunda ancak delil elde etmekte kullanılabileceği yani yalnızca kimlik tespiti amacıyla yakalanabileceği düşüncesindeyiz. Kimlik tespiti amacıyla yakalama, durdurulan kişinin kimliğinin tespit edilememesine ilişkin olarak PVSK’nun 4/A maddesinin 9. Fıkrasında da düzenlenmektedir.[10] Bu düzenlemeye göre kimliği tespit edilemeyen çocuklar da yakalanabilir.

Yine aynı Yönetmeliğin 19. maddesine göre, 12 yaşını doldurmuş olmakla birlikte 18 yaşını doldurmamış olan çocuklar suç sebebi ile yakalanabileceklerdir. Bu yaş grubundaki suça sürüklenen çocukların, yakınları ile müdafine haber verilerek derhâl Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilmesi gerekmektedir. Söz konusu düzenlemede yetişkinlerdeki düzenlemeye benzer şekilde, suç ayrımı yapılmaksızın çocuğun yakalanmasının kabul edilmesi çocuklara ilişkin özel düzenlemelerle karşılaştırıldığında amaca uygun düşmediği görüşündeyiz.[11]

Fiili işlediği zaman 12 yaşını bitirmiş olup 18 yaşını tamamlamamış olanlar hakkında CMK’nun 90 ve devamındaki maddelerinde düzenlenen yakalamalar söz konusu olabilecektir. Suça sürüklenen çocuk için CMK’nun 90. Maddesinin ilk fıkrasındaki şartların bulunması şartıyla suç üstü halinde herkes ve kollukça yakalama yapılabilecektir.[12] Aynı maddenin ikinci fıkrası kapsamında da tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde kolluk yakalama yetkisini kullanabilecektir. Ancak ÇKK’nun 21. maddesindeki düzenleme gereği 15 yaşını doldurmamış olan çocuklar hakkında beş yıl ve daha aşağı hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı tutuklama yasağı olduğundan, bu hallerde kolluğun da tutuklama kararı verilmesi gerektiğinden bahisle yakalama yapması söz konusu olmayacağını belirtmek gerekir.[13]

CMK’nun 91 ve devamı maddelerinde düzenlenen gözaltına alma tedbiri için de Kanunda çocuklara özgü bir düzenleme bulunmamaktadır. Çocukların gözaltına alınması bakımından düzenlemeler 5395 Sayılı ÇKK. ve Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde yer almaktadır. Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 19. maddesinde, fiili işlediği esnada 12 yaşından küçük olanların suç nedeniyle yakalanamayacağı düzenlenmiş olup 12 yaşından küçük olan çocukların gözaltına alınmalarına ilişkin bir belirleme bulunmamaktadır. Ancak suç nedeniyle yakalanamayacağı düzenlenmiş olan çocukların gözaltına alınamayacakları da açıktır. Dolayısıyla gözaltı tedbiri ancak yaşından büyük olup 18 yaşını tamamlamamış suça sürüklenen çocuklar için söz konusu olabilecektir. Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 19. Maddesinin b bendinde yakalanmış olan 12-18 yaş aralığındaki çocuğun Cumhuriyet savcısının kararıyla belirli bir süre özgürlüğün kısıtlanarak gözaltına alınabileceği belirtilmiştir. Ancak CMK’nun 91. Maddesi uyarınca, çocuğun soruşturma yönünden zorunlu olması ve bir suç işlediğini düşündürebilecek emarelerin bulunması halinde ancak gözaltına alma söz konusu olabilecektir. Suça sürüklenen çocuk gözaltına alındığında, Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 19. maddesi gereğince gözaltına alındığının ana-baba veya vasisine bildirilmesi zorunludur. Yine aynı düzenleme uyarınca çocuğun talebi olmasa bile müdafiden yararlandırılması gerekmektedir. Bu düzenleme suça sürüklenen çocuğun CMK’nun 150. Maddesinde düzenlenen zorunlu müdafilikten yararlandırılması ile de paraleldir.

Çocukların müdafinin huzurunda ifadesinin alınması mümkündür. Yönetmeliğin 19. maddesi gereğince kendisinin yararına aykırı olduğu saptanmadığı veya kanunî bir engel bulunmadığı durumlarda çocuğun ana-babası veya vasisi ifade alınırken hazır bulunabilecektir. Ancak burada gözaltı ve yakalama işlemleri sırasında çocukların bulunduğu yaşa göre söz konusu düzenlemelerin uygulanacağının belirtilmesi gerekir. 5395 Sayılı ÇKK’nun 15. Ve 22. Maddelerine göre çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında çocuğun yanında sosyal çalışma görevlisi bulundurulabilir. Sosyal çalışma görevlisi, bu süreçte çocuğa haklarını öğretmek, yargılama süreci hakkında bilgilendirmek ve kendini güvende hissetmesi, süreci anlaması ve görüşlerini serbestçe ifade etmesi için ona yardım etmekle görevli olacaktır. Çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusunun yapılması sırasında sosyal çalışma görevlisinin bulundurulması zorunlu olması gerektiği düşüncesindeyiz. ÇKK’nun 16. Maddesine göre gözaltına alınan çocuklar, kolluğun çocuk biriminde tutulacak, kolluğun çocuk biriminin bulunmadığı yerlerde ise gözaltına alınan yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulacaktır. Yine aynı Kanunun 15. Maddesi uyarınca çocuklar hakkında soruşturma işlemelerinin çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından bizzat yapılması gerekmektedir.

Gözaltı sürelerine ilişkin olarak Kanunda çocuklarla ilgili ayrı bir düzenleme bulunmamakta dolayısıyla yetişkinler hakkında kabul edilen gözaltı süreleri çocuklar hakkında da uygulanmaktadır. Bu noktada da toplumda korunması gereken kesim olan çocukların gözaltı süreleri açısından ayrı bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Nitekim Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 37. maddesinde de bu işlemlerin en kısa süre ile sınırlı tutulacağını ifade etmektedir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 37. Maddesinin b bendi Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır” şeklindedir. ÇKK’nun “Temel ilkeler” başlıklı 4. Maddesinin i bendi ise “Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması” nı düzenlemiştir. Her iki düzenleme de gözönünde bulundurulduğunda çocuklar için yakalama ve gözaltına alma tedbiri en son başvurulabilecek tedbir olarak uygulanmalıdır. Ayrıca Kanunlarımızda çocuklar hakkında gözaltı ve yakalama tedbirlerine ilişkin daha ayrıntılı düzenlemeler yapılarak geleceğin yetişkinleri olan çocukların temel hak ve özgürlüklerinin minimum düzeyde kısıtlanması sağlanması gerektiği düşüncesindeyiz.

---------------------

[1] 5395 Sayılı ÇKK Madde 3/1-a-2: “Suça sürüklenen çocuk: Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu” şeklindedir.

[2] https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33632 (Son Erişim Tarihi: 16.03.2021)

[3] 5237 Sayılı TCK Madde 6/1-b:Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi” şeklindedir.

[4] 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu Madde 3/1-a; “Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi; bu kapsamda” şeklindedir.

[5] 5237 Sayılı TCK Madde 31; Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan oniki yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde yedi yıldan dokuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte ikisi indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası altı yıldan fazla olamaz. Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde ondört yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası sekiz yıldan fazla olamaz.” şeklindedir.

[6] Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2006, s. 210-211.

[7] Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği Madde 4/son; Yakalama: Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınması” şeklindedir.

[8] 5271 Sayılı CMK Madde 90/1-2; “Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması. Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.” şeklindedir.

[9] Centel, Nur/ Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 2010., s. 328, dipnot 31.

[10] PVSK Madde 4/A-9; “Belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da sair surette kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usûlü bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.” Şeklindedir.

[11] Akbulut, Berrin, Ceza Mevzuatında Çocuk ve Çocukların Yakalanması, Gözaltına Alınması, 2013,s.575.

[12] 5271 Sayılı CMK Madde 90/1; “Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.” şeklindedir.

[13] 5395 Sayılı ÇKK Madde 21; “Onbeş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez.” şeklindedir.