Hükümlü veya tutuklu adına çıkarılan tebligatların bir kısmının hükümlü veya tutuklunun kendisinin yerine cezaevi memuru tarafından "ilgilinin tutuklu bulunması beyanıyla" gibi şerhler düşülerek tebliğ alındığı sıklıkla görülebilmekte ve bu durumda yapılan tebligatın geçerliliğini tartışmalı hale getirmektedir.[1]

Hükümlü veya tutuklulara tebligatın mevzuat hükümlerine[2] uygun bir şekilde yapılmaması kurumlar arası yazışmaların fazladan yapılmasına neden olmaktadır.

Bundan başka, tebliğe konu evrakların ilgiliye yeniden tebliğe çıkarılması gerektiğinden, bu husus ayrıca usul ekonomisine de aykırılık teşkil etmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun “Mevkuf ve mahkûmlara tebligat” başlıklı 19. Maddesine göre; tutuklu ve hükümlülere ait tebliğlerin yapılmasını, bunların bulunduğu müessese müdürü veya memuru sağlayacaktır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, 25.01.2012 tarih ve 28184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin "Tutuklu ve hükümlülere tebligat" başlıklı 28. Maddesine göre yapılacak tebligatlarda şu ilkelere uyulmalıdır:

1. Kurum müdürü veya idare memurunun tebligatı sağlaması: Tutuklu ve hükümlülere tebligat yapılmasını, bu kişilerin bulunduğu kurum müdürü, müdür yoksa orayı idare eden memur sağlayacaktır. (md. 28/1)

2. Bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm olup kendilerine kanuni temsilci atanmış olanlara ait tebligat : Bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm olup kendilerine kanuni temsilci atanmış olanlara ait tebligat, 19 uncu maddeye göre yapılır. (md. 28/2)

Burada tebligat yapılacak kişinin hükümlü veya tutuklu olup olmadığı, hükümlü ise hükümlülük süresi, şartla veya bihakkın tahliye tarihleri belirlenmelidir.[3]

Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat

Kanuni temsilcileri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması gerekmedikçe bu tebligat kanuni temsilcilere yapılmalıdır. (Teb.K. md. 10/4)

Kanuni temsilciye tebligat

Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 19. Maddesinin birinci fıkrasına göre, Kanuni temsilcisi bulunanlara yapılacak tebligat temsilciye yapılacaktır.

Belirtmek gerekir ki, kanuni temsilcisi bulunanlara kanun hükümleri gereğince bizzat kendilerine tebligat yapılması icap ederse temsilciye tebligat yapılmayacaktır. (Yön. md. 19/2)

Şayet kanuni temsilcisi (örneğin vasisi) olmayıp da bulunması gerekenlere usulüne göre kanuni temsilci tayini yoluna gidilmelidir. (Yön. md. 19/2)

Vasi tayin edilmesi halinde

Türk Medeni Kanunun 407. ve devamı maddeleri gereği bir yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergine vasi tayini gerektiğinden, hükümlülük süresi bir yıl veya daha fazla ise, anılan kişiye vasi tayin edilip edilmediği, edilmişse tebligatın vasisine yöntemince yapılması temin edilmelidir.[4]

Vasi tayin edilmemiş olması halinde

Vasi tayin edilmemiş ise, usulünce vasi tayininin sağlanarak tebligata dair belgenin vasiye tebliğinin sağlanması gerekir. Şayet kişinin hükümlülük süresi bir yıldan az ise veya tutuklu ise cezaevinde Tebligat Kanunun 19. maddesine göre yapılan tebligatın geçerli olduğu gözetilmelidir.[5]

3. Tebligatın Yapılamaması: Tutuklu ve hükümlüye tebligat yapılamazsa tebliğ mazbatasına müdür veya memur tarafından tebligatın neden yapılamadığına ilişkin neden şerh verilir. (md. 28/3)

4. Tutuklu veya hükümlünün hastanede bulunması halinde: Tutuklu veya hükümlünün hastanede bulunması halinde dahi tebligat, yukarıdaki belirtilen yasal düzenlemelere göre yerine getirilmelidir. (md. 28/4)

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23. Maddesine göre, tebligat bir mazbata ile belgelendirilmelidir.

Yapılan tebligata ilişkin mazbatada şu hususlar yer almalıdır: (Teb.K. md. 23)

1) Tebliği çıkaran merciin adı,

2) Tebliği isteyen tarafın adı, soyadı ve adresi,

3) Tebliğ olunacak şahsın adı, soyadı ve adresi,

4) Tebliğin konusu,

5) Tebliğin kime yapıldığı ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adı, soyadı, adresi ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 22 nci maddesi gereğince tebellüğe ehil olduğu,

6) Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığı,

7) 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21 inci maddedeki durumun ortaya çıkması halinde bu hususlara ilişkin muamelenin yapıldığı ile ilgili hususlar, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen neden,

8) Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kayıt,

9) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzası.

Yapılan tebligata ilişkin mazbatada yukarıda yer verilen unsurlar bulunmalıdır.

Tebligatın yapıldığı tarihte kişinin cezaevinde olması

Tebligatın yapıldığı tarihte kişi, cezaevinde hükümlü veya tutuklu olarak bulunuyorsa, bu durumda mutlaka 7201 sayılı Tebligat Kanunun 19. Maddesi gereğince cezaevi müdür veya memuru aracılığı ile ilgili kişiye tebligat yapılmalıdır.

Örneğin, gerekçeli kararın Tebligat Kanunu 21. maddesi uyarınca mahalle muhtarına tebliğ edildiği 22.01.2008 günü UYAP sisteminden edinilen bilgilere göre sanık konumundaki kişinin bir suçtan Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduğu tespit edilmiş ise, 7201 sayılı Tebligat Kanunun 19. Maddesi gereğince cezaevi müdür veya memuru aracılığı ile tebligat yapılmalıdır. Bu kurala aykırı davranılması halinde tebligatın usulsüz olduğu söylenebilecektir.[6]

Yargıtay, sanığın yokluğunda verilen kararın 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince tebliğ edildiği 31.10.2014 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu'nda başka suçtan hükümlü olarak bulunduğu olayda, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 19. maddesi uyarınca tebliğ tarihinde cezaevinde bulunan sanığa gerekçeli kararın bizzat tebliğ edilmesi gerekirken mernis adresine yapılan tebligatın usulsüz olmasından dolayı sanığın 18.11.2014 günü tebellüğ ettiği hükme yönelik 19.11.2014 tarihinde verdiği temyiz dilekçesinin süresinde olduğuna hükmetmiştir.[7]

Yargıtay, hükümlü veya tutuklu kişilere yapılan tebligatta, cezaevinde tebliğ almaya yetkili infaz koruma memuru imzasına yapılan tebliğ işlemlerini usule aykırı bulmaktadır. Yani hükümlü veya tutukluya yapılan tebligatlar ilgili öznenin imzası alınarak yapılmalı ve tebligat mazbatasında yer alması gereken unsurlar mevzuata uygun bir şekilde bulunmalıdır.[8]

SONUÇ:

Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca, tutuklu veya hükümlü bulunan kişilere öncelikle bizzat tebliğin yapılması sağlanmalıdır.

Tutuklu veya hükümlü kişilere tebligat yapılamaz ise, tebliğ mazbatasına müdür veya memur tarafından tebligatın yapılamama nedeni şerh verilmelidir.[9]

Ceza infaz kurumlarında tutuklu veya hükümlü bulunan taraflara yapılacak tebligat işlemlerinde, tebligat ile ilgili mevzuatta yer alan hükümlere göre tebligatın yapılması hem yargılama sürecini kısaltacak hem de usul ekonomisine katkı sağlayacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

------------------------------

[1] Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün, 77204178207.04.02/ 1772/22717 sayılı, “Tebliğ İşlemleri” konulu ve 08/02/2019 tarihli yazısı.

[2] Tebligat ile ilgili temel yasal düzenlemeler şunlardır: ilk sırada 11.02.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu yer alır. Bu Kanun’un uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, 25.01.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmiştir. Bundan başka, 19.01.2013 tarihli Resmi Gazete yayımlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği ile elektronik ortamda yapılacak tebligatlara ilişkin usul ve esasları düzenlenmiştir.

[3] Y.10.HD, E: 2015/19928, K: 2017/8006, KT: 16.11.2017.

[4] Y.10.HD, E: 2015/19928, K: 2017/8006, KT: 16.11.2017.

[5] Y.10.HD, E: 2015/19928, K: 2017/8006, KT: 16.11.2017.

[6] Y.6.CD, E: 2017/2747, K: 2017/3238, KT: 10.10.2017: “….Sanığın yokluğunda verilen ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2, 5271 sayılı CMK.nun 34/2, 40/2, 231/2 ve 232/6. maddelerine göre; mahkeme kararlarında ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını, sürelerini ve yöntemini içermeyen Bursa 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 27/12/2007 gün, 2007/367 Esas ve 2007/1288 Karar sayılı gerekçeli kararın Tebligat Kanunu 21. maddesi uyarınca mahalle muhtarına tebliğ edildiği 22.01.2008 günü UYAP sisteminden edinilen bilgilere göre sanığın başka suçtan Bursa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduğu anlaşıldığından, 7201 sayılı Tebligat Kanunun 19. maddesindeki cezaevi müdür veya memuru aracılığı ile tebliğ edilmesi kuralına aykırı davranılması nedeniyle anılan tebliğin usulsüz olduğu anlaşılmakla, kararının sanığa yöntemine uygun olarak tebliğ edilmeden kesinleştirildiği, usulüne uygun kesinleşmeyen bir kararın infazına başlanamayacağı, hal böyle olunca, devam eden işlerin öğrenme olarak kabulü olanaklı olmadığından sanığın 03.11.2008 tarihli dilekçesinin esas itibarıyla, Bursa 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.12.2007 tarih ve 2007/367 Esas, 2007/1288 Karar sayılı ilamına karşı eski hale getirme ve temyiz talebi mahiyetinde kabul edilerek, esastan incelenmesi yerine, istemin cezanın aynen infazına ilişkin 14/10/2008 tarihli ek karara yönelik olduğu kabul edilerek reddine ilişkin Dairemizin 30.05.2011 gün 2009/4930 esas ve 2011/7480 karar sayılı ilamın kaldırılmasına, karar verilerek yapılan incelemede;….”

[7] Y.12.CD, E: 2015/7835, K: 2016/5265, KT: 30.03.2016.

[8] Y.2.HD, E: 2014/ 23076, K: 2014/25145, KT: 09.12.2014: Davalı (K)'ya dava dilekçesi, tutuklandığı 10.08.2012 tarihinden sonra 24.08.2012 tarihinde A... Mahallesi, E... H... Ç... Sokak No: 22 M.../T... adresinde işe gittiğinden bahisle birlikte sakin annesi imzasına usule aykırı şekilde tebliğ olunmuş, yine davalı (koca) adına çıkartılan ön inceleme ve tahkikat duruşma günü davetiyesi ise cezaevinde tebliğ almaya yetkili infaz koruma memuru imzasına usule aykırı şekilde tebliğ olunmuştur (Tebligat Kanunu 19. madde). Davalı (K)'ya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi tebliği yapılmaması yine ön inceleme ve tahkikat duruşmalarına usulüne uygun şekilde çağrılmaması ve göstermesi halinde delilleri toplanmadan yokluğunda hüküm tesisi hukuki dinlenilme hakkı (HMK md. 27) kapsamındaki savunma hakkını zedeleyen önemli bir usul hatasıdır. Bu husus gözetilmeden davalının yokluğunda hüküm kurulması doğru bulunmamıştır…”

[9] Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün, 77204178207.04.02/ 1772/22717 sayılı, “Tebliğ İşlemleri” konulu ve 08.02.2019 tarihli yazısı.