Hukuki temeli olmayan başörtüsü yasağı Türkiye`nin en önemli sorunlarının başında gelmeye devam ediyor. Seçim gibi algılanan referandum sürecine girilince başörtüsü sorunu bu defa CHP tarafından gündeme taşındı. CHP`nin yeni lideri `başörtüsü sorununu biz halledeceğiz` diyor. Referandum öncesi hayır oylarını artırmak istiyor. Ama bu konuda çelişkiler içinde. Siyaset Meydanı`ında Ali Kırca Kılıçdaraoğlu`na öyle bir soru yöneltti ki, nasıl cevap vereceğini şaşırdı.

Kılıçdaroğlu, `başörtüsü sorununu biz halledeceğiz`  cümlesini nakarat halinde tekrar etmeye başlayınca, daha önce aynı programın konuğu olan Başbakan Erdoğan`ın,  `CHP samimi olsaydı 411 oyla kabul edilen Anayasa değişikliğini Anayasa mahkemesine taşıyarak iptal ettirmezdi` şeklindeki  açıklamaları kendisine hatırlatılarak siyasi bir çelişki içinde olup olmadıkları soruldu. Kılıçdaraoğlu gerçekten zorda kaldı, kısa bir tereddütden sonra  ` biz Anayasa Mahkemesine gitmesek bir vatandaş konuyu AYM`ne götürürdü. İtiraz yolu ile mahkemeler aracılığıyla AYM`ne başvurması mümkün`  cevabını verdi. Sözlerine devamla da nakaratı tekrarladı. Bu defa hangi metotla başörtüsü yasağını kaldıracağı, daha açıkçası artık başörtülü kız öğrencilerin rahatlıkla üniversitelerde okuyup okuyamayacağı sorusuna, çok açık bir şekilde yasak kalkacak, okumak isteyen herkes okuyabilecek, kimse engel olmayacak cevaplarını verdi. Nasıl bir metotla bu proplemi çözeceğine dair soruları ise cevapsız bıraktı. Arkadaşlarımız çalışıyor demekle  yetindi.

CHP Genel Başkanı`nın ağzından bu açıklamaları duymak, duyabilmek gerçekten olumlu bir gelişme. Öncelikle, laik Cumhuriyetin kurallarına uyan herkes eğitim hakkından yararlanıyor, engel olan mı var, devletin koyduğu bazı yasaklar var buna da herkes uyacak söylemlerinden, başörtüsü yasağını ülkemizin bir sorunu olarak görme çizgisine gelmiş olması sevindirici. CHP siyasetinin gündemine bu sorunun girmesi ve yasağın kaldırılması yönünde kesin vaatde bulunmasını değişim sürecindeki Türkiye`nin geldiği nokta bakımdan önemsememek mümkün değil. Ancak Kılıçdaroğlu`nun sözleri arasında bir cümle var ki, konuyu istismar ettiğini hemen ortay koyuyor. Anayasa Mahkemesine CHP olarak başvurmasalar bile herhangi bir vatandaşın itiraz ( def`i) yoluyla Anayasa değişikliğini AYM`ne taşıyabileceğini beyan etmesi, Anayasal kurallarla bağdaşmayan bir yalan. Yalan kavramını kullanmak istemezdim ama başörtüsü yasağı okadar istismar edildi ki, CHP`nin başörtülülere rozet takmalarından eşarp dağıtmaya kadar uzanan çizgide şimdi de, Anayasal kuralların detaylarını halkın bilemeyeceğinden hareketle, yasağın devamı için AYM`ne başvuru ayıplarını ancak yalan beyanlarla örtmeye çalıştıkları anlaşılıyor.

Anayasa`nın 148. Maddesi Kılıçdaroğlu`nu yalanlıyor. AYM`nin Anayasa değişikliklerini şekil yönünden dentleyebilmesi için, kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün içinde Cumhurbaşkanı veya veya TBMM üyelerinin beşte biri tarafından AYM`ne müracaat gerekiyor. On gün geçtikten sonra şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamayacağı gibi, def`i yoluyla da AYM`ne başvurulması mümkün değil. Yani Kılıçdaroğlu`nun ifade ettiği gibi sade vatandaşın AYM`ne dava açma hakkı yok. Ne doğrudan ne de mahkemelerde def`i yoluyla böyle bir başvuruya Anayasa izin vermiyor. İsteyen Anayasa`nın 148. Maddesini açıp okuyabilir.

CHP  başörtüsü yasağının devamı için AYM`ne başvurmamış olsaydı, zaten hukuki dayanaktan yoksun olan keyfi yasağın sürdürülebilmesi için mazeret olarak kullanılan AYM karar gerekçesi de ortadan kalkmış olacaktı.  Yasağın devamı için mücadele eden, bugüne kadar elinden geleni yapan bir partinin yeni Genel Başkanı olmak elbette zor. Kılıçdaroğlu  gerçekten yasağa karşıysa, Dersim açıklamasındaki gibi önderlerinin uyarısı üzerine  U dönüşü yapmayı düşünmüyorsa ve sorunun çözümünü istiyorsa Türkiye`yi bu ayıptan kurtarabilir. Bunun için öncelikle partisinin yaptığı yanlışlıkları kabul ederek, bunlar hata idi diyerek yola çıkmalı. Yasalar çerçevesinde hukuken geçerli bir yasak yoktur diyebilmeli. Temel hak ve özgürlüklerin şartları varsa ancak kanunla sınırlanabileceğini, başörtüsünü yasaklayan bir kanun bulunmadığını, emir ve genelgelerle özgürlüklerin kısıtlanamayacağını, bu konuda özgürlükleri savunan ve o doğrultuda karar veren yargı mensuplarına haksızlık yapıldığını, Anayasa`nın 38 ve 42. Maddelerinin ihlal edildiğini açık yüreklilikle kamuoyuna deklare edebilmeli. Bunları yapması siyaseten de yanlış olmayacaktır, partisinin çıkarlarına aykırı olmayacaktır. Zira hatalardan dönme erdemini gösterenleri halkımız hep takdir etmiştir, yine takdir edecektir ve tercihlerini etkileyecektir.

Hukuksuz başörtüsü yasağının kaldırılmasında CHP kilit parti durumundadır.  Samimiyetle atacağı bir adım proplemin çözümünü sağlayacaktır. Ancak, TBMM`nin 411 oyla kabul ettiği anayasa değişikliğini iptal için yaptıkları girişimi savunmaya devam ederken, yasağı biz kaldırırız diyorsa bunun adı istismardır.

 

Reşat PETEK