Cinsel suçlar ile ilgili yargılamada, yargılama öznelerinin hayatın olağan akışına aykırı beyanlarının ne şekilde değerlendirilmesi gerektiği, ne tür beyanların hayatın olağan akışına aykırı kabul edileceği hususu her somut olaya göre farklılık arz eden bir durumdur.

“Hayatın olağan akışı” delillerin değerlendirilmesinde bir ölçüt olarak kullanılmaktadır. Nitekim bu ölçütü yüksek mahkemelerin sıklıkla kullandığını görmekteyiz.[1]

 “Hayatın olağan akışı” kavramı,  insanların genelinin sosyal hayat içerisinde sürekli olarak yapageldikleri davranışlar, normal olarak insanların benzer durumlarda genellikle sergiledikleri davranış biçimleri olarak tanımlanabilir.[2]  

“Hayatın olağan akışı” ölçütü, hukuki sorunların yorumlanmasında ve delillerin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır.

Bu ölçüt, örf-Adet ve kamu düzeni kavramlarıyla benzerlik taşımakla birlikte, kapsam ve değer açısından onlardan farklı olan bir kavram olarak tanımlanmaktadır.[3]

Yargıtay’ın da, cinsel suçlarla ilgili olarak zaman zaman bu ölçütü kullanarak, somut olayları ve delilleri değerlendirdiğini görmekteyiz.[4]

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217/2. maddesi gereğince sanığa yüklenen suçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispatı mümkündür.

Ceza yargılamasında, bir delilin reddedilmesi için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2. maddesinde sayılan durumların dışında delilin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fizik kurallarına, herkesce bilinen somut duruma, hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamdan edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması ya da tanığın yalan söylediğinin ortaya çıkması gibi reddi için haklı, makul ve kabul edilebilir hukuki gerekçelerin gösterilmesi zorunludur.[5]

Buradan hareketle delilin hükme esas alınabilmesi için bazı özelliklere sahip olması ve bazı kurallara uygun olması gerekir. Bazen, yargılama sırasında bazı özelliklere sahip olan delillerin hükme esas alınıp alınmayacağı konusu tartışmalara neden olabilmektedir. Hükme esas alınmayacak delillerin neden hükme esas alınmadığı ve ne şekilde yorumlandığı da karar gerekçesinde yer almak zorundadır.

Hükme esas alınmayacak deliller şunlardır: ( CMK md. 206/2. Dışında)

1) Delilin akla, mantığa aykırı olması,

2) Delilin bilimsel verilere ve fizik kurallarına aykırı olması,

3) Delilin herkesçe bilinen somut duruma aykırı olması,

4) Delilin hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamdan edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması,

5) Tanığın yalan söylediğinin ortaya çıkması.

Bu özelliklerden birine veya bir kaçına sahip delil hükme esas alınmamalıdır.

YARGITAY UYGULAMASI

Yargıtay, Cinsel suçların, işleniş şekli dikkate alındığında, genellikle failin mağduru tek başına olduğu bir zamanı kolladığını ve görgü tanığına olanak bırakmadan eylemi gerçekleştirdiğini, somut olayın cinsel suçların bu özelliği dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[6]

Bu nedenle cinsel suçlarda, yargılama öznelerinin beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı hususu büyük önem arz etmektedir.

Cinsel suçlarda yaş konusunda hata

Yargıtay, cinsel suçlarda sanığın mağdurun yaşı konusunda hataya düşüp düşmediği şeklinde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda, sanığın beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olup olmadığını değerlendirmektedir.

Yargıtay bir kararında, sanık ile mağdurenin yaş küçüklüğü sebebiyle evlenememesi ve son bir yıldır sanık ile  mağdurenin on beş yaşını bitirdiği tarihe kadar karı-koca hayat yaşamaları şeklindeki olayda, sanığın, mağdurenin yaşı konusunda hataya düşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğuna ve sanığın hataya dair beyanına itibar edilemeyeceğini ifade temiştir.[7]

Yargıtay, sanık ile suç tarihi itibarıyla ondört yaşında olan mağdurenin birbuçuk yıl kadar önce tanışıp duygusal arkadaşlık yaşadıkları, ardından cinsel ilişkiye girdikleri sabit olan olayda, sanığın, mağdurenin onbeş yaşından küçük olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını belirtip, hata halinin uygulanamayacağına hükmetmiştir.[8]

Yargıtay, bir başka kararında; mağdureden yalnızca bir yaş büyük olan sanığın, aynı yerde ikamet ettikleri ve arkadaşlık yaptığı mağdurenin onbeş yaşından küçük olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını ifade etmiştir.[9]

Sanığın hayatın olağan akışına aykırı savunmaları

Yargıtay, sanıkların hayatın olağan akışına aykırı savunmalarını, sanıkların aleyhine yorumlamakta ve bu tür davalarda diğer delillerin varlığı halinde sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğine hükmetmektedir.[10]

Sanığın mağduru borç para vermek amacıyla olay mahalline çağırdığını söylemesi

Yargıtay, bir olayda sanığın mağduru borç para vermek amacıyla olay mahalline çağırdığını söylemesini hayatın olağan akışını aykırı bulmuştur.[11] Yargıtay, bu olayda sanığın olay günü akşam saatlerinde kendisine ait büfeye gelen mağdurenin göğsünü ve cinsel organını okşamak suretiyle üzerine atılı suçun subüta erdiğine hükmetmiştir.[12]

Yargıtay, bazı davalarda da mağdur veya müşteki beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığına bakmaktadır.

Cinsel istismar olayını gerçekleştiren şahsın evden ayrılmasına izin verip olaydan bir hafta sonra şikâyetçi olma

Örneğin; Bir babanın oğlunun cinsel istismara uğradığını görmesine karşın bu olay bitene kadar hareketsiz ve sessiz kalıp, cinsel istismar olayını gerçekleştiren şahsın evden ayrılmasına izin verip olaydan bir hafta sonra şikâyetçi olmasını bir davada “hayatın olağan akışına aykırı” bulmuştur.[13]

Mağdurun aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları

Yargıtay, mağdurun beyanlarını hayatın olağan akışına uygun olup olmadığını, mağdurun beyanlarına güvenilip güvenilemeyeceği test etmek amacıyla değerlendirmektedir.

Şayet bu beyanlar hayatın olağan akışına aykırı, tutarsız ve kendi içinde çelişmesi halinde, başkaca bir delil yoksa fail hakkında beraat kararı verilmesi gerekecektir.

Nitekim Yargıtay bir kararında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığını ve sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[14]

Yargıtay, somut olayda mağdurenin, kollukta zorla gerçekleştirdiğini iddia ettiği cinsel saldırı eyleminin ardından sanığın kendisini banyoya götürerek yıkanmasına yardım ettiği ve sonrasında Kuran'a el bastırıp olayın aralarında kalması için yemin ettirdiği yönündeki anlatımının hayatın olağan akışına uygun düşmediğini ifade etmiş ve mağdurenin beyanlarını güvenilir bulmamıştır.[15]

Yargıtay, mağdurun beyanlarının somutlaştırılmasını her olayda aramaktadır. Bu nedenle cinsel suçlarda, mağdur beyanları suçun işlendiğine ilişkin bir takım somut verilere dayanmalıdır. Şayet mağdur beyanları, hem soyut hem de hayatın olağan akışına aykırı ise, mağdur beyanlarına güvenilmemelidir.

Nitekim Yargıtay; sanığın, mağdureyle cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiği ve üzerine atılı yağma suçlarını işlediği iddia edilen bir olayda; mağdurenin soyut ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını ve beraat kararı verilmesi gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[16]

Sanığın zorla cinsel istismarına uğradığını iddia eden mağdurenin tekrar aynı eve rızası ile gitmesi

Yargıtay, bu durumda mağdurun beyanlarını inandırıcı bulmamaktadır. Çünkü daha önce mağdura zorla cinsel saldırıda bulunan bir kimsenin evine rızası dâhilinde giden mağdurun bu beyanı hayatın olağan akışına aykırı olacak ve inandırıcılığını yitirecektir.

Yargıtay; onbeş-onsekiz yaş grubunda olan mağdurenin sanıkla internet ortamında tanışıp arkadaş olduktan sonra evine gittiği sanığın zorla elini cinsel organına sokarak cinsel istismarda bulunduğunu, bu olaydan sonra birden fazla kez sanığın evine giderek rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini söylediği somut olayda, sanığın zorla cinsel istismarına uğradığını iddia eden mağdurenin tekrar aynı eve rızası ile gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve dosya içinde bulunan çıplak fotoğraflarını sanığa göndermiş olması da göz önüne alındığında cebir ve tehditle mağdureye cinsel istismarda bulunulduğuna ilişkin sübuta yeter, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın eyleminin TCK'nın 104. maddesi kapsamında reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun kabulüyle bu suçtan mahkûmiyeti ile kanuni unsurları itibariyle oluşmayan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine aksı uygulama yapılmasını bozma nedeni yapmıştır.[17]

Mağdurun eylem gerçekleştiğinde etrafta bulunan bazı şahısların kendilerini görmelerine ve yardım istemesine rağmen yardım etmediğini belirtmesi

Yargıtay, mağdurun faile ilişkin beyanlarının detaysız ve kısa olmasını ve ayrıca beyanların hayatın olağan akışına aykırı olmasını fail lehine değerlendirmektedir.

Örneğin Yargıtay bir kararında, mağdurun sanığa ilişkin ifadelerinin detaysız ve kısa olmasını, eylem gerçekleştiğinde etrafta bulunan bazı şahısların kendilerini görmelerine ve yardım istemesine rağmen yardım etmediğini belirtmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olmasını sanık lehine değerlendirmiş ve sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.[18]

Sanıkların kendisini zorla araca bindirilerek cinsel saldırıda bulunduğunu belirten mağdurenin, sanıklardan birinin telefon numarasını alması

Yargıtay, somut olayda sanıkların kendisini zorla araca bindirilerek cinsel saldırıda bulunduğunu belirten mağdurenin, sanıklardan birinin telefon numarasını almasını hayatın olağan akışına aykırı bulmuş ve sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[19]

Sanığın müşteki ve tanık huzurunda yaptığı muayene esnasında atılı eylemleri gerçekleştirmesinin ve olaydan sonra hep birlikte başka bir hastaneye sanıkla birlikte gitmelerinin hayatın olağan akışına aykırı görülmesi

Bu olayda Yargıtay, sanığın aşamalarda istikrar gösteren savunmaları, intikalin olaydan yaklaşık yirmi gün sonra gerçekleştirilmesi, müştekiler ve tanık ile sanık arasında husumet bulunması, sanığın müşteki anne  ve tanık huzurunda yaptığı muyene esnasında atılı eylemleri gerçekleştirmesinin ve olaydan sonra hep birlikte başka bir hastaneye sanıkla birlikte gitmelerinin hayatın olağan akışına aykırı görülmesi ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın mağdureye yönelik muayene sınırlarını aşar şekilde cinsel amaçla bedensel temasta veya sözlü tacizde bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, tarafsız, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği düşüncesiyle beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[20]

Sanık tarafından cinsel saldırıya uğradığını beyan eden mağdurun, olay sonrasında sanığın yanında çalıştığına ilişkin beyanları

Yargıtay, bu somut olayda; olayın üzerinden üç dört ay geçtikten sonra mağdurenin doğrudan bir şikâyeti olmaksızın annesinin kolluğa başvurusu ile başlayan soruşturmanın intikal şekli, mağdurenin olay tarihinde kola içtikten sonra kendinden geçtiğini, uyandığında çıplak olduğunu, sanığın kendisine "içince sapıtıp kendin soyundun" dediği ve ardından sanığın evinde çalışmaya başladığına ilişkin hayatın olağan akışına aykırı beyanlarını dikkate alarak beraat yerine mahkûmiyet  kararı verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.[21]

Sanığın mağdureyi otogara bıraktığında mağdurenin otogar polisine bir şikayette bulunmayıp ta gitmesi, mağdurenin bu olayı 10-15 gün boyunca kimseye anlatmayıp ikinci olaydan sonra şikayetçi olması

Yargıtay bu somut olayda, mağdurenin diğer sanıkların evinde sohbet eder vaziyette birbirlerine sarılmış görüntü içerikleri ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirmiş ve Olay tarihi olan 30.03.2012 tarihinde sabaha kadar yaklaşık 6 saat sanıkla birlikte araçla gezen mağdurenin, durumlarından şüphelenen polislere bir şey anlatmamasını, birlikte bir tesise giderek oturdukları halde yardım istememesini, mağdurenin mahkemedeki beyanında sanığın araç içinde uyuya kaldığını söylemesine rağmen yanından kaçıp gitmemesini, sanığın sabah 07.30 sıralarında mağdureyi otogara bıraktığında da mağdurenin otogar polisine bir şikayette bulunmayıp'ya gitmesini, mağdurenin bu olayı 10-15 gün boyunca kimseye anlatmayıp, sanıklar tarafından gerçekleştirilen ikinci olaydan sonra arkadaşının da teşvikiyle gelip şikayetçi olmasını güvenilir bulmamış, mağdurenin aşamalardaki çelişkili, kendi içerisinde tutarsız, hayatın olağan akışına aykırı beyanlarının mahkumiyet için yeterli olmayacağına hükmetmiştir.[22]

Her zaman mağdur ile cinsel ilişkide bulunan sanığın olay tarihinde zorla mağdura cinsel saldırıda bulunduğu iddiası

Yargıtay somut olayda, aralarında uzun süredir devam eden ilişki bulunan sanığın her zaman mağdureyle cinsel ilişkide bulunması nedeniyle mağdureye zorla cinsel saldırıda bulunduğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırı bulmuştur.[23]

Cinsel saldırı sonrasında mağdurun sanığın kullandığı motora binerek işyerine gittiğine yönelik beyanlar

Yargıtay, somut olayda; mağdurenin aşamalardaki ifadelerinde olay sırasında sanığa karşı koyduğunu, boğuştuklarını ancak engel olamadığını beyan etmesine karşın mağdureye ait adli raporlarda darp cebir izinin bulunmaması, eylemlerin bitmesinden sonra mağdurenin tekrar sanığın kullandığı motora binerek iş yerine gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olmasını gözeterek, olayla ilgili beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[24]

Bu tip olaylarda Yargıtay, Mağdurenin aşamalardaki hayatın olağan akışına aykırı ve çelişkili ifadeleri sanık lehine değerlendirmektedir. Şayet, sanığın istikrar arzeden birbiriyle uyumlu savunmaları, savunmaları doğrulayan tanık beyanları ve tüm dosya içeriği uygunsa beraat kararı verilmesi gerektiğini dile getirmektedir.[25]

Sanığın aracı durduktan sonra araçtan hiç çıkmadan mağduru arka koltuğa ittirerek geçirdiği yönündeki mağdur beyanları

Yargıtay, bir olayda, sanığın aracı durduktan sonra araçtan hiç çıkmadan mağduru arka koltuğa ittirerek geçirdiği yönündeki beyanların, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirtmiş ve bu hususu sanık lehine değerlendirmiştir.[26]

Bu somut olayda Yargıtay, mağdurenin aşamalarda sanığın kendisini aracın içine sokarken ve soktuktan sonra bağırmadığını beyan etmesini yine fail lehine değerlendirmiş, Mağdurenin suç tarihinde sanığın kullandığı araca binmesine ilişkin yargılama aşamasındaki çelişkili beyanları, savunma ile mağdurenin sanığın aracına doğru gittiğine ilişkin kamera görüntüleri dikkate alarak sanık hakkında beraat kararı verilmesine hükmetmiştir.[27]

Mağdurun beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığının her suç için ayrı ayrı değerlendirilmesi

Yargıtay, mağdurun beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığını her suç için ayrı ayrı değerlendirmektedir.

Örneğin, Zorla bir yerden bir yere götürüldüğüne ilişkin beyanları hayatın olağan akışına aykırı olan mağdurun, cinsel saldırıya ilişkin beyanları tutarlı olabilir.[28]

Mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erkenden çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmaması

Yargıtay bir kararında, mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erkenden çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve mağdurenin konuşma sürelerinin uzunluğu ve karşılıklı olarak arayıp mesajlaştıkları göz önüne alındığında mağdurenin bu eylemlere rızasının bulunduğunu ve buna göre uygulama yapılması gerektiğini ifade etmiştir.[29]

Mağdurenin, sanığın annesiyle kendisinin ortasına yattığına dair beyanının hayatın olağan akışına aykırı olması.

Yargıtay somut olayda, iki aya yakın süre sonra şikayetin gerçekleşmesi, mağdure ve mağdurenin kardeşi olan tanığın beyanlarında kısmi çelişki bulunması, mağdurenin, sanığın annesiyle kendisinin ortasına yattığına dair beyanının hayatın olağan akışına aykırı olması, sanığın olay tarihinden önce evden ayrıldığına dair savunmasını destekler nitelikteki savunma tanığının beyanları, dosyaya sunulan kira kontratının sanık tarafından boşanma davası açılması için verilen vekaletnamenin tarihinden önce olması, katılan tanığının sanığın iki üç ay önce evden ayrıldığına dair  beyanı ve sanığın üzerine atılı suçlamayı işlemediğine dair aşamalarda değişmeyen savunmasını dikkate alarak atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[30]

Gündüz vakti herkesin girip çıkabileceği eğitim ve öğrenimin devam ettiği bir sırada sanığın eylemi gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmemesi

Yargıtay, sınıfta gerçekleşen bir cinsel saldırı olayında, taraflar arasında oluşan husumet ve gündüz vakti herkesin girip çıkabileceği eğitim ve öğrenimin devam ettiği bir sırada sanığın eylemi gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı gerekçesiyle, beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[31]

Akıl zayıflığı bulunan mağdureyle uzun süre sayılabilecek bir zaman diliminde birlikte yaşayan birinin bu durumu bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olması

Yargıtay, somut olayda; akıl zayıflığı bulunan mağdureyle uzun süre sayılabilecek bir zaman diliminde birlikte yaşayan sanıkların bu durumu bilmemelerinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığını, sanık hakkında akıl hastalığı bulunan mağdurenin ırzına geçmek suçundan hüküm kurulmasının doğru olduğunu ifade etmiş ve yerel mahkemenin direnme kararına doğru bulmuştur.[32]

SONUÇ

“Hayatın olağan akışı” delillerin değerlendirilmesinde bir ölçüt olarak kullanılmaktadır. Yargıtay, kararlarında sıklıkla bu ölçütü kullanmaktadır.

“Hayatın olağan akışı” ölçütü, hukuki sorunların yorumlanmasında ve delillerin değerlendirilmesinde kullanılan bir ölçüttür. Bu nedenle diğer deliller ile birlikte değerlendirilmelidir.

Yargıtay’ın da, cinsel suçlarla ilgili olarak zaman zaman bu ölçütü kullanarak, somut olayları ve delilleri değerlendirdiğini görmekteyiz.

Ceza yargılamasında, bir delilin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fizik kurallarına, herkesçe bilinen somut duruma, hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamdan edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması veya tanığın yalan söylediğinin ortaya çıkması gibi hallerde haklı, makul ve kabul edilebilir hukuki gerekçeler gösterilerek hükme esas alınmaması gerekir.

Ayrıca hükme esas alınmayacak delillerin neden hükme esas alınmadığı ve ne şekilde yorumlandığı da karar gerekçesinde yer almak zorundadır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------

[1] “Hayatın olağan akışı” ölçütü, hukukçuların olaylara yorum getirmede ve delilleri değerlendirmede kullandıkları ilkelerden birisidir.

[2] DEMİR, A. Yargıtay İçtihatlarındaki “Hayatın Olağan Akışı” Kriteri ve İslam Hukukundaki “Zahiri Hal Delili”, Terazi Hukuk Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 28, Aralık 2008, Sayfa: 129-133.

[3] “Tecrübe Kuralları (Erfahrungssaetzen) veya Olasılık Kuralları (Wahrscheinlichkeiten) Çok sayıda benzer anlam ve formda gözlenen münferit vakıalardan, bazı bilimlerden veya teknikten alınmış genel değerlendirmeler, kurallardır. Bu kurallara göre belli olayların tekrarı sık olmalı ve tekerrürü gelecekte de beklenebilmelidir. Bu kurallar soyut ve geneldir. Ancak hiç bir zaman kesinliği değil, sadece olasılığı ifade ederler. Her tecrübe kuralının temelinin kollektif (istatistiki bir yoğunluk ile) oluştuğu söylenebilir.Bu kuralların hiçbir zaman doğa kanunları gibi zorlayıcı güçleri yoktur. Bunlar sadece hayatın normal akışı hakkında bilgi verirle, sadece istatistiki bir nitelikleri vardır. Fakat bunlardan öyleleri vardır ki bunlar tipik ve devamlı şekilde tekrar eden durumlarda büyük ölçüde olasılığı gösterirler. Bunlara genel tecrübe kuralları denir. Ayrıca doktrinde bir görüşe göre, alelede olasılıkların karşısında nitelikli olasılıkları ortaya çıkarmak üzere yaşamın olağan akışı kavramı çıkmıştır.” Bkz.; TAŞPINAR, Sema: Fiili Karinelerin İspat Yükünün Dağılımındaki Rolü, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/297/2732.pdf, ET: 05.08.2019.

[4] Y.14.CD, E. 2016/9338, K. 2017/324, KT. 30.01.2017: “….Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden atılı suçlardan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,…”

[5] Y.4. CD, E. 2017/18646, K. 2017/24047, KT. 03.11.2017.

[6] Y.9.HD, E. 2009/115, K. 2009/26672, KT. 12.10.2009: “….Somut bu maddi ve hukuki olgulara göre, davacı işçinin cinsel taciz suçundan, delil yetersizliğinden beraatına dair ceza mahkemesi kararının, hukuk hakimini bağlayıcı yanı bulunmamaktadır. Cinsel suçların, işleniş şekli dikkate alındığında, mağduru tek başına kollama ve görgü tanığına olanak bırakmama gerektiren bir özelliği vardır. Nitekim olay tutanağını düzenleyen tanıklar, davacı ve diğer bayan işçiyi tartışırken ve karşılıklı birbirlerine hakaret ederken gördüklerini, daha öncesini bilmediklerini belirtmişlerdir. Bu tartışma ve hakaret olayının herhangi bir neden olmadan çıkması hayatın olağan akışına aykırıdır. Olayın mağduru diğer bayan işçi, depoda yemek pişirme sırasında davacı işçinin kendisine arkadan sarılması üzerine bağırdığını, ancak davacının kendisini tuttuğunu ve boğazını sıktığını beyan etmiştir. Bayan işçinin bu beyanını, hazırlık aşamasında alınan ancak gerek Sulh Ceza Mahkemesince gerekse hukuk mahkemesince değerlendirilmeyen, "yüzünde ve kolunda sıyrık ve hematom mevcuttur, basit etkili eyleme maruz kalmıştır" ibarelerini içeren adli rapor doğrulamaktadır. O halde somut uyuşmazlıkta, davacı işçinin bayan işçiye hem cinsel tacizde, hem de etkili eylemde bulunmak sureti ile sataşma bulunduğu, bu sataşmasını tanıklar geldiğinde de devam ettirdiği sabittir. Davalı işverenin davacı işçinin iş sözleşmesini feshetmesi haklı nedene dayanmaktadır. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır….”

[7] Y.14.CD, E. 2015/2575, K. 2018/4445, KT. 19.06.2018: “…Dosya içeriğine göre, mağdurenin 03.09.1994 tarihinde resmi sağlık kuruluşunda doğup suç tarihi itibariyle on beş yaşını tamamlamaması, sanık ... ile mağdurenin yaş küçüklüğü sebebiyle evlenememesi ve 2008 yılı Mayıs ayından mağdurenin on beş yaşını bitirdiği 03.09.2009 tarihine kadar karı-koca hayat yaşamaları karşısında sanığın, mağdurenin yaşı konusunda hataya düşmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gözetilmeden, sanığın yaşı itibariyle rızasının hukuki geçerliliği bulunmayan mağdure yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından mahkumiyeti yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hükümler kurulması,…”

[8] YCGK, E. 2014/47, K. 2015/178, KT. 02.06.2015: “….Sanık ile suç tarihi itibarıyla ondört yaşında olan mağdurenin birbuçuk yıl kadar önce tanışıp duygusal arkadaşlık yaşadıkları, ardından cinsel ilişkiye girdikleri sabit olan olayda; mağdureden dokuz yaş büyük olan ve cinsel birleşme esnasında hamile kalmaması konusunda dikkat ettiklerini, buna rağmen hamile kaldığını savunan sanığın, mağdurenin onbeş yaşından küçük olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı nazara alındığında, TCK'nun 30. maddesinde düzenlenen hata halinin uygulanma şartları mevcut olmayıp sanığın çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmünde bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır…”

[9] YCGK, E. 2013/14-829, K. 2014/142, KT. 25.03.2014: “…Suç tarihi itibarıyla onaltı yaşındaki sanık ile onbeş yaşının içerisinde olan mağdurenin aynı yerde ikamet ettikleri, suç tarihinden önce de tanıştıkları, hatta bir süre duygusal nitelikte arkadaşlık yaşadıkları, ardından evlenmek amacıyla kaçıp cinsel ilişkiye girdikleri sabit bulunan olayda, mağdureden yalnızca bir yaş büyük olan sanığın, aynı yerde ikamet ettikleri ve arkadaşlık yaptığı mağdurenin onbeş yaşından küçük olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı hususu göz önüne alındığında, TCK'nun 30. maddesinde düzenlenen hata halinin uygulanma şartları mevcut olmayıp, sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır….”

[10] Y.14.CD, E. 2012/14953, K. 2014/2131, KT. 20.02.2014: Mağdurenin aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanları, cinsel içerikteki mesajların sanık M.'in amcasının oğlu olan diğer sanık K.'ın hattından gönderildiğinin tespit edilmesi, sanık K.'ın hayatın olağan akışına aykırı savunması ve tüm dosya kapsamından sanıkların üzerine atılı suçtan mahkûmiyetleri yerine, yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi, Mağdurenin aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanları, sanığın hayatın olağan akışına aykırı çelişkili savunmaları ve tüm dosya içeriğinden, olayda basit cinsel saldırı ve cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluştuğu gözetilmeden, sanığın atılı suçlardan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi,  Y.14.CD, E. 2012/6988, K. 2014/5118, KT. 15.04.2014 Mağdurenin aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanları, sanığın hayatın olağan akışına aykırı çelişkili savunmaları ve tüm dosya içeriğinden, sanığın olay tarihi olan 08.10.2008 günü saat 01:45 civarında Bursa Devlet Hastanesinden dönen üst kat komşusu mağdureyi, eşinin evde olmadığını da söyleyerek, kahve içmek bahanesiyle evine çağırdığı, mağdurenin gelmek istememesi üzerine rezalet çıkaracağından bahisle tehdit ederek teklifini yinelediği, mağdurenin tekrar ret cevabı vermesi üzerine mağdureyi kolundan tutarak evinin içine doğru savurduğu, akabinde evinin kapısını kilitleyerek yere düşen mağdurenin elbiselerini çıkartmaya çalışıp vücudunu okşadığı, mağdurenin direnmesi üzerine mağdureyi saçından tutarak yatak odasına doğru sürüklemeye çalıştığı, mağdurenin ilaç kullanması gerektiği bahanesiyle yalvararak kendisini bırakmasını istediği, sanığın mağdureye, kendisiyle birlikte olmazsa bırakmayacağını söylediği, mağdurenin sürekli yalvarması üzerine, sanığın ilacını içip elbisesini değiştirdikten sonra geri gelmesi şartıyla mağdureyi bıraktığının anlaşılması karşısında, olayda basit cinsel saldırı ve cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluştuğu gözetilmeden, sanığın atılı suçlardan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi,

[11] Y.14.CD,E. 2013/904, K. 2014/10718, KT. 30.09.2014 Sanığa iftira atması için bir neden bulunmayan mağdurenin aşamalardaki samimi ve istikrarlı beyanlarına, olayın ortaya çıkış şekli ve zamanına, sanığın eylemi öncesi mağdurenin cep telefonuna "Hadi mesaj at, bekliyorum gelirsen 25 TL vercem" şeklinde iki kez mesaj atıp mağdurenin cevap vermemesi üzerine onu telefonla arayarak ısrarlı bir şekilde sahibi bulunduğu büfeye davet etmesi ve bu davranışını hayatın olağan akışına aykırı olarak "Borç para vermek istediğim için" şeklinde açıklamasına ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın olay günü akşam saatlerinde kendisine ait büfeye gelen mağdurenin göğsünü ve cinsel organını okşamak suretiyle üzerine atılı suçun subüta erdiği, mağdurenin epilepsi hastası olduğun beyan etmesi ve Silivri Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen raporlara göre mağdureye "Anksiyete bozukluğu" teşhisi konulmuş olup "Kendisine karşı gerçekleştirilen cinsel istismar niteliğindeki fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamayacağı....." bilgisinin verilmesi karşısında mağdurenin İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek suç tarihinde kendisinde akıl rahatsızlığı olup olmadığı, varsa bundan dolayı eyleme karşı bedenen veya ruhen kendisini savunup savunamayacağı, beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği, durumunun hekim olmayanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı hususlarında ayrıntılı rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

[12] Y.14.CD, E. 2013/904, K. 2014/10718, KT. 30.09.2014.

[13] Y.14.CD, E. 2014/7265, K. 2015/21020, KT. 19.02.2015: “…Sanığın on altı yaşında olan oğlunun katılan tarafından cinsel istismara uğradığını öğrenip, oğlundan katılanı eve çağırmasını istediği, oğlu ile katılana ait görüntüleri cep telefonu kamerasına gizlice kaydedip, katılan evden ayrılmadan elindeki görüntüler için 5000 TL. isteyip verdiği takdirde şikayetçi olmayacağını belirterek şantaj suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada; bir babanın oğlunun cinsel istismara uğradığını görmesine karşın bu olay bitene kadar hareketsiz ve sessiz kalıp, cinsel istismar olayını gerçekleştiren şahsın evden ayrılmasına izin verip olaydan bir hafta sonra şikayetçi olmasının hayatın olağan akışına aykırı olması sebebiyle şantaj suçunun sabit olmasına karşın katılanın beyanından başka delil elde edilemediğinden bahisle beraat kararı verilmesi,…”

[14] Y.14.CD, E. 2014/3166, K. 2014/5695, KT. 28.04.2014 Mağdurenin 06.04.2012 günü vekil huzurunda kollukta alınan beyanında, sanıktan önce Batuhan isimli şahıs ile cinsel ilişkiye girdiğini, ondan ayrıldıktan sonra 2011 yılı Ekim ayında sanıkla tanıştığını, tanıştıktan birkaç gün sonra sanığın işyerinde önceki ilişkisini bildiğini, kendisini rezil edeceğini söyleyerek cinsel organına bakmak istediğini söyledikten sonra iç çamaşırını indirerek cinsel organını ellediğini, o gün cinsel ilişkiye girmediklerini ve sanığın dükkanından çıkıp evine gittiğini, daha sonra sanığın kendisine şantaj ve tehditte bulunarak yanına çağırdığını ve birden fazla cinsel ilişkiye girdiklerini söylemesi, 26.04.2012 günlü Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde, 2011 yılı Ağustos aylarının sonuna doğru sanıkla tanıştığını, birkaç gün sonra sanığın dükkanında otururken kendisine daha önce yaşadıklarını herkese anlatmak konusunda şantaj yaptığını, işyerinin kapısını kilitleyerek şantaj altında cinsel ilişkiye girdiğini, daha sonra sevgili olarak iyi görüşmeye başladıklarını, sanıkla evlenme ümidi bulunduğundan rızasıyla 5-10 kez cinsel ilişki yaşadığını, ancak daha sonra aralarının bozulduğunu 2011 Eylül ayında ayrıldıklarını belirtmesi, mahkemedeki 10.04.2013 günlü anlatımında ise sanığın ilk cinsel ilişkiyi şantajla yaptığını daha sonra ise evlenme vaadinde bulununca rızasıyla 4-5 kez cinsel ilişkiye girdiğini söylemesi, intikalin olaydan yaklaşık 6 ay sonra, mağdurenin evden kaçtığı bir zaman polis tarafından bulunduğunda alınan ifadesinden sonra olması, sanığın ise aşamalarda mağdure ile birden fazla kez rızası ile cinsel ilişkiye girdiğini savunması, mağdurenin sanığın yanına gittiğinde tokatla vurduğunu, boynunu sıktığını beyan etmesine karşın 07.04.2012 günü alınan adli raporunda darp ve cebir izi bulunmadığının tespit edilmesi, sanıkla mağdure arasındaki yazışmalar, fotoğraflar ve tüm dosya içeriği karşısında, sanığın mağdure ile cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiğine ve hürriyetinden yoksun bıraktığına dair mağdurenin açıklandığı üzere aşamalardaki kendi içindeki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında şüpheden uzak, kesin inandırıcı deliller olmadığı, eylemlerin bu hali ile TCK.nın 104/1. maddesinde tanımlanan reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu atılı suçun takibinin anılan Kanunun 73/1. maddesi uyarınca 6 aylık şikâyet süresine tâbi olduğu, sanığın en son eyleminin Eylül 2011 olmasına rağmen şikâyetin Nisan 2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca açılan kamu davasının düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde 17 yaşı içerisinde olan mağdurenin rızası ile sanıkla birlikte kalması şeklinde sübut bulan eylemde, sanığın TCK.nın 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğinden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine hükmedilmesi,     

[15] Y.14.CD, E. 2017/3071, K. 2017/5721, KT. 16.11.2017: “…Olayın intikal şekli ve zamanı, sanığın baldızı olup hastalığının tedavisi için sık sık evine gelerek kalan ve aşırı obez olup birtakım kronik rahatsızlıkları bulunan mağdurenin, kollukta zorla gerçekleştirdiğini iddia ettiği cinsel saldırı eyleminin ardından sanığın kendisini banyoya götürerek yıkanmasına yardım ettiği ve sonrasında Kuran'a el bastırıp olayın aralarında kalması için yemin ettirdiği yönündeki anlatımının hayatın olağan akışına uygun düşmemesi, aşamalarda ayrıntı içermeyen, rızanın varlığı konusunda çelişkili ifadeleri, duruşmada ablası ile damadının zorlaması nedeniyle karakola giderek sanıktan şikayetçi olmak durumunda kaldığını belirterek şikayetinden vazgeçtiğini bildirmesi, ... Kadın Sağlığı Hastanesince düzenlenen 18.01.2014 tarih ve 58 sayılı raporu, savunma ile tüm dosya kapsamına göre, cinsel ilişkinin mağdurenin rızası hilafına gerçekleştiği hususunda sanığın cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, müsnet suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

[16] Y.14.CD, E. 2017/8395, K. 2018/1720, KT. 08.03.2018: “… Mağdurenin aşamalardaki ifadeleri, olayın intikal şekli ve zamanı, savunma, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdureyle cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkiye girdiği ve üzerine atılı yağma suçlarını işlediği hususunda mağdurenin soyut ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, mevcut haliyle çocuğun nitelikli cinsel istismarı eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek bu suçtan mahkumiyeti ile yağma suçundan (iki kez) beraatine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle mahkumiyet hükümleri kurulması,

[17] Y.14.CD, E. 2016/2986, K. 2016/5619, KT. 07.06.2016 Sanığın aşamalarda değişmeyen mağdureyle rızası ile cinsel ilişkiye girdiğine ilişkin savunmaları, mağdurenin sanıkla yedi-sekiz kez ilişkiye girdiğini, bu ilişkilerin bazılarının rızaya dayalı bazılarının zorla olduğuna ilişkin beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, onbeş-onsekiz yaş grubunda olan mağdurenin sanıkla internet ortamında tanışıp arkadaş olduktan sonra evine gittiği sanığın zorla elini cinsel organına sokarak cinsel istismarda bulunduğunu, bu olaydan sonra birden fazla kez sanığın evine giderek rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğini söylediği, sanığın zorla cinsel istismarına uğradığını iddia eden mağdurenin tekrar aynı eve rızası ile gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve dosya içinde bulunan çıplak fotoğraflarını sanığa göndermiş olması da göz önüne alındığında cebir ve tehditle mağdureye cinsel istismarda bulunulduğuna ilişkin sübuta yeter, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın eyleminin TCK'nın 104. maddesi kapsamında reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun kabulüyle bu suçtan mahkûmiyeti ile kanuni unsurları itibariyle oluşmayan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi,

[18] Yargıtay 14. Ceza Dairesi E. 2016/11447 K. 2017/964 T. 27.02.2017 Mağdurenin sanıkla ilgili cinsel ilişki iddiasını yaklaşık iki yıl sonra evden kaçmasının ardından kendisinden şüphelenen kolluk görevlilerince ifadesi alındığında dile getirmesi, bu ifadede ayrıca birçok kişiye ait isim vererek onlarla da ilişkiye girdiğini belirten mağdurenin daha sonraki dönemde de cinsel ilişki yaşadığını beyan etmesi nedeniyle raporları alınamadığı gibi gerekli araştırmaların da zamanında yapılamaması mağdurenin, sanık ...'e ilişkin ifadelerinin detaysız ve kısa olması, eylem gerçekleştiğinde etrafta bulunan bazı şahısların kendilerini görmelerine ve yardım istemesine rağmen yardım etmediğini belirtmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olması, sanığın aşamalarda mağdureyi tanıdığını, bir dönem görüştüklerini ancak yaşının küçük olduğunu öğrenince ayrıldıklarını ve aralarında cinsel ilişki olmadığını istikrarlı şekilde belirtmesi, tanıklar Bahar ile Döndü'nün de bu savunmayı desteklemesi hususları nazara alındığında, üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,

[19] Y.14.CD, E. 2014/2619, K. 2016/2017, KT. 02.03.2016 Sanık savunmaları, tanık ...'ın beyanları, mağdure anlatımlarında; adli rapor içeriğindeki bulguların da hareket halindeki araçtan düşme neticesinde oluştuğunu beyan etmesi, sanıkların kendisini zorla araca bindirilerek cinsel saldırıda bulunduğunu belirten mağdurenin, sanık ...'un telefon numarasını almasının hayatın olağan akışına aykırı oluşu ve tüm dosya kapsamına göre sanıkların atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraatleri yerine nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen beraat gerekçesi ile de çelişecek şekilde yazılı şekilde mahkûmiyet hükümleri kurulması,

[20] Y.14.CD, E. 2016/10510, K. 2017/3712, KT. 06.07.2017 Sanığın aşamalarda istikrar gösteren savunmaları, intikalin olaydan yaklaşık yirmi gün sonra gerçekleştirilmesi, müştekiler ve tanık ... ile sanık arasında husumet bulunması, sanığın müşteki anne ... ve tanık ... huzurunda yaptığı muyene esnasında atılı eylemleri gerçekleştirmesinin ve olaydan sonra hep birlikte başka bir hastaneye sanıkla birlikte gitmelerinin hayatın olağan akışına aykırı görülmesi ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın mağdureye yönelik muayene sınırlarını aşar şekilde cinsel amaçla bedensel temasta veya sözlü tacizde bulunduğuna dair her türlü şüpheden uzak, tarafsız, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından, atılı suçtan beraati yerine, hükmün gerekçe bölümünde suçun sübutu konusunda kuşkuya yer verilip çelişki de oluşturulmak suretiyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

[21] Y.14.CD, E. 2012/3661, K. 2014/2366, KT. 26.02.2014 Olayın üzerinden üç dört ay geçtikten sonra mağdurenin doğrudan bir şikâyeti olmaksızın annesinin kolluğa başvurusu ile başlayan soruşturmanın intikal şekli, mağdurenin olay tarihinde kola içtikten sonra kendinden geçtiğini, uyandığında çıplak olduğunu, sanık D. kendisine "içince sapıtıp kendin soyundun" dediği ve ardından sanık D. evinde çalışmaya başladığına ilişkin hayatın olağan akışına aykırı beyanları, tanık G., sanık N. telofonundan çekilen mesajların mağdurenin kardeşi A. tarafından çekildiği, tanıklar T. ve Ş., sanıklar D. ve E. tarafından diğer sanık N. şantaj yapılarak para alındığına ilişkin beyanları, dosya içinde bulunan ve sanıklardan N. ile mağdure E. diğer sanıkların evinde sohbet eder vaziyette birbirlerine sarılmış görüntü içerikleri ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanıkların üzerlerine atılı nitelikli cinsel saldırı ve buna yardım suçlarını işlediklerine ilişkin şüpheden uzak, mahkûmiyete yeterli kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanıkların beraati yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi,

[22] Y.14.CD, E. 2015/4436, K. 2015/8339, KT. 15.09.2015 Olay tarihi olan 30.03.2012 tarihinde sabaha kadar yaklaşık 6 saat sanık ...'la birlikte araçla gezen mağdurenin, durumlarından şüphelenen polislere bir şey anlatmaması, birlikte bir tesise giderek oturdukları halde yardım istememesi, mağdurenin mahkemedeki beyanında sanığın araç içinde uyuya kaldığını söylemesine rağmen yanından kaçıp gitmemesi, sanığın sabah 07.30 sıralarında mağdureyi otogara bıraktığında da mağdurenin otogar polisine bir şikayette bulunmayıp'ya gitmesi, mağdurenin bu olayı 10-15 gün boyunca kimseye anlatmayıp, sanıklar .. ve... tarafından gerçekleştirilen ikinci olaydan sonra arkadaşı ...ün de teşvikiyle gelip şikayetçi olması karşısında, mağdurenin aşamalardaki çelişkili, kendi içerisinde tutarsız, hayatın olağan akışına aykırı beyanları, sanık savunmaları ve tüm dosya içeriğine göre sanık...'ın 30.03.2012 tarihinde cinsel saldırı suçunu ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediğine dair şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, basit cinsel saldırı suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak fazla ceza tayini,

[23] Y.14.CD, E. 2013/2442, K. 2014/13072, KT. 24.11.2014tartışmanın sanığa ait villada da devam ettiği sırada sanığın mağdureyle ilişkiye girmek istediğini söylediği, mağdurenin adetli olmasını gerekçe göstererek ilişki talebini reddettiği, aralarında uzun süredir devam eden ilişki bulunan sanığın her zaman mağdureyle cinsel ilişkide bulunması nedeniyle mağdureye zorla cinsel saldırıda bulunduğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, keza mağdurenin ilk kez polis merkezine gittiğinde bir şikayette bulunmayıp sanıkla barışarak ifade vermeden ayrıldıkları ve yeniden yemeğe gittikleri, mağdurenin aşamalardaki beyanlarının çelişkili olduğu, 24.11.2009 tarihinde Adli Tıp Uzmanına "cinsel girişimi başta tecavüz olarak değerlendirmiştim ancak şu an tecavüz olduğunu düşünmüyorum, zaten benim cinsellik yaşadığım bir insandır", 28.07.2010 ve 19.09.2011 günlü Mahkemedeki "benimle cinsel ilişkiye girmek istedi ancak regl olduğumu fark edince geri çekildi" şeklindeki istikrar göstermeyen anlatımlarının bulunması ve mağdureyle sanığın kaldıkları villanın yanındaki yerde kalan sanıklar ... ve ...'ın kavgayı ayırmak için buraya geldikleri ve ortamı sakinleştirdikten sonra, daha önce de birlikte yaşadıklarını bildikleri .... ve ... ...'nın yalnız kalmalarını sağlamak amacıyla evde bulunan ... ve ...'i de yanlarına alarak buradan ayrılmaları şeklinde gerçekleşen olayda da her üç sanığın mağdure ... 'ya karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerine dair şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden tüm sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, sanık ...'un nitelikli cinsel saldırı suçundan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine hükmedilmesi,

[24] Y.14.CD, E. 2013/9353, K. 2015/8274, KT. 14.09.2015 Mağdurenin aşamalardaki ifadelerinde olay sırasında sanığa karşı koyduğunu, boğuştuklarını ancak engel olamadığını beyan etmesine karşın mağdureye ait adli raporlarda darp cebir izinin bulunmaması, eylemlerin bitmesinden sonra mağdurenin tekrar sanığın kullandığı motora binerek iş yerine gitmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması, sanık tarafından mağdure ile aralarında daha önce bir ilişki olduğu ve olay tarihindeki ilişkinin de rızasıyla olduğunun iddia edilmesi ve Adli Tıp Kurumu muayene kaydında mağdurenin kendisini olduğundan daha kötü göstermeye çalıştığına ilişkin tespitte bulunulması karşısında sanığın atılı suçları işlediğine dair soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,

[25] Y.14.CD, E. 2013/7867, K. 2015/6447, KT. 14.05.2015 Mağdurenin aşamalardaki hayatın olağan akışına aykırı ve çelişkili ifadeleri, sanıkların istikrar arzeden birbiriyle uyumlu savunmaları, savunmaları doğrulayan tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, sanık ...'in atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi; sanık ...'in ise mağdurenin arkadaşı olduğu, ancak aralarındaki yaş farkı nedeniyle mağdurenin ailesinin bu duruma karşı çıktığı,...'in ara sıra İzmir'e giderek mağdureyle buluştuğu ve bir kaç kez cinsel ilişkiye girdikleri, daha sonra mağdurenin, hamile olduğunu öğrenmesi üzerine çocuğu aldırmak amacıyla...'in isteğiyle 03.09.2007 tarihinde ...'e geldiği ve birlikte...'in akrabaları olup ...'de ikamet eden sanıklar ... ve ...'nin evine gittikleri, burada 05.09.2007 gününe kadar kaldıkları, sanıkların mağdureyi cebir, tehdit veya hileyle alıkoyduklarına dair her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı, mevcut haliyle sanıklar..., ... ve ...'in kanıtlanan eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 234/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,

[26]  Y.14.CD, E. 2015/6129, K. 2015/10073, KT. 03.11.2015.

[27] Y.14.CD, E. 2015/6129, K. 2015/10073, KT. 03.11.2015 Mağdurenin suç tarihinde sanığın kullandığı araca binmesine ilişkin yargılama aşamasındaki çelişkili beyanları, savunma ile mağdurenin sanığın aracına doğru gittiğine ilişkin kamera görüntüleri dikkate alındığında, olay günü mağdurenin anne ve babasının Ankara’ya gitmek üzere evden ayrılmasından sonra evde kardeşi ve komşusu olan tanık F... ile birlikte kalan mağdurenin sanığın kullandığı cep telefonu hattını çaldırmasının ardından sanığın da kendisini araması üzerine telefonda görüşmeye başladığı, sanığın yüz yüze görüşmek isteyip kullandığı araçla evin önüne gelmesi nedeniyle mağdurenin evde bulunanlardan habersiz sanığın yanına gidip konuşmak amacıyla araca rızasıyla bindiği, birlikte Yalvaç ilçe merkezine doğru gittikleri, sonrasında sanığın aracı durdurup mağdure ile arka koltuğa geçerek bir süre konuştuktan sonra nitelikli cinsel saldırı eylemini gerçekleştirdiği tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, olayın gelişim süreci, mağdurenin savcılık evresinde alınan beyanında araca bindikten sonra sanığın aracı kilitlediğini ve açmak istemesine rağmen kilitli olması nedeniyle kapıyı açamadığını belirtmesine rağmen olay yeri raporunda aracın kilitlendikten sonra sağ ön yolcu koltuğunun bulunduğu yerden açılabileceğinin tespit edilmesi yine mağdurenin aşamalarda sanığın kendisini aracın içine sokarken ve soktuktan sonra bağırmadığını beyan etmesi ve sanığın aracı durduktan sonra araçtan hiç çıkmadan mağduru arka koltuğa ittirerek geçirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması hususları göz önüne alındığında atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı nazara alınarak beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi,

[28] Y.14.CD, E. 2016/2607, K. 2016/5192, KT. 26.05.2016: “…Sanık ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine ise gelince; Sanık savunması, tanık ...ile sanık ...'nin beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın cebir, tehdit veya hileyle mağdureyi...'dan ...'e getirdiğine ve kaldıkları evde de hürriyetinden yoksun kıldığına dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanları dışında delil bulunmadığı, nitelikli cinsel saldırı suçunun konusunun mağdurun vücudu olduğu, suçun işlendiği sırada ve işlendiği süreyle sınırlı bir zaman diliminde mağdurun hareket etme olanağının ortadan kaldırılmasının belirtilen suçun unsuru olduğu, zira mağdurenin hareket etme olanağını ortadan kaldırmadan bu suçun işlenemeyeceği, dosya içeriğine göre sanığın cinsel saldırı suçunu gerçekleştirmeye yönelik eylemi dışında mağdurenin hürriyetini kısıtlayan başkaca bir eylemi de bulunmadığından, mevcut haliyle eyleminin sadece nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturduğu gözetilerek kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,…”

[29] Y.14.CD, E. 2012/13148, K. 2012/10807, KT. 06.11.2012: “…Dosyada bulunan iletişim tespitine ilişkin arama kayıtları içeriğinden sanık ile mağdurenin karşılıklı olarak 72 görüşme ve mesajlaşmalarının bulunduğu, görüşmelerin bazılarının 18-19 dakikayı bulduğu, mağdurenin beyanında sanığa sadece 2 mesaj çektiğini, bu mesajlarında da kendisini rahatsız etmemesini söylediğini iddia etmiş ise de, iletişim kayıtlarından mağdurenin ayrı günlerde sanığa toplam 16 mesaj çektiği ve 9 defa da aradığının anlaşıldığı, özellikle 26.03.2007 günü saat 20.47'den sonra mağdurenin sanığa 2 defa mesaj gönderip 1 defa aradıktan sonra sanığın mağdureyi aradığı, bir sonraki günün sabahında yani 27.03.2007 günü saat 07.50'de sanık henüz mağdureyi telefonla rahatsız etmemişken, mağdurenin sanığa çağrı bıraktığı göz önüne alındığında, mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erkenden çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve mağdurenin konuşma sürelerinin uzunluğu ve karşılıklı olarak arayıp mesajlaştıkları göz önüne alındığında mağdurenin bu eylemlere rızasının bulunduğunun kabulü gerektiği gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi…”

[30] Y.14.CD, E. 2012/1813, K. 2012/5523, KT. 16.05.2012: “…KARAR : Sanığın, mağdurenin annesi olan katılan S. hakkında 12.11.2008 tarihli dilekçeyle boşanma davası açtıktan sonra, katılan S.'ın şikayet dilekçesinden anlaşılacağı üzere boşanma dilekçesinin katılan S.'a tebliğinin ertesi günü olan 19.12.2008 tarihinde katılan S. tarafından Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi vermesi, mağdurenin olayı öğretmenine anlatmasının da yine boşanma dilekçesinin katılan S.'a tebliğ tarihi olan 18.12.2008 tarihi olması, olay tarihinden iki aya yakın süre sonra şikayetin gerçekleşmesi, mağdure ve mağdurenin kardeşi olan tanık A.'nun beyanlarında kısmi çelişki bulunması, mağdurenin, sanığın annesiyle kendisinin ortasına yattığına dair beyanının hayatın olağan akışına aykırı olması, sanığın olay tarihinden önce evden ayrıldığına dair savunmasını destekler nitelikteki savunma tanığı İ. T.'ın beyanları, dosyaya sunulan 12.09.2008 tarihli kira kontratı sanık tarafından boşanma davası açılması için verilen vekaletnamenin tarihinin 24.09.2008 olması, katılan tanığı A. Ö.'ün sanığın iki üç ay önce evden ayrıldığına dair 19.12.2008 tarihli beyanı ve sanığın üzerine atılı suçlamayı işlemediğine dair aşamalarda değişmeyen savunması ve tüm dosya içeriğinden; sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve şüphenin sanık lehine değerlendirileceği evrensel ilkesi gözetilerek sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

[31] Y.14.CD, E. 2014/11133, K. 2015/3205, KT. 13.03.2015: “…Sanık Ü... E... hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde; Mağdurenin Cumhuriyet Başsavcılığındaki beyanında, gündüz sınıfta bulundukları sırada sanığın cinsel organını ağzına almak suretiyle ilişkiye girdiklerini beyan ettiği, sanığın ise arkadaşlarıyla oynarken su sıçratması nedeniyle kendisine küfreden mağdureyle bu olaydan sonra yan yana oturmadıklarını savunduğu, mağdure ile sanık arasında bu sebeple bir husumet oluştuğunun anlaşıldığı, oluşan husumet ve gündüz vakti herkesin girip çıkabileceği eğitim ve öğrenimin devam ettiği bir sırada sanığın eylemi gerçekleştirmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmemesi karşısında üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,…”

[32] YCGK, E. 2013/794, K. 2014/177, KT. 08.04.2014 Yerel mahkeme ise 14.06.2012 gün ve 136-200 sayı ile;“...Mağdurenin anlatımlarına bakıldığında sanık C.. S.. ile tanıştıktan sonra samimiyet kurdukları, sanık C.. S..'nın mağdureye evlenme teklifinde bulunduğu, mağdurenin de bu vaatle sanıkla ilişkiye girdiği, sanıkla mağdurenin 2,5 ay kadar birlikte kaldıkları, dost hayatı yaşamaya başladıkları, sanık Cihan'ın mağdureyi fuhuş için tedarik ettiği, mağdureyi arkadaşı olan diğer sanıkla ilişki kurması için yönlendirdiği, mağdurenin sanık Cihan'ın arkadaşı olan diğer sanık Bayram ile ilişkiye girmiş olmasına rağmen halen sanık Cihan ile evlenme umudunda olduğunu belirttiği, bu tür davranışlar sergileyen mağdurenin davranışlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi uzun süre mağdureyle birlikte kalan ve onunla ilişkiye giren sanıkların mağduredeki akıl hastalığını bilmemelerinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, mağdurenin durumunun resmi kurumlarca anlaşılamadığı gerekçe gösterilmişse de mağdureye ilişkin eylemlerde soruşturma yapan kolluk görevlilerinin çok kısa bir süre mağdureyi gördükleri, zeka geriliği olan birisini soruşturma sırasında kolluk görevlilerinin hastaneye sevk etmesi gibi bir uygulamanın olmadığı, mağduredeki akıl hastalığını bilmediklerinin söylenemeyeceği, yargılama mercinin somut olaya bakması gerektiği, somut olayda akıl zayıflığı bulunan mağdureyle uzun süre sayılabilecek bir zaman diliminde birlikte yaşayan sanıkların bu durumu bilmemelerinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiş ve her iki sanık hakkında da ilk hükümde olduğu gibi akıl hastalığı bulunan mağdurenin ırzına geçmek suçundan hüküm kurmuştur. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Kendisine karşı gerçekleştirilen eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılamasına mani olacak şekilde akıl hastası olan ve sık sık evden kaçan mağdurenin, olay tarihinde Denizli otogarında C.. S..'ya rastladığı, C.. S..'nın mağdureyi Denizli ili Sarayköy ilçesinde ikamet eden ve tek başına yaşayan arkadaşı sanık B.. Ç..'un evine götürdüğü, burada yaklaşık 2-2,5 ay kadar kalan mağdure ile C.. S..'nın birden çok, sanık B.. Ç..'un ise bir kez cinsel ilişkiye girdiği, eylemin cebir, tehdit ya da hile olmaksızın mağdurenin rızası ile gerçekleştiği konusunda yerel mahkeme, Özel Daire ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı olayda, mağdurede var olan ve eyleme ruhsal yönden mukavemet edememe sonucunu doğuran rahatsızlığın sanık tarafından bilinip bilinmediği hususunun çözümlenmesi gerekmektedir. Mağdure yaklaşık 2-2,5 ay boyunca sanığın evinde kalmış olup sanık asliye ceza mahkemesinde alınan 16.09.2003 tarihli ifadesinde, mağdurenin biraz saf olduğunu ve ne yaptığını bilmediğini belirtmektedir. Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 30.06.2008 tarihli raporunda; “mağduredeki ruhsal rahatsızlığın hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceği” şeklindeki açıklama nedeniyle sanığın mağdurede bulunan ve hekim olmayanlarca anlaşılamayacağı belirtilen rahatsızlığını bilmediği düşünülebilecek ise de; raporda “hekim olmayanlarca anlaşılamaz” ya da “anlaşılması mümkün değildir” şeklinde kesin bir tespitte bulunulmamış olduğundan, bu hususun her olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Mağdure ile uzun süre aynı evde beraber kalan sanığın, hem diğer sanık Cihan ile hemde kendisi ile cinsel ilişki kuran mağduredeki rahatsızlığı farkedememesi mümkün olmadığından mağdurenin gösterdiği rıza geçerli değildir. Bu nedenle sanığın, fiilin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılayıp eyleme ruhsal yönden mukavemet yeteneği bulunmayacak şekilde zeka geriliği rahatsızlığı olan mağdureye karşı gerçekleştirdiği cinsel saldırı eyleminin hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla, usul ve kanuna uygun olan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir….”