"Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır."

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi çocuklar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır, çünkü onlar bakıma ve eğitime muhtaç olan henüz olgunlaşmamış varlıklardır. Çocukların yetişkinliklerinde nasıl bir insan olacaklarını, çocukluk döneminde yaşadıkları belirlemektedir. Bu sebepledir ki; çocuklarımızın her türlü ihmal ve istismardan korunmalı gerekmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, çocuk istismarını “çocuğun sağlığını, fiziksel ve sosyal gelişimin olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülke tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar” olarak tanımlamaktadır. Çocuk istismarı; ihmal, duygusal, fiziksel ve cinsel istismar olmak üzere dört grupta sınıflanmaktadır.

Bu makalemizde 115 çocuğun bir hastanede doğum yapmış olması ve bunun gizlenmesine ilişkin haberlerden yola çıkarak, çocuğun cinsel istismarını ele alacağız.

Çocuğun cinsel istismarı, psikososyal gelişimini tamamlamamış bir çocuğun bir yetişkin tarafından cinsel arzularını tatmin etmek amacıyla kullanılmasını ifade eder. Çocuğun cinsel istismarına ilişkin hükümler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar bölümünde yer almaktadır.

TCK m.103’e göre; “cinsel istismar deyiminden;

  1. On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
  2. Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.”

TCK m.6’ya göre;

     “b) Çocuk deyiminden; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi,” anlaşılmaktadır.

Yargıtay kararlarında;

 “5237 Sayılı T.C.K.na göre mağdurenin kızlığının bozulup bozulmamasının cezanın belirlenmesi noktasında bir öneminin bulunmaması…”

“Öğreti ve uygulamaya göre bu suçun konusu, üzerinde cinsel saldırı gerçekleştirilen ve cinsel davranışlardan etkilenecek olan yaşayan insanın bedeni ve cinsel bütünlüğüdür. Suçun maddi unsuru ise cinsel içerikli fiziksel temastır. Açıklanan düzenlemeye göre; cinsel nitelikteki her türlü davranış bu suça vücut verecektir. Fiilin bedensel temas içermesi ve cinsel amaçlı olması suçun oluşumu için yeterlidir.”

Yukarıdaki hüküm ve emsal Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere; çocuğun cinsel istismarı suçunun gerçekleşebilmesi için cinsel bir birleşme olması şartı aranmamıştır. Cinsel ilişki boyutuna ulaşmayan ancak mağdurun vücuduna temas etmek suretiyle gerçekleştirilen hareketler suçun oluşması için yeterlidir.Bunun yanında kanun koyucu çocuğun cinsel istismarına ilişkin maddenin devam eden fıkralarında bu durumu cezayı ağırlaştıran bir nitelikli hal olarak düzenlemiştir.

Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.”

Çocuğun cinsel istismarına ilişkin hükümler, mağdurun çocuk olması nedeniyle cinsel saldırı suçuna ilişkin hükümlerden daha ağır cezalar içermektedir. Bu iki suçun basit şekline dair hükümleri karşılaştırdığımızda dahi bu durumu net bir şekilde görebilmekteyiz.

TCK m.102 Cinsel Saldırı;

 “Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. “

TCK m.103 Çocuğun Cinsel İstismarı;

 “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.”

Kanun metninde yer alan sarkıntılık ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini Yargıtay kararlarından anlamaktayız. Yüce Yargıtay, karalarında sarkıntılığı, “belirli bir kimseye karşı işlenen o kişinin edep ve iffetine dokunan ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren edepsizce davranışlar” şeklinde ifade etmiş ve “ıslık çalmak, cinsel organını göstermek, birden fazla aşk mektubu göndermek vb.” örnekler vererek açıklamıştır.

Çocuğun cinsel istismarına ilişkin hükümde nitelikli haller de düzenlenmiştir.

TCK m.103;

(3) Suçun;

a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”

Söz konusu suçun soruşturma ve kovuşturması res’en yapılır. Yalnızca suçun sarkıntılık düzeyinde kalması ve failin de çocuk olması durumunda mağdurun şikâyeti aranmaktadır.

Görevli mahkeme, 5235 s. Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 10 vd. maddeleri gereğince Ağır Ceza Mahkemesi’dir.

Bu bilgiler ışığında baktığımızda çocuğun cinsel istismarı suçunun ağır yaptırımlara tabi olduğunu görmekteyiz. Fakat günümüzde TCK’nun 66. maddesindeki takdiri indirim sebeplerinin “takdiri iyi hal indirimi” olarak çoğunlukla bu suçun faillerine uygulanarak alt sınırdan ceza verilmesi hâkimin takdir yetkisini fazlasıyla aşması durumunu oluşturmakta ve bu durum medyada çoğunlukla haber olarak yer almaktadır.

 “Diyarbakır'ın Kulp İlçesi'nde, 2 yıl önce, 13 yaşındaki zihinsel engelli kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 66 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan 19 yaşındaki İ.T.'ye verilen 11 yıllık hapis cezası, duruşmalardaki “olumlu tutum ve davranışı” nedeniyle 9 yıla indirildi.”

 “DİYARBAKIR’ın Dicle İlçesi’nde, geçen yıl ağabeyinin 13 yaşındaki baldızı E.B.’ye cami bahçesinde cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla hakkında 4 yıldan 14 yıla kadar hapis istemiyle dava açalın 20 yaşındaki U.K., alt sınırdan 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Eylemin zincirleme gerçekleştiğinin tespit edilememesi nedeniyle ceza artırımı yapmayan mahkeme, duruşmada olumsuz bir tutum ve davranışı görülmediği için sanığın cezasını 6 yıl 8 aya indirdi.

Söz konusu haberlere örnek olarak yukarıda yer alan haberleri gösterebiliriz.

Bu tarz haberlerin toplum tarafından sık sık duyulması hem adalete olan inancın hem de suçlular için cezaların caydırıcılığının etkisinin azalmasına neden olmaktadır. Bu sebepledir ki hâkimin yetkisini aşan “takdiri iyi hal indirimlerinin” uygulanmasına bir son verilmeli ve suçlular bu insanlık dışı davranışları nedeniyle hak ettikleri cezaları almalıdırlar.

Çocuğun cinsel istismarını ele almamıza neden olan habere gelecek olursak; çocuklar henüz gelişim aşamasında olan varlıklardır ve kendisi daha gelişim aşamasında olan çocuğun dünyaya yeni bir çocuk getirmesi ne hukuki açıdan baktığımızda kanunlara, ne de kültürel açıdan baktığımızda toplum kurallarına uygun değildir. Ortada bariz bir şekilde görülen bu hukuka aykırılığın bildirilmemesi, kamu görevlisi olan sağlık çalışanları açısından ayrıca bir suç teşkil etmektedir.

TCK m.279;

 “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Umarız ki bundan böyle kanunlar gereği gibi uygulanır, toplum bu konuda daha fazla bilinçlenir ve çocuk istismarına ilişkin hiçbir olay yaşanmaz. Yaşansa dahi gizlenmeye, üstü örtülmeye çalışılmaz veya suçlulara yetkiyi aşan takdiri iyi hal indirimleri uygulanmaz. Çünkü çocuklar geleceğimizin güvencesidir.

Av. Begüm GÜREL (L.L.M)

(Stj. Av. Serap YAŞAR)

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Begüm GÜREL tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

(1) TBB Dergisi “Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Basit Şekli (TCK m.103/1)” sy112.sayı 2011

(2) YCGK E.2013/5-357 K.2013/345 sayılı kararı

(3) Yargıtay 14.CD E.2014/10300 K.2017/4512 sayılı kararı

(4) TBB Dergisi “Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Basit Şekli (TCK m.103/1)” sy112.sayı 2011

(5) TCK m.103/2

(6) Hürriyet gazetesi internet sitesi 09.09.2017 tarihli “13 yaşındaki çocuğa cinsel istismara 'iyi hal' indirimi” başlıklı haberi