Belirli kişiler tarafından çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu Türk Ceza Kanunu’nda aile düzenine karşı suçlara ilişkin bölümde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile çocuk üzerinde ki velayet ve vesayet hakkının ve aile düzeninin korunması, bu hakka karşı yapılabilecek saldırıların önlenmesi amaçlanmıştır. Velayet ve vesayet hakkının korunması ve saldırıların önlenmesi salt üçüncü kişilere karşı değil, aile bireylerine karşı da bir koruma sağlamaktadır. Bu durum genellikle boşanma aşamasında olan kişiler ve müşterek çocuklarının velayeti konusunda anlaşamama durumlarında karşımıza çıkmaktadır.

Kanun çocuğun alıkonulması ve kaçırılması suçunu temelde iki kısma ayırmıştır. Birinci kısım; velayet yetkisi elinden alınmış olan anne ya da babanın veya üçüncü derece dahil olmak üzere kan hısmı tarafından işlenen çocuğu kaçırma suçu, ikinci kısım ise; evi terk eden çocuğu ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutmak suretiyle çocuğu alıkoyma suçudur. Belirtmiş olduğumuz suçların meydana gelmesi için çocuğa karşı bir zorlama veya tehditin varlığı aranmamaktadır. Çocuğun istemesi durumunda dahi suç vuku bulmaktadır. Ancak çocuğun istememesi ve bu nedenle çocuğa karşı cebir veya tehdit kullanılması durumunda, faile verilecek cezada arttırıma gidilecektir.

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu işleyebilecek olanlar ise kanunda sınırlı olarak sayılmış olup özgü suç niteliğindendir. Suçun faili; velayet yetkisi elinden alınmış anne ya da baba veya çocuğun üçüncü derece dahil kan hısmı olabilir. Bir üçüncü kişi bu suçun faili olamayacaktır. Bu kişilerin çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu kasten işlenmesi gerekir. Kast için failin; kendisinin velayet ve vesayet hakkına sahip olmadığını, çocuğun on altı yaşını bitirmemiş olduğunu, çocuğu velayet, vesayet veya bakım veya gözetim altında bulunduğu yerden aldığını biliyor ve kaçırma veya alıkoymayı istiyor olması gerekir. Daha ağır cezayı gerektiren ve nitelikli halden ceza verilebilmesi için failin, çocuğun 12 yaşını bitirmemiş olduğunu da bilmesi gerekmektedir.

Bazı hallerde çocuğun kaçırılması veya alıkonulmasında suçun oluşmasına engel teşkil edecek hukuka uygunluk nedenleri bulunabilir. Uygulamada çocuğun kaçırılması veya alıkonulmasının meşru müdafaa kapsamında gerçekleştiği durumlarla karşılaşılmaktadır. Örneğin bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerçekleştirmeyen veya çocuğa çocuk üzerindeki yetkilerini aşar tarzda bir şiddet uygulayan velayet sahibi yanından çocuğun kaçırılması meşru savunma teşkil edecektir. [1] Zira burada aslında velayet sahibinin velayet yetkisini ihlal niteliğinde bir fiil gerçeklese de bu, velayet sahibi tarafından yapılan bir saldırıdan kaynaklanmaktadır. Mevzubahis şiddet eylemi fiziksel, cinsel veya psikolojik olabilecektir. Yargıtay da çocuğa şiddet uygulayan anneye karşı, çocuğu şiddetten korumak amacıyla hareket edildiğinden, bu suçun oluşmayacağını ifade etmiştir.[2]

Çocuğun kaçırılması veya alıkonulmasında suçu şikâyete tabi değildir, resen soruşturulur. Ancak kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutan kişi, şikâyet üzerine cezalandırılacaktır. Çocuğun kaçırılması veya alıkonulmasında suçunun cezası üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır. Bununla beraber faile verilecek cezanın belirlenmesinde kaçırılan ve alıkonulan çocuğun yaşı ve çocuğa karşı cebir ve tehditin uygulanmış olup olmaması da önem arz etmektedir. Kanun metninde de belirtildiği gibi; ‘’ …on altı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ Ancak ‘’…çocuk henüz on iki yaşını bitirmemiş ise ceza bir katı oranında artırılır.’’

Temel cezanın belirlenmesi somut olaya göre hâkim tarafından yapılacaktır. Hâkim, somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saik ile takdiri indirim nedenlerini göz önünde bulundurarak öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyecektir.

--------------

[1] Aynı yönde, Nuhoğlu, a.g.e., s. 195,196; Gülşen, Çocukların Kaçırılması ve Alıkonulması Suçu (TCK m. 234), s. 595,596; Savaş, Mollamahmutoğlu, Türk Ceza Kanunun Yorumu C.2, s.1727.

[2] “Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/11540 soruşturma sayılı evrakında küçük Cennet Derya‟nın sürekli şiddet gördüğü için annesinin yanına gitmek istemediğini, annesinin bulunduğu ortamda rahat olmadığını bildirmesi, Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/1403 sayılı soruşturma dosyasından müşteki anne aleyhine hakaret ve tehdit suçundan kamu davası açılması hususları bir arada düşünüldüğünde, sanık babanın çocuğunu şiddetten korumak amacıyla hareket ettiği, alıkoyma ve çocuğu velisinden kaçırma kastı bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi…” Y14CD 14.04.2012 tarihli, E.2011/17839- K.2012/4597 sayılı karar, aktaran, Artuk/Gökcen/Yenidünya, Türk Ceza Hukuku şerhi 5. cilt, s. 6738.