İş Sağlığı ve Güvenliği Meclisinin açıklamış olduğu 2020 senesine dair iş kazalarında hayatını kaybedenlere ilişkin rapor uyarınca 2019 senesi itibariyle yaşamını yitirenlerin sayısı 1736 iken; 2020 senesinde ise 2427 olduğu bildirilmiştir. Dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının da COVID-19 salgınına bağlı olarak yaşam risklerinin arttığı gözlemlenmektedir. Türk Tabipler Birliği’nin paylaştığı bilgiye göre, pandemi sebebiyle hayatını kaybeden sağlık çalışanı sayısının 25.01.2021 tarihi itibariyle 357’ye yükselmiştir. Sürecin devam ettiği göz önüne alındığında olayın vahameti bir kez daha ortaya çıkmaktadır. İşyerinde yaşanan kazalar neticesinde meydana gelen yaralanma ve ölümlere ilişkin işverenlerin özel hukuk, idare ve ceza hukuku anlamında sorumlulukları bulunmaktadır.

Bir iş kazası veya meslek hastalığında cezai sorumluluğun doğabilmesi için, işverenin kusurlu fiili ile ceza kanunda belirlenmiş suç tipinin ihlal etmesi gerekir. Ancak tazminata yönelik değerlendirme yapıldığında kusursuz sorumluluk da söz konusu olabilmektedir.

İş Kazası özünde “Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada; İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaylar” şeklinde tanımlanabilir. Meslek hastalığı ise Kanunda; “Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple yahut; İşin yürütüm şartları yüzünden uğranılan geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.” şeklinde düzenlenmiştir.

İş kazası veya meslek hastalığı geçiren işçi; istirahatli olduğu sürede geçici iş göremezlik ödeneğinden yararlanabilir. Ayrıca sağlık durumu değerlendirilerek sürekli iş göremezlik ödeneğinden de faydalanması mümkündür. İş kazası sonrası işçinin vefatı durumunda hak sahibi yakınlarına ölüm aylığı bağlanır. Vefat durumunda haklardan faydalanmak için sigortalının çalıştığı süreye bakılmaz. Bir gün bile çalışmış olması bu aylığın hak sahiplerine bağlanması için yeterlidir.  Bunların dışında; iş kazası geçiren işçi ve/veya yakınları kaza sonrasında dilerse işverene maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 07.05.2020 tarihinde yayınlanan 2020/12 sayılı Genelgesi; “COVID-19 virüsünün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında, söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık hizmet sunucularına müracaat eden sigortalılara hastalık kapsamında provizyon alınması gerekmektedir” şeklindedir. Bu itibarla, işyerinde COVID-19 virüsüne maruz kalan işçilerin iş kazası niteliğinde değil hastalık niteliğinde değerlendirileceği duyurulmuştur.

Ancak Yargıtay 15.04.2019 tarihli bir kararında “..tır şoförü olan bir işçide Ukrayna’ya yaptığı seferden hemen sonra H1N1 virüsü  (domuz gribi) saptandığı, Adli Tıp Kurumu’nun bulaş ve kuluçka süresi ile ilgili rapor düzenlediği, işçiye işin yürütülmesi sırasında hastalık bulaştığı” belirtilmiş ve bu şekilde meydana gelen ölüm, iş kazası olarak kabul edilmiştir.

Bu çerçevede, her ne kadar SGK tarafından yapılan duyuruda tevilen COVID-19 kapsamında yapılan başvuruların iş kazası niteliğinde olmadığı duyurulsa da, görülen iş ile illiyetin kurulduğu durumlarda hastalığın iş kazası veya meslek hastalığı kapsamında ele alınması gerektiği kanaatindeyim.

Bu bilgiler ışığında hak sahiplerinin yapacağı şikâyet ve başvurular ya da açacağı davalar ile iş kazası/meslek hastalığının tespit edilmesi halinde, mahrum kalınan maddi ve takdir edilecek manevi zarar işverene yükletilecektir.

COVID-19 sürecinde İş kazası ve meslek hastalığının sağlık çalışanları bağlamında özel olarak incelenmesi gerektiği şüphesizdir. Konuya ilişkin Sağlık Bakanlığı Yönetim İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 10046620-903.06.01 sayılı yayınlanan genelge ile; sağlık çalışanlarından görevini yapmakta iken, COVID-19 tanısı ile tedavi alıp tedavi sonucunda Sosyal Güvenlik Kuruluşunca malul olduğuna karar verilenler ve hayatını kaybedenlerin yakınlarının başvurularının meslek hastalığı veya vazife malullüğü hükümleri kapsamına alınmalarının mümkün olduğu bildirilmiştir.

Genelge incelendiğinde sağlık çalışanlarında COVID-19 testinin pozitif çıkması ve hastalıkla işin illiyet bağının tespitinin meslek hastalığı bünyesinde değerlendirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

Konuya ilişkin Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi tarafından “Ani gelişen bir olaya ilişkin herhangi bir saptama olmasa da, sağlık çalışanı veya sağlık hizmetlerinde çalışanların Covid-19 tanısı almaları durumunda, hastalığın yapılan işle yakın bağı gözetilerek, meslek hastalığı bildirimi yapılmalıdır.” Şeklinde genelge yayınlanmıştır.

Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında, COVID-19 virüsünün kategorik olarak iş kazası bünyesinde değerlendirilmediği ancak görülen iş ile illiyeti ölçüsünde bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini, işverenlerin işyerinde gerekli tedbirleri almasının zorunlu olduğunu aksi halde tazminat sorumluluklarının gündeme geleceğini; sağlık çalışanlarının ise illiyet bağı kurulması ve COVID-19 virüsüne maruz kalmaları halinde meslek hastalığı ve vazife malullüğü kapsamında kanunda düzenlenen hükümler çerçevesinde ödenek ve işverene karşı tazminat haklarından faydalanabileceğini söylemek mümkündür.