Gözlerimiz görmek, kulaklarımız duymak, ağızlarımız söylemek, beyinlerimiz düşünmek ve sorgulamak içindir. Bir şeye karşı olmak tümüyle karşı tarafta olmak değildir. Bir tarafta olmakta her şeyin yanında olmak değildir.
            
Hukuk ve adalet her zaman herkese ihtiyaç, ekmek kadar, su kadar ihtiyaçtır. Kanunların, mahkemelerin çokluğu hukuk devletinin varlığını göstermez, kanuna uygunlukta hukuka uygunluğun ve adaletin göstergesi değildir. Demokrasi ve hukuk devleti; kuvvetler ayrılığı, şeffaflık, hür basın, güdümsüz sivil toplum örgütleriyle tesis edilebilir.
            
Muktedir olma hırsından azade olmak, kendi menfaatlerini değil toplumsal çıkarları önde tutmak gerekir. Hesap vermeyen, yargısal denetimden uzak bir yürütme olamaz. Hakimler ve savcılar da kendisini idarenin yerine koyamaz. Seçim ve sandık bir ülkede demokrasi vardır demek için yeterli değildir.
           
Toplumda hukuk enstruman haline getirilip, ahlaki değerler çöküntüye uğradı mı siyasette, ticarette diğerleri de kirlenir. Bütün sosyal yaralar ötekileştirme ve kamplaştırma düşüncesiyle açılır ve büyür, oysa topluma yön verenlerin görevi insanları sözleriyle ve davranışlarıyla kucaklamaktır.
             
Güzel memleketimde siyasetin ve sistemin işlemiyor olmasının üç sebebi vardır; adaletin, halkın ve hareketin olmaması. İktidar olmak uğruna her tülü değeri yok sayanlar, gücün merkezinde olmak ihtirasıyla hareket edenler vicdanlarını kaybederler.
               
Vizyon ve donanıma sahip olmayanlar halkın hassasiyetleri üzerinden sloganlar üretip koltuk kapma yarışında olurlar. Adam olmanın türleri vardır; mühim adam olmak, devrin adamı olmak, birilerinin adamı olmak, görev adamı olmak ve adam gibi adam olmak.   

Dünyanın her neresindeki başka bir insanın canı yandığında bizim yüreğimiz tutuşup alev alıyorsa o derece insanız. Zalimin zulmüne karşı durabildiğimiz, zulmün her türlüsüne karşı çıkabildiğimiz sürece daha bir insanız.
                
Dünyanın içinde başka dünyaları olan insanlar olsa da başka bir dünya yok. Birbirimizi dinlemeye, anlamaya, sevmeye, saymaya her zaman çok ihtiyacımız var, ihtiyacımızdan çok bir o kadar da zorunluluğumuz var. çözüm üreten olduğumuzda, çirkinliklerden çok güzellikleri, ayrıştığımız değil birleştiğimiz noktaları görebildiğimizde daha bir insanız. Herkesin kendisi için istediğini tüm insanlık için istediği, hukukun ve adaletin hakim olduğu bir dünyada yaşamaya ihtiyacımız var. Yaşadığımız adaletsizlikler, haksızlıklar, zalimler ve zulümleri var ama onlardan daha çok umutlarımız, yarınlarımız var.
                 
Adaletin yerini güç alırsa, kaos hüküm sürecek, o zamanda yarınından güven duymayan, bugününü yitirmiş bir toplum vücut bulacaktır. Bir toplumda; gözler kör, kulaklar sağır, dudaklar suskun olursa adaletsizlik hüküm sürer. Düşmanlıklar cinayetleri, cinayetler düşmanlıkları doğurur.
                   
Sistemi adama göre işletmek pek çok sorunumuzun temel sebebidir.Sistemi ele geçirmek üzerine insanları kurgulamak, bizimkiler muktedirse her şey iyi, onlar muktedirse her şey kötü temel sorunumuzdur. Temel sorunumuz; öncelikle biz olamamaktır.
                   
Hayatta siz ne düşünür ve ne isterseniz o olur, yeter ki yeterince isteyin ve olması için yeterince çalışın.


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Halil Sarı tarafından www. hukukihaber. net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)