Türkiye’de ilk defa Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçilecek.

Cumhurbaşkanı’nın, halk tarafından seçilmesinin, sisteme ne getirip ne götüreceği ayrı bir tartışma konusu.

Bunu ileride hep birlikte göreceğiz.

Ama üstü biraz kapalı olmakla birlikte söylenen bir diğer şey de, halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı’nın, önceki Cumhurbaşkanlarından farklı olacağı.

Görev ve yetkilerinde olağanüstü artışlar olacağı yönünde.
        
Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilecek olması ona bir ayrıcalık getirir mi, görev ve bilhassa yetkilerinde artış sağlar mı.
        
Yasalara göre bunun tek ve kesin bir cevabı vardır : Hayır.
        
Ama seçilen Cumhurbaşkanı, “Beni halk seçti, ben bütün yetkileri kullanırım, her şeye müdahale eder ve yönetirim” derse ve diğer görevliler de buna boyun eğerse iş değişir.
        
O zaman başka sorunlar ortaya çıkar.
        
Bunu da ileride hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
        
Ancak seçime ilişkin öncelikli sorun; “seçim tarihi” ile “seçimin hangi yöntemle yapılacağı, kullanılan oyların nasıl değerlendirileceğidir”.
        
Bu konular önümüzdeki günlerde çok tartışılacak ve hatta seçime gölge düşürebilecek kadar önemlidir.
 
SEÇİM TARİHİ
 
Seçim tarihinde büyük bir hata yapılmıştır.
        
Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanlığı seçimi, mevcut Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde tamamlanmalıdır.
        
Mevcut cumhurbaşkanının süresi 28.8.2014 tarihinde dolmaktadır. Yasaya göre seçim bu tarihden önceki 60 gün içinde yapılmalıdır.
        
Yani seçim 28.6.2014 günü ile 28.8.2014 tarihleri arasında yapılacaktır.
        
YSK tarafından birinci oylama tarihi olarak 10.8.2014, ikinci tur oylama tarihi olarak 24.8.2014 belirlenmiştir.
        
Buradaki birinci hata; ikinci tur seçim tarihi ile göreve başlama tarihi arasında 4 (dört) gün gibi çok kısa bir sürecin olmasıdır. Bu sürenin; kesin seçim sonucunun alınması, görev devir teslimi bir yana, protokol töreni gibi yapılacak davetlere dahi yetmeyeceği açıktır.
        
Asıl ve büyük hata ise seçimin “Ağustos ayı gibi” çiftçi ve esnaf dahil, herkes için “tatil olan bir aya” denk getirilmesidir.
        
Büyük oy kayıpları ve büyük tartışmalar olacaktır. Özen göstererek ikametgahını nakleden tatilciler dahi, bürokratik işlemlerden ötürü oy kullanamayacaklardır.
        
Halbuki seçim, Temmuz ayı içinde yapılsa idi, bu tartışmaların hiç biri yaşanmayacaktı.
 
OYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
 
Henüz üzerinde durulmayan ve kimsenin dikkatini çekmeyen en önemli husus ise oyların değerlendirilmesi yöntemidir.
        
Anayasa’da yer alan hükme göre “Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.
        
Bu kısacık cümlede, mesele pek basit gibi görünmekte ise de durum öyle değildir.
        
Apar topar yapılan, yangından mal kaçırır gibi peş peşe yapılan kanun değişikliklerinde pek çok hatalar yapılmaktadır. Belki de bu hata ve boşluklar, ileride istedikleri gibi kullanılmak üzere kasden bırakılmaktadır
.
        
Sebebi şu veya bu olsun, burada ki “salt çoğunluk” sözü Türkçe olmadığı gibi, pek çok çeşidi olan ve üzerinde uyuşulan bir tanım da değildir.
        
Ama asıl önemlisi ve tabir caizse işin can damarı “geçerli oy” sözcüğünde toplanmaktadır.
        
Her şeyiyle uygun, belli bir adayı gösteren, üzerinde imza ve işaret bulunmayan oylar geçerli oylardır. Tasnifde bunların nazara alınacağı açıktır.
        
Ancak bunun yanında bir de, seçmen tarafından kullanılan ama üzerinde işaret, imza olduğu için “geçersiz sayılan” oylar vardır. Bunlarında sahipleri gelmiş, hüviyetlerini ibraz etmiş, oylarını bilerek veya bilmeyerek hatalı şekilde zarfa koyarak sandığa atmışlardır. Bu oyların da “salt oylama sayısında” nazara alınıp alınmayacağı tartışmalıdır. Nazara alınmayacağı yolundaki görüş ağır basmakta ise de, bize göre nazara alınmalı ve salt oy sayısında hesaba katılmalıdır.
        
Asıl önemli olan nokta ise; hiçbir adayı işaret etmeyen, geçerli ama “boş oy”lardır.
        
Yani seçmen sandığa gelmiş, oyunu usulüne uygun olarak kullanmış, oy pusulası üzerine oyunu sakatlayacak hiçbir işlem veya işaret koymamış  ve “bilinçli bir şekilde boş oy” kullanmıştır.
        
Bu oyun yani boş oyların, kesin olarak geçerli oy sayılması gerekir.
        
Bu da seçim sonucuna çok önemli bir şekilde tesir edecektir.
 
BOŞ OY İLE MESAJ
 

Adayları içine sindiremeyen, beğenmeyen seçmenler, ilk turda boş oy kullanacaklardır. Bu suretle önemli bir mesaj vermiş olacaklardır. Bu oyların geçerli sayılması halinde, kullanılan oy sayısı artacak, fakat hiçbir aday salt çoğunluğu yani yarıdan bir fazla oyu alamadığı için seçilmiş olmayacaktır.
        
Daha iyi anlaşılması için konuyu rakamlara dökersek durum şöyle olacaktır:
 
* Kullanılan toplam oy……..4.110
* Geçersiz oy………………...100
* Boş oy……………………1.000
* A adayı…………………...1.510
* B adayı…………………...1.000
* C adayı……………………..500
 
        
Eğer geçerli oylar olarak yalnızca adaylara verilen oylar nazara alınacaksa, kullanılan Toplam oy sayısı 3.010 sayılacak ve bunun yarısından bir fazlasını alan A adayı seçimi kazanmış olacaktır.
        
Yok eğer geçerli oylara “boş oylar” da dahil olacaksa, o zaman kullanılan Toplam oy saysı 4.010 olacak ve hiçbir aday yarıdan fazla oy alamadığı seçilmemiş sayılacak ve ikinci tur’a geçilecektir.
        
Bu suretle de seçmen esaslı bir mesaj ve ders vermiş olacaktır.
        
Ancak birinci turda boş oy atan seçmenin “tarihi görevi” seçimin ikinci turuna mutlaka katılarak ehven-i şer gördüğü adaya oy vermesidir.
        
Ancak bunun için ve büyük tartışmalar yaşanmaması için YSK.nun, “geçerli oy” kapsamına hangi oyların gireceği hususunu kesin ve net bir şekilde açıklaması zorunludur.
        
Bu açıklama gecikmeksizin yapılmalıdır.