Cumhuriyet Gazetesinin bir kısım yönetici ve yazarları hakkında açılan davada verilen değişik ceza ve mahkumiyet kararları, bir üst derece mahkemesi olan Bölge Adliye Mahkemesinde yani İstinaf Mahkemesinde onandı.

Cezaları 5 yılın altında olan sanıklar,  ceza miktarı yönünden,  en üst yargı yoluna yani  Yargıtay’a itiraz edemiyorlar. Mahkumiyet kararları kesinleşti. Yargılama sırasında tahliye edilen bu sanıklar cezaevine alınarak geri kalan sürelerini yatacaklar.

Haklarında 5 yıldan fazla mahkumiyet kararı verilen sanıklar ise Yargıtay’a itiraz edebilecekler ve geri kalan cezaları bu yargılama süresince ertelenecek.

Yani daha az cezaya mahkum edilenler hapise girerek cezaevinde yatacaklar. Daha fazla cezaya mahkum edilenler ise Yargıtay kararının sonucunu bekleyecekler.

Şimdi buradaki terslik iyice anlaşılmış olmalı.

İşte İstinaf diye kurulan ara mahkemelerin ve temel yasalarda yapılan değişiklik  ve oynamaların sakıncaları olanca açıklığıyla meydana çıkmış oluyor.

Şöyleki; aynı davada, benzer ve ortak suçlarla yargılanan kişilerden bir kısmının aldığı ceza 5 yıldan çok olduğu için, haklarında verilen karar en üst yargı organı olan Yargıtay Başkanlığına intikal edecek ve haklarında verilen mahkumiyet hükümleri infaz edilmeyecek. Belki de çıkacak olan bir af yasasından yararlanarak cezaevine dahi girmeyecekler.

Haklarında 5 yıldan daha az ceza verilen yani bir başka deyişle daha az suçlu görülen kişiler ise, en üst yargı organı olan Yargıtay yoluna başvuramayacaklar. Bu kişilerin cezaları kesinleşmiş sayıldığı için, cezaevine alınarak haklarında verilen mahkumiyet kararları infaz edilecek.

Bu durumda daha az ceza alan yani bir bakıma daha az suçlu bulunan kişiler, kendileri için verilen kararı temyiz edemeyecekler ve hapishaneye girecekler.  Daha fazla suçlu bulunan ve daha fazla ceza alan kişiler  ise en üst yargı organına başvurmak hakkını kazanmış olacaklar, ve cezalarının uygulanması bu kararın sonuna kadar ertelenecek. Diğerleri ise, bu haklardan mahrum edilmiş olacaklar.

Yargıtay’ın, yaptığı üst incelemede, isnat edilen olayda suç unsuru bulmaması halinde, aynı suçu işlediği iddia edilen bir kısım kişiler mahkum oldukları gibi  bu mahkumiyet sicillerine işlenerek sabıkalı sayıldıkları halde, aynı olay ve aynı suçu paylaştığı ileri sürülen diğer kişiler suçsuz bulunarak beraat edeceklerdir.

Hatta ortada böyle bir suç bulunmadığının sabit olmasına rağmen, bazı kişiler, olmayan bir olaydan ve işlenmeyen bir suçtan ötürü hüküm giymiş olacaklardır.

Bütün bu uygulamaların ulusal ve uluslararası hukuk kurallarına ve evrensel insan haklarına aykırı olduğu açıktır. Bu aykırılığa, yasalarda gelişigüzel ve sık sık yapılan değişiklikler yol açmaktadır. Ortada hatalı ve vahim bir yasal düzenleme ve karar vardır. Bölge Adliye Mahkemelerinin ve Yargıtay’ın yetkileri birbirine karışmıştır. Cumhuriyet Gazetesinin bir kısım yönetici ve yazarları hakkında verilen bu karar ve Bölge Adliye Mahkemesine ait yasal düzenlemeler, Türkiye’nin hukuk ve adalet tarihine bir leke olarak düşecektir . Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidilmesi halinde bu kez suçlu bulunanlar; yazarlar değil bu düzenlemeyi yapan ve hatalı kararları verenler olacaktır. Ne yazık ki, bu örnek tek bir uygulamaya yönelik değildir. Hukuk düzenini, adil yargılamayı bozan ve yargı kararlarına güvensizliği doğuran bir çok emsalleri vardır.

Av. A. Erdem Akyüz