Son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye İş Bankası’ndaki hisselerinin hazineye devredilmesi konusu tekrar ve sıkça tartışılmaya başlanmıştır. Bu durumu tarihi süreçle ile birlikte yasal mevzuat açısından değerlendirmenin uygun olacağı kanaatindeyiz.

Öncelikle, Türkiye İş Bankası, Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifleriyle İzmir Birinci İktisat Kongresi'nde alınan “büyük sermayeli milli bir tedavül bankası teşkil edilerek sermayesinin yalnız ahali tarafından temini kabil olmadığı takdirde bir kısmının hükûmet tarafından hisse senedi satın alınmak suretiyle temini ve mütebaki sermayenin münhasıran Türklere aidiyeti” kararı doğrultusunda Celal Bayar'ın liderliğinde Ankara'da 10 personel ile hizmete başlamıştır. 1924 yılının sonlarında İstanbul Şubesi, 1925 yılında ise İzmir ve Bursa Şubeleri açılmıştır.

250.000 lirası ödenmiş 1 milyon lira sermaye ile 26 Ağustos 1924'te tek şube olarak kurulan İş Bankası, 8 kişilik bir kadro ile işe koyulmuştur. Bankanın kurucuları arasında Mustafa Kemal Atatürk'ün yanı sıra taahhüt ettikleri sermayenin en az %10'unu ödeyen 36 kişi bulunuyordu.Tüm Hindistan Müslüman Birliği tarafından Türk Kurtuluş Savaşı'na destek amacıyla gönderilen paradan geriye kalan 250.000 lira, Atatürk'ün bankaya sağladığı sermayeyi oluşturdu.

Atatürk, Dolmabahçe’de yazdığı 5 Eylül 1938 tarihli “El Yazılı Vasiyetnamesinde”, maliki olduğu İş Bankası hisselerinin yönetimini, “bütün nukut, menkul, gayrımenkul emvalinin ve nemasının kime hangi miktarda ve koşullarda ödeneceğini” belirterek CHP’ye “terk ve vasiyet” etmiştir. Atatürk, vasiyetnamesini 1926 tarihli Medeni Kanunun 538. maddesinde düzenlenen şekil şartlarına uygun olarak notere teslim etmiş olup; Atatürk’ün vefatından sonra vasiyetname 28.11.1938 tarihinde Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesince (938/95) açılmıştır. Vasiyetnamenin açılmasından sonra CHP, İş Bankası hisselerini vasiyet koşullarına uygun olarak temsil etmeye başlamıştır. Bununla birlikte; Atatürk, para ve hisse senetlerinin eskisi gibi İş Bankası tarafından nemalandırılmasını, yıllık kârdan bazı gerçek kişilere belli miktarların verilmesini ve geriye kalanın da yarı yarıya olmak üzere Türk Dil ve Tarih kurumlarına tahsis edilmesini de istemiştir. Böylelikle kamuoyunda genel olarak yanlış bilindiği üzere Cumhuriyet Halk Partisi’nin söz konusu hisselerden kaynaklı bir geliri bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında Atatürk’e ait hisselere dair mevcut hukuki durumu da açıklamak gerekmektedir.

Bilindiği üzere Anayasa’nın 35.maddesi Mülkiyet Hakkı’nı güvence altına almaktadır: “Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz

Anayasa’nın bu maddesine göre, mülkiyet ve miras haklarının kullanımı, özüne dokunmamak kayıt ve şartıyla, ancak kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Atatürk’ün hisselerini kanun ve/veya başka bir düzenleme ile hazineye devredilmesi mülkiyet ve miras hakkına aykırılık teşkil edecek olup; daha önce Demokrat Parti döneminde 14.12.1953 tarihinde çıkarılan 6195 sayılı “CHP’nin Haksız Kazançlarının İadesi Hakkında Kanun” ile CHP’nin bütün menkul, gayrımenkul tüm malvarlığı Hazineye devredilmek istenmiş ancak, Atatürk’ün vasiyetini yok sayan ve hukuka, anayasaya aykırı olan 6195 Sayılı Yasa CHP’nin Anayasa Mahkemesinde açtığı dava sonucu iptal edilmiştir. İptal kararının gerekçesinde, 6195 s. Kanunun “Atatürk’ün vasiyetini iptal ettiği” ve bunun “Anayasal teminat altında olan mülkiyet ve miras haklarının müsaderesi anlamına geldiği” vurgulanmıştır.

Aynı şekilde, 18 Ekim 1981 tarihli 17486 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Siyasi Partilerin Feshine Dair 16.10.1981 tarih ve 2533 sayılı Yasa ile diğer partilerle beraber Cumhuriyet Halk Partisi de kapatılmış, aynı Yasanın 3. Maddesi’nde; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kurucusu Atatürk’ün düzenlediği vasiyetnameye göre, maliki olduğu bütün parası ve hisse senetleriyle Çankaya’daki taşınır ve taşınmaz mallarının, o tarihte mevcut tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne belirttiği şartlarla tevdi ettiği idaresi görevi, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren vasiyetname uyarınca tam ve noksansız olarak Devlet Başkanlığı Genel Sekreterliği’nce ifa olunur.” denilerek Atatürk’ün vasiyeti müsadereye tabi kılınmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi 19.06.1992 tarih ve 3821 sayılı Yasa ile 9 Eylül 1992 tarihinde tekrar açılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi, bu Yasa’nın 2. Maddesi’ne dayanarak 12 Eylül askeri rejim tarafından el konulmuş olan bütün varlıklarına yeniden sahip olduğu gibi, Türkiye İş Bankasındaki Atatürk’ün vasiyeti ile temsil ettiği hisseleri de yapılan yargılamalar neticesinde tekrar elde etmiştir.

Bunlara ek olarak, bir vasiyetnamenin iptali, taraf olan ilgililerin itirazıyla ve ancak mahkeme kararı ile mümkün olabilecektir. Cumhuriyet Halk Partisi aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi ise Medeni Kanun’un 559. Maddesi’nin 1. Fıkrası’nda açıkça belirtildiği üzere 10 yıllık zaman aşımına tabidir; bu süre de geçmiştir.

Ayrıca, vasiyetnamede isimleri geçen gerçek kişilerin hiçbirisi artık hayatta olmadığından iptal davası açmaları da mümkün olmamakla beraber; vasiyetin hayatiyetini koruyan tek hükmü; İş Bankası hisselerinin Cumhuriyet Halk Partisi’ne vasiyetini düzenleyen hükmüdür.

Vasiyetnamenin iptali Anayasamıza ve yasalarımıza aykırılığının yanında Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek Protokol No 1 ile mülkiyetin korunması hakkındaki güvenceye de aykırılık teşkil edecektir.

Sonuç olarak; yakın geçmişte iki kez Atatürk’ün vasiyeti gereğince devredilen hisselerin kanunla bir üçüncü şahsa intikali şeklinde düzenlemeler yapılmış ise de, bu hususun uluslar arası sözleşmeler ve Anayasa’ya aykırı olduğu mahkeme kararı ile hükme bağlanmıştır. Kanunla dahi mirasın özüne dokunulamayacağını da dikkate aldığımızda söz konusu hisselere yönelik yapılacak her türlü düzenleme; hukuki dayanaktan yoksun olacağı gibi Atatürk’ün aziz hatırasına da aykırılık teşkil edecektir.