“Değişim ne zaman gereklidir?” sorusuna verilecek en iyi yanıt, gerekli hale gelmeden öncedir. Claus MOLLER

Kadim bir meslek olan, var olduğu günden bu yana insanlara ve toplumlara hizmet eden, gerek insan haklarının, gerekse sivil ve bireysel hakların savunuculuğunu yapan Avukatlık mesleğinin; itibarsızlaştırıldığı, hukukun, hukuk devleti ilkesinin, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının, demokrasinin, laiklik ilkesinin örselendiği bir süreçten geçiyoruz.

Bu süreçte, gerek Avukatlık mesleğinin geliştirilmesi, meslek düzeninin, ahlakının, saygınlığının, gerekse hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının, demokrasinin, laiklik ilkesinin, insan haklarının savunulması ve korunması, Baroların çatı örgütü ve Avukatların en üst kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliği’nin en önde gelen görevi olmasına rağmen, bu görevin, mevcut Türkiye Barolar Birliği yönetimi tarafından, ne yazık ki hakkıyla ve layıkıyla yerine getirilmediğine tanık olduk, olmaya da devam ediyoruz.   

İnsan haklarının, sivil ve bireysel hakların savunuculuğunu yapmak, Avukatlık mesleğinin itibarını korumak, gelişmesini ve alanının genişletilmesini sağlamak, kalitesini artırmak,  her geçen gün daha da ağırlaşan mesleki ve ekonomik sorunları çözmek, hukuka, hukuk devletine, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi ile demokrasiye sahip çıkmak, kuşkusuz her Avukatın görevidir.

O nedenle, bu hususta hepimizin elimizi taşın altına koyması, bu bilinçle hareket etmesi ve sorumluluk alması, yine önümüzdeki süreçte Türkiye Barolar Birliği yönetimine talip olacak ve bu konuda sorumluluk alacak olanların da, bu bilinçte olmaları, Avukatlık mesleğinin yaşadığı sorunları çözebilecek donanıma ve deneyime sahip olmaları gerekir.

Buna göre öncelikli hedef, amaç ve görev; Türkiye Barolar Birliği ile Barolar ve Avukatlar arasında bozulan birliği ve bütünlüğü yeniden tesis etmek, Avukatların ve Baroların üst kuruluşu olmaktan ve onları temsil etmekten uzaklaşan Türkiye Barolar Birliği’ni, yeniden Barolara ve Avukatlara hizmet veren ve onları temsil eden, toplum nezdinde güvenilen, itibar edilen, saygınlığı ve ağırlığı olan bir kurum ve kuruluş haline getirmektir.

Hepimizin bildiği üzere, kuruluş bir insanlar topluluğudur, ortak amaç için bir araya gelen ve çalışan insanlardan oluşur. Kuruluş; toplum, cemaat, aile gibi geleneksel sosyal kurumlardan farklıdır ve o nedenle, belli bir amaca göre tasarlanmış, işine, işlevine, görevine göre tanımlanmıştır. Toplum, cemaat, aile var olan ve var olanı koruyan statükocu kurumlardır. Oysa kuruluş yapandır. O nedenle, kuruluş, statüko bozucu olmak, değişime ve yeniliğe göre düzenlenmiş olmak ve buna göre hareket etmek durumundadır.

Kuruluşun bu işlevlerini yerine getirebilmesi, değişime ve yeniliğe öncülük edebilmesi, bu konuda topluma önderlik yapabilmesi için; statükoyu, alışılmış olanı, bilineni, rahat şeyleri, insani ve sosyal ilişkileri, hukuki, siyasi ve ekonomik işler ile gidişatı sorgulamak üzere düzenlenmiş ve buna göre pozisyon almış olması gerekir.

Kuruluşun işlevi bilgileri verimli ve kullanılır kılmaktır. Gelişmiş ülkelerde kuruluşlar, bilgileri verimli kullandıkları, bilgileri ihtisaslaştırdıkları, kendi amaçları, görevleri ve işlevleri üzerine odaklandıkları, bilgiden bilgiye geçtikleri için toplumlarının ve üyelerinin merkezi konumuna gelmişlerdir. Yine gelişmiş ülkelerdeki kuruluşlar, bu konuma gelebilmek için; güce dayalı olan ve tek bir kişinin egemenliği üzerine kurulu bulunan yapıdan, bilgiye, sorumluluğa, ekip çalışmasına, katılımcılığa, mali ve idari yönden şeffaflığa dayalı bir yapıya dönüşmüşlerdir.

O nedenle, günümüzün kuruluşlarında, kuruluşun amaçları, işlevleri, görevleri, katkıları, performansı konusunda, herkesin, her bir üyenin sorumluluk alması gerekir. Esasen bilgiye ve sorumluğa dayalı bir kuruluşta yönetim işi, birilerini yönetici yapmak değil, herkesi katılımcı yapmak, her bir üyeyi sorumlu kılmaktır.

Bütün bu nedenlerle, Türkiye Barolar Birliği’ni, tek bir kişinin egemenliği üzerine kurulu olmayan, bilgiye, sorumluğa, ekip çalışmasına dayalı bir yapıya dönüştürmek, amaçları, işlevleri, görevleri, performansı konusunda her bir üyeyi sorumlu ve katılımcı yapacak, mali ve idari yönden şeffaf ve denetlenebilir bir konuma getirecek bir yapı oluşturmak acil bir ihtiyaçtır.

Hepimizin çok iyi bildiği üzere, değişimin ve dönüşümün en önemli etmeni düşünmek, ürünleri ve hizmetleri başka bir boyutta ve daha büyük bir içerikte görmektir. Bunu yapabilmek, bu bağlamda değişime ve dönüşüme yön verebilmek için; yeni ve pozitif hedefler belirlemek, stratejik planlar yapmak, değişimi etkileyecek ve değişime yön verebilecek olan herkesle doğrudan ve içten iletişim kurmak, etkileyecek olanlardan etkilenmek, olumlu ve umut dolu bir iklim yaratmak, olağanı tersine çevirmek ve bu amaçla yeni bir yol açmak veya bir yol yapmak, alışkanlıklara bağlı olan ve o nedenle yaratıcılığa, değişime, dönüşüme muhalefet ve hatta düşmanlık eden görüşlere cesaretle karşı koymak gerekir.

Hepimizin bildiği üzere, bugün gelinen aşamada, adalet de, bireyin meşru savunma ve korunma hakkının kolektif organizasyonu olan hukuk da, avukatlık mesleğinin icrası da, meslek örgütlerinin yönetilmesi de, statükoya bağlı olmaktan çıkmış, şimdiden sonra yaratılacak olan geleceğe bağlanmış, çağımızın aşılması gereken zorlukları ulusal çerçevelerin dışına taşmıştır.

Bilimin ve teknolojinin hiçbir sınır tanımaması, enformasyonun tüm dünyada pasaportsuz olarak gezmesi, paranın ve bilginin dünyayı çok hızlı dolaşması, içinde bulunduğumuz ve ıska geçmekte olduğumuz dijital çağın göstergeleri ve geleceğin nasıl şekilleneceğinin ipuçlarıdır.   

Onun için dün olduğundan daha çok bugün, yönetim işinin ve bu işlevin yerine getirilmesi; insan düşüncesini ve insanlar arasındaki iletişimi kıskacı altına alan indirgeyici klişeleri ve kategorileri kırmayı, bu konuda var olan koşullanmaları ortadan kaldırmayı gerektirmektedir.

Bütün bunları yapabilmek, içinde bulunduğumuz dijital çağa ayak uydurabilmek için; birey olarak belli bir reçeteye, slogana, herhangi bir parti çizgisine veya katı bir dogmaya bağlanmamamız, yol değil, yollar olduğunu bilmemiz, hangi partiye mensup ya da hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım, insanların çektikleri acılar ve yaşadıkları baskılar karşısında belli insani standartlardan şaşmamız gerekir.

Bu konuda Barolarımızın ve Türkiye Barolar Birliği’nin yapması gerekenler ise; başta idari ve mali yönden şeffaflık, katılımcılık ve denetlenebilirlik olmak üzere, çağdaş yönetim anlayışının gerektirdiği kurumsal yönetim kurallarını uygulamak, yegane kaynağımız olan Meslektaşlarımızı verimli, donanımlı, başarılı kılacak sistemleri oluşturmak, mesleki fırsatları erken yakalayıp iyi değerlendirmek, mesleğimizin ve ülkemizin geleceği olan Genç Meslektaşlarımızın sorunlarına karşı duyarlı olmak, bu amaçla onların geleceklerine yatırım yapmak, sorun çözücü bir yaklaşımla onları rahatlatacak, onların geleceğe güvenle bakmalarını sağlayacak, mesleğin alanını genişletecek projeksiyonlar ve projeler geliştirip uygulamak, yaptığımız işleri daha da iyi yapmak, el ele vererek hep birlikte çalışmak, böylece yaratacağımız sinerji ile mesleğimizi ve meslek örgütlerimizi yüksek ve katma değer yaratan bir topluluk haline getirmektir.

Bütün bunları yapabilmek, değişime ve dönüşüme öncülük edebilmek, olağan olanı tersine çevirebilmek ve başarılı olabilmek için; yönetim görevine talip bulunanların ve bu göreve gelecek olanların, kendilerini, kendilerine göre öteki olanın düşüncesiyle etkileşim içinde değişime açık tutarak yeni çözümlerin aranacağı ve bulunacağı bir iletişim platformu oluşturması gerekir.

Son bir söz! Onu da İngiliz şair ve yazar Alfred Tennyson söylüyor.

“Gelin dostlarım..!

Henüz vakit çok geç değil.

Yeni bir dünya arayalım,

Bunun için günbatımına kadar uzanalım.

Gücümüz yetmese de

Yeri, göğü sarsmaya,

Yine de sahibiz gerekli cesarete ve isteğe.

Zaman ve kader bizi zayıflatsa da,

İrademiz yeterlidir,

Çabalamaya, aramaya, bulmaya

Ve asla pes etmemeye…”

- TBB, Barolar, Avukatlık, Hukuk, Yargı, Adalet vd. konularla ilgili olarak 2017 yılında Hukuk Ansiklopedisi Blogu’na verdiğim röportaj için bakınız: hukukbook.com/vedat-ahsen-cosar