Çevre kirliliği günümüzde hayatımızı olumsuz etkileyecek düzeyde artmış ve buna bağlı olarak denizler ve su ürünleri bu kirlilikten önemli bir şekilde etkilenmiştir. Bu anlamda Çevre kirliliği önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çevre kirliliği, çevrenin fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkilere bağlı olarak doğal halinin yitirilmesi şeklinde tanımlanabilir.[1]

Denizlerde Meydana Gelen Kirlilik neden olan özneye göre 4 başlık altında inceleme konusu yapılabilir:[2]

1. Deniz kıyıları boyunca kurulmuş bulunan yerleşim merkezleri ve sanayi tesislerinden kaynaklı kirlilik.

2. Hava yolu araçlarından kaynaklanan kirlilik.

3. Denizlerde kurulmuş bulunan platform ve boru hatlarından kaynaklanan kirlilik.

4. Gemi ve deniz araçlarından kaynaklanana kirlilik.

Gemilerden meydana gelen kirlenmeler ise iki başlık altında incelenmelidir:[3]

1. Kazadan kaynaklanan kirlenmeler,

2. Kasıtlı veya bilgisizce yapılan kirlenmeler.

Denizlerin gemi kaynaklı kirletilmesi son yıllarda giderek artmıştır. Bu çalışmada, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesinin hukuki boyutu ele alınacaktır. Bu nedenle yazımızın konusuna bağlı olarak “gemi” kavramı tanımlanmaya muhtaç gözükmektedir.

Gemi kavramı

Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşme’nin[4] (MARPOL - 1973) “tanımlar” başlıklı 2. Maddesinin (4) fıkrasına göre; "Gemi" deyimi, hidrofoil botlar, hava yastıklı araçlar, denizaltılar yüzer vasıtalar ve sabit veya yüzer platformlar dâhil olmak üzere deniz çevresinde faaliyette bulunan her türlü tekne ifade edilmektedir.

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin ‘tanımlar’ başlıklı 3. Maddesine[5] göre; Gemi: Kullanma amacı ne olursa olsun, denizde ve iç sularda kürekten başka bir aygıtla yola çıkabilen tüm deniz araçları, hava yastıklı tekneler, hidrofil botlar, platformlar ve denizaltılar gibi her türlü yapı ve tipteki tekneyi ifade etmektedir.

İlgili Mevzuat

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının[6] 56/1. maddesinde; bireylerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/2. Maddesinde; çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara bir ödev olarak verildiği ifade edilmektedir.

Anayasamızda yer alan bu temel ilkelere bağlı olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de bu ilkelerin benzer şekilde yasal düzenlemeye bağlandığı görülmektedir.

Gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuat hükümlerine göre; gerçek veya tüzel kişi olarak tüm gerçek ve tüzel kişilerin, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olduğunu, alınacak önlemlere ve tespit edilen kurallara uymakla yükümlü olduklarını ifade edebiliriz.

Burada “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” ilkesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 1. maddesinde Kanun’un amaçları arasında yer almaktadır.

Bundan başka “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı”, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181 ilâ 184. maddeleri kapsamında koruma altına alınmıştır. Ayrıca 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta da çevrenin korunması amaçlanmıştır. Sonuç olarak çevreyi kirletme eyleminin farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlandığını söyleyebiliriz.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/1 maddesinde, atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi eylemi suç olarak düzenlenmiştir.[7]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/1 maddesinde; İlgili kanunlarla belirlenen teknik yöntemlere aykırı bir şekilde, çevreye zarar verecek tarzda atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesi “kirletme” olarak tanımlanmaktadır. Burada suç, atık veya artıkların teknik yöntemler aykırı şekilde bir defa alıcı ortama verilmesiyle ortaya çıkmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/1 maddesinde bahsi geçen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” deyiminden kastedilen kavramın değerlendirilmesinde gözetilecek mevzuatta yer alan yasal düzenlemeler şunlardır:

1) 2872 sayılı Çevre Kanunu,

2) 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu,

3) 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu,

4) 3213 sayılı Maden Kanunu,

5) Yukarıda belirtilenlere benzer çevre düzenlemesi içeren kanunlar.

6) İlgili kanunlara (çevre ile ilgili) dayanılarak çıkarılmış Yönetmelikler.

“ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali

“ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; yasal mevzuatta açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.[8]

“Çevreyi kirletmeme” ilkesi

“Çevreyi kirletmeme” ilkesi genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8/1 maddesinde yasaklanan hususlar şunlardır:

1. Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde atılması yasaklanmıştır.

2. ilgili yasa ve yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve usullere aykırı bir tarzda doğrudan ve dolaylı şekillerde atık ve artığı alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8/2maddesine göre, kirlenme olasılığının varlığı halinde yerine getirilmesi gereken yükümlülükler şunlardır:

1) İlgililer kirlenmeyi önlemekle yükümlüdür.

2) Kirlenmenin ortaya çıkması halinde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli önlemleri almakla yükümlü kılınmıştır.

Atık ve Artık kavramı

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık kavramı, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü maddeyi ifade etmektedir.

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin ‘tanımlar’ başlıklı 3. Maddesine göre; Atık kavramı: Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonunda, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıştıkları alıcı ortamların doğal bileşim ve özelliklerinin değişmesine yol açarak dolaylı veya doğrudan zararlara yol açabilen ve ortamın kullanım potansiyelini etkileyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerle atık enerjiyi ifade etmektedir.

‘Artık’ kavramı ise çevre ile ilgili mevzuatta tanımlanmamıştır. ‘Artık’ kavramı sözlük anlamı olarak; yenildikten, içildikten, kullanıldıktan sonra geriye kalan, bir şeyden artan, kalan bölüm şeklinde tanımlanmaktadır. Çevre mevzuatı açısından, bir maddenin tüketimi, kullanımı veya harcanmasından sonra maddenin bir kısmının kalması, artması ‘artık’ kavramı ile izah edilebilir. Yani tüketilmeden geriye kalan kısım ‘artık’ olarak tanımlanabilir.

Alıcı ortam

Alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir.

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin ‘tanımlar’ başlıklı 3. Maddesine[9] göre; Alıcı ortam, Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltı suları gibi yakın veya uzak çevreyi ifade etmektedir.

Atıksu

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin ‘tanımlar’ başlıklı 3. Maddesine göre; Atıksu kavramı: Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen suları ifade etmektedir.

Çevreyi kirletme suçları

Çevreyi kirletme suçu iki başlık altında inceleme konusu yapılmaktadır:

1) Çevreyi kasten kirletme suçu (TCK m. 181)

2) Taksirle kirletme suç (TCK m. 182)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/1 maddesinde, “çevreyi kasten kirletme” suçu düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 182/1 maddesinde ise, “taksirle kirletme” suçu hüküm altına alınmıştır.

“Çevreye zarar verecek şekilde” kavramı

2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ile gerçekleşen somut bir zarar kastedilmemektedir. Bu kavram, zarar vermeye elverişliliği, zarar olasılığını ifade etmektedir.

Suçun oluşması

Suçun oluşumu için atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama veya bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi gerekir. Yasal düzenlemeye göre, çevrenin kasten kirletilmesi eylemi tehlike suçudur. Zararın ortaya çıkması hali, bu suçta unsur değildir. Ayrıca bu durum cezalandırma şartı olarak da öngörülmemiştir.

Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/3 maddesinde, atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali hüküm altına alınmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/3[10] maddesinde bu durum cezayı artıran bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181/4 maddesinde ise; çevrenin kirletilmesi eyleminde kullanılan atık veya artıkların, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması hali cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.[11]

Su kaynakları

2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (ı) ve (n) bentleri dikkate alındığında su kaynakları üç ayrı grup içinde incelenmelidir:

1) Denizler,

2) İçme ve kullanma suları (yapay veya doğal göller, barajlar, akarsular, yer altı suları vb.),

3) İçme ve kullanma suyu sağlama amacı dışındaki sular.

Çevre mevzuatında tanker, gemi ve diğer deniz araçlarının kirletme faaliyetleri ayrıca düzenlenmiş ve sular her türlü kirlenmeye karşı koruma altına alınmıştır.

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği

Ülkenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için, su kirlenmesinin önlenmesini sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirlemek amacıyla Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği[12] çıkarılmıştır. (m.1)

Bu Yönetmelik su ortamlarının kalite sınıflandırmaları ve kullanım amaçlarını, su kalitesinin korunmasına ilişkin planlama esasları ve yasaklarını, atıksuların boşaltım ilkelerini ve boşaltım izni esaslarını, atıksu altyapı tesisleri ile ilgili esasları ve su kirliliğinin önlenmesi amacıyla yapılacak izleme ve denetleme usul ve esaslarını kapsar. (m. 1)

Bu Yönetmelik, 9.8.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 8, 9, 11, 12, 15 ve 20 nci maddeleri ile 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesi hükmüne dayanılarak hazırlanmıştır. (m. 2)[13]

İçme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasakları

İçme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasakları, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 16 ilâ 21. maddelerinde hüküm altına alınmıştır.

Denizlerle ilgili kirletme yasakları

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 23. maddesinde denizlerle ilgili kirletme yasaklarına yer verilmiştir.

Atıksuların boşaltım ilkeleri

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 25 ilâ 36. maddelerinde ise atıksuların boşaltım ilkeleri açıklanmıştır.

Denizlerle İlgili Kirletme Yasakları

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin (SKKY) 23/1 maddesine göre; bu Yönetmeliğin 6. maddesinde verilen kirletici etkileri doğuran her türlü deniz ve kıyı suyu kullanımı ile boşaltımlar tamamen yasaklanmış veya izne tabi kılınmıştır.

Türkiye’nin karasularına doğrudan yapılacak deşarj ve atık boşaltımlarının izinsiz yapılmasına getirilen yasaklama hükümleri, ülkenin ekonomik kullanım hakkı olan sulara dışardan gelecek dolaylı etkileri de ihtiva eder. Bu tür durumlarda İdare, bu etkileri yaratan veya yaratma tehdidini oluşturanlara karşı gerekli tedbirleri alır.

Denizlerle İlgili Kirletme Yasakları şunlardır: (SKKY m. 23)

a) Yasaklanmış veya izne tabi kılınmış maddeleri boşaltma ve atma yasağı: Gerekli izni almadıkça Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde belirlenmiş sulara veya bu suları etkileyebilecek yakın sulara yasaklanmış veya izne tabi kılınmış maddeleri, Türkiye’den veya Türkiye dışından getirerek boşaltmak ve atmak yasaktır.

b) Türkiye’nin hükümranlık bölgesine giren denizlerde gemiler ve uçaklar tarafından petrol ve yağ benzeri aktı ve/veya sıvı atıkların atılması ve/veya boşaltılmasının yasak olması: Burada şu kurallara uyulmalıdır:

1) Gemilerden çöp, petrol ve petrol türevleri ile bunlarla bulaşık sintine suları, kirli balast suları, slaç, slop, yağ ve benzeri katı ve sıvı atıkların atılması veya boşaltılması yasaktır.

2) Her türlü kargo artıklarının ve bu denizler üzerindeki hava sahasında seyreden uçakların atıklarının boşaltılması yasaktır.

3) Gemilerden kaynaklanan atıklar lisanslı atık kabul tesislerine ve/veya lisanslı atık alma gemilerine verilir.

4) Gemilerden evsel nitelikli atıksu boşaltımı tüm gemiler için 24.6.1990 tarihli ve 20558 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşmenin Ek-IV hükümlerine tabidir.

5) Hassas alan niteliğindeki koy ve körfezlerde, gemide arıtma cihazı olsa dahi gemilerden evsel nitelikli atıksu boşaltımı yasaktır.[14]

c) Yüzme ve rekreasyon amacıyla kullanılan kıyı sularının kirlenmesinin önlenmesi: Bunun için sahillerin kum bandı üzerinde veya burayı etkileyecek yakınlıkta inşa edilen fosseptiklerin sızdırmasız olması ve oluşan atıksuyun arıtma tesisi veya kanalizasyon sistemine verilmesi zorunludur.[15]

d) Petrol ve türevlerini işleyen, doldurup-boşaltan, depolayan işletmeler: Bu işletmeler açısından kaza sonucu ve istenmeyen özel durumlar nedeniyle su ortamlarına petrol boşalması olasılığı dikkate alınarak, gerekli acil müdahale planlarını yapmakla, personel, ekipman ve malzemeyi her an hazır bulundurmakla yükümlü tutulmuşlardır.[16]

e) Su ortamına dağılmış petrol petrol ile ilgili işlemler: Kaza nedeniyle yangın tehlikesinin bulunduğu durumlar hariç olmak üzere, Bakanlığın uygun görüşü alınmadan su ortamına dağılmış petrolün dibe çöktürülmesi veya kimyasal dispersant kullanılarak seyreltilmesi yasaklanmıştır.

f) Hafriyat artıkları, moloz, arıtma ve proses artığı çamurlar ve benzeri atıklar: Bu atıkları bertaraf amacıyla deniz ve kıyı sularına boşaltımı yasaklanmıştır.

g) Balıkçılıkla ilgili olarak yapılan, su ürünleri ekimi ve balık, sünger ve diğer su ürünleri kalıntılarının geri boşaltımı ve buna benzer işlemler: Bu tür eylemler liman, koy ve körfezlerde Bakanlığın uygun görüşü alınmadan yapılması yasaktır.

h) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen, kıyı ve açık denizlerde su ürünleri yetiştiriciliği: Bu amaçla yapılan potansiyel alan belirleme çalışmalarında Bakanlığın görüşünün alınması zorunlu tutulmuştur.[17]

Suların Korunacağı Kirletici Etkenler

Alıcı su ortamlarında evsel, endüstriyel, tarımsal, deniz trafiği ve benzeri kaynaklardan dolayı kirlenmeye neden olan başlıca etkenler şunlardır: (SKKY m. 6/1)

1) Fekal atıklar,[18] (SKKY m. 6/1-a)

2) Organik atıklar,[19] (SKKY m. 6/1-b)

3) Kimyasal Atıklar, (SKKY m. 6/1-c)

4) Aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin, alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, (SKKY m. 6/1-d)

5) Atık ısı,[20] (SKKY m. 6/1-e)

6) Radyoaktif atıklar, (SKKY m. 6/1-f)

7) Deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, (SKKY m. 6/1-g)[21]

8) Gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), (SKKY m. 6/1-h)[22]

9) Yukarıda sayılanların dışında kalan 31/12/2005 tarihli ve 26040 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmelik eklerinde belirtilen maddeler. (SKKY m. 6/1-ı)[23]

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnek olarak gösterilmiştir. Bu etkenler sınırlı sayıda olmak üzere tespit edilmemiştir. Bu yasal düzenlemede sadece kirletmeye neden olabilecek haller örnekleme yöntemi ile ve sınırlayıcı olmayacak şekilde belirlenmiştir.

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin ‘Suların korunması ile ilgili esaslar’ başlıklı 4/j maddesinde[24] Atık suların arıtılmadan alıcı ortama verilmesinin yasak olduğu, arıtılmış atık suyun verileceği alıcı ortam için belirlenmiş kalite standartlarının olumsuz yönde etkilenmemesinin gözetilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddesinin (d) bendinde ise; her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılmasının yasak olduğu hükme bağlanmıştır.

Yukarıda ifade edildiği üzere, denizlere deşarj izni bazı hallerde atıksuyun arıtılmış olması şartına tabi kılınmıştır. Bundan başka, atıksuyun arıtılmış su olduğunun kabul edilebilmesi için de, bunların Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 31. maddesinde belirtilen 16 sektör açısından Yönetmeliğin ekindeki tabloda gruplar halinde öngörülen limit deşarj değerlerine uygun olması zorunlu tutulmuştur.

Aksi bir halde atıksuyun tam olarak arıtıldığından, dolayısıyla deşarj edilme koşulunun gerçekleştiğinden söz edilemeyecektir.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerle, çevrenin kirletilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu yasal düzenlemeler kişilere, temiz, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı sağlanmak amacıyla kaleme alınmış ve yürürlüğe sokulmuştur.

YARGITAY UYGULAMASI

Tekne ile yasak algarna avcılığı yaparken algarna takımlarını kesip denize atma

Yargıtay, sanığın kaptanı olduğu tekne ile yasak algarna avcılığı yaparken Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekipce fark edilmeleri üzerine algarna[25] takımlarını kesip denize attığı ve deniz kirliliğine sebep olmak suretiyle çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlemiş olduğu iddiasıyla çevrenin kasten kirletilmesi suçundan dava açıldığı olayda; sanığın algarna ağlarını alıcı ortam olan denize doğrudan bırakması suretiyle 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 4/j ve 23. maddelerine aykırı davranarak deniz kirliliğine neden olduğunu ve suçun oluştuğunu hükme bağlamıştır. [26]

Balık avlama teknesinin avcılıkta kullandığı trol takımlarını denize bırakması

Yargıtay genel olarak, sanığın trol ağlarını alıcı ortam olan denize doğrudan bırakması şeklindeki eylemin, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 4/j ve 23. maddelerine aykırı olduğunu ve bu eylemin deniz kirliliğine neden olduğunu ifade etmektedir.[27]

Denize kirli su deşarj etme

Denize kirli su deşarj etme eylemlerinde atılı suçun oluşup oluşmadığı konusunda bilirkişi raporu alınmalıdır. Yani denizin kirletilip kirletilmediğinin bilirkişi aracılığıyla araştırılması gerekir.

Yargıtay, suç tarihinde sanığın 4. kaptan ve vardiya zabiti olarak çalıştığı CT Dublin isimli geminin iskele güverte frengisinden denize kirli su deşarj ettiği, alınan numunelerde kirliliğin tespit edildiğinden bahisle sanık hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlemiş olduğu iddiasıyla kamu davası açıldığı olayda; sanığa yüklenen suçun oluşup oluşmadığının ve sanığın eylemden sorumluluğunun olup olmadığının tespiti bakımından, üniversitelerin su ürünleri, çevre ve kimya mühendisliği ile deniz işletmeciliği ve yönetimi bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete dosyanın tevdii edilerek, suç tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuat ile birebir ilişki kurmak suretiyle ve Yargıtay denetimine imkân sağlayacak nitelikte bilirkişi raporu alınması gerektiğini ifade etmiştir.[28]

Gemiden denize petrol türevi atıkların deşarjına imkân sağlamak suretiyle ihmali hareketle çevrenin kasten kirletilmesi

Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 6. maddesinin (h) bendinde “gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri)” kirlenmeye neden olan başlıca etkenler arasında düzenlenmiştir.

Gemi Söküm Yönetmeliği’nin[29] ‘Çevre Kirliliğine Yönelik Tedbirler’ başlıklı 8. Maddesinin 1) numaralı bendinde; hurda gemilerin sıvı atıkları, sökülecek geminin yanına yanaştırılacak yüzer duba ve benzeri veya karadan yanaştırılacak sıvı atık toplama tankına gerekli çevre, sağlık ve güvenlik önlemleri alınarak boşaltılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu yasal düzenlemeye göre; sıvı atık toplama dubası, tankı gibi yerlerde toplanan atıkların, işletmeciler tarafından kurulu olan lisanslı ara depolama tesisinde depolandıktan sonra, Çevre ve Orman Bakanlığınca lisans verilmiş kuruluşlar veya yapılacak protokole uygun olarak rafineri yoluyla arıtılmaları sağlanır.

Atıkların arıtma tesisine taşınmaları ile ilgili işlem ve eylemler gümrük idaresinin denetimi ve kontrolü altında yapılmalıdır.

Yargıtay, L.. Gemi S.. Ltd. Şti müdürü olan sanığın, Gemi S.. Yönetmeliğinin 8. maddesi uyarınca çevre, sağlık ve güvenlik risklerini önlemek amacıyla gerekli doğrudan tedbirleri almadan sökümü yapılan olayda, gemiden denize petrol türevi atıkların deşarjına imkan sağlamak şeklinde ortaya çıkan eylemin ihmali hareketle çevrenin kasten kirletilmesi suçunu oluşturduğunu, sanığın eyleminin çevrenin taksirle kirletilmesi şeklinde nitelendirilerek ön ödeme önerisini yerine getirdiğinden bahisle düşme kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir.[30]

Deniz yüzeyine petrol türevi yağ/yakıt bırakma

Yargıtay, sahil Güvenlik ekiplerinin helikopterle icra ettiği görev sırasında, sanığın S. isimli yatından kaynaklanan deniz yüzeyinde petrol türevi yağ/yakıt kirliliği tespit edildiği, Sahil güvenlik ekipleri, yatın yanına gittiklerinde hava şartları nedeniyle kirlenmenin etkilerinin kaybolduğu için denizden numune alamadığı olayda; sanığın, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20/ı, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 6 ve 23. maddelerinde düzenlenen denizi kirletme yasağına aykırı davranarak, çevreyi kasten kirletme suçunu işlediğini, numune dahi alınamadan deniz yüzeyindeki kirliliğin kaybolması dikkate alındığında atığın miktarı itibariyle denizde kalıcı etki bırakması mümkün olmadığını ifade ederek suçun oluştuğuna hükmetmiştir.[31]

Tekneden denize sintine suyunun deşarj edilmesi

Yargıtay, sanığa ait tekneden denize sintine suyunun deşarj edildiği olayda, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nin 23 ve 26. maddelerine aykırı olarak arıtılmamış kirli suyun doğrudan alıcı ortam olan denize deşarj edilmesi suretiyle çevrenin kasten kirletildiğini ve suçun oluştuğunu ifade etmiştir.[32]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------------

[1] Mustafa Yipel Ve Ender Yarsan, “Güncel Endişe: Su Ürünlerinde Kirlilik’’, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Dergisi 2012: 3 – 4, ss. 78-87, s. 79.

[2] https://cevreonline.com/deniz-kirliligi-ve-kaynaklari/; ET: 01.01.2021.

[3] https://cevreonline.com/deniz-kirliligi-ve-kaynaklari/; ET: 01.01.2021.

[4] Bu Sözleşme, 3 Mayıs 1990 tarihli ve 90/442 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak 24 Haziran 1990 tarih ve 20558 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.

[5] (Ek:RG-13/2/2008-26786)

[6] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Kanun Numarası: 2709, Kabul Tarihi: 18.10.1982, Yayımlandığı Resmî Gazete: Tarih: 9.11.1982 Sayı: 17863 (Mükerrer), Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt: 22 Sayfa: 3.

[7] Madde 181 - (1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

[8] Burada belirtilen yasal düzenlemeler, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerdeki aykırılık halleri kastedilmektedir.

[9] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[10] (3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.

[11] Bu durumda beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adli para cezasına hükmolunacaktır.

[12] Resmî Gazete Tarihi: 31.12.2004, Resmî Gazete Sayısı: 25687

[13] Hukuki Dayanak, Madde 2 - (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[14] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[15] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[16] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[17] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[18] Fekal atıklar: Bir su kütlesinin özellikle bakteriyolojik açıdan kirlenmesine neden olan, insan veya sıcak kanlı hayvanların idrar, dışkı ve kalıntılarını ifade eden bir kavramdır. Bkz.; Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 3. Maddesi.

[19] Organik atık: Karıştıkları su ortamında biyokimsayal olarak parçalanarak oksijen tüketimine yolaçan organik maddeleri ifade eder. Bkz.; Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 3. Maddesi.

[20] “Atık ısı, işleyen makineler ve enerji kullanan işlemler sonucu zorunlu yan ürün olarak üretilir, örneğin buzdolabı havası ısıtır ve yanmalı motorlar çevreye ısı yayar. İnsan kaynaklı atık ısı kentsel ısı adası etkisinin gelişmesine yardımcı olur. En büyük atık ısı, makinelerden(örneğin, elektrik jeneratörleri ve endüstriyel işlemler örneğin, çelik ve cam üretimi) ve bina yüzeylerindeki ısı kaybından kaynaklanır. Atık ısıya ana katkıyı taşıt yakıtlarının yakılması sağlar.” Bkz.; https://tr.wikipedia.org/wiki/At%C4%B1k_%C4%B1s%C4%B1,ET: 02.01.2021.

[21] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[22] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[23] (Değişik:RG-13/2/2008-26786)

[24] j) (Ek:RG-13/2/2008-26786)

[25] Algarnanın, trol isimli düzeneğin demir borularla çerçevelenmiş daha küçük bir modeli olduğu bilinmektedir.

[26] Y.18.CD,E: 2019/23942, K: 2020/5236, T: 02.03.2020.

[27] Y.18.CD,E: 2019/589, K: 2019/4752, T: 12.03.2019, Sanığın olay tarihinde Davutlar önlerinde yasak alanda dip trolü ile su ürünleri istihsalinde bulunan "K…" isimli balık avlama teknesinin avcılıkta kullandığı trol takımlarını denize bırakarak çevre kirliliğine yol açtığı iddiasıyla çevrenin kasten kirletilmesi suçundan dava açıldığı anlaşılmıştır.

[28] Y.18.CD,E: 2019/13623, K: 2020/5731, T: 09.03.2020.

[29] Resmî Gazete Tarihi: 08.03.2004, Resmî Gazete Sayısı: 25396.

[30] Y.4.CD, E: 2013/7387, K: 2014/36816, T: 22.12.2014.

[31] Y.4.CD, E: 2012/4005, K: 2014/34038, T: 24.11.2014.

[32] Y.18.CD,E: 2015/13140, K: 2016/8834, T: 27.04.2016.