Özel hayat kavramıve bu bakımdan özel hayata saygı hakkı günümüz insanını fazlasıyla ilgilendirmektedir. Özellikle internetin hayatlarımıza dahil olmasıyla ve bilgiye ulaşmanın inanılmaz bir şekilde kolaylaşmasıyla, herkes kabul edecektir ki, özel hayat alanlarımız oldukça daralmıştır. Buna paralel olarak ise, özel hayata dair olan birçok husus, internet ya da diğer iletişim yollarıyla ve bir anda toplumun ilgisine sunulabilmektedir.
 
Bu açıdan; bir devlet görevlisine (örneğin Mit`te görevli istihbarat uzmanı) ait olduğu iddia edilen ve toplumun olumsuz yönde tepkisini çekebilecek nitelikte içerik (örneğin cinsel içerik) barındıran bilgilerin kişinin rızasıhilafına internette yayınlanmasıya da özel hayatıilgilendiren bu ve benzeri bilgilerin bir şekilde elde edilerek tespit edilmesi üzerine hakkında disiplin soruşturmasıbaşlatılmasıve bu soruşturma neticesinde bu kişinin başka bir kuruma naklen atanmasıhususunu insan haklarıçerçevesinde incelemek istiyorum bu yazımda.
 
Konunun, Anayasanın 20. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 8. maddesi  (özel hayata saygıhakkı) ile bu maddeye ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM/Mahkeme) içtihatlarıışığında yorumlanması gerektiği kanaatindeyim.
 
Özel hayata saygı hakkına ilişkin ihlal nedeniyle yapılacak inceleme kapsamında, öncelikle korunan menfaatin hakkın kapsamına girip girmediğinin, ikinci olarak hakkın kapsamı içinde olduğu tespit edilen menfaate yönelik bir müdahale olup olmadığının, müdahalenin varlığı halinde bunun Anayasanın 20. ve 13. maddelerinde, Avrupa İnsan HaklarıSözleşmesinin (AIHS/Sözleşme) 8. maddesinde öngörülen şartlara uygun olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
 
Somut olay açısından, bu kişinin devlet memurluğundan meslekînedenlerle yürütülen bir disiplin soruşturmasıneticesinde çıkarılmamışolduğu açıktır. Bu şartlar altında, özel yaşamına ait unsurlar gerekçe gösterilerek verilen başka bir kuruma naklen atanma kararının, kişinin özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır.
 
Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün, yani müdahalenin hukuki bir temelinin mevcut olup olmadığıdır (bkz. AYM B. No. 2013/2187, 19/12/2013, §36). Bu tür bir müdahalenin hukuka göreyapılmışsayılmasıiçin; müdahalenin bir hukuki dayanağının bulunmasını, bu hukukun erişilebilir ve öngörülebilir olmasınıve bireyi keyfi müdahalelere karşıkorumasınıgerektirir.
 
Yukarıda örnek olarak düşündüğüm olay kapsamında, örneğe konu kişinin, Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünüiçve dıştehditlere karşıkoruma görevi çerçevesinde diğer devlet kurumlarından farklıkriterler gözetilerek kurulmuşolan MİT Müsteşarlığında istihbarat uzmanıolarak operasyon görevi ile yetkili ve Devletin hassas ve gizli bilgilerine sahip olduğu dikkate alındığında, belirli bir disiplin altında çalışma yükümlülüğüolduğunun kabulüile bu yükümlülüğüyerine getiremediğinin anlaşılmasınedeniyle bu kişinin başka bir kuruma naklen atanmasıhususu ile karşıkarşıya bulunduğumuzu hatırlatmak isterim.
 
Bu kapsamda 2937 sayılıKanunun 19. maddesinin hatırlatılmasıuygundur:
MİT fiili kadrosuna dahil personelden teşkilatın özelliği ve hizmetin gerekli kıldığışart ve vasıflar gözönüne alınarak teşkilata intibak edemedikleri üstlerince tescil edilenler, MİT Müsteşarının teklifi ve Başbakanın uygun görmesi üzerine genel hükümlere göre başka bir kurum veya kuruluşa naklen atanırlar.
 
Diğer yandan, müdahalenin varlığıtespit edildiği takdirde, kanuni bir dayanağının bulunup bulunmadığı, 20. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen sınırlama nedenlerinden birisine dayanıp dayanmadığı, 13. maddede yer alan öze dokunmama, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma ve ölçülülük ilkelerine uyulup uyulmadığıdeğerlendirilmelidir (Bkz. Anayasa Mahkemesinin 9/1/2014 tarih ve 2013/533 nolu [Ercan KANAR] bireysel başvuru kararı, par. 53).
 
Müdahalelerin hangi hallerde meşru bir amaçtaşıdığı, bir başka deyişle haklarısınırlama sebepleri AİHSnin 8. maddesinin ikinci fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre, ulusal güvenlik, kamu güvenliği,ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunmasıve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasıamaçlarıyla söz konusu haklara müdahale edilebilir. Bu bakımdan, sözleşmeci devletlerin takdir yetkisi bulunmaktadır. AİHM Leander/İsveçkararında devletin acil sosyal ihtiyacıdeğerlendirmek ve özellikle de milli güvenliği koruma araçlarınıseçmeye yönelik takdir yetkisinin oldukça genişolduğuna vurgu yapmıştır.
 
AİHM de Sözleşmenin 8. maddenin 2. paragrafındaki gereksinimler yerine getirildiği takdirde böyle bir müdahaleyi meşru kabul etmektedir. Buna göre müdahalelerin kanunla öngörülmüş”olması, bu madde bağlamında meşru bir amacı(somut olayda ulusal güvenlik) hedef almasıve bu meşru amacıgerçekleştirmek için demokratik bir toplumdagerekli olmasışarttır. Bu gereklilik, acil bir sosyal ihtiyaca dayanan ve meşru amaçla orantılıolan bir müdahaleyi kapsamaktadır. (Gillow/Birleşik Krallık, 9063/80, 24 Kasım 1986, par.55; Leander/İsveç, 9248/81, 26 Mart 1987, par.59; Olsson/İsveç, 10465/83, 24 Mart 1988, par. 67). AİHM, gereklilik şartının, müdahalenin bir toplumsal ihtiyaçbaskısına karşılık gelmesi ve izlediği meşru amaçla orantılıolmasıanlamına geldiğini belirtmektedir (bkz. Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, 25 Mart 1983, par. 97; Horych/Polonya, no. 13621/08, 17 Nisan 2012, par. 123).
 
AİHM, ulusal güvenlikle ilgili birimlerin, mensuplarının baz