Son günlerde değil, son yıllarda, çok sayıda “tarikat, tekke” ve benzeri; okul, kurs gibi eğitim yerleri ve bu eğitimi alanlar için yurt, lojman gibi yerler açılmıştır. Bu yerlerde, din dışı ağır eğitimler verilmekte, hukuka ve ahlaka aykırı bir çok olaylar yaşanmaktadır.

Son günlerde değil, son yıllarda; Hacı, hoca, şeyh, derviş, mürid gibi isimler kullanılmakta ve hatta bu kişiler, bu isimler altında, yazılı ve görsel yayınlar yapmaktadırlar.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “İnkılap Kanunlarının Korunması” başlığı altındaki 174. Maddesinde, bu konulara ilişkin düzenlemeler ve yasaklar vardır.

Maddenin “İnkılap Kanunlarının Korunması” başlığı altında, bu maddede yer alan düzenlemelerin amacı; Türk Toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini korumak olarak gösterilmiştir. Ayrıca bu Anayasanın Halkoylaması ile kabul edildiği vurgulanarak, madde de yer alan İnkılap Kanunlarını yani Devrim Yasalarını değiştirmek, kaldırmak bir yana, Anayasa aykırı olduğu şeklinde dahi anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağı esası getirilmiştir.

Bu madde de yer alan düzenlemeler;

1.- Tevhidi Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu,

2.- Şapka İktisası (Kullanımı) Hakkında Kanun,

3.- Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (Kapatılmasına) ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına (Yasaklanmasına ve Kullanılmamasına) Dair Kanun,

4.-Türk Medeni Kanunu ile kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde, medeni nikah esası ile yapılacağına Dair Kanun,

5.- Beynelmilel Erkamın (Uluslararası Rakamların) Kabulü Hakkında Kanun,

6.- Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun,

7.- Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun,

8.- Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun’dur.

Bu kanunların her birinde, kanuna aykırı davranılması halinde ağır yaptırımlar, hapis, para ve kapatma cezaları öngörülmüştür.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda yer alan, bu düzenlemelerden hangisinin, ne kadar uygulandığına bakmak gerekir:

Öğrenim Birliği tamamen bozulmuş, özel okullar yanında, çeşitli cemaat okulları, Kuran kursları, Arapça eğitim veren okul ve kurslar, yurtlar açılmıştır.

Çağdaş giysi, şapka kullanılmadığı gibi; açık alanlarda fesli, külahlı, şalvarlı, cübbeli, türbanlı, çarşaflı kişiler dolaşmağa ve hatta yalnızca bu kişilerin katıldığı programlar yapılmaya başlanmıştır.

İsimlerini dahi bilmediğimiz çok sayıda tarikat, tekke, zaviye, türbeler açılmıştır. Buralarda çağdışı, bağnaz ve tehlikeli eğitim verildiği gibi tehlikeli bağlantı ve sapmalarla dolu bir yeni nesil üretilmektedir.

Bunların hiç birine “yok diyemeyeceğimiz” gibi, bu uygulamaların Anayasa aykırı olduğu ve Anayasa’nın ihlali suçu işlendiği açıktır.

İşin en üzücü ve şaşırtıcı yönü; bu yolu açan ve destekleyenlerin hiç birinin, bu yolu seçmedikleri, çocuklarına ve torunlarına bu tür bir eğitim aldırmadıklarıdır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Efendiler ve ey Millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.” Sözünü unutmamalıyız.


Avukat Ahmet Erdem AKYÜZ