ÇOCUK KİMİN?

Mesleğe yeni başladığım yıllarda bir müvekkilim için Muğ­la Cezaevine gitmiştim. Müvekkille görüştükten sonra ceza in­faz memurlarından biri yanıma gelerek, bir kadın tutuklunun Marmaris’ten gelen bir avukatla görüşmek istediğini ve benim de Marmaris’ten geldiğim için istersem kadın tutuklu ile görü­şebileceğimi söyledi.

Biraz merak çokça da yeni bir iş bulma ümidi nedeniyle ka­bul ettim. Perihan isminde 30 yaşlarında normal giyimli, beyaz tenli, boyama sarı saçlı bir bayanla karşılaştım. Tutuklu bayan, İzmir’de yaşadığını, tatil için Marmaris’e geldiğini, hırsızlık/ yankesicilik nedeniyle Marmaris’te tutuklandığını, böyle bir suç işlemediğini, üzerinde de herhangi bir çalıntı malın çık­madığını ancak hakimin kendisinden hoşlanmadığını ve bu yüzden tutuklandığını söyledi.

Tutuklu kadının benim için söylediği daha önemli konu; yeni doğum yaptığı, çocuğunun sarılık olduğu ayrıca çocuğunu emziremediği ve memelerinin süt nedeniyle çok ağrıdığı sütünü de cezaevi ortamında sağa- madığını söylemesi oldu. Bu dediklerini kanıtlayıp kanıtlayamayacağını sorduğum­da annesi ya da bir yakınının bu belgeleri bana ulaştıracağını söyledi.

Para konusunda sorunu olmadığını ancak ilk celsede mutlaka çıkması gerektiğini söylemeyi de ihmal etmedi. Bunun üzerine o zamana göre oldukça iyi bir para istedim. İlk celse tahliye olduğunda mahkeme salonunun kapısında bu paranın bana verileceğini ve para konusunu merak etmememi yineledi. Anlaşma üzerine cezaevine noter götürerek vekaletname aldım.

Bir iki gün sonra da çocuğun doğum kaydı ve sarılık olduğuna dair doktor raporu elime ulaştı. Gerçekten üzüldüm ve dosyaya oldukça iyi bir şekilde ha­zırlandım. Biraz da o zamanın Marmaris Adliyesi’nden söz etmeliyim. Üst katı Kaymakamlık olan Marmaris Adliye binasında duruş­malar genelde hakimlerin odasında yapılırdı. Sadece küçük bir duruşma salonu vardı ve sadece asliye ceza mahkemesinin du­ruşmaları bu salonda yapılırdı. Salonda izleyici sandalyelerin olduğu yer ise dosyalarla ve bozuk daktilolarla dolu olduğu için kimse oturamaz ve duruşmayı izlemek isteyenler ise üç beş kişiyi geçmemek koşuluyla ayakta izlerlerdi. Duruşma günü herkes yerini aldığında önce 5-6 yaşların­da bir çocuk salona girerek anne diye Perihan’a sarıldı.

Hakim Mehmet hafif öksürerek duruşma nizamını sağlamaya çalıştı. Çocuk bunun üzerine Perihan’ın talimatıyla arkaya geçerek bozuk daktilolarla oynamaya başladı. Derken şalvarlı yaşlı bir kadın elinde yeni doğmuş bir bebekle içeri girdi. Bu arada be­beğin bağırması adliyeyi ayağa kaldırmaya yetmişti. Perihan bebeği, yaşlı kadının elinden adeta kaparcasına alıp, göğsünü açarak bebeği emzirmeye daha doğrusu emzir­meye çalışmaya başladı.

Hakim Mehmet gözünü kapatarak, “hanım hanım ne yapı­yorsun, kapat memeni” diyerek bağırdı. Perihan umursamaz bir tavırla; “Hakim bey bebeğim aç, o yüzden ağlıyor” deyip, bebeği memesine gömmeye devam etti. Bu arada bebeğin çığlıkları, savcının soka girmiş yüz ifa­desini hiç unutamıyorum. Hakim Mehmet’in ısrarı üzerine Perihan, göğsünü kapattı ve bebeği yaşlı kadına verdi.

İfadelerinin alınması sonrası yazılı tahliye talebimi verdik­ten sonra, sözlü olarak da canhıraş bir şekilde bebeğin sarılık olmasından, anne şefkatinden söz ederek sanığın tahliyesini talep ettim. Savcı, tutukluluğun devamını istedi. Hakim Mehmet biraz kızgın, biraz şaşkın, o günün koşullarına göre küçük bir nakdi kefaletle sanık Perihan’ı tahliye etti. Sevinçle duruşma salonundan çıktık. Yaşlı kadın beni kapı­da yakalayarak “ben Perihan’ın annesiyim” diyerek, şalvarının içine elini attı ve o zamanın en büyük parası olan 5.000.000 li­ralık banknotlardan oluşan yaklaşık bebeğin kafası kadar bü­yük bir demet para çıkardı.

Ücretimi orada elime saydı. Hem müvekkilimi tahliye ettirmiş olmam nedeniyle hem de o güne kadar en yüksek vekalet ücretini almam nedeniyle çok mutlu bir şekilde ofisime gittim. Aradan yaklaşık 3-4 yıl geçmişti. Perihan’ın dosyası Yargıtay’da idi. Marmaris Çarşı Karakolu’ndan aradılar. Bir küçük kız çocuğu yankesicilikten yakalanmış ve mutlaka be­nimle görüşmek istiyormuş. Karakol’a gittim. 14-15 yaşlarında bir roman kızı ya da başka bir deyişle esmer vatandaş bana Perihan’ın selamı olduğunu ve kendisinin de avukatı olmamı istedi.

Ben de Perihan’ın ne yaptığını ve bebeğinin sağlık du­rumunu sorduğumda şöyle sinsi bir bakış fırlatarak “Perihan abla kısırdır hiç çocuğu yok” demez mi. Anlayacağınız tahliye olmak için beni de kandırmışlardı. Çocuğun kimin olduğunu hala merak ederim.

Kaynak: Av. Ahmet Hür – Hukukçu Anıları Seçkisi – TBB Yayınları