Cübbenin nasıl ve nerede taşınması gerektiğine ilişkin üç beş ayda bir yapılan, kutsallık ile kilolarca ve litrelerce meslek onurunun dolup dolup taştığı, sel olup aktığı paylaşımlardan birini daha gördüm ve bu beni derin düşüncelere gark etti. Derin dediysem de yüzme bilmediğimden ancak boyun hizası kadar.

Millet cübbeyi elde, belde, omuzda, kolda, yolda, bilumum toplu taşıma vasıtaları ile ören ve tören yerlerinde açıkta taşıyormuş. Rahatsızlık muhtelif; cübbeyi elde taşımanın ayıplandığı kadar, açıktan reklam kokan hareketler içermesi dolayısıyla da eleştirenler var. Öte yandan cübbeyi dilsiz uşağa asıp karşısında, sabah, öğle, akşam ceketimizi ilikleyerek hafifçe belden bükülmek suretiyle, reverans yapmadığınız için eleştiri yönelten ve cübbe tapınağı şövalyeleri diyebileceğimiz aşmış masonik bir yapılanma da var. Genel olarak, Kutsal Cübbe Hareketi Bileşenleri olarak adlandırdığım bu kitle, farklı seviye ve tonlarda olsa da cübbenin kutsallığı ve kesinlikle çanta içerisinde katlanarak taşınması gerektiği konusunda hemfikirler.

Bu gruptaki arkadaşlara hep diyorum ki; avukatı avukat yapan cübbe değildir. Avukatlık cübbesi kullanımı ihtiyari olmalıdır, sadece genel kurul, yemin töreni, basın açıklaması, gösteri yürüyüşü yapılan vs. günlerde törensel olarak zorunlu tutulabilir. Böylece baro odasında cübbe ararken duruşma kaçırma, metrobüste kolunda cübbe taşıma, gece 23'te yapılan sorguda hakimden cübbeniz niye yok avukat bey/hanım sözleri duyma, adliye tuvaletlerinden cübbe toplama, plaj donunun üstünü örtmek için kullanma, cübbe üzerinden mesleki duyarlılık gösterme gibi tüm saçmalıklar sona erecektir.

Meslek onuru cübbe giymekle, cübbeyi katlayıp çantaya koymakla korunmaz; vicdanımızı, adalet duygumuzu ve ahlakımızı soyunmayalım yeter diyoruz, amma cübbenin çantaya konulması gerektiğinden öteye gidemedik. Cübbe kutsalsa ve çantaya konulması gerekiyorsa çanta da kutsaldır. Çanta meslek onurumuzdur gardaşım.