Karşı taraf mahkemede kendisini vekille temsil ettirmiyordu. Hakimin dudaklarından dökülen davalı taraftan soruldu cümlesiyle birlikte heyecanla ezberlediği cümleleri sıralamaya başladı. Amerikan filmlerini öyle çok izlemiş olmalı ki adeta jüriye hitap ediyor gibiydi. Falanca sayılı kanunun falanca maddesinin falanca fıkrasına göreyle başlayan ezberlediği cümleleri sıraladı ardı sıra.

Durmak bilmiyordu, hakim bölmek istemedi, sanırım o günün duruşmalarına kandil günü özel duruşması gözüyle bakıyor, avukatlığı ve yargı sistemini Amerikan filmlerindeki gibi zanneden bu masum vatandaşı üzmek istemiyordu. Sonuçta davacı vekilinden soruldu denildiğinde sadece keşif günü verilmesini talep etmiştim. İçinden kendiyle gurur duyuyordu davacı vekili okumuş avukat olmuş üç kelime söyleyebilmişti sadece.

Oysa o müthiş savunmasıyla davacı vekilini alt etmenin gururuyla kendisiyle ne kadar övünse azdı. Öyle ya hep avukat olma hayali kurmuştu ve bu vesileyle karşısına çıkan bu fırsatın tadını çıkarmaya and içmişti. Ah Ulan avukat ben olacaktım ki memlekette almadık vekalet kazanılmadık dava bırakmazdım dedi içinden. Bu güne kadar aile efradı tarafından hep sen avukat olmalıydın diye gazlanmıştı. 

Bakkal Hayri, Kuyumcu Şevki Abi, Kasap Münevver ve davalıya gönül vermiş tüm mahalle ahalisi hafif aralanmış kapıdan göz yaşları içinde davalının savunmasını dinliyorlardı. Öyle ki her cümle bitiminde kapı arkasındaki alkış tufanları kulaklarımı çınlatıyordu adeta. Savunması bittiğinde mağrur ve duygulu gözlerle jüriye (sıra bekleyen avukatlara) dönmeyi ihmal etmedi.

O heyecanlı ölüm sessizliğinin ardından duyulan o çok tanıdık cümleyle her şey tuz buz olmuştu. YAZ KIZIM EKSİK HUSUSLAR GİDERİLSİN...

Avukat Ali NAR / hukukihaber.net