Dün Eskişehir'de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Pierini, Türkiye'deki laiklik ve dinî muhafazakârlık tartışmalarını değerlendirdi. 10-15 milyon Müslüman nüfusun bulunduğu AB'de başörtüsüyle ilgili bir politikanın olmadığını belirten Pierini, "Görüşlerin ifadesi için çoğulculuğun olması, herkesin bir arada yaşamasının temin edilmesi gerekir." dedi.

Türkiye'nin müzakere sürecinde çoğulculuğu sağlamasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Pierini, bu bağlamda askerî rejimin ya da askerî rejimden yola çıkarak oluşturulan bir anayasanın veya din devletinin AB'de yeri olmadığına dikkat çekti. Büyükelçi, Yunanistan, İspanya veya Portekiz gibi ülkelerin askerî rejimlerini ortadan kaldırıncaya kadar AB'nin kapısında bekletildiğini hatırlattı. Türkiye'nin Müslüman nüfusu nedeniyle Birlik'e alınmadığına yönelik bir düşünce olduğunu belirten Pierini, "Böyle bir algılama var; ama böyle bir kriter söz konusu değil. Türkiye, 10 yıl sonra 82 milyonluk nüfusa ulaştığında AB'nin en büyük ülkesi durumuna gelecek.Askeri rejimin ya da askeri rejimden yola çıkarak oluşturulan bir anayasanın veya din devletinin AB'de yeri yok. Böyle şeyin AB'de yeri olamaz ve söz konusu değildir." dedi.

Türkiye'nin, AB ülkelerindeki algılamalarını bir an önce değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Pierini, "Türkiye'de bir namus cinayetiyle ilgili bir haber çıktığında, AB'deki birçok kesim bunun Türkiye'deki bütün kadınların kaderi olduğunu düşünüyor. Müzakere sürecinin yanı sıra Türkiye'nin imajının değiştirilmesi konusunda da çaba sarf edilmelidir. Realitenin AB vatandaşlarına ve siyasetçilerine anlatılması gerekir. Çünkü Türkiye'nin realitesi, imajından çok daha farklı." ifadesini kullandı. Türkiye'nin AB yolunda reformları ve müktesebatını mutlaka benimseyerek devam etmesi gerektiğine işaret eden Pierini, "Çünkü Türkiye, ne kadar bu yolda ilerler, ne kadar çok reform gerçekleştirirse o zaman üyeliğine karşı çıkanların ortaya argüman koymaları zor olur. Bu noktada Türkiye de reformları sürdürerek elindeki hazineyi iyi kullanır. Türkiye'deki sivil toplum, diğer ülkelere göre çok daha genç bir sivil toplum. AB sürecini daha çok desteklemesi gerekir." şeklinde konuştu. Türkiye'ye ayrımcı davranıldığı ve diğer ülkelerle aynı şansın verilmediğine ilişkin eleştirilere de değinen Pierini, "AB'nin 2010'daki politikaları ve kanunları 1972 yılındakinden çok daha fazla ve farklı. İngiltere 1972'de AB'ye girdiğinde o dönemdeki mevzuat ve politikalar çok daha farklıydı. Şimdi çok daha fazla ve derin. Çünkü AB, sürekli bir gelişim içinde." şeklinde konuştu. Zaman



  YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI İLE İLGİLİ FARKLI GÖRÜŞLER İÇİN TIKLAYINIZ.