Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki aşırı sağcı terör eylemini gerçekleştiren Brenton Tarrant’ın ‘Büyük Yer Değişimi’ başlıklı manifestosunda dünyadaki radikal aşırı sağcı gruplarla haberleştirdiğini söylemesi ve Türkiye’nin de içinde olduğu birçok Avrupa ülkesi ile Pakistan ve Kuzey Kore’yi ziyaret ettiğinin ortaya çıkması dünya genelinde istihbarat kurumlarını harekete geçirdi.

AVUKATI İDDİAYI REDDETTİ

Manifestoya göre Tarrant, Norveç’te 2011 yılında 77 kişiyi öldüren Anders Breivik’ten saldırı konusunda ‘onay’ aldı. Aşırı sağcı teröristin ‘saldırı onayı’ ifadesi Breivik’in dünya genelinde aşırı sağcı gruplara yönelik bir ‘emir-komuta’ zinciri olup olmadığı konusunda şüphe yarattı. Konu hakkında Norveç basınına konuşan Breivik’in avukatı Oystein Storrvik, müvekkilinin dış dünya ile çok sınırlı bir iletişiminin olduğunu ve böyle bir haberleşmenin mümkün olmadığını savundu.

OSMANLI SAVAŞLARINI İNCELEDİ

17-20 Mart 2016 ve 13 Eylül-25 Ekim 2016 tarih aralıklarında Türkiye’yi iki kez ziyaret ettiği ortaya çıkan Tarrant’ın, Aralık 2016’da Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ ve Bosna-Hersek gibi Balkan ülkelerine seyahat ettiği belirlendi. 9-15 Kasım 2018 tarihlerinde Bulgaristan’da olduğu tespit edilen Tarrant, burada Osmanlı güçleriyle Hıristiyan güçlerinin karşı karşıya geldiği savaşlara ilişkin yerleri ziyaret etmiş. Tarrant’ın buradan Romanya’ya, ardından da Macaristan’a geçtiği belirtiliyor. Aşırı sağcı terörist, yazdığı manifestoda Hıristiyan-Batı kültürünün en büyük düşmanlarından biri olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu gördüğünü yazmıştı.

AŞIRI SAĞCI GRUPLARLA TEMAS

Yeni Zelanda basını, Tarrant’ın Portekiz, İspanya ve Fransa’nın da olduğu bir Avrupa turu daha gerçekleştirdiğini yazdı. İngiliz gizli servisi MI5 ise Tarrant’ın İngiltere’deki aşırı sağcı gruplarla temasa geçip geçmediği konusunun araştırıldığını duyurdu. Manifestosunda Tarrant, İngiltere’de 2017’de Müslümanlara yönelik saldırı düzenleyen Darren Osborne’dan ilham aldığını söylemişti.

BITCOIN ZENGİNİ Mİ

Avustralya’nın Yeni Güney Galler eyaletindeki Grafton kasabasında yetişen Tarrant’ın babasının temizlik görevlisi, annesinin İngilizce öğretmeni olduğu, kendisinin de kişisel antrenör olarak çalıştığı açıklandı. Babasının ölümünden sonra kendisine kalan mirasla bitcoin alış satışı sayesinde kazandığı paralarla seyahat eden Tarrant’ın, Kuzey Kore ve Pakistan’a sırt çantasıyla yaptığı geziler sırasında köklü bir değişiklik geçirdiğine inanılıyor.

BİR ŞÜPHELİ SERBEST KALDI

Öte yandan, Yeni Zelanda Emniyet Genel Müdürü Mike Bush, dün yaptığı açıklamada, saldırıda yaşamını yitirenlerin sayısının 50’ye yükseldiğini bildirdi. Önceki gün ölü sayısı 49 olarak açıklanmıştı. Bush, 36 yaralının hastanede tedavilerinin sürdüğünü söyledi. Katliamda hayatını kaybeden kurbanların kimliklerinin aileleriyle paylaşıldığını kaydeden Bush, kimlik bilgilerinin kamuoyuna açıklanmadığını ifade etti. Saldırıyla ilişkili gözaltındaki 2 şüpheliden kadın olanının serbest bırakıldığını da duyuran Bush, erkek şüphelinin gözaltında kalmaya devam ettiğini duyurdu. Öte yandan, saldırıda doğrudan yer almayan bir diğer erkek şüphelinin ise pazartesi günü mahkemeye çıkacağı bildirildi. Bush, “Şu anda sadece bir kişi (Brenton Tarrant) saldırıyla suçlanıyor” dedi.

TÜRKİYE DE ARAŞTIRIYOR

Yeni Zelanda’da katliam yapan Brenton Tarrant’ın geçmişi Türkiye’de de mercek altına alındı. Türkiye’yi hedef alan sözlerinin ardından Tarrant ile ilgili inceleme başlatan Türk makamları yaptıkları ilk tespitlerde teröristin 17-20 Mart 2016 ve 13 Eylül-25 Ekim 2016 tarihleri arasında İstanbul’dan Türkiye’ye giriş-çıkış yaptığını belirledi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) 2016 yılındaki kayıtları incelemeye aldı.

Tarrant, iki defa Türkiye’ye girdi ve 45 gün kaldı. Türk yetkililer havalimanının 2016 yılına ait kamera arşivlerini çıkardı. Tarrant’ın uçaktan inişinden havalimanından çıkışına kadar tüm kayıtlar inceleniyor. Güvenlik birimleri, teröristin havalimanından itibaren izini sürerek, karşılayan olup olmadığını belirlemeye, kaldığı yerleri tespit etmeye çalışıyor. Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’ndaki MOBESE kayıtları da inceleme altında. Teröristin İstanbul dışına çıkmış olma ihtimaline karşı yurtiçi uçuş kayıtları ve otobüs terminallerindeki kayıtlar da araştırılıyor.

Tarrant’ın aynı yıl Sırbistan ve Karadağ’a gittiği de belirlendi. Türk güvenlik birimleri, saldırganın Balkanlar’da aşırı sağ gruplarla olası bağlantısını da araştırıyor. Tarrant’ın Türkiye, Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri ziyaretleriyle ilgili ulaşılacak ipuçlarının gerekirse tüm bu ülkelerin istiharat ve güvenlik birimlerince ortaklaşa kurulacak bir masada değerlendirilebileceği de ifade edildi. Fırat ALKAÇ/Uğur ERGAN

3 SALDIRI HEDEFLEMİŞ

DÜNYANIN en huzurlu ülkelerinden Yeni Zelanda’yı kana bulayan Brenton Tarrant’ın (28) üçüncü bir yere saldırıya giderken yakalandığı bildirildi. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern saldırganın ilk ihbardan 36 dakika sonra iki taşra polisi tarafından yakalandığını söyledi. Tarrant’ın aracında iki silah daha ele geçirildi. Tarrant, 74 sayfalık manifestosunda da üçüncü bir adrese saldırı planından bahsediyor.

BEYAZ IRKÇI İŞARET

TERÖRİST Tarrant, dün Al Noor ve Linwood camilerine, cuma namazı sırasında düzenlediği silahlı saldırılardan ötürü mahkemeye çıkarıldı. Elleri kelepçeli duruşma salonuna getirilen Tarrant’ın başta gülümsemesi dikkat çekti. Bu arada Tarrant, ‘beyaz ırkın üstünlüğü’nü savunan bir el işareti yaptı. Kefalet talebinde bulunmayan saldırganın, bir sonraki duruşma tarihi olan 5 Nisan’a kadar tutuklu kalmasına karar verildi.

BAŞBAKANDAN TAZİYE

YENİ Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ise dün katliamdan kurtulanlar ile kurbanların ailelerini ziyaret etti. Ardern’in jest olarak ziyareti siyah bir başörtüsüyle gerçekleştirmesi dikkat çekti.

SİLAH YASASI DEĞİŞİYOR

SALDIRGANIN 2017 yılının kasım ayında silah ruhsatı aldığı, daha sonra AR-15 tipi iki yarı otomatik silah, iki tabanca ve bir tüfek aldığı belirtildi. Başbakan Ardern bu eylemin ardından silah yasalarının değişeceğini söyledi. Tarrant’ın yanı sıra biri kadın iki kişinin daha gözaltında olduğu belirtiliyor. 18 yaşındaki Daniel Burrough’nun suça teşvikle suçlandığı iddia ediliyor.

MANİFESTOSUNU YOLLAMIŞ

İLK saldırıdan 10 dakika önce Tarrant, aralarında başbakanlık ofisinin de olduğu 70 kişiye manifestosunu e-posta ile göndermiş. Başbakan Ardern’in sözcüsü, “E-postada yapacaklarının nedenleri yazıyor ancak ne yapacağını yazmamış. Durdurma gibi bir şansımız yoktu” dedi. E-postada ve ‘konu’ kısmında neler yazdığı ile teslim edilme saatine ilişkin bir detay paylaşılmadı. Alıcılar arasında ulusal ve uluslararası medya kuruluşları olduğu belirtildi.

'BEYAZ MİLLİYETÇİLİĞİ YÜKSELİŞTE DEĞİL'

YENİ Zelanda saldırganı Brenton Tarrant’ın ‘yenilenen beyaz kimliği için bir sembol’ olarak gösterdiği ABD Başkanı Donald Trump, ırkçı beyaz milliyetçiliğinin bir tehdit olduğu yolundaki iddiaları reddetti. Christchurch cami saldırılarını sonrasında taziye tweet’i atan ve eylemleri kınayan Trump, saldırıların ardından ‘beyaz ırkçılığın yükselişe geçip geçmediği' sorularına muhatap oldu.

Trump, “Sanmıyorum. Çok ciddi, çok ciddi problemleri olan küçük bir grup insan olduğunu düşünüyorum, tahminim öyle" yanıtını verdi. Tarrant’ın kendisine atıfta bulunduğu sözlerle ilgili olarak ise Trump, “Görmedim. Ben korkunç bir olay olduğunu, utançverici bir şey ve korkunç bir eylem olduğunu düşünüyorum” dedi. Her ne kadar Trump, ‘beyaz milliyetçiliği’ iddialarını reddetse de tartışma çoktan başladı. California Eyalet Üniversitesi’nden Nefret ve Ekstremizm Araştırmaları Merkezi’nin direktörü Brian Levin, “Beyaz milliyetçilik ve aşırı sağcı ekstremizm, ABD’nin yüzyüze kaldığı bir tehdit ve aslında tüm dünya çapında bir fenomen. Demografik değişimden korkuyorlar. Bu nedenle ‘beyaz soykırımı’ kavramını kullanıyorlar” diyor.

‘Beyaz soykırımı’ fikrinin ilk ABD’de çıktığı ve Fransız yazar Renaud Camus aracılığıyla Avrupa’ya yayıldığı belirtiliyor. Nitekim Tarrant da manifestosuna Camus’nun 2011 tarihli ‘Büyük Yer Değiştirme’ kitabının adını vermiş. Irkçıların özellikle göç karşıtı popülist liderlerin giderek daha fazla oy almasıyla kendilerine artan bir yer bulduğu konuşuluyor.

DÜNYADAN DAYANIŞMA MESAJLARI

Yeni Zelanda’da 50 kişinin öldüğü saldırıların ardından Christchurch kenti sakinleri El Nur Camisi ve Linwood Mescidi’ne çiçek bıraktı. Kent sakinleri caminin yakınlarında ve Christchurch Hastanesi’nde düzenlenen anmalarda ‘dayanışma’ ve ‘birliktelik’ mesajı verdi. Anma törenlerinde duygu dolu anlar yaşandı.

Avustralya’nın meşhur Sydney Opera Binası’nın üzerine Yeni Zelanda’ya destek için ülkenin sembolü olan ‘gümüş eğreltiotu’ görüntüsü yansıtıldı.

İngiltere’nin Birmingham kentinde Birmingham Merkez Camisinde anma töreni düzenledi. Camiye gelen İngilizlerin bir kısmı Müslüman cemaate çiçek verdi. İngiliz İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn ve Islongton Meclis Başkanı Richard Watts, Londra’daki Finsbury camisini ziyaret ederek oradaki Müslümanlara baş sağlığı diledi.

Fransa’nın başkenti Paris’in simgesi Eyfel Kulesi’nın ışıkları, Yeni Zelanda’daki iki camiye düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybeden Müslümanlar anısına söndürüldü.

Dünyaca ünlü şarkıcı Ricky Martin, Yeni Zelanda’daki terör saldırısının ardından yaptığı paylaşım ile dünya medyasını eleştirdi. Martin dünya medyasını, 50 kişiyi öldüren Brenton Tarrant’ı Müslüman olmadığı için terörist olarak değil de saldırgan olarak yazmakla suçladı. 

AVUSTRALYALI IRKÇI SENATÖR TEPKİ ÇEKTİ

AVUSTRALYA’nın Queensland eyaletinden bağımsız senatör Fraser Anning, Yeni Zelanda’daki terör eylemine gerekçe olarak ‘Yeni Zelanda’da artan Müslüman nüfusunu’ göstermesinin ardından bir gencin yumurtalı protestosuna maruz kaldı. Senatör, konuşma yaptığı sırada kafasına yumurta atan genci kameraların önünde darp etti.

İSLAM'A AĞIR HAKARET

Anning, cami saldırısının hemen ardından “Yeni Zelanda sokaklarında bugün kan dökülmesinin gerçek nedeni, her şeyden önce Müslüman fanatiklerin Yeni Zelanda’ya göç etmesine izin veren göçmen programıdır. Açık olalım, Müslümanlar şimdi kurban edilmiş olabilir ancak çoğunlukla saldıranlar onlar. Dünya genelinde Müslümanlar inançları için insanları öldürüyor... İslam diğer inançlar gibi değil. O, faşizmin dinsel karşılığı. Bir olayda onu takip eden kişiler öldü diye bu Müslümanları suçsuz yapmaz” demişti. Anning, İslam’ı ‘şiddet dini’ olarak da nitelemişti. 17 yaşındaki genç gözaltına alındığı, sonra serbest bırakıldığı, ancak incelemenin süreceği belirtildi. Avustralya Başbakanı Scott Morrison, açıklama üzerine Twitter hesabından Anning’i kınayan paylaşımda bulunarak, “Senatör Anning’in Yeni Zelanda’da vahşi, sağcı, aşırılıkçı bir teröristin kanlı saldırılarından göçü sorumlu tutması iğrenç. Böyle görüşlere, bırakın Avustralya Parlamentosunu, Avustralya’da yer yok” değerlendirmesi yapmıştı.

İŞTE KURBANLAR

Yeni Zelanda’daki cami saldırılarında ölen kurbanların kimlikleri de belli olmaya başladı. Saldırıda en küçük kurbanı 3 yaşındaki Somali asıllı Mucad İbrahim. Bir diğer küçük kurban ise yine Somalili 4 yaşındaki Abdullah Diriye. 71 yaşındaki Afgan asıllı Davud Nabi ise saldırıda can veren en yaşlı kurban. 48 kişinin ise hastanelerde tedavisi sürüyor.

Sedye ile hastaneye götürülürken işaret parmağı ile tekbir işareti yaparak saldırının sembol isimlerinden olan 61 yaşındaki Suudi Arabistan vatandaşı Muhsin el-Harbi’ye beş kurşun isabet ettiği ve kurtarılamadığı açıklandı.

Somali asıllı Abdi İbrahim, saldırı sırasında ölü taklidi yaparak kurtuldu. Ancak saldırı sırasında babasıyla yanlarında olan 3 yaşındaki kardeşi Mucad İbrahim kayboldu. Daha sonra küçük çocuğun hayatını kaybettiği anlaşıldı.

1970’lerin sonunda Afganistan’dan göçen Davud Nabi (71), saldırının en yaşlı kurbanı oldu. Nabi’nin oğlu Yama El Nabi, başkalarını korumaya çalışırken kurşunlara hedef olduğunu söyledi.