JOHN SCHWARTZ

Kuzey kutup dairesinin içinde yer alan bir resif adada kurulu Kivalina, 400 nüfuslu bir Eskimo köyü. Ve sakinleri, yirmi küsur yakıt şirketi ve kamu hizmet kuruluşunu adadaki erozyonu hızlandıran iklim değişikliğine katkıda bulunmakla suçluyor.

Köyün narin kıyılarını eskiden ekimden itibaren biriken buzullar korurdu. Fakat "Ocak olmasına rağmen hâlâ buz yığınları oluşmuş değil. Sert rüzgârlı mevsimlerde endişe içinde yaşıyoruz" diyor Kivalina muhtarı Janet Mitchell. Köy halkı, anakaraya taşınmanın maliyetini ExxonMobil ve Shell Petrol gibi birçok şirketin karşılamasını istiyor.

Taşınma masrafı 400 milyon doları bulabilir.

ABD'de çevreci gruplar, özel avukatlar ve resmi yetkililerce yeryüzünün sıcaklığını artıran gazların büyük üreticilerine karşı açılmış üç büyük dava var. Bu da onlardan biri. Ve kendilerini ne kadar çetin bir mücadele beklese de, dava büyük bir ivme kazanmış durumda.

Son aylarda iki federal temyiz mahkemesi, bölge mahkemelerinin iklim değişikliği davalarını ret kararını bozarak yeniden görülmelerinin yolunu açtı.

Connecticut'ta çevre avukatları, sekiz eyaletin başsavcıları ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için mahkeme kararı çıkartmanın yollarını arayan New York belediyesiyle güçlerini birleştiriyorlar. Mississippi eyaletindeki emlak sahipleri, 2005'teki Katrina Kasırgasının iklim değişikliğine katkıda bulunan sanayi emisyonları yüzünden o kadar şiddetli geçtiğini iddia ediyorlar. Ve Oakland, Kaliforniya'dan bir federal yargıç Kivalina köyünün davasını ekimde reddettiyse de köy, bu kararı temyize götürüyor.

Houston Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde iklim davaları üstüne ders vermiş olan Tracy D. Hester, federal yargı sisteminde bulunan üç davanın gidişatı yüzünden konunun Anayasa Mahkemesi'nce incelenmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Fakat Columbia Hukuk Fakültesi, Eyalet Başsavcıları Ulusal Programı Direktörü James E. Tierney, davaların etkili olması için o aşamaya varmasına da gerek olmadığını ifade ediyor.

Nitekim Kivalina köyünün suçlamalarından biri, emisyonlarla iklim değişikliği arasındaki "bağın farkına varılmamasını sağlamak için" sektörün işbirliği yaparak "paravan gruplar, sahte yurttaşlık örgütleri ve düzmece bilimsel organlar" kurduğu. Bu iddia tütün sektörüne karşı açılan davaları akla getiriyor. O davalar da en sonunda sektörün geri adım atması ve devletin sıkı düzenlemeler getirmesiyle sonuçlanmıştı.

Tierney'in dediğine göre, eğer iklim değişikliği davaları keşif aşamasına gelirse ve eğer enerji sektöründe de tütün şirketlerini perişan eden utanç verici e-posta mesajları ve notların benzerleri açığa çıkarsa, bu öyle "ağır bir darbe" olur ki, sektörü anlaşma masasına oturtmaya yeter.

Davalar genel olarak hukuktaki "ızrar" doktrinine, yani mülk ve hakların kullanımında rahatsızlık veren gürültü, koku gibi şeylerle ilgili olarak komşunun komşudan şikâyetçi olmasını sağlayan bir kavrama dayanıyor. İklim değişikliğine gelince, bu tip davalar eskiden itibar edilmeyen boş çabalar olarak alaya alınırdı.

Enerji şirketlerinin avukatlarından Scott H. Segal, 2004'te Grist dergisinde çıkan bir yazısında, bu girişimlerin "'ızrar davaları' terimine yeni bir anlam kattığı" gibi şakalar yapabiliyordu. Oysa artık kimse gülmüyor. Sigorta devi Swiss Re'nin geçen yıl yayımladığı bir rapor, asbest sektöründeki onlarca şirketin iflas müracaatıyla sonuçlanan davalarla şimdiki davalar arasında benzerlik kuruyor. Rapor, "iklim değişikliğiyle ilişkili olarak doğan taahhütlerin asbestle ilişkili olanlardan daha hızlı gelişeceği" tahmininde de bulunuyor.

Raporun belirttiğine göre, bu davaların yarattığı baskı "birkaç yıl içinde önemli bir mesele haline gelebilir." Davacı tarafı eleştiren iş dünyası odaklı topluluk, Amerikan Adalet Ortaklığı da, 2008'deki bir raporunda, komplo suçlamalarından dolayı Kivalina davasının "Amerika'daki en tehlikeli dava" durumuna geldiğini belirtiyordu.

Aynı rapora göre, dava, iklim değişikliği konusundaki tartışmaları tıkayabilir ve "saldırgan, yüksek maliyetli bir soruşturmanın davalısı veya suç ortağı olarak yaftalanma tehlikesini" artırabilir.
(SABAH)