"Nya Dagligt Allehanda" isimli gazetede 1915 - 1917 yılları arasında bölgede görev yapan Binbaşı Hjalmar Pravitz'ın makalesine yer verilmiş. Marika Stjerstedt´in soykırım iddialarına yer veren 'Ermenilerin Acınacak Durumu' kitabını okuduktan sonra bu yazıyı yazmaya karar verdiğini belirten Pravitz, 'baştan aşağı yalanlarla dolu' bu kitabı çöpe attığını belirtiyor.

Binbaşı Pravitz Ermeni tehciriyle ilgili gözlemlerini şu ifadelerle anlatıyor: "Her zaman sefilliğe şahit oldum. Ancak önceden planlanmış bir katliama hiç bir yerde şahit olmadım. Savaşın başında, güvenilmez Ermenilerin, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuzey kısmından sürülmelerinin sebebini kavramak ve Osmanlının zorunlu nedenlelerle bu işi yaptığını anlamak gerekiyordu. Ermenilerin bir çeşit Türk esareti altında yaşadıklarını ve sürekli baskı gördüklerini söyleyen ve yazanların yalan söylediklerini söylüyorum. Öte yandan söz konusu büyük Ermeni göçü hakkında, Türk yetkili kuruluşlarının göçmenlerin sıkıntılarını azalmak için yaptıkları çabaların çok eksik ve yetersiz olduğunu itiraf etmek zorundayım. Ama hiç bir zaman bu talihsiz insanlara karşı bir Türk saldırısı görmedim. Bir görgü şahidi olarak, göçmenleri gözeten Türk jandarma birliklerinin Ermenilere katliam yaptığı iddialarına kesinlikle karşı çıkıyorum."

Ermenilerin bir çeşit Türk esareti altında yaşadıklarını ve sürekli baskı gördüklerini iddia edenlerin kuruntu yaptığını ifade eden İsveçli subay, "Mesela İngiliz sömürgesi altında yaşayan Hint kulilerine ve Bengallilere, Rusların "penétration pacifique" (hissettirmeden ülkeye girme) politikası altında İran Azerbaycan'da yaşayan milliyetçilere ve Belçikalı Kongo'sundaki zencilere ve Fransa Guyana'daki Kauçuk bölgesinde yaşayan yerli halka ne demeli! Tüm bu uluslar bence, Ermenilerin görmüş olduğu iddia edilen sürekli baskıdan ve verdikleri kurbanlardan çok daha fazla baskı görmüşlerdir." ifadelerini kullanıyor.

TÜRK YETKİLİLERİN ÇABALAR EKSİK VE YETERSİZ AMA HİÇBİR ZAMAN BU TALİHSİZ İNSANLARA KARŞI BİR TÜRK SALDIRISI GÖRMEDİM

Ermeni tehciri sırasında, Türk yetkili kuruluşlarının göçmenlerin sıkıntılarını azaltmak için yaptıkları çabaların çok eksik ve yetersiz olduğunu ifade eden Pravitz, şöyle devam ediyor: "Ancak işin doğrusunu söylemek gerekirse ve bir kez daha vurgulamak isterim ki, Türkiye'nin içinde bulunduğu zor koşullar, yani üç güçlü düşman tarafından saldırıya uğramış olduğu göz önüne alındığında, Türklerin böyle koşullarda organize bir yardım faaliyeti yürütmesi imkânsız olmuştur. Ben, "Tanin"in (Türk gazetesi) deyimiyle bu zavallı "göçmenleri-Muhacirleri" çok yakından gördüm. Onları Anadolu'da trende, Konya'da ve başka yerlerde öküz arabalarında ve Toros dağlarında sayısız kafileler halinde yürürken, Tarsus ve Adana'da çadır kamplarında gördüm. Ayrıca Halep'te, Deir-el-Zor ve Ana'da gördüm. Yol kenarlarında ölmek üzere olanları ve ölüp kalanları gördüm. Ancak yüz binlerce insandan elbette ölenlerin olması normaldir. Çakallar tarafından parçalanmış çocuklar ve kollarını küçük bir parça "ekmek" için uzatan ve bağıran acınacak halde insanlar gördüm. Ama hiçbir zaman bu talihsiz insanlara karşı bir Türk saldırısı görmedim. Bir keresinde bir Türk jandarmanın geçerken geride kalan bir kaç kişiyi kamçısıyla dövdüğünü gördüm. Ancak aynı davranışlara kendim Rusya'da da maruz kaldım ve bunun için ne o zaman ne de sonradan tepki gösterdim."

O günlerde birlikte olduğu Ermenilerin de katliam konusunda tek kelime etmediklerini ifade eden İsveçli subay, "On dört gün boyunca Fırat nehri üzerinde yolculuk yaptım. Bu süre boyunca Bayan Stjernstedt'in verdiği bilgilere göre en azından bir kez Ermenilere karşı yapılmış bir saldırı görmeliydim. Bu durumda birçoğu Fırat nehrinin üzerinde ölü olarak yüzüyor olmalıydı. Bu nehir yolculuğunu Dr. Schacht (Alman Hekim Binbaşı Dr. Roland Schacht) ile birlikte yaptık. Daha sonra kendisiyle Bağdat'da yine buluştuk, konuştuk. Bana hiç böyle şeyler anlatmadı." diyor.

İsveçli Binbaşı "Sakinlik ve Fırtına Arasında İran" adlı kitabında da Ermeni soykırımı iddialarının yalan olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.

(CİHAN)