Amerika'nın Sesi'nden Arzu Çakır'ın haberine göre, Belçika'da, hem Fransızlar’ın hem de Belçikalılar’ın nefret ettiği Abdeslam'ı savunan Sven Mary bütün dünyada tanındı. Ama bu ün Mary'ye pahalıya mal oldu. Belçikalılar, "Ölülerimizin sırtından para kazanan alçak" diyerek Sven Mary'ye öfke kustu. Mary, aldığı çok sayıda tehdit nedeniyle, bir güvenlik önlemi olarak bürosunu bir süreliğine kapattı. Belçika medyası, Salah Abdeslam'ın avukatı Sven Mary için önce "alçakların avukatı" diyordu ancak şimdi Mary'yi "şeytanın avukatı" diye adlandırmaya başladı.

Abdeslam, 27 Nisan'da Fransa'ya iade edilince, burada kendisine, ceza alanında çok ünlü bir avukat tuttu: Frank Berton. 

Berton daha önce Meksika'da uyuşturucu kaçakçılığından 96 yıl hapis cezası alan ve "durumu umutsuz" denilen Florence Cassez'yi kurtarmasıyla tanınıyor. Berton, Fransa'da 1995'de Saint Michel metrosuna terör saldırısı düzenleyen Cezayirli İslamcı örgüt GIA militanı Smaïn Ait Ali Belkacem'i savunan isim olarak da ün yaptı. Fransa'nın Outrou, Carlton  gibi büyük davaların hepsinde savunma makamında Berton vardı.

Berton, sayıları iki elin parmağını geçmeyen, Fransa'nın en iyi ceza avukatları arasında sayılıyor. Fransız adli çevrelerine "tuttuğunu koparan avukat" olarak bilinen Frank Berton'un başarısını, meslektaşları "Eğer birini öldürseydim Berton'u avukat olarak seçerdim" sözleriyle anlatıyorlar. Berton'un müvekkilleriyle çok iyi insani ilişki geliştirdiği ve ceza hukuku tekniğini çok iyi kavrayan bir "teknisyen" olduğunu da ekliyorlar.
Sven Mary, Frank Berton gibi "şeytanın avukatlığını" yapan hukukçular, bir taraftan toplumun nefretini kazanırken, bunun karşılığında sıradan meslektaşlarının asla edinemeyeceği bir üne sahip oluyorlar.

"Nasıl alçak olmadan alçaklar savunulur?"

Her büyük cinayet ya da terör saldırısının ardından, sorumlunun hakim karşısına çıkarılması söz konusu olduğunda hep aynı soru gündeme geliyor: "Nasıl olur da böyle biri savunulur?" Bu soruya avukatların yanıtı, "Avukatlar kamuoyu önünde değil hukuk önünde müvekkillerini savunuyor. Her insan suçu kanun önünde ispatlanana kadar kendini savunma hakkına sahip" oluyor.

Fransız Liberation gazetesi, Frank Berton'un Salah Abdeslam'ı savunacağının öğrenilmesinin ardından, "olanaksızları" savunan avukatların neler yaşadıklarını anlatan bir yazıya yer verdi. Onların yaşadıkları ise, bugün Salah Abdeslam'ı savunan Sven Mary'nin yaşadıklarından farklı değil.

Örneğin, Fransa'nın La Motte-du-Caire adlı bir kasabasında, 1989 yılında, 7 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz edip öldüren bir suçluyu savunan avukat Henri Leclerc, kasaba halkı tarafından linç edilme girişimiyle karşı karşıya kalmış. Posta yoluyla tabut gönderilmiş, defalarca ölüm tehdidinde bulunulmuş. Ama tecavüzcü katil Richard Roman'ın serbest kalmasını sağlayan avukat Leclerc, bütün bunlara rağmen, "Önemli olan hukukun işlemesi, kamuoyu değil hukuk yargılaması esastır" diyor. 

Avukat Frank Berton
Avukat Frank Berton

Brüksel'de Yahudi müzesine saldıran Mehdi Nemouche'un avukatı Apolin Pepiezep hala "Sen de müşterin kadar kokuşmuşsun" şeklinde hakaret ve tehdit mesajları aldığını anlatıyor.

Söz konusu teröristler ya da politik suçlular olunca avukat daha çok müvekkili ile karıştırılabiliyor. Guy Georges adındaki bir seri katili savunan avukat Alex Ursulet de, konuya ilişkin yazdığı kitabına, "Kendiniz de bir alçak olmadan, nasıl bir alçağı savunursunuz?" alt başlığını atıyor.

Francis Vuillemin, 26 yaşında, 1998 yılında, Fransa'daki Nazi'leri kamplara göndererek insanlık suçu işleyen polis şefi Maurice Papon'u savunuşunu, "Meslektaşlarım bile benim bir çılgın olduğumu, bütün kariyerimi daha başlamadan bitireceğimi söylüyorlardı. Oysa ben tam tersini düşünüyordum ve bu olağanüstü ve tarihi bir şans, ününüzü hızla yayacak bir seçimdi. Ve ben yanılmadım" diyor. Tıpkı diğerleri gibi tehdit mektupları almış, ama Legion d'Honneur ile de ödüllendirilmiş: "Bir dosyayı reddeden avukat, avukat değildir. Bu tıpkı bir doktorun tipini beğenmediği için hastasını ameliyat etmemesi gibi bir şey."

"Hepsinin altından insan çıkıyor"

Avukat Jean-Yves Liénard da yüzlerce pedofil, hırsız, katil, işkenceci, terörist müvekkiller tanımış ve "Ben mutlak bir alçak görmedim. Tipler hiçbir zaman işledikleri suçun gerektirdiği kötülük seviyesinde değillerdi. Genelde aşağılık, omurgasız ve korkaktılar. İşte avukatlık görevi bu insanlara insanlıklarını geri kazandırmaktır" diyerek farklı bir bakış getiriyor.

Ancak bu alanın en büyük örneği, "Şeytan'ın avukatı" deyince akla gelen ilk isim hiç kuşkusuz Fransız avukat Jacques Verges. Lyon'da 1987'de Nazi ordusuna katılarak cinayet işlemekten yargılanan "Lyon kasabı" Kalus Barbie, Kızıl Kimmerler'in lideri Pol Pot ya da dağılan Yugoslavya'nın eski cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç gibi "pek çok savunulmazı savunan" Verges, neredeyse "Şeytanın avukatı" teriminin sözlükteki karşılığı. Verges de kendisini, "Terör saçan birini savunmam demek onun fikirlerine katıldığım anlamına gelmez. Ben terörün değil teröristlerin avukatıyım. Hipokrat'ın dediği gibi: ‘Ben hastalıkları değil, hastaları iyileştiriyorum.’ Ben de suçu değil, suçluyu savunuyorum," diyor.

Berton, Abdeslam ile cezaevinde görüştükten sonra gazetecilere, "Kararımı vermeden önce kendisiyle görüşmek istedim. Kurbanlar için, onların yakınları için, Abdeslam için bir davaya ihtiyacımız var. O'nu dinlemeli, bana çok şey anlatacağını söyledi. Ama biz bir totaliter ülkede yaşamıyoruz. Hukuk devletiyiz. Evet, alçak cinayetler işleyen birini savunuyorum. Ama yaptığından pişman, konuşmak istiyor. Ve bizim de o gün neler olup bittiğini bilmeye ihtiyacımız var," diyor.

Berton ve Mary de Salah Abdeslam için aynı şeyleri söylüyorlar: "Abdeslam, Paris saldırılarının yaşayan tek sanığı. Bizim varlığımız gerçeklerin de ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır." Abdeslam'ın avukatlarının "şeytanı, ona alet olmadan savunup savunamayacağını" görmek için ise yıllar sürecek soruşturmanın tamamlanmasını beklemek gerekiyor.