Fransa'nın HSYK'sı CSM'de sivil iktidarın seçtiği üye sayısını ikiye katlayacak düzenlemeyi hazırlayan Chagnollaud, Türkiye'deki "Meclis, HSYK'ya üye atayabilir mi?" tartışmasını anlamsız buluyor. Tüm kurul üyelerinin sadece yargı kurumları tarafından seçilmesini şaşkınlıkla karşılayan Chagnollaud, bu şekilde oluşturulan bir konseyin demokratik meşruiyetinin olamayacağını savunuyor. Söz konusu uygulamanın sivil hayatın kamu bürokrasisi tarafından şekillendirilmesine yol açabileceği uyarısında bulunan Fransız anayasa hukukçusu, Avrupa'da böyle bir sistemin olmadığını belirtiyor.

Yargının kurucu değil, kurulmuş bir güç olduğunun altını çizen Prof. Dr. Dominique Chagnollaud, "Unutmamak gerekir ki; yargı sadece yasaların sözcüsüdür." diyor. Demokrasilerde meclisin iradesinin yargıda görüşünü belirtmesi gerektiğini ifade eden Chagnollaud, bunu şöyle açıklıyor: "Yargıçların meşruiyeti neye dayanır? Sadece meslekî yeterliliğe mi? Hayır. Yargının demokratik bir temeli olması gerekir. Yargının gücü, yasama ve yürütmenin seçtiği ve demokratik meşruiyete sahip üyeler vesilesiyle dengelenmeli. Aksi takdirde, yargının demokratik meşruiyeti olmaz."

AK Parti'nin hafta başında muhalefete sunacağı anayasa değişiklik paketinde en çok tartışılan düzenlemelerden biri Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısıyla ilgili. Söz konusu düzenlemeyle kurulun üye sayısı 7'den 21'e çıkarılırken, Meclis ve cumhurbaşkanı da üye seçebilecek. Yargı ve muhalefet partileri, düzenlemeye tepkili. Ancak Fransa'nın HSYK'sı olan Hakimler ve Savcılar Konseyi (CSM) üyesi Dominique Chagnollaud aynı kaygıyı taşımıyor. Pakete ilişkin Zaman'a çarpıcı açıklamalarda bulunan Chagnollaud, cumhurbaşkanı ve Meclis'in HSYK üyelerini seçmesinin demokrasinin bir gereği olduğunu söylüyor. Sadece yargının atadığı üyeler tarafından oluşturulan bir konseyin demokratik meşruiyeti olmadığını vurgulayan Chagnollaud, Avrupa'nın birçok ülkesindeki HSYK tipi yapılarda Meclis ve cumhurbaşkanı tarafından seçilen üye sayısının daha fazla olduğunu kaydediyor. Yargının kurucu değil, kurulmuş bir güç olduğunun altını çizen Chagnollaud, "Unutmamak gerekir ki; yargı sadece yasaların sözcüsüdür. CSM gibi kurumlara yargıçların atadığının haricinde yargı dışından sivil üyelerin atanması kesinlikle anormal bir durum değil. Birçok demokratik ülkede benzer uygulamalar görüyoruz. Hatta Fransa'da cumhurbaşkanı ve diğer sivil kurumlar tarafından seçilen üyelerin sayısı, yargıçların seçtiğinden daha fazla." sözleriyle düzenlemeye duyulan tepkiyi eleştiriyor.

Avrupa'nın birçok ülkesindeki HSYK tipi yapılarda meclisin ve hükümetin atadığı üyeler bulunduğunu kaydeden Chagnollaud, "Bunun sebebi basit. Çünkü yargı anayasal planda çok önemli. Demokrasilerde meclisin iradesinin yargıda görüşünü belirtmesi gerekir." diyor. Chagnollaud, şöyle devam ediyor: "Yargıçların meşruiyeti neye dayanır? Sadece mesleki yeterliliğe mi? Hayır. Eğer böyle olsaydı, yargı kurumları bütün üyelerini kendi içlerinde sınav sonuçlarına göre atayabilirlerdi. Ancak demokrasilerde bu geçerli değil. Yargının demokratik bir temeli olması gerekir. Yargı, sadece kendi içinden seçtiği üyelere dayanırsa çok güçlü olur. Bu nedenle, HSYK'nın içinde yasama ve yürütme güçlerini de temsil eden üyelerin bulunması gerekir. Tabii ki, yargı dışından yapılan üye seçimleri de şeffaflık içinde yürütülmeli. Bu üyeleri ya parlamento kendisi seçmeli ya da cumhurbaşkanının seçtiği üyeyi parlamento onaylamalı."

Fransız anayasa uzmanı, Türkiye'deki reform paketinde, HSYK'ya Meclis'in 4 üye seçmesi yönündeki teklifi de 'demokrasinin gereği' olarak yorumluyor. Chagnollaud, "Yargının gücü, yasama ve yürütmenin seçtiği ve demokratik meşruiyete sahip üyeler vesilesiyle dengelenmeli. Aksi takdirde, yargının demokratik meşruiyeti olmaz." ifadelerini kullanıyor.

Fransa'da yürütmenin HSYK'ya seçtiği üye sayısı iki katına çıkarılacak

TBMM'nin anayasa reform paketini tartıştığı bu dönemde, Türkiye'nin cumhuriyet modelini örnek aldığı Fransa da yargı reformuna hazırlanıyor. Reformla birlikte HSYK'nın fonksiyonunu gören Hakimler ve Savcılar Konseyi'nde (CSM) yasama ve yürütme organlarının atadığı üye sayısının ikiye katlanması hedefleniyor. CSM'nin çoğunluğunu cumhurbaşkanı, meclis ve senatonun seçtiği üyeler oluşturuyor. Haziran ayında hayata geçmesi beklenen reformla birlikte, yargı dışından atanan üyelerin sayısı daha da artacak. Cumhurbaşkanı, milli meclis başkanı ve senato başkanı CSM'ye artık bir yerine iki üye atayacak. CSM, biri hakimlerle diğeri ise savcılarla ilgili konularda yetkili iki ayrı bağımsız üniteden oluşuyor. Hakimlerle ilgili yapıya, yargıtay birinci başkanı, savcılarla ilgili yapıya ise yargıtay başsavcısı başkanlık yapıyor. Her iki bağımsız ünitede de beş hakim, bir savcı, bir danıştay üyesi, bir avukat ve dışarıdan atanan altı kişi bulunuyor. Meclis ve senato başkanlarının atadıkları üyeler, milli meclis ve senatodaki ilgili hukuk komisyonlarından geçiyor. Bu kişilerin, hakim ve savcı olmaması ve ayrıca parlamento dışından olması gerekiyor. Adalet bakanı da disiplin toplantıları dışında istediği takdirde konseyin bütün toplantılarına katılabiliyor.

Fransa'daki HSYK'nın dikkat çeken diğer bir yönü ise Türkiye'dekinin aksine disiplin kararlarının yargıya açık olması. Hakimler, CSM'nin disiplin kararlarını Danıştay'a (Conseil d'Etat) götürebiliyor. Vatandaşlar da hakimlerle ilgili şikayetlerini konseye taşıma hakkına sahip.

Fransa'daki yargı reformu da, ülkede yoğun bir şekilde tartışılıyor. Özellikle, yargı sendikaları reforma büyük tepki gösteriyor. Geçtiğimiz hafta, yargıçlar reform çalışmalarını protesto etmek amacıyla Paris'te büyük bir yürüyüş düzenlemişti.

'Askerî rejimin oluşturduğu anayasanın AB'de yeri yok'

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini, 'askerî rejimin ya da askerî rejimden yola çıkılarak oluşturulan bir anayasanın veya din devletinin AB'de yerinin olmadığını' söyledi. Dün Eskişehir'de sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Pierini, Türkiye'deki laiklik ve dinî muhafazakârlık tartışmalarını değerlendirdi. 10-15 milyon Müslüman nüfusun bulunduğu AB'de başörtüsüyle ilgili bir politikanın olmadığını belirten Pierini, "Görüşlerin ifadesi için çoğulculuğun olması, herkesin bir arada yaşamasının temin edilmesi gerekir." dedi.

Türkiye'nin müzakere sürecinde çoğulculuğu sağlamasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Pierini, bu bağlamda askerî rejimin ya da askerî rejimden yola çıkarak oluşturulan bir anayasanın veya din devletinin AB'de yeri olmadığına dikkat çekti. Büyükelçi, Yunanistan, İspanya veya Portekiz gibi ülkelerin askerî rejimlerini ortadan kaldırıncaya kadar AB'nin kapısında bekletildiğini hatırlattı. Türkiye'nin Müslüman nüfusu nedeniyle Birlik'e alınmadığına yönelik bir düşünce olduğunu belirten Pierini, "Böyle bir algılama var; ama böyle bir kriter söz konusu değil. Türkiye, 10 yıl sonra 82 milyonluk nüfusa ulaştığında AB'nin en büyük ülkesi durumuna gelecek.Askeri rejimin ya da askeri rejimden yola çıkarak oluşturulan bir anayasanın veya din devletinin AB'de yeri yok. Böyle şeyin AB'de yeri olamaz ve söz konusu değildir." dedi.

Türkiye'nin, AB ülkelerindeki algılamalarını bir an önce değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Pierini, "Türkiye'de bir namus cinayetiyle ilgili bir haber çıktığında, AB'deki birçok kesim bunun Türkiye'deki bütün kadınların kaderi olduğunu düşünüyor. Müzakere sürecinin yanı sıra Türkiye'nin imajının değiştirilmesi konusunda da çaba sarf edilmelidir. Realitenin AB vatandaşlarına ve siyasetçilerine anlatılması gerekir. Çünkü Türkiye'nin realitesi, imajından çok daha farklı." ifadesini kullandı. Türkiye'nin AB yolunda reformları ve müktesebatını mutlaka benimseyerek devam etmesi gerektiğine işaret eden Pierini, "Çünkü Türkiye, ne kadar bu yolda ilerler, ne kadar çok reform gerçekleştirirse o zaman üyeliğine karşı çıkanların ortaya argüman koymaları zor olur. Bu noktada Türkiye de reformları sürdürerek elindeki hazineyi iyi kullanır. Türkiye'deki sivil toplum, diğer ülkelere göre çok daha genç bir sivil toplum. AB sürecini daha çok desteklemesi gerekir." şeklinde konuştu. Türkiye'ye ayrımcı davranıldığı ve diğer ülkelerle aynı şansın verilmediğine ilişkin eleştirilere de değinen Pierini, "AB'nin 2010'daki politikaları ve kanunları 1972 yılındakinden çok daha fazla ve farklı. İngiltere 1972'de AB'ye girdiğinde o dönemdeki mevzuat ve politikalar çok daha farklıydı. Şimdi çok daha fazla ve derin. Çünkü AB, sürekli bir gelişim içinde." şeklinde konuştu. MEHMET KURU ESKİŞEHİR, CİHAN

24 maddelik paket için ilk randevu CHP'den

AK Parti, anayasa değişikliği paketi konusunda pazartesi günü muhalefet turuna çıkıyor. Alınan bilgilere göre paket 24 maddeden oluşuyor. Dün destek için muhalefetten randevu talep edilirken, ilk olarak CHP'den cevap geldi. Pazartesi saat 10.00'da CHP'yi ziyaret edecek olan AK Parti heyeti, daha sonra BDP ve MHP'ye gidecek. Paketin dün medyaya ve muhalefet partilerine ulaştırılması beklenirken, akşam saatlerinde sürecin pazartesiye kaldığı açıklandı. Kulislerde bu gelişme, bazı maddeler üzerinde uzlaşma arayışlarının devam ettiği şeklinde yorumlandı.

Kamuoyunda büyük merak konusu olan anayasa değişikliği paketinde her geçen gün yeni bir sürpriz yaşanıyor. Dün kamuoyuyla paylaşılması beklenen paket "rötar" yaptı ve pazartesiye bırakıldı. Bu arada daha önce 10-12 madde olarak tasarlanan paket genişletilerek 24 maddeye çıkarıldı.

CHP'ye jest olarak eklenen geçici 15. madde, paketin ilk sürpriziydi. Bir gün sonra, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) Meclis tarafından 3 üye seçilmesi formülünden vazgeçildi. Memurlara yönelik grev ve toplu sözleşme maddesi de paketten çıkarıldı. Tüm bu gelişmeler muhalefet partileri CHP ve MHP'nin desteğini almaya yeterli olmadı. Bu yüzden, AK Parti kurmaylarının perşembe ve cuma günü yaptıkları toplantılar sonucu pakete yeni ilaveler yaptı. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi'nin yapısında değişiklik öngören bir düzenlemenin sürpriz olarak pakete konulacağı konuşuluyor.

Anayasa paketi üzerine çalışan hukukçu bakan ve parti yöneticilerinden oluşan kurmaylar, AK Parti Genel Merkezi'nde gün boyu çalışmalarını sürdürdü. Paketin, öncelikle basınla paylaşılmasının yanlış olacağından yola çıkılarak ilk olarak muhalefet partilerine sunulması kararı alındı. Anayasa paketinin içeriği muhalefete sunulduktan sonra kamuoyu ile paylaşılacak. Bu gelişmenin ardından Meclis'te temsil edilen ve edilmeyen muhalefet partileri aranarak randevu istendi. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ'dan oluşması beklenen AK Parti heyeti, pazartesi günü Meclis'te grubu bulunan partilerin görüşünü alacak. Hemen sonrasında toplanacak olan parti kurmayları, pakete son şeklini verecek. Bu arada yüksek yargı organlarının başkanları ile parlamentoda grubu olmayan partilerin liderleriyle de görüşülecek. ZAMAN



  YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI İLE İLGİLİ FARKLI GÖRÜŞLER İÇİN TIKLAYINIZ.