Büyükelçi Ocak, yaptığı açıklamada, Mladiç'in yakalanmasını bölge açısından ''çok, ama çok iyi bir gelişme'' olarak değerlendirdiğini söyledi. Balkan coğrafyasının ve özellikle Bosna-Hersek'in 1990'lı yıllarda çok acı olaylar yaşadığını ifade eden Ocak, ''1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşın genel çerçevesinde Bosna'daki Müslümanlar büyük acılar çektiler. Bunun sadece 'Boşnakçılık, Müslümancılık' açısından değil, ülkenin bekası açısından da ileriye doğru yürürken uzluşma zemininin zehirlenmesi açısından değerlendirmek lazım. Hırvat ahali de bundan çok acılar çekti. Bunların doğurduğu karşı reaksiyonlar Sırp ahaliye de zarar verdi'' diye konuştu.

Bosna'daki acı olayların çıkmasına neden olan eski Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ile Bosnalı Sırpların siyasi lideri Radovan Karaciç ve askeri birliklerin komutanı Ratko Mladiç'in ''özel suçlu'' olduğunu belirten Ocak, söz konusu üç kişinin de Lahey'deki mahkemece yargılanmak durumunda kaldığına işaret etti.

Ocak, daha önce yakalanan ve Lahey'e teslim edilen Miloşeviç'in hapiste öldüğünü, Karaciç'in yargılanmasının ise devam ettiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

''16 yıldır aranmakta olan Ratko Mladiç'in bulunanaması ise kabul edilebilir değildi. Mladiç'in yakalanmış olması çok unsurlu bir kazançtır. Bir defa her şeyden evvel çok acı çekmiş olan Boşnak toplumu ve ailesinden kayıp veren Boşnaklar, buruk da olsa 'Bir suçlu cezasını gördü' hissiyle tatmin olma noktasına geliyor.''

-''MLADİÇ'İN SIRBİSTAN'DA SAKLANDIĞI BİLİNİYORDU''-

Uluslararası toplumun ''Mladiç'in Sırbistan'da bir yerlerde saklandığını'' bildiğine ve bunun ''açık bir sır'' olduğuna işaret eden Ocak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tabii Sırbistan'daki iç dengeler nedeniyle yönetim belki Mladiç'in tutuklanması konusunda 'Acaba bunun ne gibi karşı reaksiyonlar doğurma potansiyel ihtimali var, bunu yaparken başka sorunlar doğurur muyuz?' şeklinde bazı çekingenlikler göstermesini anlayışla karşılamak lazım. Ancak Lahey'deki mahkemenin Başsavcısı Serge Brammertz bu konuda çok kararlı ve ilkeli bir tutum sergiledi. 2010 yılının ortalarında Brammertz'in BM Güvenlik Kuruluna verdiği raporlarda 'Sırbistan yönetiminin mahkemeyle işbirliğinde bazı konularda tam yeterli olmadığı' kanaatini belirtti. Brammertz, 2010 yılının ortalarında ise Hollanda parlamentosunda sunum yaptı ve Belgrad yönetiminin yetersizliklerini dile getirdi. Kendi düşüncesine göre de 'bu işbirliği tatmin edici bir noktaya gelmediği sürece Sırbistan'ın AB'ye üyelik müzakerelerinin üye adaylık başvurusunun doğru olmayacağı kanaatini taşıdığını' söyledi.

Bu kanaatinin izharı üzerine Hollanda parlamentosu bir tavsiye kararı aldı. Hollanda hükümetine bu kanaati aktardı. Parlamento, 'Sırbistan'ın Lahey ile işbirliğinin tatmin edici noktaya gelmesini beklediğini, bu noktaya gelinene kadar Hollanda parlamentosunun Sırbistan ile müzakerelerin başlaması noktasında adım atmayacağını' açıkladı. Hollanda parlamentosunun, hükümete sunduğu bu tavsiye kararının gözardı edilmemesi gerekir. Hollanda hükümeti de bu tutumu benimsedi, bugüne kadar da üyelik başvurusunun ileriye doğru ertelenmesini sağladı.''

-''BRAMMERTZ, ÖNCEKİ HAFTA YENİDEN BELGRAD'A GİTMİŞTİ''-

Brammertz'in önceki hafta Belgrad'a yeniden gittiğini ve üst düzey görüşmelerde bulunduğunu anımsatan Büyükelçi Ocak, bu ziyarette Brammertz'in ''Sırbistan ile işbirliği sürecinin yine tatmin edici noktaya ulaşmadığı yönünde'' kanaatini açıkladığına dikkati çekti.

Ocak, Brammertz'in bu kanaatini 10 gün sonra BM Güvenlik Konseyine sunacağı rapora yazacağını kamuoyuna açıklamasına işaret ederek, ''Bu açıklama Belgrad yönetimi için uyarıcı bir ikaz oldu. Avrupa Birliği Dış Siyaset ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'un Sırbistan'ı ziyaret ettiği gün Belgrad yönetimi bu kanun kaçağını yakaladığını açıkladı'' dedi.

''Sırbistan'ı tebrik etmek lazım. Çok cesur bir karar, kolay bir karar değil'' diyen Büyükelçi Ocak, ''Yaklaşmakta olan seçimler de var, milliyetçi oy potansiyelini zedelemek de var. Fakat cesur bir karar olduğunu teslim etmek ve kutlamak lazım. Bu karar Sırbistan'ın AB ile müzakere süreci başvurusuna olumlu etki edecektir. Bu Sırbistan için iyi bir şey. Sırbistan'ın AB sürecinin önü açılmış olacaktır. Balkanların AB ile bütünleşme genel sürecinin içinde ağırlıklı bir unsur olarak, Sırbistan önemli bir gelişme teşkil edecektir'' diye konuştu.

-MLADİÇ'İN YARGILANACAĞI MAHKEMENİN YARGICININ TÜRK OLMASI-

Mladiç'in yargılanacağı mahkemenin yargıcının Türk olmasını ise ''kaderin bir cilvesi'' olarak yorumlayan Büyükelçi Ocak, Mladiç'in Srebrenitsa'daki katliam öncesi ''Türklerden intikam alıyoruz'' ifadelerine dikkati çekti.

Büyükelçi Ocak, sözlerini şöyle tamamladı:

''Mladiç'in o zamanki o beyanına bakılırsa, onların kafasında bir kavram kargaşası vardır. 'Boşnaklık, Türklük, Müslümanlık' zaman zaman birbiriyle karıştırılan, bazen kasıtlı olarak söylenen kavramlardır. Bir de algılama tarzı itibariyle de bu kavramlar, Mladiç gibi insanların psikolojilerinden, hayata bakışlarında üst üste örtüşen kelimelerdir. Orada 'Türklerden intikam' derken, Müslüman Boşnakları yok etmek suretiyle, 'Bize zamanında hükmetmiş olan Osmanlılardan intikam alıyoruz' mu demek istedi, yoksa Boşnakları elekten geçirerek Türklük kelimesiyle Boşnakları mı kastetti. Bunlar önemli değil. 'Hadi canım sen de' reaksiyonunu gerektiren bir ifadeydi o. Bu ifade onun kişisel tarihinde çok münasebetsiz bir noktada duruyor. Mahkemenin yargıcının Türk olmasını kaderin bir cilvesi, ilahi adaletin bir tezahürü olarak değerlendiriyorum.'' (Zaman)