Yargılama giderleri CMK m.324 ila m.330 arasında düzenlenmiştir. Mahkemelerin duruşmanın sona ermesinde hangi hükümleri verebileceği ise CMK m.223’de sıralanmıştır. CMK m.223/1’e göre; “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür”.

“Sanığın yükümlülüğü” başlıklı CMK m.325/1-2’ye göre; cezaya veya güvenlik tedbirine mahkumiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde tüm yargılama giderlerinin sanığa yükleneceği belirtilmiştir. Bu hükümlerin mefhum-u muhalifinden, CMK m.223’de sayılan diğer hükümlerde yargılama giderleri Devlet Hazinesi’ne yüklenmelidir. CMK m.325/3 ile m.326’da yargılama giderleri ile ilgili bazı hükümlere yer verildikten sonra, CMK m.327’de hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilen kişilerin sadece kendi kusurundan kaynaklanan giderleri ödemeye mahkum edileceği, CMK m.328’de karşılıklı hakaret, m.329’da suç uydurma ve iftira bulunduğu sabit olan kişinin yargılama giderlerini yükleneceği ve m.330’da da kanun yollarına yapılan başvurularla ilgili giderlerden kimin sorumlu olacağı açıklanmıştır.

Buna göre; CMK m.223/8’de düzenlenen düşme kararı bir mahkumiyet olmadığından, bu nedenle yargılama giderleri açısından CMK m.325/1 tatbik edilemeyeceğinden düşme kararları yönünden de CMK m.325/2 veya m.327’ye benzer bir düzenleme öngörülmediğinden, düşme kararı ile ortaya çıkan ödenmiş ve ödenecek tüm yargılama giderlerin Devlet Hazinesi üzerine bırakılması gerekir. Düşme kararında yargılama yetkisinden vazgeçildiği için sanığa herhangi bir sorumluluk yüklenmemelidir. Sonuçta; yargı mercii, kanun koyucunun koyduğu kurallar çerçevesinde düşme kararı vermektedir. Düşme kararına sebep olanın sanık olarak görülmesi ve bu konuda kusurlu sayılması da mümkün değildir. Yargı mercii sanığı yargılamakta ve sonuçta yasada öngörülen bir sebeple davayı görmeye devam edememektedir. Hatta düşme kararı verilmeyip yargılama tamamlansa idi, belki de sanığın suçsuz olduğunun kabulü ile hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılabilir, ancak düşme sebebi gerçekleştiğinde, derhal beraat kararı verilebilmesi mümkün değilse mecburen düşme kararı ile dava bitirilmelidir.

Esasen düşme kararı ile sanığın elinden aklanma hakkı da alınmaktadır. Düşme kararının verildiği ana kadar yapılan yargılamaya bakılarak sanığın kusurlu sayılması da mümkün değildir. Çünkü ortada bitmiş bir yargılama olmayıp, sanığın suçsuzluk/masumiyet karinesi devam etmektedir. CMK m.325/2’ye göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde bütün yargılama giderleri sanığa yükletilecektir. Benzer bir uygulamaya düşme kararında başvurulamaz. Çünkü HAGB ve cezanın ertelenmesi kararlarında sanığın kusurluluğunu tespit edilmiştir. Cezanın ertelenmesinde sanığın suçunun sabit olduğu tespit edilmiş, sadece sanığa verilen ceza ertelenmişken, bu durum HAGB’de farklıdır. Gerçekten de HAGB’de; hapis cezansın ertelenmesinden farklı olarak, suçluluğun tespiti ve verilen cezanın ertelenmesi değil, ancak ilan edilmese de sanığın suçu işlediğinin kabulüne bağlı olarak verilecek hükmün açıklanmasının ertelenmesi vardır. HAGB kararında sanığın suçu işlediğine dair bir hüküm kurulmakta, fakat bunun açıklanması ertelenmektedir. Sanık istese HAGB’yi kabul etmeyerek yargılamanın sonuçlandırılıp hükmün açıklanmasını da sağlayabilir. Suçu işlediğini düşünen sanık; hükmün açıklanmasının ve suçluluğunun tespitinin önüne geçmek için, CMK m.231’in 5 ila 14. fıkralarında düzenlenmiş HAGB’yi kabul etmekte, fiile ve faile ilişkin şartlar gerçekleştiği takdirde mahkumiyet hükmünün açıklanmasının ertelenmesini sağlamaktadır. Bu durumda yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesi olağan karşılanmalıdır.

CMK m.223/3’de düzenlenen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlarda da yargılama giderlerinin sanıklara yüklenmesi, CMK m.327/1’de sayılan sebep dışında mümkün değildir.

CMK m.223/8’de düzenlenen düşme kararı; kusurluluğu ve suçu tespit eden bir mahkumiyet, HAGB veya cezanın ertelenmesi olarak nitelendirilemez. Kaldı ki; yargılama giderlerinin düzenleyen CMK m.324 ila m.330’da, düşme kararından kaynaklanan yargılama giderlerinin bir kısmının veya tümümün sanığa yükleneceğine dair hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde, yorum veya kıyas yapmak suretiyle Anayasa m.13’e aykırı olarak sanığa düşme kararına bağlı yargılama giderlerinin yüklenmesi de düşünülemez. “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlık Anayasa m.13’e göre; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”. Düşme kararlarından dolayı sanık aleyhine yargılama giderlerine hükmedileceği Kanunda açıkça gösterilmediğinden, genişletici yorumla veya kıyasla bu yönde karar verilmesi Anayasa m.35 ile güvence altına alınan mülkiyet hakkında aykırıdır.

Kanun koyucunun yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesinde esas aldığı kriter kusurluluk olup, sanığın kusurlu sayıldığı mahkumiyet kararı ile CMK m.327/1’e göre beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilen sanığın kendi kusurundan kaynaklanan giderler sanığa yüklenecektir. Kanun koyucu, sanığa yüklenecek yargılama giderleri arasında düşme kararlarını saymamıştır. Bir başka ifadeyle; davası hakkında düşme kararı verilen sanığa kısmen dahi olsa yargılama giderleri yüklenemez.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)