Bu yazıyı yazarken, DESCARTES'in "DÜŞÜNÜYORUM, ÖYLEYSE  VARIM" sözüyle başlamak istiyorum.

İnsan düşünceleri ile var olur. Düşünce insanın hayatını oluşturur. Düşünemeyen insan hiç bir şey üretemediği gibi başarılı olamaz. Düşünen insan araştırır inceler sorgular ve sonunda gerçeğe ulaşır. Düşünmeyen insan tabiri caizse ot gibidir. Şair Orhan Veli'nin "suya sabuna dokunmaz şu pise bak" dediği gibi birisi olursun!

Bir matematikçi ve fizikçi düşünür problemi çözer, bir bilim adamı buluş yapar, bir yazar roman hikaye yazar, şair şiir yazar, ressam resim yapar, bir müzisyen güfte ve beste yapar, düşünen insan birşeyler üretir. Topluma ve insanlığa faydalı olur. Bu nedenle insan düşüncesini hiçbir baskı altında kalmadan serbestçe açıklayabilmelidir. Yasakların olduğu bir ülkede bilim, sanat ve teknoloji olmaz. Bilimin, teknolijnin ve sanatın olmadığı ülkeler gelişmez ve kalkınmaz. Kalkınmayan  ülkeler kalkınan ülkelere bağımlı olur ve sömürülürler. İşte o zaman bağımsızlıktan söz edemezsin!

Düşünen insan hayal kurar, hayalleri ile yaşar ve gelişir. Ve hayaller insanın yaşamının ayrılmaz bir paraçası haline gelir. Hayalleri olmayan bir insanın ulaşacağı bir hedefi de olmaz. Hayatında bir hedefi olmayan bir insanın yaşamının anlamı da yoktur. Düşünce bu anlamda da önemlidir. 

Düşüncenin ifadeye dönüşmesi bir çiçeğe benzer. Çiçeğin tohumunu toprağa atarsın, tohum topraktan gıdasını, suyunu ve havadan oksijeni almak suretiyle çimlenir, yeryüzüne çıkar ve doğadaki güzelliğini ortaya koyar. Düşünen insanın düşündüklerini ifade etmesi aynı bir çiçeğin topraktan çıkması gibidir. Çiçek doğaya nasıl bir güzellik katıyorsa, insanın düşüncesini ifade etmesi de insanı ruhen rahatlatır. Huzurlu kılar ve mutlu eder. Ve insanlara ve topluma yol gösterir ve faydalı bir insan olur. 

Fizikte bir kural vardır. Bir baraj su ile doldurulur, su dolu barajdaki  enerji potansiyel enerjidir, barajın kapaklarını açmazsan baraj patlar. Barajın kapaklarını açarsın, potansiyel enerji kinetik enejjiye dönüşür, akan sudan elektrik enerjisi elde edersin ve bu enerji ile toprağı sularsın, içme suyu olarak kullanırsın. Açıkçası potansiyel enerji insanlığa, bilime sanata kültüre katkı sağlar. Teknolojinin gelişmesine neden olur. Bir düşünüre, düşünceni açıkladığında hakkında soruşturma ve kovuşturma açılıyor ve seni hapse atıyorlar. Düşünürün cevabı şu oluyor "Düşüncemi açıkladığımda ben hapse atıyorlar bu doğrudur. Düşüncemi açıklamadığım zaman ben kendimi hapsediyorum. Başkasının ben hapsetmesi kendimi hapsetmemden daha iyidir. Bu nedenle de düşündüklerimi açıklamaya devam edeceğim" Bu itibarla düşüncesini açıklayan bir insan kendisine hapisten kurtarmış oluyor.

İnsanlar farklı  şekilde yaratılmıştır. Farklı düşünmek ve ifade etmek insanın yaradılışının gereğidir. Herkes aynı insan değildir. Farklı düşüncelere de  saygı göstermek gerekir. Halk arasında bir söz vardır; "Fikirler çarpışır gerçek ortaya çıkar. Karpuz çarpşır çekirdek ortaya çıkar. "Gerçeğe ulaşmak farklı fikir ve düşüncelere itibar etmekle sağlanır ve buna saygı göstermek gerekir. Zira, ille de sen benim gibi düşünüp, benim gibi ifade etmelisin gibi bir anlayış yaradılış gerçeğine aykırıdır. Zaman zaman çeşitli yayın organlarında izlediğimiz kadarıyla bir konu tartışılırken olaylara tek taraflı bakılmakta, taraflar  ortak noktada bir türlü buluşmamaktadırlar. Oysa düşünce ve ifade özgürlüğünün insan hakları, hukuk devleti ve evrensel hukuk değerlerinin belli bir karşılığı vardır. Bu değerlerin ortak noktalarında  buluşmaları gerekirken, bir türlü bu evrensel değerlerde ortak nokta yakalanmamaktadır. Tabiri caizse herkes sabit bir fikre saplanıp kalmaktadır. Kimse, kimsenin fikrine ve düşüncesine saygı göstermemekte ve fikrini, düşüncesini açıklamaktan korkmaktadır. Bu konuda fikrimi ve düşüncemi açıklarsam başım belaya girer, hakkımda soruşturma ve kovuşturma açılır diye çekinmekte ve korkmaktadır. Demokrasinin ve hukuk devletinin olduğu bir ülkede herkes fikrini ve düşüncesini serbestçe açıklamalıdır. Korkunun olduğu bir ülkede ne hukuk tan ne de demokrasiden söz edemezsin!

Ancak şu hususun altını da çizmek gerekir. Bazı insanlar, başkalarının telkin ve tavsiyesi ile açıklamar da bulunmaktadırlar. Bunların düşünceleri ismarlamadır ve bu anlayış içinde değerlendirme yaptığımızda, bu kişilerin kendi düşünceleri olmadığından düşünce özgürlüğünü savunma hakları olamaz.

Birleşmiş İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Evrensel Hukuk Kuralları, Anayasamız da düşünce özgürlüğünü düzenleyen maddeler yer almaktadır. Bu düzenlemelerin hepsinde, düşünce özgürlüğüne önem verilmekte ve düşünce özgürlüğünü sınırlanmasını kabul etmemektedir. Demokrasinin kurum ve kurallarıyla işlediği bir ülkede bu hakkın sınırlanması yanlış ve hukuka aykırıdır. Düşünce özgürlüğüne engel olunduğunda, işte o zaman üç maymunu oynarsın. "Duymadım görmedim ve bilmiyorum" der ve düşündüğünü ifade etmeyen işe yaramayan biri haline gelirsin !

Düşünen insan, düşündüğünü söyler. Düşündüğünü söylersen, söyleyebilirsen özgürsün. Düşündüğünü söyleyemiyorsan ve bu hak engelleniyorsa özgür değilsin. Bu anlamda özgürlüğün olmadığı bir yerde ne hukuk ne de demokrasi vardır.

DESCARTES'in açıkladığı üzere; "DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM! " öyleyse var olmak için düşünmek ve düşüncesini açıklaması gerekir. Demek ki düşünmeden ve düşüncesini açıklamadan  var olunmuyor!

Avukat Aziz Canatar