Ege Üniversitesinde başörtülü öğrencileri fotoğraflayarak fişleyen ve kapıyı kapatıp içerden kilitleyerek öğretimi yapıldığı binalara girmelerine engel olan uzay profesörü Esat Rennan Pekünlü’nün  geçici olarak görevden uzaklaştırıldığı açıklandı. Diğer yandan bu eylemlerinin yeni olmadığı önceden başlatılan  adli soruşturma sebebiyle hakkında verilen lüzumu muhakeme kararının Danıştay 1.Dairesi tarafından onaylandığı adli yargılamasının önünün açıldığı ifade edildi.

Aynı tarihlerde Akdeniz Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi birinci sınıf öğrencisi Şeyma Adede’nin başörtülü olduğu gerekçesiyle final sınavına alınmadığı ortaya çıktı.  Mağdur olan öğrenci, “final sınavına geldiğimde hocam başımı açmamı istedi, açmadım, açmayacağımı söyledim, ‘ o halde dışarı çık’ dedi, beni sınava almayarak eğitim hakkımı engelledi, hesabı sorulmalı” diyor. Haber Rektör İsrafil Kurtcebe tarafından doğrulandı. Rektör, “hoca hakkında gerekli işlemi başlatacağız, Hukuk Devleti olan Türkiyede eğitim hakkı engellenemez, yasakçı zihniyetle bir yere varılamaz, yasakçı zihniyetler tarihe gömülsün” diyor.

Rektör doğru söylüyor, eğitim hakkı engellenemez. Bu kural hem evrensel hukuk ilkelerinde hem de T.C. Anayasasında var. Eğitim özgürlüğünü engellemek Türk ceza kanununa göre de suç teşkil ediyor. Bu suçu işleyenlere kanun bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Ama her nedense başörtüsü konusunda yasaların uygulanmasında ciddi sıkıntılar var. Usul kuralları görmezden geliniyor. Nasıl mı? Bir kez daha izah edelim.


5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 112.Maddesi eğitim ve öğretimin engellenmesini suç olarak tanımlıyor. Önce yasa maddesini okuyalım. “Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine, b) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına, Engel olunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.


Başörtülü öğrencileri fakülte binalarına almayan, kapıyı yüzlerine kapatıp  arkadan kilitleyen profesörün – dekan rektör v.s her kimse – eylemi açıkça hukuka aykırı bir davranış. Bu eylem nedeniyle başörtülü öğrencinin eğitim hakkı engellenmiş oluyor. Yani kanunda tanımlanan suç işleniyor. Hukuk devletinde bu eylemin faili yargılanır ve kanunun öngördüğü cezaya çarptırılır. Türkiyede ise yargılanamıyor.


İlk engel olarak 2547 Sayılı YÖK Kanunu  ‘Ceza soruşturması usulü’ başlıklı 53/c maddesi gösteriliyor. “Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır” Görevleri dolayısıyla ya da görevleini yaptıkları sırada, eğitim özgürlüünü engelledikleri için bu kanundaki genel kural, oluşturulacak bir kurulun ilk soruşturmayı yaparak, mahkemeye sevkini gerekli gördüğü takdirde bu yönde bir karar vermesi gerekiyor. Karara ilgilinin idari yargıda itiraz hakkı bulunuyor. İlk derece idare mahkemesi kararına Danıştay nezdinde temyiz hakkı var. Temyizden de onay çıkarsa dosya ilgili asliye ceza mahkemesinin önüne gelecek. Kovuşturma safhasında mahkumiyet kararı verilirse yine temyiz yolu açık. Bu defa Yargıtay ilgili ceza  dairesinde dava incelenecek ve nihai karar oluşacak.


Bunda anormal olan ne var ?  Hukuki süreç işlemiyor mu? Benzerdavalarda da aynı değil mi? diyebilirsiniz. Bu soruya açıklık getirmek için bu tafsilatı yazmak zorundaydım. Eğitim hakkının engellenemeyeceği evrensel ilkesi, yasa koyucu tarafından benimsendiği, ihlal eylemlerinin hemen soruşturulması gerektiği önemsendiği için, soruşturma usulü de istisna olarak farklı düzenlenmiş. 2547 Sayılı YÖK Kanunu 53/c-7. Madde ve fıkrasında, eğitim özgürlüğünü engelleyenler hakkında yukarıda anlattığımız ilk soruşturma usulüne gerek olmaksızın Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan soruşturma yapılacağı düzenlenmiştir. Yasanın ilgili kısmını da birlikte okuyalım: “İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükûn, huzur ve çalışma düzenini bozan, boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet Savcısı doğrudan yapar.


Sonuç olarak eğitim özgürlüğünü engelleyenler hakkında yürürlükte olan bu yasaları Cumhuriyet Savcıları uygulamalıdır. 28 Şubat kalıntısı bilgi kirliliği nedeniyle, görevsizlik kararı verilerek dosyalar YÖK’e gönderilmemelidir. İster cebir ve şiddet kullanarak, ister hukuka aykırı başka bir usulle eğitim ve öğretim özgürlüğünü engelleyenler Türk Ceza Kanunu 112.maddesinde yazılı suçu işlemektedir. Bu suçu işleyenler ister rektör, ister dekan isterse başka ünvanlara sahip öğretim üyeleri olsun Cumhuriyet Savcıları hiçbir makamdan izin almaksızın doğrudan doğruya soruşturma yapabilirler. Bu yetki CMK.250.madde ile verilen yetkiyle aynı mahiyette olup başka bir makamın, kurulun kararına gerek olmaksızın iddianame düzenleyip kamu davası açabilirler. Cumhuriyet Savcılığına yapılacak şikayet ve suç duyuruları bu süreci başlatabileceği gibi, böyle bir suçun işlendiğini basın aracılığı ile veya başka türlü öğrenen Cumhuriyet Savcılığı şikayet ve ihbara gerek olmaksızın doğrudan – re’sen – soruşturma başlatmakla yetkili, görevli ve sorumludur. Savcılar bu yetkilerini etkin biçimde kullanmadıkça, başörtülü gördüğünde kırmızı görmüş boğaya dönenlerin hak ihlalleri devam edebilir.
 
 


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)