Food Product ve Hotel Equipment fuarları kapsamında ANFAŞ ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) işbirliği ile ’869 Yerliyse Yeriz’ Zirvesi düzenlendi. EGD Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde düzenlenen zirvede yerli malı kullanmanın ülke ekonomisine katacağı katma değer vurgulandı.

Türkiye’nin cari açığını azaltmak ve milli bilinç oluşturmak üzere, Türkiye’nin uluslararası barkod kodu olan 869 rakamlı ürünlerin ve markaların desteklenmesi amacı ile yola çıkılan ’869 Yerliyse Yeriz’ kampanyası; Antalya’da eş zamanlı olarak düzenlenen ANFAŞ Hotel Equipment 30’uncu Uluslararası Konaklama ve Ağırlama Ekipmanları İhtisas Fuarı ile ANFAŞ Food Product - Uluslararası Gıda ve İçecek İhtisas Fuarı kapsamında düzenlenen zirvede masaya yatırıldı.

Antalya Fuar ve Kongre Merkezi (ANFAŞ) ev sahipliğinde, EGD Başkanı Celal Toprak’ın modaretörlüğünde gerçekleşen, yerli üretim logolu ürünlerin kullanımını esas alan zirve; ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı’nın açılış konuşması ile başladı. Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı (TAFED) Zeki Açıköz, Antalya Gastronomi Eğitimciler Birliği Derneği Başkanı (AGEB) Mustafa Erol, Türkiye Otel Satın Alma Yöneticileri Derneği Üyesi (TÜRSAD) Dr. Salih Tellioğlu, TÜRSAB Başkan Vekili Hasan Erdem ve TV Tarım Editörü, Program Sunucusu İrfan Donat’ında konuk olduğu zirvede, bu topraklarda üretilen mahsulün, üretimlere katkı sağlaması konusunda desteklenmesini, yerli firmalarımızın inovasyon çalışmalarına ağırlık vererek, sadece yerli olduğu için değil rekabet ettiği ithal firmaların karşısında kaliteli ve değerli ürünlerin ve markaların sektöre kazandırılmasının ne kadar hayati olduğunun altı çizildi.

’’Markalaşma zinciri oluşturulmalı’’

Geçtiğimiz yıl Türkiye’de yaşanan döviz dalgalanmasının sektöre büyük yara verdiğini belirten İrfan Donat, yaşanan sorunları kronik olarak nitelendirerek, "Yerli ve mili kelimelerini çok sık kullandığımız bir dönemde, maalesef döviz kuru dalgalanması yüzünden ithalat girdileriniz çok arttı ve bu da bir tezatlık oluşturuyor. Üretimimiz düştü, motivasyonumuz azaldı bu da en çok tarım sektörünü vurdu. Maalesef bugün üreticilerimiz geçinmenin ayakta kalmanın derdinde. Ama asıl yapılması gereken katma değerli ürün oluşturmak ve markalaşmak bu yönelik devlet politikaları üretmek gerek. ’869 Yerliyse Yeriz’ projesinin çok iyi sahiplenilmesi gerekir. Bu projenin başarılı olması için sürdürülebilirlik çok önemli. Markalaşma adına yapılması gerekenler dün yapılmadı ama, şimdi zamanı, bugünden bu ateşi daha da arttırmalıyız. Çok önemli ürünlerimiz var ama maalesef dünya coğrafik tescil listesinde sadece üç ürünle yer alıyoruz. Oysa bunları onlara yüzlere çıkarttığımız zaman ürünlerin katma değeri bir anda yüzde 20-30 artıyor. Bu projenin siyaset üstü kabul edilip, devlet politikası haline gelmesi, orta ve uzun vadede içinde bilim, AR-GE, inovasyon, pazarlama ve insan kaynağı olacak şekilde zincire dönüştürülmesi gerekir. Dünya bunu başardı, biz neden başarmayalım" dedi.

"Yerli üretim, üretici önceliğimiz"

Bu zirveyi düzenlemekteki temel amaçlarının yerli ürün kullanımının kitleselleştirmek daha fazla insanla buluşturma ve farkındalık oluşturmak olduğuna vurgu yapan Celal Toprak, "Bu ülkede her türlü imkan mevcut, bunları bir araya getirip doğru ve programlı bir şekilde ilerlediğimizde kimsenin bizimle baş etmesi mümkün değil’’ diyerek bu zirveye gelen, katılım gösteren ve takip edenlerin çok önemli bir misyonun çok kıymetli parçaları olduğunu belirttikten sonra sözü Zeki Açıköz’e verdi. Kendilerini, Türkiye’nin ’Beyaz Kelebekleri’ olarak ifade eden Zeki Açıköz, ’869 Yerliyse Yeriz’ kampanyasının biraz da vefa duygusuna dayandığına dikkat çekti.

Açıkgöz sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye’nin uluslararası barkod kodu olan 869 sadece bir numara değil, bir vefa anlamı da taşıyor. Çünkü bizim bu ülkeye bu vatana borcumuz var. Atalarımız bu ülkemiz için bizler için savaştı, can verdi. Peki biz ne yapabiliriz? Biz de bu ülkeye, bu ülkenin değerlerine, ürünlerini, ürettiklerine, üretenlerine sahip çıkmamız, korumamız, kollamamız gerek. Yerli üreticilere sektör ayrımı yapmadan sahip çıkmalıyız. İthalatçılarımız kızmasın, darılmasın ama biz önce yerli üreticimizin yanındayız. Çünkü önce can sonra canan anlayışını savunuyoruz".

"Gastronomi turizmini geliştirmeliyiz"

Türkiye’de 10 bine yakın seyahat acentasını temsilen zirveye katılan Hasan Erdem de, ’869 Yerliyse Yeriz’ projesini çok önemsediklerini belirterek özellikle gastronomi turizminin gelişmesi adına bu projenin büyük bir önem arz ettiğinin altını çizdi.

Türk ekonomisi ve özellikle cari açığın kapatılması noktasında turizm sektörünün büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyen Hasan Erdem, bugün Türkiye’nin dünya turizminde rekabetçi bir ülke olduğunu bunu gıda ve tarımda da başarmamak için hiçbir sebep olmadığını şu örneklerle zirve katılımcılarına anlattı: ’’Türk turizmi olarak dünya mirasının sayılı örneklerinin olduğu bir coğrafyadayız ama bu coğrafyamız aynı zamanda gastronomi anlamında da tarihi bir beşikteyiz. Bunu kullanmak ve bunu turizmle entegre hale getirmemiz gerek. Her şeyde olduğu gibi bu işte de bir formül var. Çünkü her türlü ürün ve zenginliğimiz var bu formülü bulup artık değer üretecek, markalaşacak projelere dönüştürmeli dahası bunu ekonomik girdiye çevirmeliyiz. Yerli ürünlerimizin gücü bu anlamda yadsınamaz. Yöresel lezzetlerimizi, unutulan değerlerimizi tekrar gün yüzüne çıkartıp bunu milli isimlerle markalaştırmak ve gastronomi turizmine kazandırmamız gerek. Çünkü yerli olmak demek, milli olmak demek evrensel olmamıza engel değil. Türkiye’nin lezzet ülkesi olduğunu anlatmamız lazım".

"Amacımız, yerli üretiminin marka değerlerini uluslararası camiaya taşımak’’

Mustafa Erol ise şöyle konuştu: "Yaklaşık 4 ay önce Türkiye Aşçılar Federasyonu Gastronomi Eğitimciler Birliği olarak bir proje başlattık. Uluslararası camiada daha çok ses getirmek, marka değerleri yerine gelmesi, yerli tohumculuk ve yerel ürünlerin mutfaklara kullanılabilmesi için ’869’ koduyla kampanyamızı başlattık. 869 kodu marketlerde okutulan barkod numarasının ilk 3 rakamıdır. Türk malının uluslararası tanınma kodudur. Derneğimizde yaklaşık 200 tane mutfak şefimiz var. Federasyonumuza bağlı 3 bin 500 tane şefimiz var. Büyük bir potansiyele ve maddi tonaja hüküm ettiğimiz bildiğimiz için devletimizin ve çiftçimizin şu zor zamanlarında destek olabilmek için yaptığımız bir projedir. İşin içerisine yerli üretim ve endüstriyel mutfak ürünleri girdi. Yerli tohumculuğun tanıtılması için atılımlar yaptık. İthal firmalar da artık yerel ve coğrafi işaretli ürünlerin kullanımı ile ilgili harekete geçmeye başladı. Bu domino taşı gibi birbirini yıkan etkiye gidecek gibi görünüyor. Amacımız belli; yerli üretime destek vermek, yerli üretiminin marka değerlerini uluslararası camiaya taşımak. Sadece kendi üretimimiz ve kendi tüketimiz için uğraşmıyoruz".

"Ürünlerimiz kalitesi tartışılmaz"

Panelde son konuşmayı yapan Dr. Salih Tellioğlu, özellikle akademisyen kimliği ile de önemli bilgiler aktardı. Döviz kurundaki yaşanan dalgalanmaların ülke ekonomisine ve de özellikle yerli üreticilere ciddi ekonomik kayıp yaşattığına değinen Tellioğlu, yerli ürünlerimizin kalitesinde, lezzetinde hiçbir sıkıntı olmadığını bu konuyu da avantaja çevirmek gerektiğini belirterek, "Kendim satın alma yapan birisi olarak yerli ürünlerimizi almakta hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Kendi üretimimizdeki ürünlerin lezzeti ve kalitesi, tadına diyecek yok ama bunun istenen seviyeye ve markalaşmaya çeviremediğiniz anda tercihler değişiyor. O yüzden markalaşma çok çok önemli ve sektörün çıkışı buna bağlı. Örneğin bunu yerli muzda başardık. Devletin doğru politikaları sayesinde bugün muz üreticilerinin yüzü gülüyor, insanlar ekim alanlarını arttırdı. Hatta pek çok otelci muz üretimi işine girmeye başladı. Yerli muzun zaten tadı, lezzeti ve aroması noktasında zaten sıkıntımız yoktu. İşte bu tür örnekleri ürün bazlı olarak arttırmalıyız bunu bir devlet ve üretim politikası haline getirmeliyiz, gastronomiyi biraz da ekonomik temelli bir değere dönüştürmeliyiz. Umarız ’Yerliysek Yeriz’ sloganı hem üretim hem de markalaşma adına bir fitili yakar ve daha çok milli markamızla dünya pazarında yer almamızı sağlar" dedi.

İnteraktif bir şekilde geçen toplantı, katılımcıların soru-cevaplarının da alınması ve yakın gelecek dönemde başka illerde de düzenlenmesi temennilerinin artından toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.