İSTANBUL (AA) - ALİ ATAR - İş dünyası örgütlerinin temsilcileri, temmuz ayı enflasyon oranının beklentilerin altında gerçekleşmesini olumlu karşılarken, enflasyonun kalıcı bir şekilde daha alt seviyelere çekilmesi gerektiğini belirtiyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, enflasyon, temmuzda aylık bazda yüzde 0,55, yıllık bazda ise yüzde 15,85 artarak ekonomistlerin beklentilerinin altında kaldı.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son gelişmelerin, enflasyonda beklentilerin çok iyi yönetilmesi gerektiğini gösterdiğini kaydetti.

Fiyat artışlarına sebep olan gelişmeleri tek tek irdeleyerek gerekli tedbirlerin alınacağına emin olduklarını ifade eden Avdagiç, enflasyonun çok katmanlı ekonomik bir mesele olduğunu vurguladı.

Avdagiç, "Türkiye'deki enflasyon, talep artışından ziyade maliyet artışından kaynaklanıyor. Bu maliyetlerin en önemlileri de enerji ve kur maliyetidir. Bir başka ifadeyle, 'geçici ve konjonktürel' bir enflasyonla karşı karşıyayız. Son dönemde döviz kuru üzerinden yapılan manipülatif hareketlerin enflasyondaki artış üzerinde etkili olduğunu da unutmamak gerekir." diye konuştu.

İş dünyası için enflasyonun bir hedef değil, bir sonuç ve asıl hedeflerinin büyüme rakamları olduğunu vurgulayan Avdagiç, "Her yıl en az yüzde 5 büyüyebilmeliyiz ve bu büyümeyi üretime, ihracata ve iç tasarrufa dayandırabilmeliyiz." dedi.

Kalıcı sonuçlar alabilmek için kısır tartışmalar yerine üretime, ihracata ve iç tasarrufa odaklanmak gerektiğine işaret eden Avdagiç, şunları kaydetti:

"Dün açıklanan 100 Günlük Eylem Planı’ndan sonra enflasyon noktasında etkin ve sonuç alıcı adımların atılacağından emin olduk. Sonuç olarak, küresel ekonomi ile jeo-stratejik çatışmaların iç içe geçtiği, tarihi bir eşikten geçiyoruz. Ticaret savaşları, artan petrol fiyatları ve parasal sıkılaşma süreci dünyanın ana gündemi... Hakikaten uluslararası zeminin bu kadar kaygan ve küresel ekonominin bu derece değişken olduğu bir süreç az yaşanmıştır. Böylesi bir süreçte odaklanmamız gereken konular; kısa vadede finansmanın maliyetini düşürmek, uzun vadede ise ithal girdi oranlarımızı azaltarak yüksek teknoloji ihracatçısı haline gelmek..."


- "Turizmdeki canlanma, büyümenin yılın tamamına yayılacağını gösteriyor"

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak da enflasyon verilerine bakıldığında, son zamanlarda döviz kurunda yaşanan gelişmeler ve petrol fiyatlarındaki artışın izlerini görmenin mümkün olduğunu söyledi.

Temmuz ayındaki TÜFE artışına gıda, ulaşım ve konut kalemlerinin de etki ettiğinin görüldüğünü ifade eden Olpak, "Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları göz önüne aldığımızda, yıllık bazdaki yüzde 15,85’lik oranın kısa vadede gerilemesini bekliyoruz." dedi.

Olpak, Türkiye ekonomisinin bugüne kadar her türlü engellere rağmen güçlü bir şekilde büyümesini sürdürdüğünü, gelecek süreçte beklentilerinin büyümenin dengelenmesi ve fiyat istikrarının sağlanması yönünde olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin geçen yıl büyümede G20 ülkeleri arasında ilk sırada yer aldığını ve bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 7,4'lük yüksek bir büyüme ivmesi yakaladığını vurgulayan Olpak, şunları kaydetti:

"Bu yılın ilk ve ikinci yarısında da yüzde 5 seviyesinde bir büyüme oranı yakalayacağımıza ve güçlü performansımızı sürdüreceğimize inanıyoruz. Gerek ürün ihracatında yakaladığımız artış trendi gerek sanayi üretimimizdeki yükseliş gerekse turizm sektöründe yaşadığımız canlanma, büyümenin, yılın tamamına dengeli bir şekilde yayılacağını gösteriyor. Güçlü büyümenin beraberinde istihdam verilerimizde de bir artış grafiği gözlemliyoruz. Geçtiğimiz yılbaşında yüzde 13 seviyesine ulaşan işsizlik oranımız bu yıl yüzde 9,6 ile tek haneye geriledi. İşsizlik oranının da yine yıl boyu dengeli bir şekilde gerilemeye devam etmesini bekliyoruz."


- "Gıda fiyatları kontrol altına alınmalı"


Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan ise MÜSİAD olarak fiyat istikrarının sağlanmasını çok önemsediklerini ifade etti.

Kaan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu bağlamda, her ne kadar piyasa beklentilerinin altında kalmış olsa da, yüzde 15,85'lik temmuz ayı enflasyon oranının kalıcı bir şekilde çok daha alt seviyelere çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bilhassa gıda fiyatlarında istikrarın sağlanabilmesi için mevcut üretimin artırılması ve böylece maliyetlerin düşürülmesini zorunlu olarak görüyoruz. Nitekim temmuz ayı enflasyonunun piyasa beklentilerinin altında kalmasında, aylık bazda yüzde 0,28 oranında gerileyen gıda fiyatları önemli bir rol oynamıştır. 100 Günlük İcraat Programı içinde yer alan Tarım ve Orman Bakanlığı'nın hedefleri oldukça ümitvar bir süreci göstermektedir. Enflasyon sepetinin neredeyse 4'te birini kapsayan gıda fiyatlarının kontrol altına alınmasını öncelemeliyiz. Giyim ve ayakkabı, ev eşyası ve eğitim gruplarındaki dönemsel artışların sona ermesiyle bilhassa yılın son çeyreği itibarıyla enflasyonun kademeli bir şekilde daha alt seviyelere ineceğini düşünüyoruz."

Büyüme ve istihdam bağlamında Türkiye ekonomisinin geleceğine de değinen Kaan, yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,4 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin, ikinci çeyreği de pozitif bir görünümle kapattığını, büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretiminin yılın ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 9,8 artış kaydetmesinin yanında bu dönem boyunca artışını sürdüren ihracat ve nisan ayında yüzde 9,8 seviyesine gerileyen işsizlik oranının, ekonomideki pozitif büyüme sürecinin hız kesmeden devam ettiğini gösterdiğini kaydetti.

Kaan, "MÜSİAD olarak, her ayın son iş günü açıkladığımız Satınalma Müdürleri Bileşik Endeksi de (SAMEKS) 50 referans değerinin üzerindeki seyrini sürdürerek ekonomik aktivitedeki canlılığın sürdüğüne işaret etmektedir." ifadesini kullandı.

Gıda ve imalat sanayisinde dış ticaret hadlerini ihracat lehine çalıştırmak ve bunun için optimum kur düzeyini hedeflemek gerektiğini belirten Kaan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Çin üzerinden yapılacak dış borçlanmanın piyasayı rahatlatmasını diliyoruz ancak bu borçlanmanın üretim ve ticarette değerlenmesi de en büyük temennimiz olacaktır. Ayrıca, kalkınma bankalarında yeniden yapılandırmaya gidilmesi, faizsiz sistemin altyapı çalışmalarının güçlendirilmesi de yatırım konusunda iştahı artıracak ve yatırım yapmak isteyen girişimlerin hareket alanını daraltan finansal prangalardan, onları kurtaracaktır. Yine aynı mantıkla, KOBİ'lere verilen desteklerin artırılması, Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin sayılarının artırılarak desteklenmesi, hep üzerinde durduğumuz katma değeri yüksek tasarım ağırlıklı üretim modellerinin önünü açacaktır. Ürün İhtisas Borsaları'nın geliştirilmesi, tarıma dayalı OSB'lerin sayısının artırılması, Savunma Sanayi Başkanlığı'nca açıklanan Ar-Ge ağırlıklı projeler, atıl durumdaki Hazine taşınmazlarının ekonomiye tahsisi gibi projeler karşılıklı işleyecek ve yeni dönemde yeni ekonomik sistemimizin sağlam adımlarla ilerleyeceğinin ispatı olacaktır."


- "Ekonomi, sistematik bir şekilde sınanıyor"


Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Hasan Ali Cesur, enflasyon oranının Gezi olayları öncesi en alt seviyelere kadar çekilmiş olduğunu anımsatarak, DEAŞ'ın hortlatılarak PKK/PYD'nin devreye sokulması, İran ambargosu, Rusya ile uçak krizi ve hain darbe girişimi gibi olayların yanı sıra faiz lobisi ve kredi derecelendirme kuruluşlarının çıkışlarının Türkiye ekonomisini sistematik bir şekilde sınadığını söyledi.

Türkiye'nin sağlam bir mücadele sergilediğine dikkati çeken Cesur, "Biz kararlı ve önemli adımlar atıldığında 2, 3 yıl içinde enflasyon rakamlarının tekrar dip seviyelere çekilebileceği görüşündeyiz. Bu bağlamda yapısal reformları bir an önce gerçekleştirerek, uygun para ve maliye politikası izlenerek, sermaye piyasalarında çeşitlendirme sağlayarak 32 trilyona dolara ulaşan uluslararası ticaretten hak ettiğimizi alarak yeniden güzel günlere 'merhaba' diyebiliriz." ifadelerini kullandı.

Yatırımların devam etmesi gerektiğini vurgulayan Cesur, şunları kaydetti:

"Hem özel sektörün hem de kamunun durmaması lazım. Zaten son dönemdeki devasa projeler, kamu ve özel iş birliği ile gerçekleştiriliyor. Burada yatırım oldukça diğer yan sektörlerde de hareket oluyor. Bu da büyümeyi ve istihdamı tetikliyor. Bizim bu süreçteki tavsiyemiz yatırımların duraksamadan devam etmesi. Akıllı bir yol haritası belirlemeliyiz. Dövizi olan dövizini yatırım aracı olarak görmesin, dolarizasyondan kesinlikle kaçınsın. Mümkün olduğunca yerli ürünleri tercih etsin. Firmalarımız markalaşma konusunda profesyonel adımlar atarak dış pazarlara yönelsin. Katma değeri yüksek cari açığa çözüm üretebilecek ürünler üzerinde Ar-Ge çalışmaları yapılsın. Yani kısaca, her alanda bir hareket olsun. Hareket varsa bereket de olur. Hareket olan yerde büyüme olur, bereket olan yerde de istihdam olur."