Sabah gazetesinden Faruk Erdem, yasaların çalışanlara çeşitli iş güvenceleri sağladığına işaret ederek bunların kıdem tazminatı, işsizlik maaşı ve en önemlisi işe iade imkânı olduğunu hatırlattı. Ancak Erdem, aynı durumun yöneticiler için geçerli olmadığını belirterek, konuyla ilgili şu detayları aktardı:

6 aydan fazla çalışan ve iş yerinde 30'dan fazla personel olması durumunda işten çıkartılanlar dava açarak işe iade ediliyor ya da en az 4 brüt maaş tazminat kazanıyor. Burada iki şart görünse de bir üçüncü şart daha var. O da belli yetkilerle donatılmış yönetici olmamak... Yasalar işyerlerindeki yöneticileri farklı statülerde tarif ediyor. İşveren vekili olarak çeşitli hukuki sorumluluklar üstlenen yöneticiler için bir sınır yok. Yani bir şirkette işveren adına hareket eden ve iş yerinin yönetiminde yer alan kimseler işveren vekili olarak tanımlanıyor. Buradaki tanım geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Yani işveren vekili olarak genel müdür de bu tanıma girerken bir fabrikadaki ustabaşı da vekil sayılıyor. Bu anlamda hukuki sorumlulukları olan işven vekillerinin iş güvencesi bulunuyor. Yani işten çıkartıldıklarında işe iade hakları var. Bu kişilerin eylem ve işlemlerinden patron da sorumlu oluyor.

BÜTÜNÜNÜ YÖNETİYORSA YANDI

Fakat şirketin bütününü yöneten müdürler ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan aynı zamanda işyerinin bütününü yöneten işveren vekilleri için uygulama farklı oluyor. Diğer bir deyişle, bu tür imza yetkisine sahip yöneticiler ve müdürler iş güvencesinden yararlanamıyor ve çıkartıldıklarında işe iade davası açamıyor. Burada görev tanımları önem kazanıyor. Yani genel müdür olmasına rağmen işletmenin bütününü yönetme yetkisi bulunmuyorsa o zaman iş güvencesinden yararlanabiliyor. Ya da bir insan kaynakları müdürünün işe alma ve işten çıkartmaya yetkisi yoksa, o da yararlanıyor. Ya da bu insan kaynakları müdürünün işten çıkartma ya da alma yetkisi olmasına rağmen işyerinin bütününü yönetme durumu yoksa yine yararlanabiliyor. Şirket idarecilerine verilen sıfatlardan çok, yaptıkları iş ve yetkileri önem kazanıyor. Bu durum özellikle çok şubeli büyük şirketlerde ortaya çıkıyor. Örneğin bir bankanın taşrada bir şubesinin müdürü o şubenin tümünü sevk ve idare etmesine rağmen tek başına işten atma ya da alma yetkisi yoksa iş güvencesi hakkından yararlanabiliyor.