İSTANBUL (AA) - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, "Türk finans sektörü içerisinde önemli bir ağırlığa sahip olan Türk bankacılık sektörü son 16 yıllık dönemde sadece niceliksel olarak değil, niteliksel olarak da önemli bir değişim ve dönüşüm geçirdi." dedi.

Akben, TBB'nin 61. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında, finansal sistemin ekonomik gelişme üzerinde vazgeçilemez bir katkısının bulunduğunu söyledi.

Bu nedenle tasarrufların, hanehalkları ile reel sektöre etkin bir biçimde ve olabilecek en uygun maliyetle aktarılmasının, ülke açısından hayati bir önem taşıdığına dikkati çeken Akben, "Uzun dönemde sürdürülebilir büyüme ancak ve ancak güvenli, istikrarlı ve sağlam bir finansal sistemle mümkün olabilmektedir. Bu kapsamda, kurumumuz, stratejik öneme sahip olan bankacılık sektörünün yerel ve uluslararası düzeyde güven duyulan yapısını koruması ve daha da geliştirmesi için azami gayret göstermektedir." ifadelerini kullandı.

Akben, temel görev ve motivasyonlarının kredi sisteminin etkin çalışması, tasarruf sahiplerinin haklarının korunması ve finansal sistemin istikrarı olduğunu dile getirdi.

İstikrarlı olarak büyüyen ve aynı zamanda risklerini en gelişmiş yaklaşımlarla yöneten bir bankacılık sektörünün, hem ülke hem de bölge için stratejik bir öncelik olduğunu vurgulayan Akben, bu çerçevede uluslararası düzenlemelere ve standartlara önem atfeden bir finansal otorite olarak görev yapmaya devam ettiklerini anlattı.

Mehmet Ali Akben, şöyle devam etti:

"Düzenleyici ve denetleyici kapasitemizin kalitesi Basel Finansal İstikrar Kurulu, Basel Bankacılık Komitesi, Dünya Bankası, IMF ve Avrupa Birliği'nin yaptığı çeşitli değerlendirmelerle de olumlu yönde teyit edilmiştir. Son iki yılda ülkemiz ve buna bağlı olarak finansal sistemimiz şiddetli streslere maruz kalmıştır. Menfur 15 Temmuz darbe girişimi, küresel ekonomik aktivitenin yavaş toparlanması, bölgesel jeopolitik sorunlar ve ani kur değişimleri gibi faktörler finansal sistemimiz açısından riskler barındırmaktadır.

Yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen, hükümetimiz ve diğer otoritelerle iş birliği içerisinde uyguladığımız mikro ve makro ihtiyati tedbirler sayesinde, bankacılık sektörü olumlu gelişim patikasını muhafaza etmeyi başarmıştır. Mart 2018 itibarıyla sektörün sermaye yeterliliği oranı yüzde 16,6 ile güçlü sermaye yapısına, yüzde 2,9 olan takibe dönüşüm oranı ise yüksek aktif kalitesine işaret etmektedir. Sürdürülebilir bir karlılıkla beslenen söz konusu güçlü sermaye yapısı, sektörü şoklara karşı koruyabilecek niteliktedir."


- "Sektör son bir yılda yüzde 17,8 büyüdü"


Mehmet Ali Akben, Türk finans sektörü içerisinde önemli bir ağırlığa sahip olan Türk bankacılık sektörünün son 16 yıllık dönemde sadece niceliksel olarak değil, niteliksel olarak da önemli bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini belirtti.

Sektörün 2002 yıl sonunda 213 milyar TL seviyesinde bulunan aktif büyüklüğünün 2015'te ilk kez milli geliri aştığını ve bu dönemde yaklaşık 16 kat artarak 2018 yılı mart ayı itibarıyla 3,4 trilyon TL'ye ulaştığını dile getirdi.

Akben, küresel belirsizliklere ve olumsuz piyasa koşullarına rağmen son bir yıllık dönemde sektör yüzde 17,8 büyüme kaydettiğini anımsattı.

Toplam 51 banka ile faaliyetlerine devam eden sektörün, şube sayısının 11 bin 549 ve personel sayısının ise 208 bin 210 olduğunu, bu yönüyle istihdama önemli bir katkı da sunduğunu ifade eden Akben, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kamu borçlanma gereğinin azalmasıyla birlikte menkul değerler porföyünün sektörün toplam aktifleri içindeki payı, 2002 yıl sonunda yüzde 40,5 olan seviyesinden Mart 2018 itibarıyla yüzde 12,1 düzeyine gerilemiştir. Böylece, aracılık fonksiyonunu daha etkin olarak yerine getiren sektörün kredileri anılan dönemde 2,2 trilyon TL'ye ulaşmış ve kredilerin aktif toplamı içindeki payı yüzde 23'ten yüzde 65,1 seviyesine yükselmiştir.

Geleneksel olarak mevduat ağırlıklı kaynak yapısına sahip olan sektörün Mart 2018 itibarıyla mevduat toplamı 1,8 trilyon TL düzeyindedir. Diğer taraftan, sektör kredi büyümesini fonlayabilmek için kaynak çeşitlendirmesine de yönelmiştir. Düşük yurt içi tasarruf eğiliminin de etkisi ile maliyet avantajı nedeniyle yurt dışı kaynaklar kullanılmış, ayrıca menkul kıymet ihraçları alternatif bir kaynak olmuştur. Sektörümüz yurt dışı piyasalardan kaynak temin etmede ve bu fonları yenilemede herhangi bir sorun yaşamamakta olup sendikasyon kredilerinde yenilenme oranı yüzde 110 seviyesindedir. Burada maliyetlerin arttığından bahsedebiliriz."


- "Sektör, ekonomini için istikrar çıpasıdır"


BDDK Başkanı Akben, sıkı para politikası duruşu ile eşanlı seyreden yüksek kredi talebi sonucunda özellikle TL kaynaklara talebin arttığını belirtti.

Bu gelişmeyle mevduat faiz oranları yukarı yönlü seyrettiğini ifade eden Akben, "Mevduat faizleri ve buna bağlı olarak kredi faizlerinin yükselmesi orta ve uzun vadede ne finansal tüketiciler ne de sektör için sağlıklı bir eğilimdir." dedi.

Akben, diğer taraftan sektörün üzerindeki kaynak sağlama yükünü hafifletmek adına sermaye piyasalarının geliştirilmesinin, doğrudan yatırımların teşvik edilmesinin önem arz ettiğini söyledi.

Sektörün, sağlam ve güven veren yapısıyla 1980'li ve 1990'lı yılların aksine Türkiye ekonomisi için önemli bir istikrar çıpası rolü oynadığının altını çizen Akben, kredilerin takibe dönüşüm oranının, likidite göstergelerinin, yabancı para pozisyonu ve kaldıraç oranının makul düzeylerde seyrettiğini, sermaye yeterliliği rasyosunun uluslararası standartların öngördüğü asgari düzeyin oldukça üzerinde bulunduğunu dile getirdi.

Akben, Mart 2018 itibarıyla 376 milyar TL'ye ulaşan ve kaliteli unsurlardan oluşan öz kaynakların, BDDK tarafından kar dağıtımı da dahil olmak üzere tedbirlerle güçlenmesinin sağlandığını ifade etti.


- "Sektörün gücü ve ivmesi, büyüme performansını devam ettirecek düzeyde"


Mehmet Ali Akben, kurumun görev ve faaliyetlerinin önemli bir boyutunun da finans sektöründe sistemik risklerin izlenmesine ve sınırlanmasına yönelik politika ve uygulamalar geliştirilmesi olduğunu söyledi.

BDDK'nın Finansal İstikrar Komitesi üyesi diğer kurum ve kuruluşlarla yakın işbirliği ve koordinasyon içerisinde ekonomideki ve finans sektöründeki gelişmeleri yakından takip ettiğini ve konjonktürün gerektirdiği politikaları süratle uygulamaya koyduğunu anlatan Akben, şunları kaydetti:

"Türkiye ekonomisi, 2016 yılında geçirdiği olağanüstü gelişmeler ve şoklara rağmen, aynı yılın son çeyreğinde toparlanmaya başlamış olup, teşvik ve tedbirlerin katkısıyla 2017'de yüzde 7,4 gibi oldukça yüksek bir büyüme oranına ulaşmıştır. Tüketici kredileri ve Türk lirası cinsinden ticari kredilerdeki canlanmanın söz konusu büyümede büyük bir payı bulunmaktadır. 2018'de sektörün gücü ve ivmesinin, büyüme performansını devam ettirecek düzeyde olduğuna inanıyoruz.

Özetlemek gerekirse, ülkemiz, sağlam temeller üzerine oturduğu küresel kriz ve artçı şoklarında kanıtlanmış, dinamik ve potansiyeli yüksek bir bankacılık sektörüne sahiptir. Yüksek aktif kalitesi, güçlü özkaynak yapısı, nitelikli işgücü, yüksek teknolojik gelişmişlik düzeyi, kriz tecrübesi ve uluslararası düzenlemelere uyumu, bu potansiyel ve dinamizm ile birleştiğinde Türk bankacılık sektörünün, orta ve uzun vadede uluslararası arenada yerini daha da yukarılara taşıyacağı açıktır."