Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası'nın (İNTES) Ankara'da düzenlediği ''Ekonomik Kalkınma ve İnşaat Sektörü'' konulu toplantıya katıldı. Buradaki konuşmasında, küresel kriz sürecinde Türkiye'nin pek çok ülkeden farklı bir tutum izlediğine işaret eden Babacan, bu çerçevede geçen yıl Eylül ayında birçok ülkeden çok erken bir tarihte mali sıkılaştırmaya başladıklarını söyledi.
Babacan, ''tedbir'' adı altında vergileri düşürmekten, harcamaları artırmaktan kolay bir şey olmadığını, hükümet olarak şimdi ''Kurumlar Vergisi'ni yüzde 15'e düşürdük ya da yatırım bütçemizi 22 milyar liradan 40'a çıkardık'' deseler kimsenin buna itiraz etmeyeceğini, ancak bunları yapan ülkelerin bugün bocaladıklarını ifade etti.

Ülkenin genel dengelerinin, kamu dengelerinin son derece önemli olduğuna işaret eden Babacan, öncelikli amacın gemiyi sağlam tutmak, herkesin içinde bulunduğu geminin rotasında hedefine doğru sapasağlam yol almasına yardımcı etmek'' olması gerektiğini belirten Babacan, gemide olacak sarsıntıların herkesi etkileyeceğini dile getirdi. Bu noktada İrlanda'yı örnek veren Babacan, bugün İrlanda'da yaşayıp da ''ben çok rahatım'' diyen tek bir iş adamının olamayacağını söyledi.

Politikalarda mutlaka orta uzun vadeyi de dikkat almak gerektiğini kendilerinin de geçen yıl Eylül ayında açıkladıkları Orta Vadeli Program ile 3 yıllık bir perspektifi ortaya koymalarının altında bunun yattığını anlatan Babacan, kısa süre önce Seul'de yapılan G-20 toplantısında ''artık gelişmiş ülkeler Orta Vadeli Programlarını hazırlamaya başlasınlar'' diye karar alındığına dikkat çekti. Babacan, ''Maalesef seçimle işbaşına gelen her hükümetin bir oy kaygısı oluyor hele seçim yakınsa oy kaygısı günü kurtarma politikalarına yönlendirebiliyor hükümetleri. (Önümde seçim var 3-5 ay yapacağımı yapayım sonra bakalım ne olursa olur tekrar gelirsem o zaman çaresine bakarım, başkası gelirse bu onun problemi olur) diye düşünülüyor. Bunlar yaşandı maalesef çok büyük ekonomilerde bile yaşandı ve yaşanıyor. Japonya'da 3 yılda 5 kere Başbakan değişti'' diye konuştu.

Hükümet olarak popülizmden hep uzak durduklarını ve uzun vadeye baktıklarını belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Geçen sene açıkladığımız program 1 yılı aştı, büyük bir titizlikle disiplinle uyguluyoruz. Hatta Ekim ayında 1 yıl daha uzattık, revize ettik programımızı ve yeni bir Orta Vadeli Programı tekrar ortaya koyduk. 2013'ün sonuna kadar ne yapacağımızı açıkladık. Öngörülebilirlik çok önemli. Eğer devlet ne yapacağını ortaya koymuyorsa sektörlerin neye göre, nasıl karar vereceği herkesin kendi iç planını nasıl yapacağı çok zor bir konu. Biz açıkça diyoruz ki (bizim yapacağımız budur) herkes ona göre kendi hesabını kitabını yapsın. Bu öngörülebilirlik Türkiye'yi çok ayrıştırdı. Birden bire Türkiye pek çok Avrupa ülkesinden çok farklı bir noktaya geldi. Şu anda AB'ye üye olan 27 ülkeden 10 ülkenin risk göstergeleri Türkiye'den kötü bir durumda. Kamu maliyesi kısmı, yani bütçe dengeleri mali disiplin birinci derecede önemli. Biz bunu yaptık bizi ayrıştıran en önemli konulardan birisi bu.''

Türkiye'nin diğer ülkelerden ayrışmasını sağlayan ikinci önemli hususun da finans sektörü olduğunu dile getiren Babacan, geçen yıl birçok ülkede finans sektörüne yönelik olarak alınan tedbirlerin ''günü kurtarma operasyonları'' olduğunu, yapısal olarak bankaların mali bünyesini düzeltici adımların daha yeni yeni uygulanmaya başladığını, Basel 3'ün daha yeni oluştuğunu ve uygulama takviminin de 2015 olduğuna dikkat çekti.

'Halının altındaki pislikler'

Türkiye'nin ise bankacılıkla ilgili 2004-2005 ve 2006 yıllarında çok köklü tedbirler aldığını ifade eden Babacan, 2001 krizinden sonra halının altına ''bir sürü pisliğin'' süpürüldüğünü, o halının kaldırılarak ''altında bu pislikler var'' diye ilan edildiğini söyledi. ''(Bankacılık sektörüne 2001 krizinden sonra çeki düzen verildi) denilir bu doğru değil'' diyen Babacan, bankacılık sektörüyle ilgili reformları kendilerinin yaptığını, 2004-2005 ve 2006'da çok önemli yasalar çıkardıklarını ifade etti. Babacan, ''Halı kaldırıldı. (İşte bu kadar batık bankamız varmış) diye ilan edilmiş oldu. Yapısal tedbirlerin hepsini biz aldık'' dedi. Bankacılık yasasını, kredi kartı ve mortgage yasasını hükümetlerinin çıkardığını hatırlatan Babacan, birçok ülkede Mortgage Yasası'nda yüzde 25 peşin ödeme hükmü olduğunu, ancak kendilerinin bu hükmü yasaya dahil etmediklerini anlattı.

O dönemde ''ABD'ye bakın en büyük pazar orada. Onların yüzde 25 gibi bir derdi yok. Biz onlardan daha mı iyi biliyoruz ki bankacılığı böyle bizi yüzde 25 ile kısıtlıyorsunuz'' şeklinde eleştirildiklerini belirten Babacan, yasaya yine pek çok ülkede uygulamada bulunan vergi teşviği düzenlemesini de koymadıklarını kaydetti. Bu tür düzenlemelerle insanlara ''sen 100 liralık ev al sana 110 lira kredi, vergi teşviği de geleceği için senin maaşın da artacak'' denildiğini ve bu şekilde ödeme gücü olmayan insanlara büyük bir borç yüklendiğini belirten Babacan, herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini, geçici olarak ''halk memnun olsun, bankalar para kazansın, ekonomide 1-2 yıl büyüme olsun sonra da seçim geliyor. Nasıl olsa ben gideceğim benden sonra gelen de ne yaparsa yapar'' denilemeyeceğini, ekonomide kısa vade ile uzun vadenin dengesini mutlaka kurulmasına ihtiyaç olduğunu bildirdi.

Bankaların sermaye yeterlilik oranlarını, likidite rasyolarını yükselttiklerini, Basel 3'ün ilan edildiğini dile getiren Babacan, şu anda Türkiye'deki bütün bankaların Basel 3 ile uyumlu olduğunu söyledi. Avrupa'da bankalara yönelik stres testleri henüz yapılırken kendilerinin çok daha önce bunları yaptıklarını belirten Babacan, ''Merkez Bankası'ndan, BDDK'dan arkadaşlarımıza söyledik. Bu zor bir iş değil, bilgisayarlara bankaların bilançosunu koyun, sanal ortamda şoklar verin, bu şoklara karşı bankanın hali ne olacak dedik. Bunları test etmek sorun değil'' dedi. Bu testler neticesinde problemli bankaların çıktığını ve bunları ''tek tek sessizce'' düzelttirdiklerini kaydeden Babacan, ''Türkiye'deki bazı banka birleşme ve satın alma operasyonları o sessiz yürüyen operasyonların sonucunda olan işlemlerdir'' dedi.
 


Cumhuriyet